Yüzük ve Simya Üzerine

0

Okuyacağınız makale, “Tolkien ve Mythopoeia” yazı dizisinin 1.Şubat.2016 tarihinde yayınlanan 22. bölümü olup kendi içinde barındırdığı anlam bütünlüğü açısından “Yüzük ve Simya Üzerine” başlığıyla tekrardan okuyucularımızın beğenisine sunulmuştur.

MYTHOPOEIA

Metnin Aslı
…………
The movements of the sea, the wind in boughs,
green grass, the large slow oddity of cows,
thunder and lightning, birds that wheel and cry,
slime crawling up from mud to live and die,
these each are duly registered and print
the brain’s contortions with a separate dint.
…………
J.R.R. Tolkien

Çevirisi
…………
Denizin hareketleri, dallardaki rüzgar,
yeşil çimler, ineklerin hantal tuhaflığı,
fırtınalar ve şimşekler, (havayı arşınlayarak) dönen ve öten kuşlar,
yaşamak ve ölmek için toprağın bağrından kalkan/yükselen çamur,
her biri uygun bir şeklde kayda alınmış ve iz bırakmış
beynin kıvrımlarında kendine özgü yerlerle.
…………
J.R.R. Tolkien

Efsane-i Tolkien’de Sauron, Aulë’nin maialarındandır. Maiar (“maia”nın çoğulu) ve Valar (“vala”nın çoğulu) birlikte Ainur’u oluştururlar. Ainur ise bütün yaratılışın resmini, sesini, hikmetlerini özetleyen/hülasa eden Ainulindalë Senfonisi’ni bestelemiştir. Ainur içinde, Melkor ve onun baştan çıkarması ile Sauron haricinde “düşüş” yaşayan yoktur. Bu sebeple, “düşüş anatomisi” için de bu iki karakter önem taşır.

Melkor bir bütünün parçası olmayı istemez. Ainulindalë içinde dahi sadece kendisine ait bir müzik yapmak ister. Sauron bu açıdan Melkor’a uygun bir çıraktır; O da Orta-Dünya’yı sadece kendi için ister. Bu tek olma veya tekillik/“singularity obsesyonu” ortak noktalarından sadece biridir. Bir çeşit uluhiyet kompleksi tezahürü olarak Melkor, Sönmeyen Alev’in peşindedir. Her şey Sönmeyen Alev’den yaratıldığı için, onu ele geçirirse kendi alt-yaratısını mutlaklaştıracak ve İlahi Yaratı’nın işlerini birebir taklit edebilecektir. Bu kompleksin bir benzeri, Tek Yüzük ile en azından Orta-Dünya ve sakinlerinin kaderleri üzerinde mutlak bir güç elde etme iddiasıyla Sauron’da gözlemlenir. Tek Yüzük de karanlık güçlerin alt-yaratısı ile yapılmış ve simülatif düzeyde Sönmeyen Alev’e en yakın şeydir. Sönmeyen Alev’in vücud/varlık adına öncesi olmadığı gibi, Tek Yüzük de kötülük adına her şeyi önceleyen, kendine bağlayan, kendinde toplayan bir tabiata sahiptir. Bir nevi Melkor’un Sönmeyen Alev’i bulmak adına sonuçsuz arayışları ve sonuçsuz alt-yaratıları içinde uluhiyet/rububiyet kompleksine/iddiasına en ziyade temel teşkil edebilecek yanılsama/aldatmaca/simülasyon, Tek Yüzük’tür.

Tek Yüzük, mutlak anlamda – teorik olarak dahi mümkün olmayan – yaratma kabiliyeti veremez. Transformasyona, bir halden başka hale geçmeye ve genellikle de asli hüviyetleri çürütüp gölge hüviyetler vermeye kabil bir imkan sunar. Simyada değersiz metallerden altın üretilmesi örneğinin tersi gibidir; bir çeşit kontr-simya/kara simya özelliği taşır.

