Roverandom – Bölüm 1

0

Tolkien Ailesi 1925 yılında İngiltere, Yorkshire kıyısında, turistik bir kasaba olan Filey’e giderler. Bu yolculuğun esas maksadı J.R.R.Tolkien’in Oxford’a Rawlinson ve Bosworth kürsüsünde profesör olarak atanmasını kutlamaktır. Ailenin 5 yaşındaki üyesi Michael Tolkien’e ait oyuncak köpeği, sahilde, oyuncağın renkdaşı olan siyah beyaz taşlar arasında kaybolur. Oyuncağı arama gayretleri netice vermez. 5 Eylül 1925 Cumartesi günü öğleden sonra, İngiltere’nin kuzeydoğu kıyısı korkunç bir fırtınanın etkisi altında kalır. Denizde yaşanan medcezir kıyıdaki seti aşıp, Filey’deki gezinti yerlerine kadar ulaşır. Kıyıdaki evler harap olur, kumsal dağılır. Michael’in oyuncağını bulma ümitleri son bulur.

Fırtına Tolkien’lerin kaldığı kulübeyi şiddetle sarsar. Aile bütün geceyi, bu sarsıntıların çatıyı uçurabileceği endişesiyle uyanık geçirir. John Tolkien’in rivayet ettiğine göre, Roverandom hikayesinin baba Tolkien tarafından ilk anlatılması bu gecede gerçekleşir. Tolkien çocuklarını sakin tutmaya çalışmaktadır. Hikayenin bizim kitap olarak okuduğumuz hale gelerek Allen & Unwin yayınevine gönderilmesi 1937 yılında gerçekleşir. Ancak eser 1998 yılına kadar baskı yüzü göremeyecektir. Tolkien notlarında “John’u ve geliştikçe kendimi eğlendirmek için yazdığım Roverandom hikayesi bitti” ifadesini kullanmıştır. Burada John’u ve kendisini eğlendirmekten bahsetmesi ilginç. Zira hikayenin ortaya çıkış vesilesi 5 yaşındaki Michael’in oyuncağını kaybetmesi olup, teselli edilmeye çalışılan da Michael idi. Buna rağmen Tolkien hikayenin muhatabının John olduğu ifade ediyor. Michael’dan 3 yaş büyük olan John nispeten anlatılanları kafasında daha iyi kodlayabilecek bir yaştaydı. Bununla beraber Michael, Tolkien eserlerinde uzman Scull & Hammond çiftinin yorumuna göre oyuncağının kaybolması ile ilgili ilk açıklamadan tatmin olup hikayenin devamıyla da ilgilenmemişti.

Hikaye ile biz ilgileneceğiz ve sıradan bir çocuk masalı gibi gözüken maceraya yakınlaşmaya çalışacağız.

SIRADAN BİR KÖPEĞİN SIRADIĞI MACERASI

Roverandom: Sıradan Bir Köpeğin Sıradışı Macerası

“Bir varmış bir yokmuş. Rover adında küçük bir köpek varmış. Hem yaşı çok küçükmüş hem de boyu, yoksa hiç yaramazlık yapmazmış. Bahçede güneşin altında sarı topuyla oynarken pek mutluymuş, yoksa yaptığı şeyi asla yapmazmış.” (s. 29)

İlk sahnede başroldeki Rover sakin ve değişikliğe kapalı bir hayatın içinde resmedilirken müstâkbel bir hadisenin haberi veriliyor. Rover çocuk kabul edilecek bir yaşta ve boyda, yaramazlık yapmayan yani kural çiğnemeyen bir köpektir. Kendisini güvende hissedebildiği bir bahçede oyun oynamaktadır. Rover’ın durumu henüz kendisinden haberi olmayan bir varlığın durumu gibidir. Yaşı küçük, kendisi küçük ve yaramazlık nedir bilmemektedir. Aynı zamanda gaflet çağrışımı yapan bir oynama/oyalanma halindedir. Hal böyle iken senaryoya biri girer.

“Eski püskü pantolon giymiş her yaşlı adam, kötü bir ihtiyar değildir: Bazıları şişe ve kemik toplayan adamlardır ve onların da küçük köpekleri vardır; bazıları da bahçıvandır; çok azı, ama çok azı, tatilde gezintiye çıkmış, yapacak şey arayan sihirbazlardır. Hikayemize şimdi giren adam bir sihirbazdı.” (s. 29)

Bir anlamda hareketsizlik içinde olan senaryoya dahil olan karakter tanıtılırken birtakım uyarılar yapılıyor. Kişileri tanımak için suret üzerinden değerlendirme yapmanın ne gibi hatalara yol açabileceğine dair detaylı açıklamalarda bulunuyor Tolkien. Rover’ın düşeceği hataya okuyucunun da düşmemesi sağlanmaya çalışılıyor gibi. Sureten evsiz barksız gözüken biri, bir bahçıvan veya önemli biri olabilirdi. Olmuştu da.

“Üzerinde eski hırpani bir ceket, ağzında eski bir pipo, başında yeşil bir eski şapka, gezine gezine bahçe yolundan geldi. Rover topa havlamaya o kadar dalmış olmasa, yeşil şapkanın arkasına taktığı mavi tüyü görebilirdi ve o zaman, her akıllı küçük köpeğin yapacağı gibi, bu adamın sihirbaz olduğunu tahmin edebilirdi, ama Rover tüyü görmedi.” (s. 29)

Sihirbaz sureten pejmurde haldedir. Hızlı ve dikkatsiz nazarlar için etiketi yerleştirmek kolaydır. Bu tanımlamalar temkin ifade ediyor. Mavi tüy, Tolkien’in Orta Dünya’da, Tom Bombadil’de de kullandığı bir hikmet sembolü olarak karşımıza çıkmakta. Bu tüyü ve taşıdığı manayı az sonra olacak hadiseden sonra değerlendirelim.

