“Ainur’un Müziği”ni Kim İcra Etti? – Bölüm 1

2

Sutu Boğda yolculuğunda; yani Tolkien’in sırrını keşfetme yolculuğunda şaşırdığım çok şeyler oldu ve olmaya devam ediyor. İnşallah bu güzel keşif lezzeti “Söndürülemeyen Alev” (Flame Imperishable) ın ışığı altında sönmeden devam eder. Bir 30 sene daha beklemeye tahammülü yok bu işlerin. Hatırlayın; iltifatlarını hep başımızda hissettiğimiz lütfukar bilge: “Geç kalındı. Bu işe 30 sene önce başlanması gerekiyordu.” demişti. Tahammülü yok. Yoksa bir ömür bâd-ı heva boşuna harcanmış olacak. J.R.R.Tolkien’in… Ve sevgili oğlu Christopher’ın…

Silmarillion’u ilk okuduğum zaman tadım kaçmıştı. Yüzüklerin Efendisi ve Hobbit’te bulduğum havayı bulamamıştım. Çok karışık gelmişti. Kelimenin tam manasıyla “uyduruk” bulmuştum. Bu kadar “uydurulmuş” isimler, mekanlar, diller… Ve bir de inançlı bir insan olmamdan kaynaklanan “Politeist”; yani çok tanrıcı bir hava… Bir çok Tanrılar ve onların dünyayı yaratmaları… Yunan mitolojisini ve orada geçen Titanları andırıyordu. Kitabın arkasında bir de lügatçe vardı. Oraya durmadan bakmaktan helak olmuştum. Kitabı bitirdiğimde “oh be!” diyerek rahatlamıştım; “nihayet bitti.”

Aradan yıllar geçti. Detaylarına burada girmeyeceğim gelişmelerle Tolkien’e daha da farklı bakmaya başlamıştım.

Nazar mahiyet-i eşyayı tağyir eder.
(Bediüzzaman)

Yani bakışınıza göre şeylerin mahiyeti değişir.

Öğrendiğim yeni bilgilerle artık Silmarillion benim için bir “irfan hazinesi” haline gelmişti. Ömrüm yetecek miydi, başta Silmarillion olmak üzere tüm Tolkien Külliyatına; “Legendarium”a vakıf olmaya? Şu anda 40’lı yaşlarımı yaşıyorum ve benim gibi bu külliyatın fikir işçisi olan arkadaşlarımı görünce onların varlığı ve çalışmaları ile müteselli oluyorum.

Belki Sindarin ve Quenya’yı öğrenemeyeceğim. Yada öğrensem de dile hakim olamayacağım. (Bu dilleri öğrenmek bir işe yaracak mı? Öğrenilmeli mi? Bunu, Sutu Boğda yürüyüşüne devam ettikçe siz karar vereceksiniz.) Ama bu bir bayrak yarışı. Zaten bu dili konuşan insanlar var. İnsanlığın ihtiyacı olan, Tolkien’e ait tılsımın açılmasıdır. Gerisi zaten çorap söküğü gibi gelecektir.

Nefesi ile dinleyenlerin ruhlarına üfleyen merhum Neyzen Tevfik

Nefesi ile dinleyenlerin ruhlarına üfleyen merhum Neyzen Tevfik

Silmarillion’a tekrar bakışımda en çok dikkatimi cezbeden Ainulindalë (Ainur’un Müziği) bölümü oldu. Tasavvuf ehlinin müziğe bakışı ile ilgili bazı teoriler vardır. Bunların detaylarını ileride bahsedebiliriz. Merak edenler Süleyman Uludağ’ın Müzik ve Sema ile ilgili kitabının ilgili kısımlarını inceleyebilirler. Ama özellikle Hz. Mevlâna aşıklarının daha çok üzerinde durdukları “Bezm-i Elest” ve “Müziğin Hakikati” irtibatı daha çok bilinir. Yani alem-i ervahta (ruhlar alemi) ruhlara “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” suali tevcih edilmiş ve ruhlar da hep beraber “Elbette!” diye cevap vermesi meselesi… Ve Hz. Allah’ın bu hitabındaki ahengin güzelliğinin iz düşümünün hakiki müzik olması… Yani insanların rasyonel olmayan müzik denilen bu bilgi türünde aradığı şey, kendi ruhlarının hafızalarında kodlu bulunan o ilahi hitabın güzelliğine olan tutkudur. Yani müzik çölde görülen bir seraptır. Ama ne güzel bir seraptır. İnsan kendi hakikatine varıp, zaman üzeri o ilahî konuşmayı hatırlayacağı âna kadar susuzluğu dinmeyecektir.

