Tolkien ve Büyü Üzerine – Bölüm 1

0

Okuyacağınız makale, “Tolkien ve Mythopoeia” yazı dizisinin 1.Ocak.2016 tarihinde yayınlanan 9. bölümü olup kendi içinde barındırdığı anlam bütünlüğü açısından “Tolkien ve Büyü Üzerine” makalesinin ilk bölümü olarak tekrardan okuyucularımızın beğenisine sunulmuştur.


TOLKIEN, BÜYÜ ve AKIL

Bu konu başlığını açmaktaki maksadımız: Philomythus’un yolunun aşkın (transandantal) bir yol olduğu ve genel olarak da mitolojinin bu alanda; suprarayonel alanda yer aldığını vurgu içindir. Misomythus karakteri, Tolkien’in tüm mitolojisinde kendisini çeşitli farklı tiplerle/kalıplarla temsil etmekle beraber Philomythus karakteri de yaygın bir temsile sahiptir. Bu iki prototipi modern dünyaya getirdiğimizde, biri rasyonalist diğeri kadim öğretilerin öğrencisi olan ve moderniteyi eleştiren bir noktada durur.

Bu karakterlerin sadece Tolkien’in eserlerindeki yansımaları ile yetinmeyip, modern yansımaları üzerinden ve modernite eleştirisi ile ilişkili bir noktadan ele almamızın sebepleri ise:

1..Mythopoeia Şiirinin iki gerçek karakter arasında (J.R.R.Tolkien ve C.S.Lewis) ve modern dönemde (1931) vuku bulan bir tartışmanın sonucu olması;

2. Tartışmanın geçtiği yıl itibariyle ideolojiler çağının yaşanıyor olması, modern dünya görüşünün sistemleşmiş versiyonlarının pek çok yerde kendini dayatıyor olması;

3. Tolkien’in, eserini yapmaktaki gayesinin modern insana bir necat sunmak olması;

4. Tedavi/telafi (recovery), teselli (consolation), escape (kaçış) üzerinden kurtuluş reçetesi vermeye çalıştığı insanın çağdaş insan olması yani bir bakış açısından eşyanın büyüsünü, gizini, ruhunu kaybetmiş insan olması;

5. Modern insanın aklını (rasyo) mutlaklaştırarak, onu tartısı olamayacağı, ölçemeyeceği yüklerin ölçüsü haline getirmesidir.

Bunu yaparken akıl kavramının alanı müfrit biçimde yanlış çizilince diğer tüm değerler de olmaları gereken yerden kaymış, bazısı yok hükmüne geçmiştir.

Büyü kavramı, bu noktada rasyoyu hükmetme tahtından düşüren bir öğe olarak önemlidir. Bu anlamda Tolkien’in büyüden kastı ve büyünün hafifsenmesinden imtinası, rasyo düzeyindeki aklı bir hakem ve hükmedici olarak tayin etmemesindendir. Suprarasyonel alanın ve bu alanın algısının inşası özgürleştiricidir; tedavi, teselli vericidir. Diğer yandan büyü kavramı ile algılanan ve daha çok büyücülerin icraatları kapsamındaki işleri çok küçük, hileli, basit işler olarak görür. Tolkien haddini ve konumunu aşmayan, yani rasyonalist olmayan bir akıl telakkisine de düşmanlık etmemektedir.

Galadriel Hanım, Elf büyüsü/hüneri sayesinde Lohtlorien Ormanı'nın cazibesini asırlardır yaşatmaktadır

Galadriel Hanım, Elf büyüsü/hüneri sayesinde Lohtlorien Ormanı’nın cazibesini asırlardır yaşatmaktadır

Mythopoeia Şiiri, Yaprak Çizen Niggle, Peri Masalları Üzerine gibi eserlerin anlaşılması ürettikleri sorunsal ve çözümlerin anlaşılmasıdır. Bu üç eser akıl ve akıl üstü ile eşya ve eşyanın ruhuna/mahiyetine yönelmiş çok sayıda keşif yolu arayan birinin harita denemeleri gibidir. Basit anlamda büyünün yüceltilmesi veya aklın tamamen değersiz görülmesi değildir.

