Dil İhtiyacı / Gölge

0

Platon’un yazmak ve konuşmak üzerine söylediği sözler ilginçtir. Yazının konuşmanın bir gölgesi olduğunu düşünen Platon, yine de yazının kayıt altına alma ve unutulmayı engelleme işlevini önemli görerek yazıdan bütün bütün vazgeçmez. Buna rağmen yazı ile ilgili şunları söyler:

Yazmaktan çok konuşmayı tercih ederim, çünkü yazı bir kez yazıldı mı artık sağda solda dolaşmaya başlar ve onu anlayabilecek olanın da anlamayacak olanın da eline geçer… Yalnızca konuşmadır kendini ve beni savunabilecek güçte olan, yalnızca konuşmadır kimi muhatap alması kimi muhatap almaması gerektiğini bilen. Yazı onun gölgesinden başka bir şey değildir.

Phaidros

Bu alıntıdan konumuzla ilgili olan en önemli tabir, yazının konuşmanın gölgesi oluşudur. Çünkü gölge, kaynakla alıcı arasında yer alan bir varlığın olduğunu da niteler bir kavramdır. Platon’un örneğinden ilerlersek, yazı konuşmanın içeriğini aktarsa da konuşma anındaki varoluşu ve algılayışı aynı derecede yansıtmamaktadır, çünkü iki aktarım ortamı (medium) birbirlerinden farklıdır ve içerik bu aktarım ortamlarının mahiyetlerinden etkilenmektedir. 

Modern dönemin önemli iletişim kuramcılarından olan Marshall McLuhan da ”araç mesajdır” (the medium is the message) kavramı ile Platon’un yazı ve konuşma arasında yaptığı bu ayrımı, benzer bir şekilde aktarım ortamları üzerinden okumuştur ve iletişim bilimlerinde çığır açıcı bir rol oynamıştır. Bu kavramla McLuhan da iletişim araçlarının bir anlamda içeriği gölgeleyen yanını  ortaya koymuştur. 

Biri antik dönemin, diğeri de modern dönemin önemli düşünürlerinden olan bu iki şahsiyetin ortaya koyduğu bu ayrımın bir izdüşümünü de J.R.R. Tolkien bize Efsane-i Tolkien (Tolkien’s Legendarium) içerisinde aktarmaktadır. Önceki yazılarda aktarmaya çalıştığım gibi Tolkien, asıl iletişimin zihinler arası bir iletişim olduğunu, fakat bedenlenmiş ruhların/varlıkların, bedenlenmenin bir getirisi olarak dil geliştirme gereksinimleri olduklarını söylemektedir. Tolkien bu savını bize Elf vakanüvis (loremaster) Pengolodh üzerinden şu sözlerle aktarır:

The making of a lambë is the chief character of an Incarnate.

J.R.R. Tolkien / History of Middle Earth / The War of Jewels /
Note on the ‘Language of the Valar’

Dil yapımı, beden sahibi varlıkların temel karakteristiğidir.

J.R.R. Tolkien / Orta Dünya Tarihi / Mücevherler Savaşı /
‘Valar’ın Dili’ Üzerine Not

Hatırlancağı gibi Valar’ın dahi Valarin isimli bir dile sahip olduklarına değinmiştim. Valar, Elfler, Cüceler ve İnsanlar’ın hepsi, hatta Entler ve Orklar bile kendilerine has dillere sahiptir. Bunların yanında “Kara Lisan” (Black Speech) olarak tabir edilen Düşman’a ait bir dil dahi mevcuttur. Buradaki sorumuz beden sahibi varlıkların, yani bedenlenmenin neden bir dil ihtiyacı doğurduğu olacaktır. 

Özellikle zihinsel iletişimi neredeyse tam işlevi ile kullanma becerisinde olan Valar’ın dahi, bedenlendikten sonra bir dil geliştiriyor olması ve bunun bedenlenmiş varlıkların temel karakteristiği olarak tanımlanması bedenin mahiyetini sorgulamayı gerektirmektedir. Öncelikle Valar ve Maiar’ın ruhları ile Elfler’in ve İnsanlar’ın ruhları için aynı tabir kullanılmadığı gibi, bedenleri için de aynı tabirler kullanılmamaktadır. 

Elfler ve İnsanlar için ruh “fëa”, beden ise “hröa” olarak kullanılmaktadır. Valar ve Maiar için ise ruh diyebileceğimiz kavram “ëala,” beden dediğimiz kavram da “fana” olarak geçmektedir. İlk ikisi olan fëa ve hröa, doğal halleri beden ve ruh birlikteliği olan Elfler ve İnsanlar için kullanılırken, ëala ve fana kavramları, aslen ruh olarak var olan ve diledikleri zaman bir kıyafet gibi bedenlenen varlıkları nitelerler. Yani bedenlenenler (incarnates) olarak tanımlanan varlıklar asıl olarak Elfler, İnsanlar, Cüceler ve Entler’dir. Ancak dil oluşturma açısından baktığımızda, doğal hallerinde bir bedene ihtiyaç duymayan ëalar da bir dil oluşturmuşlardır. 

Tüm bu varlıkların zihin unsuru açısından eş olduklarına ve ancak istidat ve kudret açısından aralarında farklılık olduğuna değinmiştim. Ruh ve beden birlikteliği doğal halleri olan bedenlenmiş varlıkların en önemli zaafiyetleri, kendilerinde olan zihin unsurunun algısında bedenlerinden dolayı oluşan bir gölgelenme olmasıdır. Bedenin kendisinde var olan dil ile iletişim kabiliyeti, bu iletişim yönteminin kolaylığı nedeniyle zihinsel iletişim kabiliyetinin ihmal edilmesine ve belki de unutulmasına yol açan bir zaafiyet unsuru haline gelmiştir. Pengolodh bedenin getirdiği bu zaafiyetin bu derece yüksek olmasa da Valar için de geçerli olduğunun altını çizmektedir. 

İleride detaylandırmayı planladığım beden ve ruh ilişkisinde, türler arasında farklılıkları olsa da ruhların kalıcı, bedenlerin ise kırılgan ve geçici olduğunu görebiliyoruz. Bedenlerin, maddi dünya olan Arda’nın dahilinde ruhlara verilen bir araç hükmünde olduğu çıkarımını yapmak zor değil. Ancak bu araç, ruh unsurunu perdeleyen, gölgeleyen bir özellik taşıdığı için, bir sınavı da beraberinde getiriyor. Platon’un yazı ve konuşma üzerinden, McLuhan’ın da “araç mesajdır” kavramı üzerinden kurduğu gölgelenme ilişkisinin daha ilksel halini, Tolkien evreninde zihinsel iletişim ile dil üzerinden iletişim arasında görebiliyoruz. Bedenin kabiliyet sınırlarına teslim olan zihin, ruhun kabiliyetlerini unutarak kendisini yeni aktarım yöntemine mahkum ediyor. Yani asıl olan ve tüm varlıkların iradi bir biçimde sahip olma potansiyeli taşıdığı zihinsel iletişim, bedenin sağladığı olanaklarla görece daha kolay ancak zaafiyetleri de beraberinde getiren bir iletişim yöntemi ile takas ediliyor. 

Bu takasın sonuçlarına bir sonraki yazıda değineceğim.

Paylaşın.

Yazar Hakkında

Leave A Reply