Zaman Çizgileri

1

Bir film çekiliyor, oynuyor, seyredenler seyrediyor ve filmin bütün kayıtları siliniyor. Çağlar geçiyor, unutuluyor. Sadece filmde oynayanlar kalıyor, yaşıyor…

Silinmenin Ölçeği

“Kayıttan Silinme” kavramını film örneği üzerinden inceleyelim. Film çekim sürecinde belli aşamalardan geçilir. Örneğin bazı sahneler çekilir, fakat sonradan kullanılmaz ve bunlara silinen sahneler deriz. Önceki yazıda bahsi geçen alternatif tarih örneğini bu açıdan değerlendirebiliriz. Bununla birlikte silinmenin boyutunu da genişletmek mümkün; bir sahne silinebileceği gibi filmin kendisi de tüm kayıtları yok edilerek silinebilir. Yani büyük silinme filmin silinmesi ise, ölçek olarak bundan daha küçük olanı silinen sahnelerdir. Önceki yazıda verdiğimiz “ya Naziler ikinci dünya savaşını kazansaydı” örneğini silinen sahne olarak ele alırsak, bir filmin silinmesi belki de bir çağın silinmesi kadar büyük bir hadise olarak düşünülebilir. Silinmenin bir başka ölçeğine daha bakalım.

Alternatif Zaman Çizgileri

Filmlerde silinen sahnelerin dışında bir de tekrar çekilen sahneler vardır. Yönetmen oyunculardan istediği performansı alana kadar aynı sahne tekrar kayda alınır. Sahnenin kendisi filmden çıkarılmaz, ama alternatifleri çıkarılır, yani silinir. Bu yönüyle en meşhur filmlerden biri Stanley Kubrick’in çektiği “Shining” filmidir. Filmdeki hemen hemen bütün sahneler birden fazla çekilmiş; bazı sahneler yüzlerce kez tekrar edilmiş. 

Biz de şu anda bir filmin içindeyiz. Bize verilen ömrün aktörleriyiz, yani oynuyoruz. Belli kararlar alıyoruz. Verdiğimiz bazı kararlar sadece bizim değil başkalarının da hayatlarına etki ediyor. Aynı tekrar çekilen sahneler gibi yaşadığımız hadiselerde irademizi farklı yönlerde kullansaydık hayatımız ne kadar değişirdi? Eşya ile olan ilişkimiz açısından eşyaya, etrafımıza etkimiz ne kadar farklı olabilirdi? Bir bütün olarak insanların verdiği tüm bu alternatif kararların aynı anda mevcut olması durumunda birçok farklı alternatif zaman çizgisinin bir arada bulunma ihtimalinden bahsedebiliriz. Burada akla gelebilecek bir başka soru bu alternatif zamanlar içinde bir tanesi seçiliyor mu? Öyleyse diğerlerine ne oluyor? Acaba verilen “mühlet” bununla mı alakalı?

Mandela Etkisi

90’lı yılların sonunda iletişim imkanlarının artması ile fark edilen bir fenomen Mandela Etkisi. İnsanların kolektif olarak tarihte gerçekleşen bazı olayları olduğundan farklı hatırlamaları durumu. Bunun en belirgin örneklerinden ve fenomene ismini veren Nelson Mandela’nın ölüm tarihi. Birçok insan Nelson Mandela’nın 23 Temmuz 1991’de hapis tutulduğu cezaevinde öldüğünü, hatta televizyonda cenaze törenini izlediklerini, acılı eşinin verdiği röportajı detayları ile anlatıyorlardı. Ve bunu iddia ettikleri zaman Mandela hala hayattaydı (Mandela 5 Aralık 2013 tarihinde vefat etti). Bilimsel çalışmalar bu tip yanıltıcı hafıza sorunlarını araştırmış olsa da binlerce kişinin aynı olay üzerinde birbirlerinden habersiz olarak ittifak etmeleri henüz tam olarak açıklanabilmiş değil. 

Bu etkiyi araştıran ve bir nevi “filmdeki silinmeleri” fark eden insanların oluşturduğu internet toplulukları tüm hızıyla benzeri vakaları yakalamaya çalışmakta.

