Tolkien ve Mythopoeia – Bölüm 30

0

MYTHOPOEIA

Metnin Aslı
…………
Yet trees and not ‘trees’, until so named and seen –
and never were so named, till those had been
who speech’s involuted breath unfurled,
faint echo and dim picture of the world,
but neither record nor a photograph,
being divination, judgement, and a laugh,
response of those that felt astir within
by deep monition movements that were kin
to life and death of trees, of beasts, of stars:
free captives undermining shadowy bars,
digging the foreknown from experience
and panning the vein of spirit out of sense.

…………
J.R.R. Tolkien

Çevirisi
…………
Henüz ağaçlar “ağaç” değildir, vakta ki öyle isimlendirilene ve görülene dek
ve onlar isimlendirilene kadar hiç isimlendirilmemişlerdi
ki onları beyanın içe dönük nefesi göz önüne serdi,
dünyanın müphem/zayıf bir yankısı ve soluk bir resmi,
ancak ne bir kayıt ne de bir fotoğraf,
ağaçların, hayvanların, yıldızların yaşam ve ölümüne benzer
içlerindeki derin ihtarın/hatırlatmanın kıpırdanmalarıyla
kehanet, hüküm ve kahkahalı bir tepkisi olarak:
gölgeli parmaklıkların altını kazan hür tutsaklar,
“önceden bilineni” tecrübelerinden kazıp çıkarıyorlar
ve nüktenin (ruhun) damarını anlamdan eliyorlar.

…………
J.R.R. Tolkien

Tolkien, eserinin temel temalarının “düşüş, ölüm ve makine” olduğunu söyler. Düşüş teması çok geniş bir yelpazede ve farklı anlam katmanlarında kendini hissettirir. İnsan Arda’ya geldiğinde zaten Melkor’un gölgesi eşyanın üzerine çökmüştür. İnsan kaçınılmaz olarak bu düşüşün bir parçası olur; hali, batan gemiye binen birinin durumuna benzer. Kaderi olarak düşen insana belki de bu sebeple diğer varlıklardan daha fazla ihsanda bulunulmuştur. Númenor’da görüldüğü gibi, insanlar ölümlü oluşlarını bir talihsizlik saysa dahi Elfler bile bunu Ilúvatar’ın özel bir lütfu olarak görür. Valar’ın Elçisi, Númenorlular’a ölümün bir ceza değil bir mükafat olarak tasarlandığını söyler çünkü Tolkien’e göre Arda’nın yaşamı ile yaşamak sürekli “düşüş” tehlikesi ve bu çerçevede imtihanlar demektir. Orta-Dünya’da uzun süre kalan pek çoklarının hikayesi doğru bir yöne ilerlemez veya çok sayıda ağıtlara ilham olacak derin hüzünlerle örgülenir. Orta-Dünya’da yaşayan insanlardan iyiliğin kutup karakterleri diyebileceklerimiz Aragorn gibileri ise bir misyon için yaşamaktadırlar. Aragorn, Éomer, Théoden, Faramir gibi karakterler, insanlığa bir bahar yaşatmak için yaşamışlardır.

Efsane-i Tolkien’in (Tolkien’s Legendarium) temaları olan “düşüş” ve “ölüm”, Orta-Dünya ve insanların mukadderatının en temel unsurları olması itibariyle “önceden bilinen” hükmündedirler. Diğer bir temel unsur olan “makine” – eşya üzerinde Eru tarafından onaylanmamış bir sulta/hakimiyet kurma teşebbüsü – bazı örneklerde kendisini “büyü” olarak da göstererek bir diğer önceden bilinen/kaderde olan hükmüne geçer. Bu anlamı ile makine/yüzük/büyü, düşüşün son sahnesi olarak kendini gösterir ve her çağın yeniden doğmak üzere yürüdüğü kıyametinde/sonunda, o çağın düşüşünün bir remzi olarak ortaya çıkar. Bu açıdan Tek Yüzük’ün kendi üzerinde apokaliptik/eskatolojik bir kehanet taşıması da manidardır.

