Yetişkinlere Veda

0

Ey çocukluk saatleri,
figürlerin arkasında geçmişimiz yoktu yalnız,
gelecek değildi yalnız önümüzde olan.
Büyümesine büyüdük; zorladık kimi zaman kendimizi
büyümeye, biraz da onların,
büyümüşlükten başka şeyi olmayanların hatrı için.

Maria Rainer Rilke

Yetişkinlerin dünyasında herhangi bir umut ışığı göremediği için onlara veda eden Saint-Exupéry, özlediği ve umduğu hayatı Küçük Prens ile sembolize etti. Onu da arkadaşı Léon Werth’e değil, küçük bir çocukken Léon Werth’e adadı. Küçük Prens bu ithafla açılır ve bu birkaç satırlık ithaf kitabın ruhunu anlamanın anahtarıdır. Belki de şimdiye kadar sunulmuş en güzel armağanlardan biri.

Çocukluk günlerindeki Léon Werth’e…
.

Kitap çelişkilerle dolu… Çocuk kitabı mı, değil mi? Aşk mı, dostluk mu? Veda mı, dönüş mü? Şapka mı, fil yutan boa yılanı mı? Koyun gülü yedi mi, yemedi mi? Kitabın ithafı için seçilen kişi de güzel bir çelişki. Ne annesi ne de Küçük Prens’in ilham perisi Consuelo… Geleneği savunan Exupéry’nin aksine geleneğin zincirlerini kırmaya bayılan anarşist bir ruh…

Bir süredir uçaklar üzerine yazan Exupéry, Küçük Prens’i yazarak zaten eleştirmenleri ve okuyucuları şaşırtır. Peri masalları genellikle yetişkinlerin çocuklara anlattığı hikayelerdir. Ancak Küçük Prens yetişkinlere anlatılır. Böylelikle eski kurallar değişir. Artık anlatan yetişkinler, anlamakta zorluk çeken çocuklar değildir. Ve birdenbire dünya tersine döner. 

Çocuklardan kendisini affetmesini istemesine rağmen, bu kitabı bir yetişkine ithaf eder (geriye dönük bir ithaf). Ancak Küçük Prens’in yetişkinler için mi yoksa çocuklar için mi olduğu tartışması güncelliğini her zaman korur. Büyük filozof Martin Heidegger, Küçük Prens’in 1949 Almanca baskısının önsözünde şöyle yazmıştır: “Bu bir çocuk kitabı değil, tüm yalnızlığı gideren büyük bir şairin mesajıdır.” Mary Poppins yazarı P.L. Travers’e göre ise Küçük Prens’in kime ithaf edildiğinin bir esprisi yoktur. Ona göre çocuklar ile yetişkinler arasındaki çizgi ekvator kadar hayalidir.

Küçük Prens’in çocukların üzerinde yandan bir parıltıyla parlayacağını düşünüyorum. Akıl olmayan bir yere çarpacak ve onu idrak edecekleri zaman gelene kadar orada parlayacaktır. Yine de bunu söylerken bile yetişkinlerle çocuklar arasına bir çizgi çektiğimin bilincindeyim. Ve ben o çizginin var olduğuna inanmıyorum.

Nasıl yazacağını bilen Exupéry bu baş döndürücü ve ciddi ithaf üzerinde çokça düşünmüş olmalıdır. Gerçek ne Heidegger’in ne de Pamela L. Travers’in açıkladıkları gibidir. Çünkü gerçeğin izaha ihtiyacı yoktur, sadece çocuksu bir kalbe ihtiyacı vardır. Hikayede tilkinin dediği gibi “Asıl görülmesi gerekeni gözler göremez. Yüreği ile görebilmeli insan.” İnsan bu hikayeyi ancak çocuk kalbi ile ve küçük bir çocukken doğru okuyabilir. Çünkü çocukda geçmişten gelen bir bilgi yoktur. Sadece gözünü kısması gerçeği görmesi için yeterlidir. Sonuç olarak bir çocuk kitabı gibi resmedilen Küçük Prens, yazarının dehasıyla çocuk kitapları yuvasına bırakılan bir guguk kuşu yumurtası gibidir.

Amerika’da iken bu ithafı yazan Exupéry insanlık ve dünya ile ilgili derin şüpheler beslese de inancı hiç sarsılmadı. Masumiyetleri yok edilen yetişkinlerin dünyasında durmaksızın dolaşan ve ıstırap çeken Exupéry, “ahlaki pusula” olarak gördüğü Léon Werth’i bu güzel ithaf ile teselli etti. Bu teselli ile birlikte hayatı yaşamaya değerli kılan şey nedir sorusunu varoluşa ekleyerek…

Devam edecek…

Paylaşın.

Yazar Hakkında

Leave A Reply