Tolkien ve Mythopoeia – Bölüm 20

0

MYTHOPOEIA

Metnin Aslı

…………
The movements of the sea, the wind in boughs,
green grass, the large slow oddity of cows,
thunder and lightning, birds that wheel and cry,
slime crawling up from mud to live and die,
these each are duly registered and print
the brain’s contortions with a separate dint.
…………
(J.R.R.Tolkien)

Çevirisi

…………
Denizin hareketleri, dallardaki rüzgar,
yeşil çimler, ineklerin hantal tuhaflığı,
fırtınalar ve şimşekler, (havayı arşınlayarak) dönen ve öten kuşlar,
yaşamak ve ölmek için toprağın bağrından kalkan/yükselen çamur,
her biri uygun bir şekilde kayda alınmış ve iz bırakmış
beynin kıvrımlarında kendine özgü yerlerle.
…………
(J.R.R.Tolkien)

GENEL BAKIŞ

İlk bakışta yukarıdaki dizeler olağan bir pastoral anlatı gibi gelebilir. Elbette Tolkien, hobbitler gibi varlıkların saf ve doğrudan; kültür eleklerinden geçerken başkalaşmış, bazen de deforme olmuş bir algıdan âzâde bakışlarını över. Kendisi de mekanize/modernize olmamış çiftlik hayatını ve o hayatın içerdiği, doğaya – bozulmamış hali ile – yakınlığı sever. Hobbitlerin bir nevi manevi seyahati hükmünde olan ve Yüzüklerin Efendisi’nde dört hobbitin gözünden izlediğimiz maceralarda hobbitler, varlık ile doğrudan ve lekelenmemiş ilişkileri ve acziyetlerinin, kudreti zıttıyla yansıtma kabiliyeti sayesinde irfan sahibi olmuşlardır. Yüzüklerin Efendisi’nde, yüzük yolculuğunun sonrasında, Shire’da konuşurken Frodo artık bir arif edasındadır.

Toprak, bitkiler ve hayvanlar ile derinden irtibatlı ve ahenk içinde yaşayan hobbitlerin diyarı: Shire

Toprak, bitkiler ve hayvanlar ile derinden irtibatlı ve ahenk içinde yaşayan hobbitlerin diyarı: Shire

Dolayısıyla pastoral sevgi ve bunun insanı irşad eden yönüne mezkur dizelerde bir vurgu yapıldığını düşünmek yanlış olmaz. Özellikle de Yüzüklerin Efendisi’nin merkezine oturan hobbitlerin doğa ile ilişkisi düşünüldüğünde.

Orta-Dünya’nın Üçüncü Çağı’nda bir irfan temsili olan Elf Kavminde de doğayla ilişki belirgin bir özellik olarak karşımıza çıkar. Bir farkla ki; Elfler, doğa üzerinde daha fazla bir etkiye, ihtişamlı bir teshire sahiptirler. Yalnız bu etki doğanın yaşatılması ve doğa ile yaşanan/tecrübe edilen hayatın zenginleştirilmesi ile ilgilidir. Amaç olarak doğanın kontrol ve manipüle edilemesinin tam tersidir. Saruman’ın/Sauron’un büyüsü ile tahrip ettiği ve zorla hükmettiği yaklaşımın veya modern makinelerin verdiği güç ile bugün yapılan manipülasyonların tam zıddı bir resim vermektedir. Tolkien, bu açıdan ilerleme düşmanı değildir; Elf örneğinde görüldüğü üzere her türlü ihtişama ve gelişmiş medeniyete de hayranlık duyar. Ancak bu gelişmenin yönü, usulü konusunda eleştiricidir ve kaotik, modern, güç saplantılı, manipülatif ilerlemeye karşı ve doğayı sevdiği bir kitap gibi okuyan bir arifin çizdiği istikamette bir ilerlemenin taraftarıdır. Bu durum kuvvetli örneklerinden birini elflerde bulur:

Metnin Aslı

“The Elves represent, as it were, the artistic, aesthetic, and purely scientific aspects of the Humane nature raised to a higher level than is actually seen in Men. That is: they have a devoted love of the physical world, and a desire to observe and understand it for its own sake and as ‘other’ – sc. as a reality derived from God in the same degree as themselves – not as a material for use or as a power-platform.”

