Tolkien ve Mythopoeia – Bölüm 16

0

MYTHOPOEIA

Metnin Aslı

At bidding of a Will, to which we bend
(and must), but only dimly apprehend,
great processes march on, as Time unrolls
from dark beginnings to uncertain goals;
and as on page o’er-written without clue,
with script and limning packed of various hue,
an endless multitude of forms appear,
some grim, some frail, some beautiful, some queer,
each alien, except as kin from one
remote Origo, gnat, man, stone, and sun.
God made the petrous rocks, the arboreal trees,
tellurian earth, and stellar stars, and these
homuncular men, who walk upon the ground
with nerves that tingle touched by light and sound.
(J.R.R.Tolkien)

Çevirisi

Bir İrade’nin buyruğu/hükmü ile, bizim de önünde eğildiğimiz
(ve eğilmemiz gereken), ama ancak sığca idrak edebildiğimiz bir İrade,
büyük işler/oluşlar/süreçler ilerlemekte, Zaman zuhur ederken/ettirirken
meçhul başlangıçlardan kesin olarak bilinmeyen amaçlara;
ve üzerine defalarca yazılmış ama bir ipucu bırakmayan,
yazılar ve rengarenk resimlerle dolu bir sayfadaki gibi
sonu gelmeyen çeşitlilikte biçimler belirir/zuhur eder,
bazısı zalim, bazısı narin, bazısı güzel, bazısı tuhaf,
her biri birbirine yabancı, akraba olanlar müstesna
uzak bir Kök’ten, sinekten, insandan, taştan ve güneşten.
Tanrı “kayasıl” kayaları, “ağaçsıl” ağaçları,
dünyasal/zeminsel dünyayı, yıldızsal yıldızları, ve sonunda,
ışık ve ses dokundukça sızlayan sinirleriyle
yeryüzü üstünde yürüyen bu insansıl/beşeri insanları yarattı.
(J.R.R.Tolkien)

KÖKLER ve KÖTÜLER

Efsane-i Tolkien’in (Tolkien’s Legendarium), genel olarak mitolojinin ve hakikatin değişen zuhur kalıplarına rağmen değişmeyen özünün anlaşılması için köklerin, arketiplerin anlaşılması önemlidir. Jung’a göre arketipler, insanlığın ortak hafızasının ürünüdürler. Tolkien, bu kelimeyi – elimizdeki eserleri itibariyle – çok az kullanmakla beraber manası itibariyle çok kullanır. Geçmiş yazılarda da bahsolduğu üzere zamanın örttüğü en eski köklere ulaşmaya çalışır. Hikayeleri itibariyle iyi veya kötü niyetli karakterleri, ya bizatihi arketipiktir veya arketiplerle irtibatı olan bir idrak veya oluş içindedir. Özellikle Yüzüklerin Efendisi’ndeki temel karakterlerin ne kadar arketipik veya arketipik köklerle ne kadar ilişkilendirilmiş olduklarını örnekler üzerinden görmek daha açıklayıcı olacaktır. Akla ilk gelen örnekler: Gollum, Frodo, Gandalf, Sauron, Aragorn ve Galadriel olabilir.

GOLLUM ve KÖTÜLÜĞÜN ARKETİPSEL KÖKENLERİ

Metnin Aslı

He was interested in roots and beginnings; he dived into deep pools; he burrowed under trees and growing plants; he tunnelled into green mounds; and he ceased to look up at the hill-tops, or the leaves on trees, or the flowers opening in the air: his head and his eyes were downward.” (J.R.R.Tolkien, Lord of the Rings, The Fellowship of the Ring, The Shadow of the Past)

Çevirisi

Başlangıçlara ve köklere meraklıydı; derin sulara dalıyordu; ağaçların ve bitkilerin altında (köklerinde) oyuklar kazıyor; yeşil tepelerin içine tüneller açıyordu; tepelerin zirvelerine bakmayı veya ağaçtaki yapraklara veya havada sünbüllenen bir çiçeğe bakmayı bırakmıştı: Aklı ve gözleri hep aşağılardaydı.” (J.R.R.Tolkien, Yüzüklerin Efendisi, Yüzük Kardeşliği, Geçmişin Gölgesi)

Gollum, özü itibariyle bir hobbit olmasına rağmen hikayede yer alma biçimi itibariyle sembolik düzeyde köklerle ilişkilendirilmiş. Tolkien’in ağaca yüklediği anlamlar ve Gollum’un ağacın köklerine duyduğu ilgi birleştirildiğinde arketipik bir sembol elde edildiği düşünülebilir. Diğer yandan; Gollum, batı dillerinde tam bir karşılığı olmayan “nefs” kelimesinin/kavramının cisimleşmiş hali gibidir. Nefs ise farklı temsil ve tebliğler ile bütün ezoterizmin tarihinde kendine yer bulan en arketipik öğelerden biridir.

