Tolkien’in Zaman’ı – Bölüm 33

0

Bu yazı dizisindeki yazılar Verlyn Flieger’in A Question of Time isimli kitabından faydalanılarak ve kitap içerisindeki konu sırasına uyularak yazılmıştır.


Bu yazı dizisinin daha önceki yazılarında Lothlórien Ormanı’nın hikayede zamanın dışındaki duruşuna dair farklı emareleri Verlyn Flieger’in görüşleri doğrultusunda, kendi itirazlarımı ve destek noktalarımı belirterek tartışmaya çalışmıştım. Lórien’in bu hali, yani hikayenin zaman akışının dışında duran hali, hikayenin orada geçen kısmına odaklandığımızda ise yine bizlere üzerinde spekülasyon yapabileceğimiz farklı bir zemin sunuyor. Buna son iki yazıda biraz olsun değinmeye çalıştım, ama bu konunun can alıcı noktası olan ve Yüzüklerin Efendisi eserinde de bölüme adını veren Galadriel’in Aynası’nı özellikle sona bıraktım.

Galadriel Hanım’ın ayna hakkında iki Hobbit’e bilgi verdiği an, sadece kitapta değil filmde de hem oyunculuk hem de yönetmenlik açısından çok kuvvetli şekilde yansıtıldığı için, bir çok kişinin aklında yer etmiştir.

‘Ayna’nın pek çok şeyi meydana çıkarmasını sağlayabilirim bir buyruğumla,’ diye cevap verdi Galadriel. ‘Ve kimilerine görmek istedikleri şeyleri de gösterebilirim. Lâkin ayna beklenmedik şeyler de gösterir ve bunlar ekseriya bizim görmek istediklerimizden daha acayip ve daha faydalı şeyler olurlar; işi Ayna’ya bırakırsanız, ne göreceğinizi bilemem; çünkü Ayna, olmuş, olan ve olabilecek şeyleri gösterir. Lâkin en bilgeler bile bunlardan hangisini gördüğünü anlayamaz bazen…’

J.R.R. Tolkien / Yüzüklerin Efendisi / Yüzük Kardeşliği / Galadriel’in Aynası

Galadriel’in paylaştığı “…olmuş, olan ve olabilecek şeyleri gösterir…” bilgisi bizim için önemli bir unsurdur. Galadriel, aynanın daha geniş bir zaman dilimine ya da zaman alanına olan erişimini bu şekilde anlatmıştır. Ancak Flieger daha önce zamandaki yeri hakkında söz söylediği Lórien’i bu kez rüya açısından ele alır. Lórien acaba daha önceki yazılarda da sorulduğu üzere, Rüyaların ve Hayallerin Efendisi Irmo’nun bir rüyası mıdır? Tolkien’in Zaman’ı – Bölüm 31’de bu konuyu detaylandırmaya çalışmıştım.

Varsayalım ki, bu Irmo’nun bir rüyasıdır ve Yüzük Kardeşliği, zamandan çıkıp, bu rüyaya girmişlerdir. Bunun Tolkien açısından önemi nedir?

Öncelikle Frodo’nun ve Sam’in aynada gördükleri ile başlayalım. Sam’in ayna vizyonu iki bölümden oluşmaktadır. İlk gördüğü şey Frodo’nun solgun bir yüzle, bir uçurumun dibinde ölü gibi yatışı ve kendisinin tek başına loş bir ışıkta upuzun merdivenleri tırmanması olur. Ardından bir anda vizyonu değişir ve kendini Shire’ın mahvedilmesini seyrederken bulur. Sam bu iki vizyonda geleceğe dair olacak bir olayı (Cirith Ungol) ve o anda olmakta olan bir olayı görmüştür (Shire’ın mahvedilmesi). Sam’in ilk tepkisi Shire’a geri dönmektir. Ancak Galadriel ona yolculuğunu ve görevini hatırlatır.

Flieger bu hatırlatmayı önemli bulur, çünkü ona göre bu hatırlatma bizlere sadece istek ve görev arasındaki çatışmayı göstermiyor, bunun yanında kehanet ve yazgı arasındaki çatışmayı da gösteriyor. Flieger öngörülen şeyin her zaman niyetlenilen şey olmamasının altını önemle çiziyor.

Frodo’nun aynaya bakışı ise daha geniş bir vizyon oluşturuyor. Frodo’nun Yüzük Taşıyıcısı olarak genişleyen bir algıya sahip olduğuna farklı bağlamlarda değinilmişti. Frodo önce yolda yürüyen yaşlı bir adam görür, bunun Gandalf mı yoksa Saruman mı olduğunu anlayamaz. Ardından Bilbo’yu odasında telaşlı telaşlı volta atarken görür. Yaşlı adam vizyonunun hangi zamana ait olduğunu bilmesek de, Bilbo ile ilgili vizyonun o ana ait oluşu muhtemeldir. Tüm bunların ardından gözlerinin önünden hızlı hızlı sahneler geçmeye başlar. Frodo bunların, kendisinin de artık bir parçası olduğu büyük bir tarihin parçaları olduğunu anlamıştır. Biz okuyucular için ise bu vizyonların neler olduğunu anlamak, hem Silmarillion’u hem de Yüzüklerin Efendisi’ni okumuş olmakla mümkündür.