Manwë, Taniquetil Dağı'nın zirvesinde derin düşüncelere dalar ve Müzik'te murad edilen maksatların sırrına varmaya çalışırdı.

Manwë, Taniquetil Dağı’nın zirvesinde derin düşüncelere dalar ve Müzik’te murad edilen maksatların sırrına varmaya çalışırdı.

“ÖNCEDEN BİLME”NİN SINIRLILIĞI VE VALAR ÜZERİNE

Orta-Dünya’da her şey düşüşten nasibini aldığı ve bazen nurani öngörülerin üzerine Melkor’un/Sauron’un gölgeleri düştüğü için “önceden bilme” giderek soluklaşmaktadır. Valar’ın Müzik’te gördüğü veya Valar’a gösterilmiş olandan Elrond veya Galadriel’in görebildiklerine doğru seyahatimiz, mutlak bilgiden göreceli/muallak/muhtemel bir bilgi seviyesine seyahat gibidir. Ancak Valar’ın bilgisi dahi her şeyi kuşatıcı değildir. Silmarillion’dan öğrendiğimiz kadarıyla sadece ve sadece Eru’nun Bilgisi mutlaktır. Eru’nun Bilgisi/İlmi sadece kuşatıcılığı itibariyle mutlak değildir aynı zamanda edinilmemiş/sonradan olmayan, ezeli bir bilmeyi ifade ettiği için de mutlaktır. Valar ise ancak kendisine bildirilen kadarını bilmektedir. Silmarillion’da, bilişleri/marifetleri yönüyle Valar’ın eşit olmadığı çok yerde hissettirilir. Manwë, bilgide diğerlerine üstündür ama özellikle insanın yaratılmasındaki özel amaç, O’nun dahi bilgisinin dışında kalır ve Müzik’te izledikleri Valar’ın/Ainur’un kendi misyonları – belki kendi nurları – ile ilgili kısım üzerine yoğunlaştığından, “öngörüleri”/”önceden bilmeleri” de o çerçevededir. Müzik’te izledikleri ise aslında kendilerine izlettirilenlerdir ve izleten Eru’dur; Valar sadece kendilerine bildirilen kadarını bilmişdir ve “düşüş” döngülerinden azade olunan bu zaman üstü “tecrübe”de dahi Eru’dan başka mutlak bilgi sahibi yoktur.

‘Sübhansın ya Rab! Senin bize bildirdiğinden başka ne bilebiliriz ki? Her şeyi hakkıyla bilen, her şeyi hikmetle yapan Sensin.’ dediler.

Bakara Sûresi / 32. Ayet Meali

Bakara Sûresi 32. Ayet’de bahsi geçen hitap meleklerin Allah’a hitabıdır. Meal olarak burada verilen hakikatin bir yansımasını Valar’ın durumunda görmek mümkün olduğu için zikrettik. Diğer yandan; Valar’ın melek olduğunu iddia etmiyoruz. Valar’ın kim olduğunu öğrenmek isteyenler için Sutu Boğda yazarı Tarık Kaya‘nın  “Ainur’un Müziği”ni Kim İcra Etti?” yazı dizisinin ilk makalesi ve ikinci makalesini tavsiye ediyoruz.

VALAR’IN İNSANI BİLMESİNİN SINIRLARI ÜZERİNE: İNSAN SIRRI

Metnin Aslı

…but they knew little of their nature, and their foresight, derived from their pre-knowledge of the Design, was imperfect or failed in the matter of the deeds of the Children.

J.R.R. Tolkien / Letters of J.R.R. Tolkien / Humphrey Carpenter / Letter 212

Metnin Çevirisi

…fakat onlar (Valar), (insanların) tabiatı/fıtratı hakkında çok az şey biliyordu ve Tasarı’nın/Yaratılışın İlmi Sureti’nin ‘önceden bilinmesinden kaynaklanan ‘öngörüleri’, insanların işleri söz konusu olduğunda noksan ya da acizdi.

