Sam’in Yüzük ile Sınavı

0

Okuyacağınız makale, Samwise Gamgee Nasıl Efendi Samwise Oldu? yazı dizisinin ikinci bölümü olarak okuyucularımızın beğenisine sunulmuştur.


Frodo’nun Shelob tarafından öldürülmüş olduğunu zanneden Sam’in Tek Yüzük’ü Frodo’dan görevi sürdürmek için aldığından bahsetmiştim. Ardından zaten binbir tereddüt içinde olan Sam, Frodo’nun ölmediğinin farkına varır ve onu alıp götüren orkların peşinden Cirith Ungol kulesine Frodo’yu kurtarmak amacıyla gitmeye çalışır. İşte Sam’in Tek Yüzük ile olan sınavı bu anda başlar.

Aklı Yüzük’e gitti, ama Yüzük’ten bir teselli değil, korku ve tehlike hisleri geliyordu… O andan itibaren iki seçeneği olduğunu hissetti: Kendisine azap çektireceği halde Yüzük’ten kaçınmak; ya da Yüzük’e sahip çıkıp gölgeler vadisinin gerisindeki karanlık kalesinde oturan Güç’e meydan okumak.

J.R.R. Tolkien / Yüzüklerin Efendisi / Kralın Dönüşü / Cirith Ungol Kulesi

Tek Yüzük, Yüzüklerin Efendisi eseri boyunca pek çok karakter için zorlu bir sınav olmuştur. Bu sınavdan bazıları geçebilmiş, bazıları ise Tek Yüzük’ün kışkırtıcı tabiatında kendini kaybetmişlerdi. Hemen yukarıdaki alıntıda görüldüğü gibi, Tek Yüzük’ün gücü aslında pek de başa çıkılabilecek bir güç değildi. Tek Yüzük’e sahip olma hali bir illüzyon gibiydi. Bu sahiplik aldatıcıydı; bilakis Tek Yüzük onu taşıyan kişiye zaman içerisinde sahip olan bir nesneydi. Tüm bu nedenlerden ötürü Gandalf ya da Galadriel gibi şahsiyetlerin bu durumu hemen anlayıp Tek Yüzük’e dokunmaktan bile kaçınmaları aslında oldukça kuvvetli bir irade gösterisiydi. Keza Faramir’in, özellikle de babasıyla olan ilişkisi düşünüldüğünde, buna rağmen iradi olarak takındığı umursamaz tavır ise tüm eserdeki en kahramanca hareketlerden biriydi.

Sam’in Yüzük ile olan sınavının da bu kişilerden aşağı kalır yanı yoktu. Hatta daha katmerli bir sınav olduğu da söylenebilir. Bu bir yandan en sevdiği kişinin, beyinin, öldüğünü düşünerek onu geride bırakmak, diğer yandan da verdiği sözü yerine getirme sorumluluğu ile üstlenilen bir şeydi. J.R.R. Tolkien de bence Sam’e özel bir ilgi göstermiş ve Sam’in Tek Yüzük ile sınavı konusunda mücadelesini bizlere kısa fakat yoğun bir biçimde anlatmıştır. Bu Tek Yüzük’ün muhatabına verdiği hissi anlamak açısından önemli bir bölümdür. Fakat bundan hemen önce Tolkien’in Sam hakkındaki görüşlerine kısaca bir bakmak da faydalı olacaktır. Tolkien mektuplarında Sam’in bizim yakından tanıdığımız diğer hobbitlerin hepsinden daha çok, sıradan bir hobbiti temsil ettiğini belirtir. Özellikle de Sam’in “Babalık hep şöyle derdi,” gibi girişle başlayan ve nasihat içeren taşra irfanı diyebileceğimiz birikimi kullanarak karşılaştığı her şeyi tartmaya çalıştığını belirten Tolkien, Sam gibi sıradan bir hobbit için farklılık yaratan şeyin Bilbo’dan aldığı eğitim ve onda var olan Elfvari şeylere hayran olma yetisi olduğunu da ekler. Tolkien Sam’i şöyle tanımlar:

Metnin Aslı

Sam was cocksure, and deep down a little conceited; but his conceit had been transformed by his devotion to Frodo. He did not think of himself as heroic or even brave, or in any way admirable – except in his service and loyalty to his master.

J.R.R. Tolkien / The Letters of J.R.R. Tolkien / Letter 246

Çevirisi

Sam kendinden emindi, ve derinlerde biraz da gururluydu/kibirliydi; ama bu gururu/kibiri Frodo’ya adanmışlığıyla dönüşmüştü. Kendisini bir kahraman gibi, hatta yiğit biri olarak, ya da herhangi bir haliyle takdire layık görmüyordu – efendisine olan hizmeti ve sadakati müstesna.