'Nelson Mandela 23 Temmuz 1991’de öldüğünde…' / English Alive / s.54

‘Nelson Mandela 23 Temmuz 1991’de öldüğünde…’ / English Alive / s.54

1990 yılında yayınlanan English Alive kitabından alıntıda geleceğe atıfta bulunarak Nelson Mandela’nın 1991 yılında öldüğü kurgusal bir biçimde yazılmış. Burada bir başka fenomenden, rüyalar vasıtasıyla geleceğin görüldüğü iddiasından bahsedelim. Birçok insan gördükleri bazı rüyaların neredeyse birebir yaşandığını iddia etmekte. Bu bize insan ruhunun zamanla bağını koparabildiğini göstermekle birlikte, bu bağın kopması ile görülen geleceğin hangi gelecek olduğunu sorgulatıyor. Yine birçok insan rüyalar ya da benzer tecrübeler aracılığıyla kehanet derecesinde şeyler söyleyebilir, hatta inanırlar gördüklerine, fakat bunlar gerçekleşmez. Bu duruma farklı zaman çizgileri perspektifinden bakarsak rüyada görülen ve gerçekte hatırlanan (yaşanan) farklı olabilir. Çünkü gelecek, şimdiden bakan kişi açısından henüz gelmemiştir ve potansiyel olarak farklı gerçekleşebilir.

Kaynaşan Zaman Çizgileri Teorisi

Zamanın bir nehre benzediğini ve bunda belli çatallaşmaların olma ihtimalinden bahsetmiştik. Mandela Etkisi bu alternatif zaman çizgilerinin belli noktalarda birbirleri ile birleştiğine dair bir ipucu veriyor. Bir nevi zamana (ya da bazı eşyalara, olaylara veya kişilere) mühür vurulması diyebileceğimiz, tekrarlanan sahneler içinden filmde oynanan sahnenin seçildiği anlar. Bu gerçekleştiğinde bazı insanlar silinen (en küçük ölçekteki silinme) kayıtları hatırladıklarını iddia ediyorlar. Bir başka ifadeyle, bilinçleri bir başka zaman çizgisinde iken iki zaman çizgisi birleştiği anda yeni zaman çizgisine transfer olan zihinleri, geçmiş olarak bildikleri şeyde ufak tefek değişiklikler olduğunu fark ediyor. Yine benzer çerçevedeki iddialardan bir tanesi, 2012 tarihinde bir kaynaşmanın gerçekleştiği, belki de meşhur maya takvimi ile ifade edilen “zamanın sonu” ifadesinin zaman çizgilerinin bu son birleşmesine baktığı şeklinde.
Son olarak, zamanın hakikatini ifade eden ve tüm bu karmaşık yapının iradesinin kimin elinde olduğunu gösteren beyana kulak verelim:

‘Allah dilediğini siler, dilediğini de yerinde bırakır; ana kitap onun katındadır.’

Ra’d / 13:39

ALİ ÜMİT GÖKAY

Paylaşın.

Yazar Hakkında

1 Yorum

  1. Ayetten ilerlersek aslında silinecek olan da belli silinmeyecek olanda. Bunu kati olarak ayet vurgular. Yazıdaki teknik bilgiyi örnekleştirmek gerekirse kayıtların tekrar gün yüzüne çıkabilmesi için toplumsal zihniyetin aynı yöne devşirilmesi gerekir. Bilinci topluma empoze edip suyun yatağını bulması amaçlanır. Akarsuyun yatağının değiştirilmesi olağan bir durumdur fakat hangi noktaya etki edilmesi gerektiğini bilmek için akarsuyun debisini uzunluğunu bilmek gerekir. Bunu yaşantımızda toplumun bilincinin bir yöne kanalize edildiğinde öyle bir noktaya etki edersiniz ki oluşturulan bilinci kendi formatınıza uygularsanız. Paralel veya Mandela’nın tarzı buydu. Bu sefer Rahmani uygularsanız. Naziler kazansaydı diye bir düşünce sadece bizim fikir geliştirmemize yarar. Çünkü Naziler kazanamazdı. Dünya tarihini iyi bilenler bilir Rusya’yı Türkler tutuyordu. Napolyon bile yol bulamadı ordan Nazilerin kaybedeceği belliydi sadece Avrupa’yı istikrarsızlaştırmaktı amaç. İngiltere zayıflatıldı ve Amerika’ya yol verildi. Fırsat maliyetinde kaybınızın kaydını araştırırken kazancınızla değerlendirmezseniz kaybını büyütürsünüz. Nazilerin kazanamamasında akış değişmedi kazansaydılar zaten fazla kalamazlardı. Çünkü Rusya yok olacaktı boşluğu Türkler dolduracaktı. Bunu asla istemezlerdi. Rusya ve İngiltere hareketlerinde birbirine farklı gibi gözükebilir ama olayların sonuçlarına baktığınızda hep paralel gitmişlerdir.

Leave A Reply