Metnin Aslı

“Fantasy is a natural human activity. It certainly does not destroy or even insult Reason; and it does not either blunt the appetite for, nor obscure the perception of, scientific verity. On the contrary. The keener and the clearer is the reason, the better fantasy will it make. If men were ever in a state in which they did not want to know or could not perceive truth (facts or evidence), then Fantasy would languish until they were cured. If they ever get into that state (it would not seem at all impossible), Fantasy will perish, and become Morbid Delusion.” (Tree and Leaf, p. 55, HarperCollins Publishers 2001 Edition)

Çevirisi

“Fantezi doğal/beşeri bir ameldir/iştir. Aklı ortadan kaldırmaz hatta aşağılamaz bile. Bilimsel gerçeklik ile ilgili iştahı ne köreltir/söndürür ne de ona karşı olan algılamayı/idraki gölgeler. Akıl/mantık ne kadar keskin ve duru olursa, o kadar iyi fantezi oluşturabilecektir. Eğer insanlar hakikati (gerçekler veya kanıtlar) algılamak istemeyecekleri veya algılayamayacak bir durumda iseler Fantezi, onların iyileştikleri ana kadar teshir etmeyecek/cansızlaşacaktır. Eğer bu hale girerlerse (imkansız olduğunu söyleyemeyiz) Fantezi yok olacak ve marazi/hastalıklı bir kuruntuya dönüşecektir.” (Tree and Leaf, s. 55, HarperCollins Publishers, 2001 Edisyonu)

Yukarıdaki alıntıdan anlaşılacağı üzere Tolkien, aklın dışlanmasını yani irrasyonel bir alanı tanımlamaz. Daha önceki bahislerde geçtiği üzere suprarasyonel alan, rasyonun dışında değil üstündedir ve onu kapsar; onun tarafından kapsanmaz. Tolkien’in bu fikrini biraz daha açmak açısından aynı metnin devamı da önemlidir:

Metnin Aslı

“For creative Fantasy is founded upon the hard recognition that things are so in the world as it appears under the sun; on recognition of fact, but not a slavery to it.”
(Tree and Leaf s: 55 Harper Collins Publishers 2001 Edisyonu)

Çevirisi

“Yaratıcı Fantezi, dünyada, güneşin altında eşyaların belirdikleri gibi kesin biçimde algılanmalarına/idrakine dayanır; bir şartla ki bu idrak bir esarete dönüşmesin.”
(Tree and Leaf s: 55 Harper Collins Publishers 2001 Edisyonu)

Bu alıntıdan da anlaşılacağı üzere rasyonun ve rasyoya dayalı gerçek algısının Fantezi için “büyü” gibi önemli bir yeri vardır çünkü doğal olanın algılanması doğa üstü ve aşkın olanın da algılanmasının arkaplanını/kontrastını oluşturur. Diğer yandan; Tolkien, rasyonun köleliğine ve tüm espriyi/ruhu esir almasına da karşıdır.

Gandalf ve Arifler için güzellik, varlığın ortak diliydi ve bundan üstün bir "büyü" yoktu.

Gandalf ve Arifler için güzellik, varlığın ortak diliydi ve bundan üstün bir “büyü” yoktu.

TOLKIEN, BÜYÜ ve ALT-YARATI

Tolkien Mitolojisi’nin (Legendarium); Efsane-i Tolkien’nin kudretli karakterlerinden olan Valar, yeryüzü şekillerinin oluşmasından gökteki yıldızlara kadar, bildiğimiz neden-sonuç ilişkisi sınırlarına hapsolmayan, mekanik ve determinist olmayan güçlere sahiptirler. İnsan aklını – rasyo seviyesinde – acze düşüren bir çeşit büyünün/teshirin/tasarrufun sahibidirler. Tolkien, bu ruhanilerin ilmini ve tasarrufunu büyü olarak görmez. Daha sonradan Valar’ın ilim/irfan ve tasarrufunun yeryüzündeki/Orta-Dünya’daki temsilcisi olan Yüksek Elfler, Valar’dan tevarüs ettikleri hünerlerin böyle görülmesini garip karşılarlar. Güzellik ve iyiliğin sembolü olan Valar ve devamında Yüksek Elfler’in, aklı/rasyoyu aciz bırakan halleri sadece sıradan, yüzeysel bir nazara göre büyü ile karıştırılabilir.

