Tolkien’in Zaman’ı – Bölüm 9 

0

Bu yazı dizisindeki yazılar Verlyn Flieger’in A Question of Time isimli kitabından faydalanılarak ve kitap içerisindeki konu sırasına uyularak yazılmıştır.


Henry James’in fikirlerinden esinlenerek, John L. Balderstone tarafından yazılmış olan Berkeley Square adlı oyunun ana kahramanı olan Peter Standish, ailesinin Berkeley Square’de bulunan evine taşındığında tekinsiz bir deneyim yaşar ve kendisini, yaşadığı zaman olan 1930’larda değil de, kendisiyle aynı adı taşıyan bir atasının dönemi olan 1784 yılında bulur. Eserin kahramanı, yaşadığı bu deneyimi bir arkadaşına şu sözlerle anlatır:

Bir kayıkta akıntıyla beraber ilerlediğini düşün. Kıyılar senin önünden geçerken onları seyrediyorsun. Bir akçaağaç korusunu geçtin, geride kaldılar. Ama onları artık göremiyorsun, onları geçmişte görmüştün, değil mi? Şimdi bir yonca tarlasını seyrediyorsun, gözlerinin önündeler, şu anda, şimdide! Ama akıntının ilerisindeki dönemeçten sonra ne kadar harika şeyler olacağını henüz bilmiyorsun, onları dönemeçten dönene dek bilemeyeceksin, gelecekteler, görebilir misin?… Şimdi hatırla, sen bir kayıktasın. Ama ben yukarıda gökteyim, bir uçağın içinde. Her şeye yukarıdan bakıyorum, hepsini bir anda görebiliyorum, geçtiğin akçaağaç korusunu, şu anda gördüğün yoncaları, ve seni dönemeçten sonra nelerin beklediğini! Hepsini bir anda! Yani kayıkta olan adam için geçmiş, şimdi ve gelecek olan her şey, uçakta olan adam için bir. Bu sana Zaman’ın nasıl bir bütün olduğunu göstermiyor mu? Büyük Z ile yazılan gerçek Zaman, Tanrı’nın aklındaki bir fikirden başka bir şey değildir.

John L. Balderstone, The Berkeley Square

mpcc-windingriver

John L. Balderston oyun metninde Peter Standish’in bu halini şu şekilde betimler:

Geçmişin hala orada olduğuna ikna olmuştu, yaşadığına (geçmişin), ve her zaman orada olacaktı, sonsuza dek.

John L. Balderstone, The Berkeley Square

Verlyn Flieger, Balderstone’un Einstein’ı ve onun İzafiyet Kuramı’nın etkisiyle Henry James’in fikirlerini güncellediğini belirtir. Bu konu aslında kahramanın ağzından duyduğumuz bir dörtlükle oldukça net bir biçimde ortaya çıkar:

Metnin Aslı

There was a young lady named Bright
Whose movements were quicker than light,
She went out one day, in a relative way,
And came back on the previous night.

Çevirisi

Parlak isimli bir hanım vardı,
Hareketleri ışıktan da hızlıydı,
Bir gün izafi bir yolla çıktı gitti,
Ve bir önceki gece geri geldi.

John L. Balderston

John L. Balderston

Bir önceki yazıda belirttiğimiz gibi J.R.R. Tolkien’in bu tiyatro oyununu izlediğini biliyoruz. Bu oyundaki geçmişteki ataların zihnine gitme fikri ile Tolkien’in zaman seyahati hikayeleri olan The Lost Road ‘da ve The Notion Club Papers’da yer alan, geçmişe atalarının hatıraları yoluyla yapılan yolculuk kavramı oldukça benzemektedir. Ancak oyundaki geçmişe gidiş, Tolkien’den farklı olarak Mısır kaynaklı bir tılsım nedeniyle oluyor gibi gözükmektedir. Tolkien’in hikayelerindeki bu seyahat, kişinin atalarından kendisine miras kalan ve kişinin içinde olan hatıralar aracılığıyla olmaktadır. Bunu, Tolkien’in “doğuştan dil” (native language) olarak kavramlaştırdığı ve insanın ana dilinden farklı olan, insanda içkin olan dil potansiyeli ile benzeştirebiliriz. Doğuştan dil de hatıralar da atalardan bize kalan içkin miraslardır, gömüldükleri yerlerden çıkarılmayı beklemektedirler.

Balderstone’un oyununda ortaya koyduğu zaman ile ilgili yaklaşım bir bakıma çağının da ilgisini çeken zaman kavramının bir başka yansımasıdır. Bu yazı dizisinde belirttiğimiz ve belirtemediğimiz bir çok farklı yazar ve düşünür de bu konuda söz söylemiş, kalem oynatmıştır. Verlyn Flieger’in bu alanda önemsediği ve Inklings toplantılarında konu edilmiş olduğu muhtemel olan ve Balderstone’un yukarıda alıntıladığımız anlatımına en az Einstein kadar ilham veren bir diğer isim de J.W. Dunne’dur.