Gollum, Hüküm Dağı'na giden tehlikeli yollarda Frodo'ya rehberlik yapıyor

Gollum, Hüküm Dağı’na giden tehlikeli yollarda Frodo’ya rehberlik yapıyor

Nefs’in iyi bir hizmetkar olması gibi Frodo, Gollum’un yani kendi nefsinin bir yansımasının yardımı olmaksızın aşamayacağı gidemeyeceği yerlere, Hüküm Dağı’na ulaşmıştır. Bu yol boyunca “nefs” temsili olan Gollum hep hizmet etmiş ancak Frodo’nun benlik duygusu ve nefse bağlı duygularının galip geldiği noktalarda ihanet etmiştir. En nihayetinde ise Hüküm Dağı’nda parmağını koparma ve neredeyse helakına sebep olma noktasındaki olumsuzluklar Frodo’nun da kendi benliği/nefsi üzerinde kontrolü kaybettiği noktada olmuştur. Başka bir anlatımla Gollum’un bir hizmetkardan düşmana dönüşme süreci Frodo’nun benliği ve yüzüğün altında ezilme süreci ile eş zamanlıdır.

Bütün bu bilgilerin ışığında Gollum’un, ilkselliği, arketipikliği yönüyle tartışılmaz bir öğe olan “nefs” ile irtibatı ortaya çıkar.

Sauron, Gollum’a yani nefse eziyet eder ama onu serbest de bırakır. Bu mesele biraz karışıktır ama en hayati bilgiye sahip ve yüzüğün peşinde bir varlığın ele geçtikten sonra Sauron’un kalesinden kaçması hikaye içinde de geçtiği gibi makul değildir. Büyük ihtimalle serbest bırakılmış, kaçmasına göz yumulmuş olmalıdır. Bu yönüyle de nefsin aslında içeride olan ama dışarıdakine hizmet eden tabiatına uygun bir işlev Gollum’a yüklenmiş olur. Sonuç olarak; Gollum sembolik düzeyde ve işlevsel olarak arketipik bir karakter olarak hikayeye dahil olur.

Metnin Aslı

Gollum:The Sun could not watch me there. The roots of those mountains must be roots indeed; there must be great secrets buried there which have not been discovered since the beginning.’’ (J.R.R.Tolkien, Lord of the Rings, The Fellowship of the Ring, Shadows of the Past)

Çevirisi

Gollum: “Güneş beni orada izleyemez. Kökleri gerçekten dağların kökleri olmalı; başlangıçtan beri keşfedilmemiş büyük gizemler gömülü olmalı orada.” (J.R.R.Tolkien, Yüzüklerin Efendisi, Yüzük Kardeşliği, Geçmişin Gölgesi)

Gollum’un arketip irtibatının, hikayedeki sembolleri olan kökler ve başlangıçlar bahsine ek olarak, mümeyyiz bir irtibatı da Güneş’e olan düşmanlığı üzerindendir. Efsane-i Tolkien’de (Tolkien’s Legendarium) Güneş, Laurelin Ağacı’nın bir meyvesidir. Laurelin Ağacı’nın katledilmesi ise Melkor’un ve Shelob’un atası olan dev örümcek Ungoliant’ın marifetidir. Melkor, Ungoliant ve Valar’ın hikayesi en arketipsel/köksel hikayedir. Evren’in yaratılışı ve süreçlerini bir büyük ayet olan “zaman”ın dahi yaratılmasının evvelinden ele alan ve hiç bitmemecesine süren savaşları daha tarafları bile yeni oluşurken bize tanıtan hikayelerdir bunlar. Gollum, güneşten öylesine kaçmaz; ona karşı öfkelidir de. Bazen ona yumruğunu sallar ve güneş görmeden beş yüz yıla yakın mağaralarda/dağların köklerinde yaşar.