Letter 181, Tolkien’s Letters, Humphrey Carpenter

Çevirisi

“Elfler, bahsi geçtiği üzere, İnsan tabiatının, sanatsal, estetik, saf ilmî/bilimsel yönlerinin/görünümlerinin, insanda müşahede edilenden çok daha yüksek bir seviyeye taşınmış halini temsil ediyorlar. (Elfler), maddi dünyaya adanmış bir aşk ve onu sırf kendi hatrı/hayrı ve “diğerleri”nin hayrına inceleme ve anlama/idrâk etme tutkusu taşıyorlar – Tanrı’dan gelen/kaynağını bulan, kendileri ile aynı yaratılmışlık derecesi/değerini taşıdığı gerçeğini/hakikatini kabul ederek – ondan maddi olarak faydalanmak için veya bir güç/kudret zemini olarak değil.”

181. Mektup, Tolkien’in Mektupları, Humphrey Carpenter

Doğanın yaşatılması ve doğa ile yaşanan/tecrübe edilen hayatın zenginleştirilmesi ile ilgili Elf sanatının başyapıtlarından biri: Ayrıkvadi (Rivendell)

Doğanın yaşatılması ve doğa ile yaşanan/tecrübe edilen hayatın zenginleştirilmesi ile ilgili Elf sanatının başyapıtlarından biri: Ayrıkvadi (Rivendell)

Örnekleri geçmiş yazılarda da bulunulabilecek şekilde doğanın en vazgeçilmez sembolü olan ağacın, Efsane-i Tolkien’in (Tolkien’s Legendarium) merkezine oturması ve iyilik sembolü olan her türden karakterin doğa sevgisini bir mümeyyiz vasıf olarak taşıması, bu dizeleri ve Mythopoeia Şiiri’nin genelindeki pastoral atıfları çok anlamlı kılar.

Diğer yandan bu dizelerin başka manalar da içerdiğine inanmaktayız:

DÖRT UNSUR ve MYTHOPOEIA

“Denizin hareketleri” ile; su unsuru, “dallardaki rüzgar” ile; hava unsuru, “şimsekler” ile; ateş unsuru, “çamur” ile; toprak unsuruna gönderme yapılmaktadır. Sufilerin şiirlerinde bu tarz göndermelere sıkça rastlamak mümkündür. Bu noktada Yunus Emre’de gördüğümüz ilginç bir tevafuğun bahsi hoş olacaktır:

GEL GÖR BENİ AŞK NEYLEDİ
…………
Gâh eserim yeller gibi (Hava Unsuru)

Gâh tozarım yollar gibi (Toprak Unsuru)

Gâh akarım seller gibi (Su unsuru)

Gel gör beni aşk neyledi (Nur Unsuru)
…………
(Yunus Emre)

Yunus Emre’nin bu şiirinde de varlıkla doğrudan bir ilişki ve dört unsur sırlanmış bulunuyor. Mythopoeia’dan biraz farklı olarak “ateş unsuru” yerine “nur unsuru”nun ifadesi ile yetiniliyor. Tasavvuf ehline göre aşkın yanmak olduğunu ve zevk-i ruhaninin “ateş” mecazı ile sıkça karşılandığını belirtelim.

Mythopoeia’nın dizelerinde de sadece nar/ateş kavramı ile iktifa edilmediğini görüyoruz. Nur Unsuru’nu anlamak adına en önemli kavramlardan biri akıldır. Akıl eşyanın karanlıkta olan mahiyetini/kendine bakan yüzünü aydınlatmakta ve eşyanın yaratılışını “kök”lerden sonsuzluğa uzanan bir çizgide algılamanın aracı olmaktadır. Akıl/süje/okuyan olmadan, yaratılmış/eşya/obje, kimsenin anlamadığı ve bir değeri de olmayan bir kitabın satırları hükmünde kalacaktı. Mythopoeia’da aklın kayıt ve maddi alemle regülasyon aracı gibi olan “beyin” kelimesinin yer alması, dört unsur ve bu dört unsurun meyvesi/eseri olan “ağaç” ve “sığır/hayvan” gibi örneklerin, “tuhaflığı” ile okunan satırlara dönüşmesi, ancak insanın, beyni/aklı olan bir okuyucunun varlığını gerektirir. Aklın olmadığı durumda okunmayan harfler böylelikle bilinmezlik karanlığından (meçhul başlangıçlar) kurtulurlar. Başka bir misal üzerinden konuya yaklaşırsak; ışık, nur unsurunun alem-i şehadetteki sembolüdür. Nasıl ışıksızlık/karanlık halinde okunmayan görünmeyen şeyler ışık ile görülür; aynı şekilde eşyanın görünmeyen anlamları akıl ile görünür; karanlıktan aydınlığa çıkarlar. Mythopoeia’da “beynin kıvrımlarına” yapılan gönderme dolaylı yoldan aklın beşinci unsur; “nur unsuru” olarak konuya dahil edilmesi olur.