Tek Yüzük'ü bulduktan sonra dehşet verici bir transformasyon ile Gollum'a dönüşen hobbit: Smeagol

Tek Yüzük’ü bulduktan sonra dehşet verici bir transformasyon ile Gollum’a dönüşen hobbit: Smeagol

Güç Yüzükleri’ni – Üç Elf Yüzüğü hariç – yapan Sauron, Silmarillion’da değişme/tranformasyon yaşama kabiliyeti olan bir varlık olarak çıkar karşımıza. Yüzük’ü bu yönüyle kendi suretinde yaptığı söylenebilir çünkü yüzükler de dönüştürmekte ve gerçek/nurani varlığını kaybettirmektedir taşıyıcılarına. Sauron da Silmarillion’da uğradığı tranformasyon ile daha yüksek bir varlığa değil, daha düşük varlık seviyelerine; kurt, vampir ve yılana dönüşebilmekteydi.

Peki “Yeryüzü Rabbi” olma sevdası ile yapılmış yüzükler niçin yapmak konusunda çok imkan vermezken, yıkmak konusunda daha fazla mahareti doğurmaktadır? Neden yaratma iddiası mevcut güzelliğin bozulmasının ötesine geçememektedir? Nitekim Orklar, Elflerin ruhlarının ışığının söndürülmesi ile elde edilir veya yüzük taşıyıcıları bir gün gölgenin hükmüne girer ve tercih şansını/iradesini kaybeden mahluklara dönüşürler. Bu sorunun bir cevabı Tek Yüzük’ün tabiatında saklıdır:

Tek Yüzük, Sönmeyen Alev’in; yani Mutlak Yaratı Sanatı’nın, en biricik öğesinin taklidi olarak ortaya konduğundan, hakikate en uzak noktadadır ve hakiki, bozulmamış, tefessüh etmemiş hiçbir şey üzerinde teshiri/etkisi yoktur.

Üç Elf Yüzüğü, bozulmamış oldukları için Tek Yüzük’ün hükmü altına da girmemişlerdir. Tek Yüzük, Gölgeler Diyarı’nda; yani asılların olmadığı sadece suretlerin olduğu yerde üretilmiştir ve hükmü gölgenin hükmü kadar olabilecektir. Yüzüklerin Efendisi’nde gölge temsili, Güneş ile irtibatı kesen bulutların altında yürüyen Mordor Orduları ile gösterilmişti. Bu yönüyle Güneş, Sönmeyen Alev’in bir temsili olmaktadır ve bulutlar bu irtibatın kesilmesi manasını sembolize eder.

Mythopoeia Şiiri’nde enigmatik olarak verilen dört unsurdan hareketle sözü simyaya ve Tek Yüzük’ün simyasal kökenlerine getirdiğimiz bu noktada, benzerlikler (analojiler) üzerinden Güç Yüzükleri’nin simyasal çağrışımları üzerine bir hülasa vermemiz gerekirse:

1. Tek Yüzük, altın benzeri görüntüsünü,

2. Transformasyona imkan sağlamasını (maddi ve manevi),

3. Alt-yaratının sınırlarını rasyoüstü bir kudretin sınırlarına kadar genişletmesini,

4. Antik Çağlarda metalurji ile ilişkisi olan simya ilmini hatırlatan süreçlerden geçerek oluşmasını,

5. Bâtinî bilgi ile ilgili köksel bağlara sahip olmasını,

6. Simyanın konusu olan dört unsur ile ilgisini,

başat benzerlikler olarak sayabiliriz.

