Tolkien ve Mythopoeia – Bölüm 38

0

MYTHOPOEIA

Metnin Aslı
…………
Yet trees and not ‘trees’, until so named and seen –
and never were so named, till those had been
who speech’s involuted breath unfurled,
faint echo and dim picture of the world,
but neither record nor a photograph,
being divination, judgement, and a laugh,
response of those that felt astir within
by deep monition movements that were kin
to life and death of trees, of beasts, of stars:
free captives undermining shadowy bars,
digging the foreknown from experience
and panning the vein of spirit out of sense.

…………
(J.R.R.Tolkien)

Çevirisi
…………
Henüz ağaçlar “ağaç” değildir, vakta ki öyle isimlendirilene ve görülene dek
ve onlar isimlendirilene kadar hiç isimlendirilmemişlerdi
ki onları beyanın içe dönük nefesi göz önüne serdi,
dünyanın müphem/zayıf bir yankısı ve soluk bir resmi,
ancak ne bir kayıt ne de bir fotoğraf,
ağaçların, hayvanların, yıldızların yaşam ve ölümüne benzer
içlerindeki derin ihtarın/hatırlatmanın kıpırdanmalarıyla
kehanet, hüküm ve kahkahalı bir tepkisi olarak:
gölgeli parmaklıkların altını kazan hür tutsaklar,
“önceden bilineni” tecrübelerinden kazıp çıkarıyorlar
ve nüktenin (ruhun) damarını anlamdan eliyorlar.

…………
(J.R.R.Tolkien)

PROPAGANDALAR ÇAĞI’NDAN ve İDEOLOJİLERDEN KAÇIŞ

Tolkien, Ainur’un Müziği ile ilgili ilk notlarını kaleme aldığı yıl Bolşevik Devrimi gerçekleşmişti. Silmarillion’un geliştirildiği ve temalarının, temel karakterlerinin oluştuğu yıllarda ve Yüzüklerin Efendisi kaleme alınırken 1. Dünya Savaşı ve 2. Dünya Savaşı olup bitmiş ve Soğuk Savaş başlamıştı. Dünyanın ideolojilerin gözlüğünden görüldüğü ve taraftarlıklar ile hakikatin, gerçeğin yer değiştirdiği bir dönemdi. Diğer yandan propagandanın araçları her geçen gün güçleniyordu. Toplamda en az 150 milyon insanın ölümüne sebep olan devrimler ve savaşlar yerini Soğuk Savaş’ın psikolojik savaş tekniklerine bırakmıştı. Artık medya, savaş alanına dönüşüyordu ve insanların algılarına kalıplar, deli gömlekleri geçiriliyordu. Tolkien ise bu süreçlerin canlı şahidiydi. 1. Dünya Savaşı’na katılmış ve bütün arkadaşlarını bu savaşta yitirmişti. Oğlunu da 2. Dünya Savaşı’na göndermişti. Yine bu savaşların sonunda Büyük Britanya İmparatorluğu dağılmış ve İngiltere, Soğuk Savaş’ın önemli bir aktörüne dönüşmüştü. Tolkien ise tümüyle şahitlik ettiği ve yıkımlar, zulümlerle dolu bu tarihin bir parçası olarak yaşanmaz ve idrak edilmez hale dönmüş “Birincil Dünya” yerine insan idrakinin duvarlarını kıran, “gölgeli parmaklıkları” aşan/aştıran bir “İkincil Dünya” kuruyordu. Baudrillard henüz “Birincil Dünya”nın bir simülasyona ve verilerinin de simülakraya dönüştüğünü yazmamıştı. Neil Postman, büyük ölçüde televizyon üzerinden geliştirdiği eleştirisinde, kelimenin tahtından indirilip onun yerine imgenin konulduğundan ancak 50-60 yıl sonra bahsedecekti. McLuhan’ın, iletişim araçlarının aracı oldukları mananın rolünü çaldığı ve anlamdan çok aracının anlam yerine geçtiği yönündeki eleştirisini duymak için de uzunca bir süre beklemek gerekecekti. Tolkien ise acelesi olan biri gibi 1917 yılında, hasta yatağında ilhamlarını kağıda dökmeye başlamıştı. Onun eleştirmek adına diğer isimler gibi uzunca bir uğraşı olmayacaktı. İçinde bulunulan durumun dayanılmazlığından bir çıkış öneriyordu bu sebeple.

Tolkien bir “Kutsal Kaçış” başlatmıştı. Bu kaçış kutsaldı çünkü amacı yalandan kaçıp hakikate ulaşmak adınaydı. Tolkien, böyle kaçışların aşağılanmak yerine övgüyü hak ettiğini düşünürdü ve “kaçışcılık” fikrinin alaycı bir üslubla ele alınmasına karşıydı. Bu tarz bir üslup ile fantaziyi aşağılayanları hapishane gardiyanlarına benzetiyordu:

Metnin Aslı

“I have claimed that Escape is one of the main functions of fairy-stories, and since I do not disapprove of them, it is plain that I do not accept the tone of scorn or pity with which ‘Escape’ is now so often used. Why should a man be scorned if, finding himself in prison, he tries to get out and go home? Or if he cannot do so, he thinks and talks about other topics than jailers and prison-walls?” (J.R.R.Tolkien)

Çevirisi

“Kaçış kavramının peri masallarının ana fonksiyonlarından biri olduğunu iddia etmiştim, ve peri masallarına aleyhtar olmadığım için de, ‘Kaçış’ kavramının şimdilerde sıklıkla tahkir ve acıma tonlarıyla kullanılmasını kabul etmediğim de açıktır. Neden kendini hapishanede bulmuş bir adam, oradan çıkıp evine gitmeye çaba gösterirse hor görülsün? Ya da bunu başaramıyorsa, gardiyanlar ve hapishane duvarlarından başka konuları düşünüp, onlardan bahsederse hor görülüyor olsun?” (J.R.R.Tolkien)