J.R.R. Tolkien / J.R.R.Tolkien’in Mektupları / Humphrey Carpenter / 212. Mektup

Tolkien’e göre insanın yaratılışı doğrudan Tek’den (The One) kaynaklanmaktaydı. Doğrudan Eru ile olan ilişkisi, Valar’ın insanı sevmesi için yetmişti ama Müzik dahi Valar’a insan konusunda tam bir bilgi vermiyordu; “önceden bilme” durumunun sınırları insanın meçhuliyeti/bilinmezliği üzerinden bir kere daha çiziliyordu.

Ben insanın en büyük sırrıyım ve insan benim en büyük sırrım.

Hadis-i Kudsi

“ÖNCEDEN BİLME”NİN SINIRLILIĞI ve ELROND ÜZERİNE

Metnin Aslı

I can foresee very little of your road; and how your task is to be achieved I do not know. The Shadow has crept now to the foot of the Mountains, and draws nigh even to the borders of the Greyflood; and under the Shadow all is dark to me. You will meet many foes, and some disguised; and you may find friends upon your way when you least look for it.

J.R.R. Tolkien / The Lord of the Rings / Fellowship of the Ring /
The Ring Goes South

Çevirisi

Tutacağınız yolun sadece çok az bir bölümünde olacakları görebiliyorum; görevinizi nasıl yerine getireceğinizi bilmiyorum. Gölge artık Dağlar’ın eteklerine kadar yürüdü, hatta Grisel’in sınırlarına kadar yaklaşmakda ve Gölge’nin altındaki her şey benim için karanlık. Birçok düşmanla karşılaşacaksınız, kimi gizli olacak kimi açık; yolunuzun üzerinde hiç beklemediğiniz anda dostlar bulabilirsiniz.

J.R.R. Tolkien / Yüzüklerin Efendisi / Yüzük Kardeşliği / Yüzük Güneye Gidiyor /
Metis Yayıncılık Çevirisinden Alıntıdır

Elrond gibi Yüksek Elfler, Valar ile ilişkilerinden dolayı Müzik ve onunla birlikte gelen irfana yakındılar.

Elrond gibi Yüksek Elfler, Valar ile ilişkilerinden dolayı Müzik ve onunla birlikte gelen irfana yakındılar.

Elrond öngörü/durugörü sahibidir ve “önceden bilme” vasfı ile ilişkilidir. Ancak bu öngörü Galadriel’in Aynası’ndaki gibi, ihtimallerin veya seçeneklerin daha belirgin anlaşılması adına yardım etmekten öteye geçemez. Elrond’un durugörüsü/öngörüsü, Gölge’nin – “düşüş”ün Orta-Dünya’daki tezahürlerinin – tesiri ile sınırlanmıştır. Gizli düşmandan kasıt Boromir ve değişen hallerine göre Gollum olabilir ama açık olarak ifade edilememiştir. Umulmadan elde edilen dostlar denildiğinde ise Faramir akla gelebilir ama tam ve açık olarak ifade edilemez. İlgili alıntı içeriği itibariyle Elrond’un “önceden bilme” noktasında sınırlarının ifadesidir.

Bunun bir başka örneğini de Arwen’in solmakta olan kaderine ait Elrond’un yorumlarında görürüz. Bu durugörü/”önceden bilme” halinde, Arwen solan kaderinin peşinden gitmeyi tercih eder ve onu yeşertir. Elrond’un “önceden bilmesi”nin mutlak bir hüküm taşımadığını gösteren başka bir örnek teşkil eder.

