Bir Küçük Prens Muamması

1

Allah, insanların yaşaması için su kaynakları zengin ülkeleri, ruhunu bulması için çölleri yaratmıştır.  

Tuareg Atasözü

Saint-Exupéry tüm inançlarını yeniden düşündürecek Küçük Prens ile çölde tanışır. Bir adı dahi olmayan bu garip çocuğa neden Prens der? Gezegeninin ona ait olması nedeniyle mi? Peki o halde neden kral değil? Nihayetinde, tek sakini olduğu kendi gezegeninin hükümdarı kendisine istediği adı vermekte özgür. Prens adı verilen herhangi bir karakter okuyucu tarafından bir gün tahta çıkıp kral olacak kişi olarak algılanır. Oysa bu Prens hiçbir şekilde güç peşinde değil. Kral olma planı yok ve görünüşe göre büyüme planı da yok. Bir çeşit Peter Pan. 

Bu arada gezegenin adı yok. Sadece seri numarası var. Asteroit b612.

Yetişkinlerin kalbini açan Küçük Prens hiç kimseye hizmet etmez. Adalet bakanı rolünü benimsemediği için Krala hizmet etmeyi reddeder. 

Saint-Exupéry 1935 yılında Paris’ten Saigon’a yeni bir hava hızı kırmaya çalışırken Libya’da Sirenekay Çölü’ne düşer. Ölüme yaklaşan ve susuzluğun neden olduğu halüsinasyonlarla mücadele ettiği dört günün ardından Exupéry ve yardımcısı son anda yalnız bir Tuareg tarafından kurtarılır. Yoksa kendisi ve arkadaşı ölecek, Küçük Prens de doğmayacaktı.

Exupéry’nin en yakın arkadaşı Henry Guillaumet, 13 Haziran 1930 yılında kar fırtınasına yakalanmış ve uçakla Şili’ye, And Dağları’na düşmüştü. Onu bulan 14 yaşındaki Şilili bir köylü çocuğu, o dönemde Fransız hükümeti tarafından Onur Nişanı ile ödüllendirilmişti. Sahranın ortasında Exupéry’i kurtaran Tuareg’in kim olduğunu bilmiyoruz. Küçük Prens gibi kökeni, kimliği ve varlığının nedenleri hakkındaki gizemi devam ediyor.

Hikayedeki Küçük Prens, gerçekte Saint-Exupéry ve bilinmeyen Kurtarıcı da bir şekilde ortadan kaybolur.

“Küçük Prens” bir keresinde “Pilot’a” şöyle demişti: “Ne aradıklarını yalnızca çocuklar bilir.” Hiç şüphe yok ki Saint-Exupéry bir çocuk gibi ne aradığını biliyordu.

Aradığını her yönü açık çölde buldu. Dağlarda, ormanda, ağaçların gölgesi altında değil. 

“Anne! Sahrayı seviyorum. Çöle inmek zorunda kaldığımda ise etrafımı saran kum tepelerinin yansıdığı tuz göllerine hayranlık duyuyorum. Kendimi harika hissediyorum.

Anne, oğlun mutlu. Aradığını buldu.”

Küçük Prens’in son umudu yeryüzüdür. Yeryüzü ise çölle sona erer. Orada bir pınar vardır ve Prens’in bildiği tek su kaynağı da odur. Su, pilotun susuzluğunu giderebilir ve yaşamın kaynağıdır. Ancak Küçük Prens için su, dostluğa duyulan özlemin simgesi ve insanları birbirine bağlayan bağdır. 

Küçük Prens tam da arkadaş ararken Bilgeliğin ve yaşam bilgisinin sembolü olan Tilki ile karşılaşır. Tilki ortaya çıkışıyla Küçük Prens’in acısını dindirir.

Çölde yalnız bir çocuk. Kaybolmuş ya da korkmuş gibi görünmüyor. Daha sonra fark edeceğimiz üzere Yalnızların Efendisi gibi dünyevi yiyeceklere ihtiyacı yok. Belli ki beşeri ihtiyaç kayıtları ile bağlı da değil. Sadece bir defasında pilotun suyu bittiğinde Prens onu kuyu aramaya zorlar. Sonsuz yaşama akan suyun kaynağı olan bir kuyu. Pilot, yeşil elbiseli çocuğa susama yeteneği olup olmadığını sorduğunda Prens’in yanıtı ilginçtir:

.Kalbin de suya ihtiyacı var!
.

Bahsedilen “su” Geleneklerdeki “ab-ı hayat”ın ta kendisi değil ise, nedir? Ölümsüzlüğün ve sonsuz mutluluğun simgesi; onu içenlere “sonsuzluk duygusu” veren hayat suyunun.. 

Exupéry’nin neredeyse her satırı Küçük Prens’e olan sevgiyle dolu.  Ansızın çölde beliren ve Exupéry’nin kalbini açan Küçük Prens kimdir gerçekten?

Paylaşın.

Yazar Hakkında

1 Yorum

  1. Çok güzel ve tevafuk olan bir yazı oldu. Allah razı olsun. Geçen yıllarda yazarların küçük prens yazılarını farklı bir ben okuyordu şimdi farklı bir ben.Yazılarınız Kuran ile aynı istikamette olduğundan olsa gerek her zaman arklı anlam ve heyecan ile cevap veriyor. Benim çok merak ettiğim bir konu var. Küçük prens ile bir başka canlının yolu kesişmemişmidir bu güne dek. (aynı formda)

Leave A Reply