Beni İsrail'in Hz. Musa (as) önderliğinde Mısır'dan firarı (kaçış)

Beni İsrail’in Hz. Musa (as) önderliğinde Mısır’dan firarı (kaçış)

Kur’an’da da böyle bir kaçışcılığın izlerini görmek mümkündür. Her şeyden önce sahabeler (ilk müslümanlar) Mekke’yi terk edip Medine’ye hicret ettikleri için yüceltiliyorlardı. Mekke, Kabe’nin varlığına rağmen Kabe’nin manasını yitirmişti ve orada hak ile batıl yer değiştirmişti. Bu durum kelimenin cesedini korurken artık manasını taşıyamamasına bir örnek olabilir. İkinci olarak; Hz.Musa (as), Mısır’dan firarından (kaçış) dolayı ödüllendirilmişti. Mısır, simülasyonun akrabası bir kavram olan ilüzyon ve göz boyamaların, yüceltilmiş yalan ile tahkir edilmiş hakikatin vatanı olmuştu ve başta Hz.Musa (as)’ın terk ettiği bu topraklar daha sonra toplu bir firar (exodus) ile tüm Beni İsrail tarafından terk edilecekti.

Zariyat Sûresi 50. Ayet

“Fe firrû ilâllâh (ilâllâhi), innî lekum minhu nezîrun mubîn (mubînun).”

Meali

“O halde, Allah’a kaçın, çabuk Allah’ın himayesine koşun. Zira ben O’nun tarafından, sizi uyarmak için gönderilen âşikâr bir elçiyim.”

TOLKIEN’E GÖRE “KAÇILAN” ve “KAÇIŞIN” YÖNÜ

1. İdeolojiden / Modernden Kaçış

Tolkien, yaşadığı çağın koşullarına ve ideolojilerin insanları taraf tutmaya zorlayan dayatmalarına rağmen ideolojilerin problematize ettiği konulardan, iyi-kötü düalitesinin daha derin tezahürlerine kaçmış ve taraftarlığını büyük resmin içine yerleştirmiştir. Niggle’ın hikayesinde, hayatı ve ölümü yönettiğini sanan, otokratik, baskıcı ve faşizan düzeyde planlamacı bir devletin varlığı, hissedilse de tam resmedilmez. Yaprak Çizen Niggle’da belli belirsiz hisssedilen “modern devlet” istisna tutulursa Efsane-i Tolkien (Tolkien’s Legendarium) modern görünümün dışındadır ve doğrudan alegoriye – manaları güncele hapsetmeye – imkan vermeyen bir yapıdadır. Niggle’ın hikayesi de bir seyr-i süluk/manevi seyahatin sembolizmidir ancak bir noktada “modern devlet” gibi algılanabilecek, güncele değen bir gönderme sunmaktadır.

Efsane-i Tolkien’de ekonomi-politik olmaması, G.R.R.Martin’in zannettiği gibi bir eksiklik değildir. G.R.R.Martin yaşadığı devrin ruhundan tam çıkamadığı için fantazyasında ekonomi-politik önemli bir yere sahiptir. Tolkien ise kayıp bir irfanın varisi olarak, hayatın merkezinde daha köklü, daha derin, daha metafizik bir mücadeleyi görür. Ekonomi-politik, ancak bu çok köklü mücadelenin dış çeperindeki bir tezahürden ibarettir ve ağırlığının azlığı nispetinde kendisine ya çok az yer bulacak yada bulamayacaktır. Kapitalizm ve Komünizm, pek çok açıdan çok farklı olmakla birlikte tartışmanın merkezine ekonomiyi – kaynakların üretimi ve dağıtımı problemini – koymaları açısından aynıdır. Tolkien ise hayatın merkezine daha enfüsi değerleri koyar ve iyiliğin ve kötülüğün kökenlerine iner. Dolayısıyla ekonomiyi merkeze alan bir tartışma böyle bir zihin için hapishanedir ve Tolkien’in kaçışcılığının bir vechi de bu zihin hapishanesine eserinde ve hayatında hiç uğramamış olmaktır.

2. Dilin Sınırlılığından Kaçış

İngilizce’de bulamadığınız ve özellikle kadim irfan ile irtibatlı görülebilecek pek çok kavram, Efsane-i Tolkien’in dilleri olan Elfçe ve lehçelerinde bulunabilmektedir. Aynı zamanda ilginç bir şekilde bu kelimeler, Türkçe ve Arapça kök kelimeler ile de bazen çok fazla fonetik benzerlik taşımaktadırlar. Tolkien’in dil konusundaki olağanüstü uzmanlığının sınırlarını tam bilemesek de, O’nun hakikati ifade adına bir tek dili ve onun kök kelimelerini yeterli görmeyip, bazen bir tefekkür sonucu bazen kayıp çağların bilgilerinden devşirilen ilhamlarla, pek çok unutulmuş kavrama/kelimeye ve eşyanın başlangıcına yerleştirilmiş kök anlamlara/manalara, eşyanın ruhuna yöneldiği açıktır.


Not: “Kutsal Kaçış”ın yönleri üzerine devam etmeye çalışıp “Nereden?”, “Nereye?” ve “Niçin?” sorularına “Kutsal Kaçış” çerçevesinde cevaplar üreteceğiz.

Paylaşın.

Yazar Hakkında

Leave A Reply