Roverandom - 05

“Yaşlı adam eğilip topu aldığında – onu bir portakala, hatta Rover için bir kemiğe ya da et parçasına dönüştürmeyi düşünüyordu – Rover hırladı:

Bırak onu!’ dedi. Hem de ‘lütfen’ diye eklemeden!

Elbette sihirbaz, sihirbaz olduğundan, bunu açıkça anladı ve karşılık verdi:

‘Sus bakayım seni aptal!’ Hem de lütfen demeden!

Sırf köpeği kızdırmak için topu cebine koydu ve sırtını döndü. Bunu söylemek beni üzüyor ama Rover hemen sihirbazın pantolonunu ısırdı ve kocaman bir parça kopardı. Sihirbazdan da bir parça koparmış olabilirdi. Her neyse, yaşlı adam aniden öfkeyle döndü ve bağırdı:

‘Ahmak! Git de oyuncak ol!’”

Mânâ insanları, “sûrete takılma içeri gir” derler. Rover için bu çok ileri bir seviye bir söz olsa da olan biteni özetliyor. Sihirbaz her şeyden önce sûreten hakikatte olduğu gibi değildir ki bu Rover’ın ilk hatasıdır. Hata konu başlığı da aslında Rover için yenidir. Çünkü şimdiye kadar o bahçesinde yaramazlıkla tanışmamış, çocukluk dönemini yaşamaktadır. Muhakeme ile, hüküm verme ile yeni tanışır ve ilk hatasını yapar. Sihirbaz onun için mükâfata yönelik düşünceler taşırken Rover ikinci hatasını sabır konusunda gösterir ve ân dahi beklemeden Sihirbaz’a yapacağını yapar. Portakal, kemik veya et gibi şeyler kazanabilecekken hızlı hüküm verecek ve elindekini de yitirecektir. Kanlı canlı bir köpek iken, olduğundan daha küçük, hareketleri sınırlı bir oyuncağa dönüştürülür. Bu neticenin sebebi, sûret üzerinden değerlendirme yapma ile başlayıp hüküm vermede acele etmesi olur. Mertebece alçalan Rover’ın sıradan, mânâca hareketsiz/durağan yaşamında kırılma olmuştur.

“Bunun üzerine çok tuhaf şeyler olmaya başladı… Çimenler kocaman kocaman olmuş, ta tepelerde sallanıyordu ve ta yukarılarda, çimenlerin arasında, ormandaki ağaçların arasından yükselen güneş gibi, sihirbazın yine yere fırlattığı devasa sarı topu görüyordu… Havlamaya çalıştı ama yalnızca minik bir ses çıktı, sıradan insanların işitemeyeceği kadar hafif, bir köpek bile duyamazdı bunu herhalde.” (s.30)

Gaflet habersizliktir. Bir bilginin bilinmemiş, duyulmamış olması için de gaflet diyebilecek olsak da gafletin en hakiki hali, bilinecek bir bilginin varlığından da bîhaber olmaktır. Bilmediğini de bilmemek en derin gaflettir. Hikmet bilgisine doğru atılan en önemli adım da bilmeme halinin farkındalığıdır. Yani bilginin önündeki en büyük engelin ortadan kalkması için kişinin bilmediğini farketmesi gerekiyor. Rover ilk yaptığı hata ile olduğundan daha aşağı bir mertebeye mahkûm oldu. Bu hadise yaşanmadan önce oynayan, hırlayan, hızlı hükme varan bir tabiata sahipti. Hadise sonrası küçülen veya zıddıyla ifade edersek etrafındaki nesnelerin büyüdüğü Rover’ın dünya algısında da ilkler yaşanıyor. Çimenlere artık daha yakın, oyuncağı sarı topu güneş gibi kocaman olmuştur. Evdeki kedi Tinker aklına geldiğinde endişelenir. Kısacası kendisini, mahiyetinden haberdar olmak gibi bir sürecin içinde bulur. Bahçedeki kendinden habersiz halinden dışarı atılan bir adım olarak değerlendirmek mümkün bu durumu. Varlıkla kendiliği arasında bir itibarî çizgi çekilmiş oluyor. İngilizce’de reference denilen itibar bir ayırdedici özellik gösterir. Kıyas kelimesi ile de ifade edebileceğimiz bu kavram hiza almak suretiyle kişinin kendisini ölçmeye yarıyor. Bir ölçü birimi tespit ettikten sonra ise artık varlıktaki her şeyi onun üzerinden okumaya başlayabilmekteyiz ki sosyal zeminde muteber dediğimiz insanlar bize bu ölçüyü vermekte, teknik anlamda ise cisimlere ait ölçüleri bu ayırdetmeye yarayan birimlerle belirlemekteyiz. Rover başına gelen küçültülme hadisesi sonrası kıyas olgusu ile tanışıp ilk farkındalığını yaşıyor. Hiza almaya başlıyor. Önceden ne olduğuna ve şimdiki haline nazar etmeyi tecrübe ediyor.


‘Sarı Top’ İllüstrasyonu © Ruth Meharg
Paylaşın.

Yazar Hakkında

Leave A Reply