MELKOR, KEHANET ve “ÖNCEDEN BİLİNEN” ÜZERİNE

Silmarillion’da Melkor, kendisi, kendisinin güç şehveti ve bunlara dayalı olarak yapacakları ile ilgili çok meşgul bir karakter olarak belirir. Kendisine öylesine tutsaktır ki “Arda” yı gördüğünde ilk aklına gelen ona kendi adını vermek ve kendi krallığı olmasını sağlamaktır. Müzik’te Valar’a karşı öne çıkmak ister ve onların yaptığından farklı olarak temanın dışına çıkar ve Müzik’teki ahengi bozar. Eru, “kaynağını kendisinden almayan hiçbir müziğin yapılamayacağını” söyleyince de utanır çünkü üstün gelmek adına temanın dışına çıktığını sandığı noktada, Eru’nun Mutlak Bilgisi’nin içinde kaldığını ve aslında ahengi/harmoniyi bozmak dışında, istemeden dahi olsa Valar’ın temaya sadakati gibi, o da kendini kuşatan sınırlarda kaldığını ve Eru’nun Tasarısı’nın gayr-i iradi, sadık bir hizmetkarı olduğunu görür. “Kendi Başına” ve mutlak bağımsız bir yaratının sahibi olmak – tüm Valar’dan farklı ve üstün olmak – yerine sadece ahengi bozan biri olur. Melkor, Müzik’te sadece kendine ait bir şey aradığı için aslında müziğe karşı kör ve sağırdır. Müzik bir orkestranın ürünüdür; sadece birine değil, Ainur’un tümüne aittir. Melkor’un bakış açısı ile görülebilecek/duyulabilecek bir yönü yoktur. En yüksek anlam katmanı itibariyle ise Eru’nun İlmi’ne aittir ve bu mutlak/sonsuz bir ilmi ifade ettiği için kimse tarafından sadece kendine özgü kılınamaz. Özetle; Melkor’daki Müzik idraksizliğinin/anlayış kıtlığının kaynağı, bahsolunan “kendine mahpus” olma halidir ve bu sebeple Melkor, “önceden bilinen” çerçevesine dahil olamaz çünkü ahengi/armoniyi takip etmek, Müzik’i bütünlüğü içinde okumanın aracı olan armoniye katılmak yerine “kendi rolüne” takılmış ve Müzik’in bütününün manasından armoni/ahenk ile süzülecek irfandan mahrum kalmıştır. Müzik’in ruhu güzelliktir; ahenk/armoni de bu güzelliğin en belirgin unsurudur; dolayısıyla ahengi anlamamak Müzik’in ruhuna/manasına giden yolu kaybetmektir. Bahsettiğimiz sebeplerle Melkor’un Müzik’te ve Müzik ile görünen “önceden bilinen” şeyleri okuyamadığını düşünebiliriz.

Belki de bu sebeple bir çeşit Melkor tertibi olan Tek Yüzük, “önceden bilme”nin bir simülasyonu/illüzyonu olarak kendini gerçekleştiren bir kehanetin de sahibidir. Kendini gerçekleştiren kehanetin kaynağı “önceden bilme” şansını yitiren Melkor’un, Valar’daki bu kabiliyete kıskançlığının bir sonucu olmalıdır. Silmarillion boyunca Melkor’un takip ettiği tek yolun sadece her şeyi kendine has kılma gayretinden ibaret olduğunu söylemeliyiz. Melkor, Ainulindalë’de oynadığı rolün ruh ve esas olarak aynısını çağlara yayılmış bir şekilde sergiler.

Valar gibi bir “durugörü”nün/önceden bilme kabiliyetinin noksanlığı ve bundan kaynaklanan aşağılık kompleksinin izleri, Melkor’da olduğu gibi takipçilerinde de görülür. Melkor’un gölgesinin düştüğü yıllarda Gondor Kralları, umutsuzca yıldızlardan medet umarlar. Númenor, gökleri rasat eder ve kaderlerinin varacağı noktayı arar ama hiçbiri kendisini bekleyen ve hemen yanıbaşındaki felaketini dahi göremez.


‘Taniquetil Dağı’ İllüstrasyonu © Niken Anindita
‘Elrond’ İllüstrasyonu © Magali Villeneuve

Paylaşın.

Yazar Hakkında

Leave A Reply