Tolkien’in Yüzüğünü Eflatun’da Aramak

1

Gyges, Lidya Kralı’dır. Efsaneye göre hayatının başında bir çobanken mağarada bulduğu sihirli bir yüzüğü kullanarak görünmezlik kabiliyeti elde eder. Bu şekilde saraya sızar ve Kraliçe’yi baştan çıkarıp Kral’ı öldürürerek onun tahtına oturmayı başarır. Her baştan çıkarıcı gibi önce kendisini aldatmış ve baştan çıkarmış ve ahlâkını kaybetmiştir.

Eflatun, eserinde (Republic) bu efsaneyi ahlâki açıdan yorumlar. O’na göre görünmezlik bir kişiyi adalet karşısında korkusuz kılar.  Suçları işlediğinin tespiti mümkün olmayan, görünmez biri için ceza mümkün olmayacaktır. Bir bakıma hukukun üstünlüğünün herkesi kapsaması ve buna kralın/yöneticinin de dahil olması üzerine – modern hukukta da kabul gören – bir prensibi dile getirir.

Eflatun’a göre yüzüğün gücü gibi bir güç elde etmiş birinin ahlâken ayakta kalması mümkün değildir. “Tek Adam” düşüncesinin kaynağı, yüzükle sembolize olan mutlak güç illüzyonu, mutlak anlamda baştan çıkarıcıdır.

Tek Yüzük ile Gyges’in Yüzüğü Arasındaki Benzerlikler

Gyges’in yüzüğü tek taş taşıyan bir yüzük, yani sembolik olarak bir amacı/mânâsı/fonksiyonu var. Tek Yüzük ise alyans şeklinde ve homojen bir yapısı var. İlk bakışta farklılık gibi gözüken bu durum Gyges’in yüzüğünün kullanımında bir benzerliğe dönüşüyor çünkü Gyges’in yüzüğü görünmezlik bahşedebilmesi için avuç içine doğru çevriliyor ve taşıdığı taş gözükmediğinde kişiyi görünemez kılıyor. Yüzüğün amacı, manası – bir taş taşımak için yapılmış olması – ortadan kalkınca, sihir etkisini gösteriyor. Bu yönüyle kötü olan her şey gibi gücünü adem/”yokluk”dan alıyor. Tek Yüzük ise en başından itibaren yokluğun yüklendiği bir tılsım. Zâlimlik, veya merhametin yokluğu; tüm varlığın iradesini kendine bağlama veya tüm varlığın iradesini yok sayma gibi yokluğa/ademe ait şehvetlerden, hırslardan yoğrularak yapılıyor. İlk bakışta fark edilen şekil farlılığı, yüzüklerden birinin yokluk ile mayalanması diğerinin ise mânâsının gizlenmesi, yok hükmüne getirilerek kullanılmasıyla bir benzerliğe dönüşüyor.

Ünlü İtalyan ressam Raphaello Sanzio’nun Eflatun, Aristo, Sokrates ve pek çok başka felsefeciyi resmettiği ‘Atina Okulu’ adlı freski / 1509 – 1511

Ünlü İtalyan ressam Raphaello Sanzio’nun Eflatun, Aristo, Sokrates ve pek çok başka felsefeciyi resmettiği ‘Atina Okulu’ adlı freski / 1509 – 1511

Hobbitler, genel olarak taşra yaşamının naifliğini temsil eden, iyilikle birlikte anılabilecek varlıklar. Gollum da köken olarak, Smeagol ismiyle anıldığı zamanlarda bu iyilikten pay sahibi olabilir. Diğer yandan Gyges, yüzüğü bulduğunda bir çoban, hobbitvari bir taşra naifliğini kendisinden umabileceğiniz biri. Her ikisi de yüzüğün cazibesi ile dönüşüyor. Bu benzerliğin başka bir yönü de her ikisinin de yüzüğün verdiği görünmezlik ile hak ettikleri kaderden kaçabilmeleri. Gyges yüzüğü kaybetmiyor ama bir yönüyle yüzüğe sahip olan Gollum’un önceki hali gibi yüzüğün şehvetinde kayboluyor; Çoban Gyges ölüyor ve kaynağı yokluk olan şehvetlerin, iştahların ağında ahlâkı olmayan Kral Gyges doğuyor. Tolkienvari bir tanımlama ile, gölgeye düşüyor.

Her iki yüzüğün de görünmezlik bahşetmesi en belirgin benzerlik olarak karşımıza çıkıyor. Bu durumun da, her iki yüzük taşıyıcının (Gollum ve Gyges) toplumun suç ve ceza normlarının dışına çıkmasına imkan verdiği için özgürleştirici bir etkisi var. Tolkien, bu özgürlüğü özü itibariyle sahte buluyor çünkü toplumdan, çevre şartlardan nispeten özgürleşen kişi aslında yüzüğe tamamen bağlanarak daha derin ve içsel bir köleliğin mahkûmu oluyor. Gollum’un yüzükten bağımsız bir ânının, hareketinin, amacının olamayışı gibi. Yüzük hizmet edilen özneye, Gollum nesneye dönüşüyor. Yüzüğün bu karakteri daha derinde Sauron için dahi böyle yorumlanabilir.

Eflatun ise Gyges’in hikâyesinde böyle bir yoruma doğrudan ulaşmıyor çünkü Glaucon karakteri üzerinden ahlâkın kaynağını toplum olarak gösteriyor. Dolayısıyla toplumun ahlâki normları ile yargılanmaktan tamamen kurtulan birinin ahlâklı kalmaya devam etmek gibi bir irade göstermesinin beklenemeyeceğini dile getiriyor.

