Kainat’ın Musikisi – Bölüm 5

0

Ainur’un Müziği’nden başlayıp, modern bilimin müzik üzerinden ürettiği kuramlarla, müziğin varlığın içindeki rolünü aradığım bu yazı dizisinde Pisagor, Boethius ve Kepler gibi önemli şahsiyetlere değinmeye çalıştım. Kepler üzerinde fazlaca durmamın sebebi ise meydana getirdiği kırılım oldu. Kepler, Pisagor’dan aldığı müzik ve matematik ilişkisini rakamlardan kütlelere taşımıştı. Bu iki şahsiyetin ve Kürelerin Müziği konusunda yazan diğer şahsiyetlerin ortak özelliği ise, varlığın içindeki aşkınlığı ya da diğer bir deyişle varlığın aşkın boyutunu bir nitelikte arıyor oluşlarıydı. Bu arayışlarının temel yöntemi ise, tespit ettikleri nitel özellikleri nicel olarak ifade etme çabasıydı. Motivasyonları ise inançları doğrultusunda aradıkları aşkınlıktı.

Müzik ve matematik ilişkisi bir çok farklı düşünürün, matematikçinin ve fizikçinin dokunduğu bir ilişki olmuştu. Ünlü düşünür René Descartes matematiğin her şeyden üstün olduğu düşüncesine sahipti. Ölümünden sonra yayınlanan Compendium Musicae isimli eserinde sesin ve müziğin insan kulağıyla olan ilişkisini incelemiş ve insan kulağının beğenisinin matematik yorumlamasını yapmıştır. Descartes’a göre müzik matematiğin donmuş haliydi; katılaşmış ama idrak edilebilir bir kavramdı. Descartes’da da bir Pisagor etkisi görülmekteydi; müzik zihinde bir matematik imgelem oluşturmaktaydı. Bir diğer ünlü düşünür Gottfried Leibniz, Descartes’ın bu görüşünü şu şekilde dile getirmekteydi:

Müzik bizi cezbeder, bizim algılayamadığımız ancak ruhun her şeye rağmen algılamayı sürdürdüğü güzelliği, sadece rakamların uyumundan ve ses veren cisimlerin vuruşlarının ya da titreşimlerinin, belli aralıklarla rastlaşmalarının sayılmasından meydana gelse de.

Bir diğer 17. yüzyıl bilim insanı (polymath) olan Marin Mersenne de yazdığı Harmonie universelle (Kainat’ın Ahengi) eserinde müzik kuramı üzerine geniş bir araştırma yaparak, Mersenne Yasaları olarak bilinen gergin bir telin titreşimi üzerine olan matematiksel çalışmaları yapmıştır. Hatta bu çalışmaları ile akustik kavramının babası olarak da adlandırılır. Descartes ile olan sorunları nedeniyle bir bakıma geri planda kalmıştır. Descartes açıkça Mersenne’i yok saymıştır. Mersenne göksel (heavenly) bir müzik olduğuna inanmaktaydı. Ana rahmindeyken bu müziğe alışkın olsak da bu müzik bizim için bazen çok uzakta, bazen çok kısık, bazen çok yüksek, bazen de duyulmak için çok azametliydi; tıpkı karıncaların çıkardığı ama duyamadığımız sesler gibiydi. Blaise Pascal, Mersenne için güzel soruların insanı tanımlamasını yapmaktaydı. Mersenne’in bu soruları sorarken duyduğu motivasyon ise, Kainat’ın Ahengi’ni sağlayan Tanrı’ya olan bağlılıydı. Bu nedenle sadece Descartes ile değil, daha önce değindiğim ve görüşleri Kabala ve Hermetizm tarafında olan okkült grup Gül-Haç (Rosicrucian) Kardeşliğine bağlı Robert Fludd ile de bir mücadelesi vardı.

Gelmiş geçmiş en önemli bilim insanlarından birisi olan Isaac Newton’a geldiğimizde ise müzik matematik ilişkisi açısından biraz daha farklı bir görünüş karşımıza çıkmaktadır. Newton’un müzik ile olan ilişkisi erken yaşlarında mevcutken, ilerleyen dönemlerde azalmış görülmektedir. Ancak Newton müziği, daha doğrusu notaların ortaya çıkışındaki matematiği, optik araştırmalarında bir analoji olarak kullanmıştır. Newton, bir prizmaya giren ışığın yedi farklı renge dönüşmesinin titreşimlerle oluşan seslerin notalarla ifade edilmesi gibi olduğunu ifade etmiştir. Bunun yanında Pisagor’un ahenk arayışını müzik üzerinden yapması da Newton’un evrensel yerçekimi kuramı için bir temel oluşturmuştur. Newton’un optik alanında müzik üzerinden yaptığı bu analoji çok eleştirilmiştir. 1794 yılında Newton’un optik deneyini tekrarlayan Amerikalı fizikçi Count Rumford bu konuda şöyle bir yorumda bulunmuştur:

…gözlerin hoşuna gidecek ahengi üreten araçlar, bir bakıma kulağın hoşuna gidecek müzikal sesler üretenlere benzerlerdir.

Müzik-matematik, müzik-fizik ya da daha genel olarak müzik-bilim ilişkisi üzerine çalışan düşünürler, bilim insanları tabi ki bu kadar değiller. Ancak şu ana kadar sıralamaya çalıştıklarım ile en çok bilinen ve iz bırakan şahsiyetlerin müzik merkezinde bir ortak paydalarının olduğunun altını çizmeye çalıştım. Bu arayışın temel motivasyonunun kainatta bir ahenk arayışı olduğunu görebiliyoruz. Çünkü böyle bir ahengin varlığı, ortak yöntem olan matematik ile ifade edilebildiğinde bizlere doğa yasaları olarak bildiğimiz bilimsel dayanakları sunması açısından önemlidir. Tüm bu şahsiyetlerin diğer bir ortak yanı ise inançlı olmaları ve bu ahengi tanımlayıp, ifade ederek Tanrı’yı anlamaya çalışmalarıdır. Gelecek yazılarda biraz daha modern zamanlara doğru ilerleyip, bu arayışın yakın dönemdeki yansımalarını incelemeye çalışacağım.

Paylaşın.

Yazar Hakkında

Leave A Reply