Elflerin alt-yaratısı kendisini sanat olarak; Elf Kudreti de güzelliğin ihtişamı olarak ortaya koyar. Sauron’un alt-yaratısı ise doğrudan güce ve egemenliğe yönelen tabiatı ile güzelliğin yaratılışsal bağlantılarını koparan ve onu yokluğa, yokluğun korkunçluğuna atan bir yıkıcılık/bozuculuk sergiler. Eşya üzerinde hakimiyet kurmak adına eşyanın evvelki ve hakiki aidiyetini koparmak mecburiyeti, aynı zamanda eşya ile Sani-i Azam’ın irtibatını da kesmek olmaktadır. Bu irtibatın yokluğu, eşyanın güzelliği yansıtma kabiliyetinin de yok olmasıdır. Dolayısıyla Sauron, hükmetmek adına her şeyi bozmak ve çirkinleştirmek durumundadır. Gölgelerde hüküm sürmek bu durumun – hakikat ile ilişkisi kesilme durumunun – uygun bir teşbihidir.

Elf Yüzükleri; Narya, Nenya ve Vilya

Elf Yüzükleri; Narya, Nenya ve Vilya

Üç Elf Yüzüğü ise kirlenmemiştir ve üç unsurun: hava, su, ateş; ilahi sanatı alt-yaratı ile alkışlamanın, mutlak yaratı ile irtibatı muhafaza etmenin ve daha iyi idrak etmenin araçları olarak kullanılmaktadır. Galadriel’in bu yüzükler sayesinde Lothlorien’i güzelliğin parlak bir aynası haline getirebilmesi bu nevden bir alt-yaratının ürünüdür. Dolayısıyla Sauron’un Üç Yüzük ve temsil ettikleri unsurlar üzerinde doğrudan teshiri olamamaktadır. İnsanların dünyasında ise daha önceden vermiş olduğu dokuz yüzüğün üzerinden teshir göstermektedir. Çünkü bu yüzükler elf sanatının yöneldiği yüksek gayeden kopuk, bizzat Sauron tarafından üretilmiş yüzüklerdir. Diğer yazılarda da bahsolunduğu üzere toprak unsurunun bir başka temsilcisi olan hobbitler sonucun belirlenmesinde en kritik rolü oynarken, sonucun kendisi toprak unsurunun bir temsili olan Aragorn’un, yani “insan”ın taç giymesidir. Bu sebeple de Üçüncü Çağ’ın son savaşı büyük ölçüde toprak ve ateş unsurlarının savaşı gibi okunmaya müsaittir. Böylelikle Elfler’in devri kesin olarak biter ve İnsanlık Çağları başlar. Bu döneme “insanın hilafet devirleri” olarak da bakabiliriz.

Üç Elf Yüzüğü olan Vilya, Narya, Nenya, sırasıyla; hava, ateş ve su unsurlarını temsil etmektedirler. Tek Yüzük’ün güç şehvetine her şeyi feda eden tabiatından farklı olarak, Celebrimbor tarafından anlamak/idrak etmek, iyileştirmek/tedavi etmek, her şeyi asli/ilksel hali ile muhafaza etmek için yapılmışlardır. İkinci Çağ’ın son savaşında mezkur yüzükler ve unsurların temilcisi olan Elfler ve toprak unsurunun temsilcisi olan insanlar omuz omuza savaşmış, dört unsurun ittifakının bir temsilini sunmuşlardır.

Özetle; Yüzüklerin Efendisi ve Silmarillion pek çok pasajı itibariyle dört unsur üzerinden okunmaya müsaittir ve bu eserlerin tamamlanmasından yıllar önce Tolkien, Mythopoeia Şiiri’nin dizelerinde hayatı dört unsur üzerinden de okumaya kabil bir yazar olduğunun işaretlerini bizimle paylaşmıştır.


Not: Bir sonraki yazımızda konunun başka yönlerini dikkatlerinize sunup, Simya ve Tolkien bağlantısını biraz daha derinleştirmeye çalışacağız. Mythopoeia Şiiri’nin ileriki dizelerinde simya ile ilgili bazı ek teşhisleri de sırası ile paylaşma niyetimizi muhafaza ediyoruz.

Paylaşın.

Yazar Hakkında

Leave A Reply