Roverandom – Bölüm 5

0

Ejderhayı, inine girerek rahatsız edip peşlerine takan iki Rover’ı Ay’daki Adam kurtarır. Takvimi belli, mukadder bir Ay tutulmasına, ejderhanın rahatsız edilişi ve uyandırılan öfkesiyle çıkardığı dumanlar neredeyse mani olacakken Ay’daki Adam işleri düzeltir. Onun yaptığı iş genelde budur: Bozulan işleri düzeltmek. Bu hadiselerden sonra yapacağı iş ise Roverandom’u yeni bir yolculuğa çıkarmak olur. Yaptığı şeylerden bir diğeri de budur: Birilerine rehberlik etmek.

“Ucuz kurtuldunuz! Küçük bir köpek için, Aydınlık Taraf’ı oldukça iyi keşfetmişsin. Bence dinlendiğin zaman diğer tarafı ziyaret etme zamanı gelmiş olacak.” (s.69)

Roverandom için Aydınlık Taraf’ın keşfi kaderî olur. İradesi tam olarak böyle bir keşfe yönelik değildi. Maceracı bir ruhu vardı ama kendini de iyi tanımıyordu. Bu hal ile ortaya atılıvermişti. Yani biraz cüretkârlık, biraz cahillik, ama en çok da bir özel olma hali Rover’ınki. Çünkü her şeyden önce Rover hikâyenin başrolünde bulunuyor ve her hallerinden daha üstün oldukları belli olan karakterler dahi onun kaderinin etrafında döneniyor. Saftoriklik, bilgisizlik, bazen edep bilmezlik, hadsizlik gibi hallerine rağmen onun yolculuğuna devamlı tolerans yüklü bir refakât var. Biraz farklı bir konuyla ilgili olsa da, buradaki yaklaşımımızı Küçük İnsan Büyük Anlam seri yazılarımızın birinci bölümünde de paylaşmıştık. Burada da, küçük gözüken ve aslında maddî-manevî küçük olan bir kahramanın taşıdığı büyük anlamı ifade etmeye çalışıyoruz.

Büyücülerin en büyüğü ile Ay’ın diğer tarafına gidilecek ve orada yeni bilgi türleri öğrenilecektir. Bu noktada Roverandom’ın seyahatinin ivmelenerek yükseldiğini görüyoruz. Ay-Rover’ının bu yeni keşif yolculuğuna katılma talebini Ay’daki Adam, “senin için iyi olmaz ve gitmeni öğütlemem” diyerek kabul etmez. Ay-Rover’ı yıllardır oradadır ancak Roverandom henüz yeni geldiği yerde yaşadığı tecrübeler ile kendisini geçmiştir. Ay-Rover’ı hikmetini anlayamacağı red karşısında da o hikmetin bir gün kendisine açılması ümidini ve beklentisini taşımaz.

“Birlikte (Ay’daki Adam ve Roverandom) indiler de indiler; merdivenleri indiler, yamacın içine oyulmuş ve uçurumun kenarından dışarı bakan pencereleri olan bodruma indiler; sonra doğrudan dağların altına gidiyormuş gibi görünen dik basamaklardan indiler ve uzun süre sonra, sonunda zifiri karanlık bir yere gelip durdular. Kilometreler boyunca, sarmallar çizerek inmişlerdi. Zifiri karanlıkta, Ay’daki Adam ateşböceği gibi, kendi kendine solgun solgun parlıyordu ve sahip oldukları tek ışık buydu. Ama kapıyı görmeleri için yetiyor da artıyordu bile – yerde büyük bir kapı vardı. Yaşlı adam bu kapıyı çekti ve kapı kalkarken, açıklıktan içeri bir karanlık, sis gibi fışkırdı sanki, öyle ki Roverandom o karanlığın içinde Ay’daki Adam’ın ışıltısını da göremez oldu… onu kara deliğin içine bıraktı ve hiçliğin içinde düşer, düşerken… ‘Dümdüz düş, sonra rüzgârla uç! Beni diğer uçta bekle!’ dedi.” (s.70-71)

Ay’ın ortasından geçen, bir uçtan diğer uca açılan bir delik tarif ediliyor. Aydınlık taraftan karanlık tarafa giden bir yol bu. Ay’daki Adam deliğe sığmadığı için kanat kullanmadan bir örümceğin ipini kullanarak delik boyunca tırmanır. Örümcekleri emrine itaat ettirebilmektedir. Örümceklerin kendisi karşısındaki halet-i ruhiyesini şu satırda görebiliyoruz.