Tolkien Mitolojisi’nde basit anlamıyla büyü ise güce, eşyayı manipüle etmeye yönelmiş bir uğraştır. Tolkien daha sonradan aklı/rasyoyu aciz bırakan durumları birbirinden  ayrıştırmak amacıyla Gandalf için “wizard” yani “arif” (Türkçe’deki çevirisi isabetli olarak böyle yapılmıştır), Elf hüneri için de “enchantment”, cezbolma/cezbesine kapılma tabirlerini kullanmıştır. Aklın/rasyonun aciz olduğu noktaların bulunması mecburiyetinden dolayı “büyü” kavramını dışlamasa da bu kavram ve çevresindeki kavramların tanımları üzerine yoğunlaşarak bir açıklama gayreti içine girmiş ve büyü kelimesinin kötü manalarının meşrulaştırıcısı olmaktan kaçınmıştır.

Aklın acziyetinden bir hayranlık ve bu hayranlıktan akıl üstü olan güzelliği sezme imkanı doğar. Tolkien’e göre “enchantment” bu manaya gelir. “Enchantment” karşılığı olabilecek cezbolma yani meczub olma halinde, aklın esaretinden kurtulmak vardır. Tolkien, aslında İngilizce’nin verdiği imkanları sonuna kadar kullanarak müspet manadaki büyülenmeyi hakikat karşısında bir cezbe hali, meczub olma durumu gibi ele almaktadır.

Güzelliğin cazibesindense Güç şehveti ile sarhoş olmuş Sauron.

Güzelliğin cazibesindense Güç şehveti ile sarhoş olmuş Sauron.

Melkor’un, Sauron’un ve diğer kötü karakterlerin olağanüstü güçleri ise büyü kelimesinin çağrıştırdığı bütün kötülüklerle muvafıktır. Bir yönden rasyonun/aklın yasalarını aciz bırakma yönünden diğer müspet cezbe hallerine benzedikleri için sıradan insanlar – Orta-Dünya’da hobbitler – tarafından farklarının anlaşılması zordur. İşin uzmanı olmayana her sakallı dedesidir.

Tolkien, bu anlamda büyüyü ikiye ayırır. Bu iki kısım için iki farklı kelime kullanmıştır: (1) Magia, (2) Goeteia. Her iki kelime de Antik Yunanca’dan gelmektedir. Bir tanesi ile insanların özgür iradelerini yönlendirme, onlar üzerinde güç ve hakimiyet kurma, diğeri ise güzelliğe yönelme ve bir alt-yaratı olarak güzellikle ilişki kurma sanatıdır. Yani biri sanat diğeri manipülatif tekniklerdir.

Metnin Aslı

“Magic produces, or pretends to produce, an alteration in the Primary World. It does not matter by whom it is said to be practised, fay or mortal it remains distinct from the other two; it is not an art but a technique; its desire is power in this world, domination of things and wills.”
(Tree and Leaf p. 53, HarperCollins Publishers, 2001 Edition)

Çevirisi

“Büyü, Birincil Dünyada bir farklılık yapar veya yaptığı izlenimi uyandırır. Her kim tarafından yapıldığı; bir ölümlü veya peri farketmeksizin diğer ikisinden (enchantment/cezbe ve sub-creation/alt-yaratı) ayrılır. Sanat değil ancak bir tekniktir. Arzusu/şehveti, bu dünyada güç elde etmek ve diğer eşya ve iradeler üzerinde hüküm sahibi olmaktır.”
(Tree and Leaf, s. 53, HarperCollins Publishers, 2001 Edisyonu)

Not: Bir sonraki yazımızda Mythopoeia’yı anlamlandırmakta anahtar eser olarak kullandığımız “Peri Masalları Üzerine”den yaptığımız alıntılarla, büyü kavramını ve ona yüklenen farklı manaları analiz etmeye çalışacağız.

Paylaşın.

Yazar Hakkında

Leave A Reply