J.W.Dunne ve Müteselsiliyet (Serialism)

John William Dunne, İngiliz ordusunda asker ve uçak mühendisi olarak görev yapmış bir mühendisti. Katıldığı savaşların ardından 30’lu yaşlarında İngiliz ordusu için yaptığı uçak tasarımlarıyla alanının önemli kişilerinden birisi olmuştu. Bu dönemde onu tasarımları konusunda cesaretlendiren kişilerden birisi de, arkadaşı olan H.G. Wells idi. Wells, Dunne’u zaman konusunda da çalışma yapması üzerine cesaretlendirdi mi bilemiyoruz ama Dunne’un hayatının önemli bir konusu da rüyalar aracılığı ile zaman konusunda yaptığı çalışmalar ve ortaya koymaya çalıştığı Serialism / Müteselsiliyet kuramıydı.

Dunne’un önemli bir özelliği sıkça rüya görmesiydi. Belirttiğimiz gibi mühendis olan Dunne, rüyalar konusunda da spesifik bir yaklaşım geliştirmişti. Dunne gördüğü rüyaları uyanır uyanmaz yazardı. Önce kendi rüyalarını, ardından da başkalarının da rüyalarını kaydetmeye başladı. An Experiment with Time adlı kitabında ortaya koyduğu bu deneyler aracılığıyla ulaştığı sonuç, rüyaların, geçmişte yaşananları, özellikle uyumadan önceki günde yaşananları içerdiği kadar, gelecekle ilgili de öngörüleri içerir olduğuydu. Bu öngörüler kişinin kendi hayatıyla ilgili olduğu kadar, genel olayları da içermekteydi. Dunne insanı bilinç ve beyin olarak iki ayrı şekilde incelemeyi uygun görmüştü. Beyin uyanıkken sadece “şimdi” üzerine odaklanabiliyordu. Ancak uyku durumunda bilinç, zaman çizgisinde farklı yerlere gidebiliyordu. Rüyalarda geçmiş ve geleceğin karışık oluşu da, bilincin zaman çizgisindeki bu gezinmeyi karışık bir biçimde yapması dolayısıyla oluşuyordu.

John William Dunne

John William Dunne

Bunu bir kurama oturtmaya çalışan Dunne, çıkış noktasını da, “şimdi”nin bilimsel olarak bir açıklaması olmaması üzerine oturttu. Bilim için zaman dördüncü bir boyuttu, ancak Dunne zamanın seri bir biçimde üst üste binen boyutlar olduğunu öne sürüyordu. Dunne’un çok boyutlu zaman kavramında, bilincin bulunduğu boyut, sadece “şimdi”yi gözlemlemeye izin veren bir boyutken, bilinç boyutlarda yukarıya çıktıkça zamanda gözlemleyebileceği alan artıyordu. Bu müteselsiliyetin en üst mertebesinde de, Dunne’un “supreme ultimate observer” yani “üstün nihai gözlemci” olarak adlandırdığı seviye bulunuyordu.

J.W. Dunne’ın bir önceki yazıdaki değindiğim örneklerden birisi olan An Adventure isimli kitabın edisyonlarından birisi için, Versay Sarayı bahçesinde kaybolan ve geçmişe dair bazı sahneler gören iki hanımın hikayesi ile ilgili şu yorumu yapar:

Bu, her birimizin bireysel zihninin ancak, dört boyutlu nazarında bütün bireysel nazarları da içine alan, evrensel, müşterek bir zihnin bir yüzü olduğunu gösterir.

Dunne belirttiğim gibi Inklings içerisinde de bilinen bir kişi. C.S. Lewis, The Dark Tower’da dolaysız bir biçimde Dunne’a atıf yapıyor. Hem Tolkien’in hem de Lewis’in An Experiment with Time kitabına sahip oldukları da biliniyor. Hatta Tolkien’in sahip olduğu kitap, içindeki notlarıyla beraber oğlu Christopher Tolkien’de bulunuyor. Flieger bunlara erişmiş bir kişi olarak bu konuda, Tolkien’in her zaman Dunne ile aynı fikirde olmadığını, ancak Tolkien’in kendi yaklaşımı ile Dunne’un kuramı arasında bir ilişki olduğunu belirtiyor. Flieger bizleri imrendirecek kadar Tolkien’in notlarına erişimi olan bir kişi ki, Tolkien’in Yüzüklerin Efendisi’nin ilk taslaklarından birisinde çizdiği bazı diyagramların, Dunne’un çizdiği diyagramlarla olan benzerliğine dikkat çekiyor. Ancak Flieger Dunne’un, Tolkien üzerinde en az etkisi olan kişilerden biri olduğunu özellikle belirtiyor.

Paylaşın.

Yazar Hakkında

Leave A Reply