Tolkien ise ahlâkın kaynağını Eflatun gibi dışsal/afâki görmediği, bilakis içsel/enfüsi gördüğü için Tek Yüzük ile imtihanını kazanan karakterleri var: Galadriel, Gandalf, Frodo, Sam, Faramir, Aragorn vb…

Fransız ressam Jacques-Louis David'in fırçasından "Sokrates'in Ölümü" tablosu / 1787

Fransız ressam Jacques-Louis David’in fırçasından “Sokrates’in Ölümü” tablosu / 1787

Sokrates ve Tolkien

Sokrates de Gyges’in Yüzüğü hakkında yorumunda ahlâkın kaynağını içsel/enfüsi/vicdani alanda görür ve toplum tarafından cezalandırılma korkusu olmasa dahi bir kişinin ahlâklı olabileceğini ve böylelikle iştahları, şehvetleri tarafından köleleştirilmemeyi, bir hizmetçi durumuna düşürülmemeyi tercih edebileceğini söyler. Bu düşüncesini ifade ettiği yerde ilginç bir benzerlik daha ortaya çıkmaktadır: O da Tolkien gibi “yüzüğü kullanmamayı tercih edebilir” demektedir. Sokrates’e göre de böyle bir yüzüğe karşı zafer kazanılabilir ancak bu zafer onu kullanmamak ile elde edilir.

Son Söz

Gyges’in Yüzüğü ile Tolkien arasında ilham noktasında bir ilişki kurulabilse de Tolkien’in, Tek Yüzük ile sembolize olan manaya çok daha derinde kökler bulduğunu itiraf etmeliyiz. Dışsal bir serüven içinde içsel/enfüsi, ruhani cevheri ortaya çıkartan bir sınav unsuru olarak Tek Yüzük, edebiyat tarihinde benzeri olmayan ve insanın kadim mücadelesinin pek çok unsurunu barındıran bir niteliğe sahiptir.

Efsane-i Tolkien (Tolkien’s Legendarium) içinde de kökleri ilk içsel sapmaya kadar inmektedir. Bu içsel sapma Melkor’un benliğinde/”ene”sinde bulunacaktır. Henüz yüzük yok iken yüzüğün saptırıcı mânâsı, Melkor’un şahsında somutlaşmaya başlamıştır. Melkor’un boşluğa/yokluğa, sadece ve sadece kendine ait olan bir yaratıyı mümkün kılma hırsıyla, yalnız, tek başına seyahatleri, Tek Yüzük’ün “Rab”lik /Mutlak Efendi’lik vaadinin ilk yankılarını vermektedir.

Paylaşın.

Yazar Hakkında

1 Yorum

  1. Yazıda bir kaç şeye değinmek istiyorum:
    1) Acaba gözden mi kaçıyor? Bu konunun köklerini bilmiyorum; ama bu efsanenin gerçek olma ihtimali burada anlatılan nükte kadar önemli olabilir. yani bu Gyges, hakikaten bir görünmezlik yüzüğü (belki bir güç yüzüğü) bulmuş olabilir mi? Bu yüzden bu efsanenin kaynağına inmek gerektiğine inanıyorum. Korkunç bir ihtimal bu. Eflatun bunu nereden almış acaba?

    2) Enfes bir tesbit. tebrik ediyorum:
    “Gyges’in yüzüğü görünmezlik bahşedebilmesi için avuç içine doğru çevriliyor ve taşıdığı taş gözükmediğinde kişiyi görünemez kılıyor. Yüzüğün amacı, manası – bir taş taşımak için yapılmış olması – ortadan kalkınca, sihir etkisini gösteriyor. Bu yönüyle kötü olan her şey gibi gücünü adem/”yokluk”dan alıyor. Tek Yüzük ise en başından itibaren yokluğun yüklendiği bir tılsım.”

    3) Bunu merak ediyorum ve acaba diyorum:

    “kaynağı yokluk olan şehvetlerin, iştahların ağında” Hakikaten şehvetlerin kaynağı yokluk mudur?

    4) Tolkien’i tebrik ediyorum:

    “Tolkien, bu özgürlüğü özü itibariyle sahte buluyor çünkü toplumdan, çevre şartlardan nispeten özgürleşen kişi aslında yüzüğe tamamen bağlanarak daha derin ve içsel bir köleliğin mahkûmu oluyor.”

    5) Önemli başka tesbitler:
    “Yüzük hizmet edilen özneye, Gollum nesneye dönüşüyor. ”

    “Tolkien’in, Tek Yüzük ile sembolize olan manaya çok daha derinde kökler bulduğunu itiraf etmeliyiz. ”

    “Melkor’un boşluğa/yokluğa, sadece ve sadece kendine ait olan bir yaratıyı mümkün kılma hırsıyla, yalnız, tek başına seyahatleri,”

    6) Eflatun’un ahlakın kaynağını toplum olduğuna ait tesbiti, Eflatun’a yakıştıramadım açıkçası.
    Tolkien’in Sokrates ile bu konuda aynı derinliği paylaşmasından da memnun oldum.

    7) “Efsane-i Tolkien (Tolkien’s Legendarium) içinde de kökleri ilk içsel sapmaya kadar inmektedir. Bu içsel sapma Melkor’un benliğinde/”ene”sinde bulunacaktır.”

    Ve bence çok önemli bir soru:

    Melkor’un ene’sinde bulunmasının sebebi nedir bu içsel sapmanın? Bir Melkor var Melkor’dan içeri mi? Melkor’un enesinin kaynağı nedir?

Leave A Reply