J.R.R. Tolkien / J.R.R. Tolkien’in Mektupları / 246. Mektup

Frodo’nun Tek Yüzük ile olan bağlılığının nasıl geliştiğini ve hikayenin sonunda bu bağlılığın neredeyse her şeyi nasıl tehlikeye atan bir hale geldiğini hikayeyi okudukça anlayabiliyoruz. Bu bize Frodo’nun zor görevini de anlayabilme şansı verebiliyor. Ancak Sam’in Tek Yüzük ile olan kısacık mücadelesi ve sonunda bunun üstesinden gelişi, bence hepimiz için bir kaç paragrafta özetlenmiş bir ders gibi. Yazının girişinde alıntıladığımız bölüm Sam’in Tek Yüzük ile yaptığı zihinsel mücadelenin başlangıcını oluşturuyor. Devamında ise Tek Yüzük’ün Sam’in zihninde oluşturduğu illüzyonu görebiliyoruz.

…Yüzük’e sahip çıkıp gölgeler vadisinin gerisindeki karanlık kalesinde oturan Güç’e meydan okumak. Daha şimdiden Yüzük onun iradesini ve aklını kemiriyordu. Kafasında çılgın fantaziler peydahlandı; Güçlü Samwise’ı görebiliyordu, elinde alevlenmiş kılıcıyla kararmış toprakları koca adımları ile geçen Çağın Kahramanı Güçlü Samwise! O Barad-dur’un yıkımı için yürürken ordular onun bir çağrısıyla sürü sürü geliyorlardı peşisıra. Sonra bütün bulutlar açılmıştı, beyaz güneş parlıyordu; onun bir emriyle Gorgoroth Vadisi çiçekler ve ağaçlarla dolu bir bahçeye dönmüş ve meyvalar vermişti. Bütün yapması gereken Yüzük’ü takmak ve Yüzük’te hak iddia etmekti; o zaman bütün bunlar olabilirdi.

J.R.R. Tolkien / Yüzüklerin Efendisi / Kralın Dönüşü / Cirith Ungol Kulesi

Tam bu an Sam’in sınavının en çetin anıydı; kendisini zirvelerin zirvesinde görmüştü; hem bir kahraman olarak hem de bir bahçıvan olarak. Bu hayalin Gorgoroth Vadisi’ni bir bahçeye çevirme bölümününü özellikle hayranlıkla okuyorum. Çünkü Tolkien bir sonraki paragrafta, bu anın Sam için bir yargı anı olduğunu ve beyine olan sevgisinin o anda metin kalmasının en önemli kaynağı olduğunu özellikle belirtir. Sam’in içinde, derinlerde yer alan hobbit dirayetine vurgu yaparak, Sam’in Yüzük’ün bu hilesini ilk anda anlamasa bile, kendisinin bu kadar büyük olmadığının farkında olduğunu bize anlatır.

…kendisinin bu kadar ağır bir yükü kaldıracak kadar büyük olmadığının farkındaydı. Bütün ihtiyaç duyduğu ve hak ettiği şey hür bir bahçıvanın minik bahçesi idi; büyüyüp de bir ülke olmuş bir bahçe değil; kullanacağı kendi elleriydi, hükmedeceği diğer kişilerin elleri değil.

J.R.R. Tolkien / Yüzüklerin Efendisi / Kralın Dönüşü / Cirith Ungol Kulesi

Tolkien, Sam’in beyine olan sevgisine özellikle dikkat çekiyor ve tabi ki ben de buna itiraz etmiyorum. Ancak ard arda gelen bu iki paragrafın ilkinde Yüzük’ün Sam’e gösterdiği hayalleri görürken, ikincisinde ise Sam’in bu anda bu hayallerin hile olduğunu anlayışını görüyoruz. Sam’in Frodo’ya olan sevgisi ya da içindeki hobbit dirayeti gibi kavramlar da biraz soyut kalabiliyor. Ama tüm bunların yanında bu anlatım bizi iki ana görüntüyle besliyor. Birisi bahçe haline gelen çağın Kahramanı Güçlü Samwise’ın fethettiği Gorgoroth, diğeri ise Sam’in kendi minik bahçesi. Sam’in hileyi  ya da illüzyonu anlamasında bu iki imge oldukça işlevsel bir hal alıyor. Sam kendi büyüklüğünü ya da diğer bir deyişle küçüklüğünü bu iki sonuç üzerinden okuyabiliyor.

Sam’i sadık olarak tanımladığımızda ister istemez onun sadakat duyduğu Frodo’yu da işin için alabiliyoruz. Fakat bu yargı anı bizim Sam’in sadece kendisiyle karşı karşıya kaldığımız özel anlardan bir tanesi. Bu anda gördüğümüz ise, tüm hikayedeki kahramanların yaşadıkları zorluklara karşı verdikleri hayran olunası kahramanca tepkilerden daha sıradan, daha saf ve herkesin kendi hayatında yansımasını bulabileceği bir vazgeçiş.

Sam’in hikayenin sonunda Bilbo’nun Kırmızı Kitabı’nın devamını yazmasını sağlayan, ona Gri Limanlar’dan Batı’ya açılma imkanını sunan ve onu bir Yüzük Taşıyıcısı mertebesine çıkaran şey de galiba kendi küçüklüğünü idrak ve bu vazgeçişti.

Paylaşın.

Yazar Hakkında

Leave A Reply