Kıyameti Nitelik Erteler

0

Kıyamet bir gün kopacak. Kainatın yaratılışını saymaz isek, belki gelmiş ve gelecek bu en önemli olay, emanetin zayi edildiği bir dönemde gerçekleşecek. Daha doğrusu o dönemde son viraja girilecek. Çünkü bu evrensel gerçeği kendisinden öğrendiğimiz Peygamber Efendimiz (sav), emanetin zayi edildiği vakit kıyameti “beklememizi” belirtmiştir. Acaba bu “beklemek”, son bir şansımız olduğuna ve bu kıyamet vaktinin ertelenebileceğine de bir ima olabilir mi? Bilemiyorum. Ama bir başka hadis-i şerif’te (mealen) “Dünyadan bir gün kalmış olsa bile Allah ehl-i beyt’imden birini getirir ve onu hâkim kılar.” buyrulmuş.

Tarihte kıyametin eşiğine gelindiği zamanlar hiç de az değil. Bu anlarda yıldız gibi parlayan öncüler ve bu yıldızların öncülüğünde onların etrafında birer inci kolye, birer hilal gibi dizilen özel kadrolar sayesinde bu kıyamet eşiklerinden defalarca dönüldüğüne tarih okumalarımızda şahit olmuşuzdur. Ne yıldız hilalsiz ne de hilal yıldızsız olur. Bu ikilinin bir araya geldiği o müstesna zaman dilimleri, insanlığın aynı zamanda ikbal yıldızının da parladığı anlardır. Bazen yıldız olur; ama tek ve garip kalır. Bazen de hilal oluşur; ama süvarisiz yalnız bir küheylan gibi o da ayrı bir gurbet yaşar. Tarihin o büyük mezarlığında böyle çok yıldız ve hilal kabirleri vardır.

Bir Kıyamet Savaşı: Bedir

Kıyametin eşiğinden dönüldüğü ve “Kıyamet Savaşları” olarak da isimlendirilebilecek bazı olayların olduğuna inanıyorum. Mesela Bedir Savaşı. Melekûtun kutlu sakinleri meleklerin, binlercesiyle müminlerin yardımına koşacağı kadar kritik bir önemi vardı.

Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- müşriklere baktı; onlar bin kişi civârındaydılar. Ashâbı ise üç yüz on üç kişi idi. Hemen kıbleye yönelip, ellerini kaldırdı. Rabbine sesli olarak, şöyle yalvarmaya başladı:

‘Ey Allâh’ım! Bana olan va’dini yerine getir! Bana zafer ihsân eyle! Ey Allâh’ım! Eğer ehl-i İslâm’ın bu topluluğunu helâk edersen, artık yeryüzünde Sana ibâdet edecek kimse kalmayacak!’

Peygamber Efendimiz mübârek ellerini semâya açmış olarak yalvarmasına öyle devâm etti ki, ridâsı omzundan düştü. Bunu gören Ebû Bekir -radıyallâhu anh-, yanına gelerek ridâsını aldı, omuzuna koydu ve:

‘Ey Allâh’ın Rasûlü! Rabbine olan yalvarman kâfîdir. Allâh Teâlâ Sana olan vaadini mutlakâ yerine getirecektir.’ dedi.

Bütün mü’min gönüller de niyâz hâlinde idi. İlâhî kelâmda lutf-i Rahmânî şöyle müjdelendi:

‘Hani siz, Rabbinizden imdat taleb ediyordunuz, O da; «Muhakkak ki Ben size meleklerden birbiri ardınca bin(lercesi) ile imdâd edeceğim.» diyerek duânızı kabul buyurmuştu. Allâh bunu, sâdece müjde olsun ve onunla kalpleriniz yatışsın diye yaptı. Zâten yardım yalnız Allâh tarafındandır. Çünkü Allâh, mutlak gâliptir, yegâne hüküm ve hikmet sâhibidir.’

el-Enfâl / 9-10

‘And olsun, sizler güçsüz olduğunuz hâlde Allâh size Bedir’de yardım etmişti. Allâh’tan sakının ki, O’na şükretmiş olasınız. O zaman Sen mü’minlere; «Rabbinizin, indirilmiş üç bin melek ile yardım etmesi size yetmez mi?» diyordun. Evet, sabreder ve (Allâh’tan) korkarsanız, onlar ansızın üzerinize gelseler, Rabbiniz size nişanlı nişanlı beş bin melekle yardım eder.’

Âl-i İmrân / 123-125

Allah -celle celâlühû- o gün mü’minlere meleklerle yardım etti. Mü’minlerin ihlâsına göre meleklerin sayısını bin, üç bin, nihâyet beş bine kadar artırdı.