Gollum’a arketipsel bir özellik katan diğer bir öğe ise dağlar ve mağaralarla ve buralarda bulabileceği gizemlerin peşinde olmasıdır. Mağara kelimesi; Arapça olarak “kehf” kelimesi, Kur’an’da bir sûrenin adıdır. Kehf Sûresi’ne – Kur’an’ın geneline veya hakikatin doğasına – bu kapsamda bakılabilir; iyi niyetli olmayanlar için zarar vericidir ancak niyeti sahih olanlar için yol göstericidir/rehberdir. Tek Yüzük’ün taraf değiştirmesi de yine bir mağarada (dağların köklerinde) olmuş ve bunu iktisap ederken merhametle/iyi niyetle hareket eden Bilbo bir zarar görmezken, kötü niyetle sahiplenmenin temsilcisi olan Gollum için bu olay kötü sonun başlangıcı olmuştur. Batıni/ezoterik okumalar için, Kur’an’dan Carl Gustav Jung’a kadar bir temsil, bir işaret olarak kullanılmış mağara, farklı şekillerde Efsane-i Tolkien’de yer bulmuştur. Yüzük karanlık ilimlerle çok irtibatlı bir nesne iken varlık sahasına çıkışı Hüküm Dağı’nın köklerinden fışkıran lavlarla olmuştur. Bu açıdan Tolkien’e göre bir şeyin köksel/arketipik olması ve ezoterik yönlerinin bulunması onun iyi olması için yeterli değildir. Nitekim Melkor da arketipik/köksel bir karakter olarak kötülüğün temsilcisidir. Tolkien, Dagor Dagorath (Savaşların Savaşı) ile bitirmiş olduğu eserini en  başında da şavaşın kökleri, iyi ve kötünün ilksel arketipik örnekleriyle başlatmıştır.

Dumanlı Dağlar'ın derinlerindeki mağarasında bir başına Gollum

Dumanlı Dağlar’ın derinlerindeki mağarasında bir başına Gollum

Arketip kavramının modern mucidi olarak kabul edebileceğimiz Carl Gustav Jung da eserlerinde bu sûre ile ilgili çok şeyler yazmıştır. İslam Tarihi’nde batıni ilimler ile ilişkisi çok bilinen Kehf Sûresi’nin gizemlerinin peşine düşen çoktur. İniş sebebi olan soruları soranlar Yahudi alimlerdir ve Mekke’li müşriklerin ricası üzerine Resullullah’ı (sav) köşeye sıkıştırmayı amaçlamış ama amaçladıklarının aksi ile muhteşem ama kendi idraklerini yine de çok aşan bir cevap ile karşılaşmışlardır.

“Gollum” ismi de aslında bir isim değildir. Smeagol’ın nefes alıp verirken çıkarttığı tuhaf seslerin bir yansımasıdır, bir kelime dahi değildir. Smeagol, ismini dahi kaybetmiş, bir kelime ile değil, rahatsız edici bir sesin tasviri (Gollum) ile anılır olmuştur. Bu durum, kötülüğün ilksel/köksel temsilcisi olan Melkor’un ismini kaybetme durumu ile benzerdir. Melkor, bir süre sonra böyle anılmaz ve “Morgoth” olur.

Gollum örneğinde olduğu gibi bir karakterin arketipikliği, sembolik ve işlevsel olarak kendi türünün ilksel örneğine benzerliği ve bu sembolik değer ve işlevsellikten, hakikati açıklamak adına bir “irfan aynası / temsil sergisi” elde edip edemeyeceğimiz ile ilgilidir. İşlevselliği ve sembolik değerleri ve hakikati anlatmak için bir temsil sergisi / irfan aynası sunması yönüyle Gollum’u, arketiplere – İnsanlık Tarihi’nin köklerine doğru yapılan seyahatte – yardımcı bir tefekkür unsuru olarak ele alıyoruz.

Efsane-i Tolkien’deki tüm hikayelerin, kronoloji olarak sona yerleştirilmiş olanlarının dahi arketipik olduğunu düşünüyoruz. Tolkien Evreni, hiçbir zaman ilksel olanla irtibatını bütünüyle kaybetmemiş ve zaman çizelgesine, çağlar içine, hadiseler arketipik, köksel ilgilerini kaybetmeksizin serpiştirilmiştir. Bu yolda Mythopoeia Şiiri’nde olduğu gibi bazen antik dillerin kelimeleri bir gönderme/hatırlatıcı olarak kullanılmış. Hikayelerin bazı parçalarında “ağaç ve kökleri” kuvvetli bir metafor olmuş, bazı durumlarda karakterlerin ruhsal haritada oturdukları yer ve işlevleri aynı görevi görmüş ama her zaman geçmiş çağların unutulmuş irfanına, hakikate giden bir yol aranmıştır.


Not: Tellurian, arboreal, petrous, homuncular… gibi kök kelimelerin kullanılma hikmeti ve göndermede bulunduğu zihinsel harita üzerine düşünürken açmış olduğumuz tefekkür alanını, çağrışım yapan bütün kelimeler, semboller ve Efsane-i Tolkien’deki karakterler üzerinden genişletmeye devam edeceğiz.


Gollum İllüstrasyonu © Devon Cady-Lee
Paylaşın.

Yazar Hakkında

Leave A Reply