“‘Teşekkür ederim!’ dedi örümceğe. ‘Artık gidebilirsin!’ Örümcek gitti ve gittiğine de memnun görünüyordu. Örümcekler beyaz, solgun ya da açık renk her şeyden nefret ederdi… Bağırdı yaşlı adam siyah örümceğe. ‘Hemen buraya dön! O benim şahsi kapım ve bunu sakın unutma. Şu iki porsukağacından bana güzel bir hamak yaparsan seni affederim.’” (s.72)

İstemeyerek de olsa itaat altında olan şerli yaratıklar konusunu ayet-i kerime ile öğrendiğimiz üzere Hazret-i Süleyman aleyhisselam’ın ifritleri istihdam etmesinden biliyoruz. Elbette bir karakter eşleşmesi niyeti taşımıyoruz. Yaklaşımımız vasıflar üzerine ve bizim zihin dünyamızda yansıyanlarla Tolkien’in zihin dünyasına bir yol bulabilir miyiz; onun peşindeyiz.

Hazret-i Ali’nin namazını eda ederken muhafız olarak kullandığı bir ifrit olduğu rivayet edilir. Kötüye hak adına boyun eğdirme teması ile burada da karşılaşıyoruz. İfade ettiğimiz gibi, bu bir tematik benzerlik. Ve tema bizce özdür. Müziğin notası, bir emtianın klişesi, kalıbı, zikrin fikri gibi.

Tekrar edelim; Roverandom basit, serkeş, farkındalıksız bir köpek idi ve imtihanlardan, keşiflerden geçerek şu söze mazhar oldu:

“Yine de bu tarafın da cazip tarafları var küçük köpek ve bunlardan biri dünyadaki hiçbir insanın ya da sen dışında hiçbir köpeğin uyanıkken burayı görmemiş olması!” (s.73)

Roverandom Ay çocuklarının şenliğine katılır.

Ay'daki Adam ve Roverandom, Ay çocukları şenliğinde

Ay’daki Adam ve Roverandom, Ay çocukları şenliğinde

“Roverandom aniden esen yumuşak esintiyle gelen çocuk sesleri ya da çocuk seslerinin yankılarının yankısını duydu… gri bir patika boyunca yürüdüler… çalılar çam ağaçlarına dönüştü… Aşağıya bakan Roverandom alacakaranlık bir bahçe gördü… her yer uykulu uykulu dans eden, düşteymiş gibi yürüyen ve kendi kendine konuşan çocuklarla doluydu. Bazıları derin uykudan yeni uyanıyormuş gibi kıpırdanıyordu, bazıları çoktan uyanmış, kahkahalar atarak koşuyordu: Kazıyorlar, çiçek topluyorlar, çadırlar ve evler kuruyorlar, kelebek kovalıyorlar, top tekmeliyorlar, ağaçlara tırmanıyorlardı ve hepsi şarkı söylüyordu.” (s.75)

“Çocuklar senin geldiğin yoldan gelmiyor. Bazıları sık sık, bazıları nadiren geliyor ve düşün (rüyanın) büyük kısmını ben yapıyorum. Bazılarını da (ne yazık ki) örümcekler yapıyor – ama elbette bu vadide değil; ben onları iş başında yakalarsam değil.” (s.76)

Kimsenin uyanık gözle şahit olamadığı bir şenliğin ortasında bulur kendini Roverandom. Dünyadan birçok çocuk Ay’dadır. Bu çocuklar rüya yoluyla Ay’daki Adam tarafından getirilir, harikulâde oyunlar oynarlar. Satırların içinden geçerken zamanımızda çocukluğun nasıl da yitirildiğine de şahit oluruz. Toprak kazıp, çiçek toplama, ağaca tırmanma gibi oyunlardan, varlıkla, tabiatla münasebetten mahrum çocukluğumuz ve çocuklar. Ay’daki çocuklar hepsine sahip olarak neşe içinde oynarlar. Ay’daki Adam, onların gelişinden bahsederken iki yolu tarif eder. Kendi yolu, Rahmanî bir yol ve bir de kendisi farkedip engelleyemezse örümceklerin başka bir vadiye götürdüğü şeytanî bir yol. Örümcek konusuna ayrı değinmek gerekiyor. Tolkien evreninin altı çağında ve onlardan önce farklı isimleri olan çağlarda dahi hep örümcekleri görürüz. Ve hepsinde de şerli yaratıklar olarak resmedilirler.