Kaynak

“Kıyamet kopmadan yüz yıl öncesinde yeryüzünde Allah’a ibadet eden kalmaz.”“Yeryüzünde Allah diyen Müslüman kaldığı sürece kıyamet kopmaz.” gibi hadis-i şeriflerden anlıyoruz ki, Bedir’deki Efendimiz’in duası sanki bir “Kıyamet Savaşı” öncesi duası:

Peygamber Efendimiz (sav)’in, “Ey Allâh’ım! Bana olan va’dini yerine getir! Bana zafer ihsân eyle! Ey Allâh’ım! Eğer ehl-i İslâm’ın bu topluluğunu helâk edersen, artık yeryüzünde Sana ibâdet edecek kimse kalmayacak!” ifadeleri işte bu yüzden de çok manidar.

Bir Şeytan Ahlakı: Görünüşe ve Niceliğe Aldanmak

Bazı kişiler savaşın niceliksel büyüklüğüne bakarak Bedir Savaşı’nın abartıldığını söylemektedirler. İşin aslından, hakikatinden ve niteliksel öneminden gafil olmalarındandır bu… Ne yapacaksınız, zaman ahirzaman… Niceliğin Egemenliği’ni (René Guénon) yaşıyoruz. Çağın alameti bu. Niceliksel birimi ifade eden “Digit”in çağının; yani Dijital Çağ’ın, kendi zirve noktasına vardığında, Deccal’i netice verecek uğursuz bir doğumu gerçekleştireceğini bilmiyor muyuz? (Deccal ile Dijital kelimelerinin fonetik olarak benzerliği daha önce yazılmış bir mevzudur.) 3. Çağ’ın Deccali olan Sauron da bu anlayışın mahkûmu olduğu için iki tane (Gollum’u da sayarsanız 3) “Buçukluk” ile; yani tam bir birim/digit bile etmeyecek iki Hobbit ile sonunun geldiğini -o kocaman gözüne (The Eye) rağmen- göremedi. Gözü büyüktü, ama basireti yoktu.

Digit Açılımları

Bu arada Dijital kelimesinin kökeni olan “Digit”kelimesinin manalarının bazılarına bir bakalım:

  • Parmak (Genel kategori)
  • Rakam (Genel kategori)
  • Sayı (Genel kategori)
  • Sıfırdan dokuza kadar tamsayıların her biri (Genel kategori)
  • Bir parmağın genişliği (Teknik kategori)

Kaynak

Digit’in manalarından birinin “parmak” manasına gelmesi, Frodo’nun Kıyamet Çatlağı’nda tüm irade gücünü tüketerek iflas ettiği ve aklını geçici olarak kaybettiği bir anda, aklını Yüzük’e (Sauron’un/Deccal’in bir parçası ve Tolkien’e göre “Makine”nin/teknolojinin sembolü) tamamen kaptırmış Gollum’un onun parmağını kopararak Yüzük ile beraber ateşe düşmesi olayını; ardından Frodo’ya verilen “Dokuz Parmaklı” lakabını hatırlatıyor. Digit ile alakalı Yüzük, Frodo’nun digit’ine (parmak) mal olmuştur.

Ayrıca “Bir parmağın genişliği” yine Yüzük denilen nesnenin parmağa takılması ve Tek Yüzük’ün de boyutunun/genişliğinin duruma göre değişiklik göstermesini akla getiriyor.“Tek Yüzük fiziki olarak diğer hiçbir Güç Yüzüğüne benzemezdi. Üzerinde hiçbir işleme ya da mücevher yoktu. Boyutu taşıyıcısına göre değişirdi.” “Yüzük taşıyıcısının yeteneklerini yüceltir ve taşıyıcısının kişisel gücüne göre güç verirdi.” (Kaynak)

Digit’in rakam ve sayı manaları Sauron’un şer kadrosunun, Saruman ve ordularının da niceliksel gücünü ve ona bir kontrast olarak da olayın başrolünde olan Hobbitler’in (Buçukluklar) niceliksel zayıflığına işaret ediyor.

Digit’in manalarından en son ele alacağımız “Sıfırdan dokuza kadar tamsayıların her biri”, ile alakalı olarak yine dokuz rakamı karşımıza çıkıyor. Frodo’nun sonradan “Dokuz parmaklı Frodo” olarak çağırılmasını kastediyorum. Bu dokuz rakamı ve bunun ile alakalı meşhur “vefk” (Müselles-i Gazzali) ile ilgili önemli analizleri, Ahmet Mesut Bozkurt’un yazılarına havale ediyorum. Kitabından (Yüzüklerin Efendisi ve Simya) oldukça istifade ettiğimiz Mahmud Shelton ise bu konuya ilk defa değinen kişidir.

(Devam edecek)


Okuduğunuz makale, “Minas Tirith ve İstanbul” yazı dizisinin 6. bölümü olarak okuyucularımızın beğenisine sunulmuştur.

Paylaşın.

Yazar Hakkında

Leave A Reply