…Sonra bir duraksama oldu; bu duraksamayı, Frodo’nun kendisinin de karıştığı büyük bir tarihin parçaları olduğunu her nasılsa hissettiği, çabuk çabuk geçen bir sürü sahne izledi. Sis dağıldı ve o güne kadar hiç görmediği ama hemen tanıdığı bir manzara çıktı karşısına: Deniz. Karanlık çöktü. Deniz büyük bir fırtınayla kabararak hiddetlendi. Sonra karanlık bulutlara gömülmekte olan kan kırmızısı güneşe karşı, yırtılmış yelkenleriyle Batı’dan çıkmış gelen büyük bir geminin siyah silueti belirdi. Ardından, kalabalık bir şehirden akan geniş bir nehir gördü. Sonra yedi kulesi olan beyaz bir hisar. Sonra tekrar siyah yelkenleri olan bir gemi; fakat artık yeniden sabah olmuştu ve su ışıl ısıldı; üstüne beyaz bir ağaç işlenmiş bir sancak güneşte parlıyordu. Savaş ve yangını hatırlatan bir duman yükseldi, güneş cayır cayır bir kırmızıyla yeniden battı, hava kararıp gri bir pusa dönüştü ve pusun içine doğru ışıl ışıl küçük bir gemi geçti gitti. Gemi yok oldu ve Frodo bir iç geçirerek çekilmeye hazırlandı…

J.R.R. Tolkien / Yüzüklerin Efendisi / Yüzük Kardeşliği / Galadriel’in Aynası

Frodo öncelikle Deniz’i ve ardından üç farklı gemiyi görür. Bu vizyon bu üç farklı geminin hangi gemiler olduğunu bize anlatacak arka planlarla gelir. Öncelikle deniz ve büyük fırtına içindeki bir gemi, bize Númenor’un Batışı’nı ve oradan kaçan sadıkları anlatmaktadır; gemi muhtemelen Elendil’in gemisidir. İkinci arka planda muhtemelen Gondor olan bir şehir vardır. Bunu beyaz hisar ve bu hisara doğru akan nehir tasvirleri ile tahmin edebiliyoruz. Buradaki gemi sancağından da anlaşılacağı gibi, Aragorn’un Pelennor Çayırları Savaşı’na katılmak için geldiği gemiydi. Üçüncü gemi ise çok daha gizemli bir biçimde batan güneşin ardından oluşan puslu griliğe giren ışıldayan bir gemiydi. Bu gemi ise güneşin battığı Batı’ya doğru, elinde Galadriel’in verdiği şişe ile hareket eden Frodo’nun gemisiydi. Frodo geçmişe ait bir vizyonu ve yakın geleceğe ait sıralı iki olayı ayna sayesinde bu şekilde görmüştü.

Ancak hem Sam’in vizyonlarını hem de Frodo’nun vizyonlarını düşündüğümüzde, gelecek hakkında bu öngörülere sahip bu iki Hobbit, işlerin gördükleri bu noktalara gidişine pek de müdahil olmamışlardır. Onlar sadece görevlerini yerine getirmiş ve işler kendiliğinden bu noktalara ulaşmıştır.

Frodo hemen aynaya bakmadan önce Galadriel’e tavsiyesini sormuştu; Galadriel ise şu cevabı vermişti:

‘Bakmamı tavsiye eder misiniz?’ diye sordu Frodo.
‘Hayır,’ dedi elf. ‘Ne öyle yapın ne böyle yapın diye öğüt vermem ben. Danışılacak bir kişi değilim. Bir şey öğrenebilirsiniz; gördüğünüz şey hayır da olabilir, şer de; bu sizin için kârlı da olabilir, yararsız da. Görmek hem iyidir hem de tehlikeli. Yine de Frodo, benim fikrimce sizde bu riski göze alacak kadar cesaret ve bilgelik var, yoksa sizi buraya getirmezdim. Nasıl dilerseniz öyle yapın!’

J.R.R. Tolkien / Yüzüklerin Efendisi / Yüzük Kardeşliği / Galadriel’in Aynası

Tüm bu akışın Irmo’nun rüyası ile ilişkilendirilmesi konusuna bir sonraki yazıda değineceğim, ancak Flieger’in görüşlerine ek olarak şunu söylemekte yarar var. Tolkien eserini belirli noktalarda öylesine yüklüyor ki, atıf ve emarelerin sonu gelmiyor. Örneğin Frodo’nun aynaya bakarken Bilbo’yu görmesi böylesine yüklü biricik bir an oluşturmuş. Frodo’nun Bilbo’yu gördüğü anda, Sam de kendi gördüğü vizyonun etkisi ile oldukça hüzünlü, görev ve istek ikilemi arasında kalmıştır. Bilbo da o anda hararetli bir volta seansındadır. O an biz okuyucu olarak hem önceki Yüzük Taşıyıcı’yı hem şimdikini hem de gelecektekini aynı anda görürüz. Daha da ötesi bu üç Yüzük Taşıyıcı’yı da karakterleri ve yüzüğü taşırkenki ruh halleri içinde görürüz. Nedenleri farklı olsa da, Bilbo bildiğimiz telaşlı ve kararsız haldeyken Sam ise ikilem içindedir. Bu onların yüzük ile olan imtihanları sırasında yaşadıklarının sıkıştırılmış hali gibidir. Frodo ise asıl Yüzük Taşıyıcı ve hikayenin merkezindeki kişi olarak, hikayenin üzerinden anlatıldığı kişidir. O anda o da algısı genişlemiş bir halde karşımıza çıkar. Bence bu Frodo’nun yüzük ile imtihanı sırasında sürekli yaşadığı kalbi genişlemenin bir tezahürüdür.

Devam edeceğiz…

Paylaşın.

Yazar Hakkında

Leave A Reply