Silmarillion’a geri dönersek, ben Ainulindalë’de geçen Eru Ilúvatar ve Ainur arasında geçen müzik meselesinin (derinliği baş döndürücüdür) Elest Bezmi hatırası ile alakalı olduğunu düşünmüşümdür. Ainur da meleklerdi. Manwë o kadar çok Hz. Cebrail’e (as) benziyordu ki… Gerçi Melkor bir türlü resme tam olarak oturmuyordu. Çünkü Melkor, İslam’daki Şeytan’ı andırıyordu; fakat Şeytan bir melek değildi. Kur’an’a göre Şeytan dumansız ateşten yaratılmış bir cindir.

…İblis cinlerdendi…
(Kehf/50)

Yani “Ainur melekler ise Şeytan’ın da melek olması lazım”.. yok oturmuyordu. Ama bu küçük aksaklığa rağmen Ainur’un melekler olduğundan şüphem yoktu. Tolkien muhteşem bir tasavvufî temele oturtuyordu mitolojisini…  Hele Manwë’nin Taniquetil ve Thorondor ile irtibatı… (Detayı inşallah ileriki yazılarda.)

Şüphem yoktu. “Lembas Kırıntısı-1” yazısında kendi farklılığımızdan bahsetmiştik. Metodumuz farklıydı. İlgili kısım:

Şimdi gelelim önemli meseleye. Bizim metodumuzda farklılık arzeden bir durum var.

Tasavvuf ile iştigal edenlerin yabancı olmadığı bir bilgi türü ve metodu var: Keşfî bilgi. Akraba ıstılahlar olarak “mükaşefe” ve “müşahede”den de bahsedebiliriz. Batı’da bu terimleri tam olarak karşılayamasa da, benzerleri olarak “sezgi”, “metafizik tecrübe”, “vizyon” gibi tabirlerden ve bunlarla alakalı bazı önemli figürler olarak da William James’den, Carl Gustav Jung’dan, Henri Bergson’dan.. ve elbette -gerek bilim adamı ve gerekse mistik- daha birçoklarından bahsedilebilir. Biz sahih keşfî bilgiyi önemsiyor ve bu konuda, bu bilgi metoduna sahip Arif kişilerin bilgi hazinesinden istifade ve istifaze etmeye çalışıyoruz. Daha önce de belirtmiştik: Bizi bu konuda araştırmaya sevk eden ve sitenin de ismini koyma lütfunda bulunan kişiler bu keşif ve velayet sahibi Arif zatlardır.

Dolayısı ile hiçbir yerde kolay kolay bulunamayacak ve birçok insanın da inanmakta zorluk çekeceği, bir kısmının gülüp geçeceği, belki bir kısmının pejoratif bir ilgi ile okuyup geçeceği bilgi, tahlil ve tespitleri bu sitede bulacaksınız. Bazılarımız için şok edici bilgi ve belgeler de olacak. Tekrar ediyorum; bilgi kaynaklarımızdan biri “keşfî bilgi” ve bu nadir bilgi türüne sahip Arif zatlardır. Yani her dönemde aramızda bulunmakla bizim; yani insanlığın sigortaları olan Allah dostları. Hakikat ve marifet sultanları.

Dolayısı ile -bence kesin- bu kanaatimi keşfî bilgiye sahip Arif bir zata tasdik ettirmek için ona arz ettim. Cevap beni şok etti. Çünkü Manwë, Cebrail (as) değildi. Veeee Ainur da melekler değildi. Şok şok şok!!!

Melkor da İblis değildi…

Peki hakikati ifade ettiğine inandığım Silmarillion’da, Ainulindalë’de geçen Valar kimlerdi?

Bunun cevabı, ilk düğmeyi doğru ilikleme adına çok önemli. Zira ilk düğme yanlış iliklenirse, sonrakiler düzgün bile iliklense yakanızdaki en son düğmenin bulunduğu yer yanlış ve yamuk olacaktır.

(Devamı gelecek)

Paylaşın.

Yazar Hakkında

2 yorum

  1. Pingback: VALAR’IN İZLERİ – YEŞİL GÜNEŞ

Leave A Reply