Tolkien’in kullandığı “Gizli Ateş”/Sönmeyen Alev tabirleri de bu açıdan kayda değerdir. Gandalf, Orta-Dünya’da irfanın/hikmetin en büyük sembolü olarak kendisini “Gizli Ateş’in Hizmetkarı” olarak tanımlar. Her şeyin yokluğun karanlığından, Sönmeyen Alev’le/den varlık sahasına yürüdüğü düşünülürse, Sönmeyen Alev’in karanlıklardan aydınlığa çıkarma vasfı/nur vasfı daha iyi anlaşılır. Aynı zamanda Hikmet’in/İrfan’ın Babası temsili ile Gandalf da bu yüksek varlığa yani Hikmete/Akla hizmet etmektedir. Bütün bahsimizin amacı Tolkien’de ateş/alev kavramları ile nur/akıl/hikmet kavramlarının nasıl da birbirini çağrıştıracak şekilde kullanıldığı örneklemek içindi. Bu örneklerin ışığında, Mythopoeia Şiiri’ne, “beyin” kelimesinin duhulü ile beşinci unsur olarak aklın da davet edildiğini görürüz. Yunus Emre’de Nur Unsuru’nun şiire daveti aşk ateşi ile olmuştu. Hikmet sevgisi, eşyadaki armoninin gösterenidir. Philomythus/Mitsever – bizim önceki yorumlarımız çerçevesinde “Philosophis”/Hikmetsever  manasında – çözdüğü armonide/Müzik’in (*) ahenginde güzelliği bulabilir ve güzelliğin doğal meyli olan aşka gidebilir. Bu açıdan aşk ve tefekkür irtibatlıdır ve sevgi, hikmetle/akılla birleştiğinde kâmil aşka ulaşmaktadır. Sonuç olarak; Yunus Emre’nin şiirindeki mana ile Tolkien’in göndermelerinin işaretleri bir hakikatin farklı iki yüzü hükmündedir. Efsane-i Tolkien’de hikmetin, aşkın birbirine karıştığı hallerin misalleri Valar’dan Elfler’e kadar çok geniş bir yelpazede gözlemlenebilir.

Gerekli Bir Açıklama

Akl-ı Evvel tabirinin bazılarının yaklaşımı ile Nur-u Muhammedî için de kullanıldığını belirtelim; çünkü önceki yazılarımızda Sönmeyen Alev ve Nur-u Muhammedî arasında anlam rabıtaları kurmuştuk. Dolayısıyla bizim ele aldığımız “akıl” kavramı hakikat yolunda bir çekirdekten çınara yürüme; hikmet peşinde Hakim’e (Her şeyi hikmetle yaratan) ulaşma potansiyeli taşıyan akıldır. Önceki yazılarda sınırlılığı noktasında ele aldığımız “rasyo” veya bu “rasyo/n”un yüceltilmesi mânâsına gelen; onu her şeyin ölçüsü haline getiren “rasyonalizm” değildir.


(*) Ainur’un Müziği


Not: Pastoral güzellik, güzelliğin okuyucusu olmak ve dört unsur ile kapısını açtığımız tefekkür denemelerimize bir sonraki yazıda devam edeceğiz.


‘Shire’ İllüstrasyonu © David T. Wenzel
‘Rivendell’ İllüstrasyonu © Jerry Vanderstelt
Paylaşın.

Yazar Hakkında

Leave A Reply