Oktan Keleş’in 22.11.2012 tarihli “Sin-Ay” ve 04.11.2013 tarihli “Ehl-i Ay Çocukları Deneyi -Tavşan Kardeşler” başlıklı yazılarında Ay ile alakalı dikkat çekici değerlendirmeler mevcut. İlk olarak Hazret-i Peygamber Efendimiz’in sallallahu aleyhi vesellem, Ay’ı ikiye bölme mucizesi ile ilgili olarak farklı bir yaklaşımda bulunmuştu. İlgili yazılarda, yarılma hadisesinin bir yönünün de Ay’da bulunan şerli birtakım cinlerin manyetik olarak hapsedilmesine dair olduğundan bahsediliyordu. Yarığın günümüzde tekrar açılmaya çalışıldığı ve bütün dünyanın gözü önünde, bilimsel çalışma kılıfı içersinde bombalamalar, uydu düşürmeler gibi faaliyetlerdeki asıl niyetlerinin bu olduğu konusu işleniyordu. Söz konusu yarığın adı Mîm Vadisi.

İkinci konu ise, Hitler ve Stalin gibi şeytanî diktatörlerin başlatıp yürüttüğü tavşan deneyleri ve tavşan bahsi ve çocuklar üzerinde yapılan başkaca deneylerle ilgilidir. Yazıda, insan beyninde yaratılıştan gelen, Ay ile alakalı bir departman olduğu, Ay’a hükmetmek isteyenlerin bu odayı deneylerle manipüle etmeye çalıştığı, otistik çocukların ve başkaca sağlıklı çocukların üzerinde bu istikâmette deneyler yapıldığı konuları işlenir.

Ay'daki Adam'ın uzun beyaz sakalına hayran Ay çocukları

Ay’daki Adam’ın uzun beyaz sakalına hayran Ay çocukları

Roverandom hikayesinde rüyalar vasıtası ile Ay’a getirilme olgusuna yakından bakalım: Rüya, sırrı çözülememiş, hadis-i şerifte meâlen ölümün kardeşi, misal alemine gidip-gelmenin kapısı olan ve beynin cismanî tarafına da bakan bir aktivite. Ay’daki Adam’ın Ay’a, rüyayı binek gibi kullanarak çocuklar getirmesi ve onlar için şenlikler düzenlemesi, Oktan Keleş’in bahsettiği, şerlilerin çocuklara zulmen yaptırmaya çalıştığı seyahatlerin anti’si/zıddı mahiyetinde müsbet bir alınma/götürülmeyi ifade ediyor olabilir mi? Kaldı ki, Ay’daki Adam’ın, örümceklerin başka vadiye, “maalesef” notuyla ve kendisinin bunları engellemeye çalışıyor olduğu ek beyanıyla, götürmeye çalıştığı çocuklardan söz ettiğini görüyoruz. Mîm Vadisi’nin şerlilerini hapisten kurtarmak için örümcekler çocukları Ay’daki Adam’ın götürdüğü vadiden başka “bir vadiye” götürüyor olabilir mi? “Ehl-i Ay Çocukları” yazısında geçen bir diğer mesele de tavşan konusu idi. Alice Harikalar Diyarında romanında, yazar Lewis Carroll Dodgson, tavşan deliğine düşen bir kız çocuğunun beyaz bir tavşanı takip etmesi sonucu başlayan olaylar zincirini anlatıyordu. Oktan Keleş, tavşan konusuna değinirken bu romanı da hatırlatıyor, tavşanlar üzerinde yapılan gizli deneylerle birlikte tavşan simgesinin çocuk edebiyatında kullanılmasında birtakım niyetler olduğunu imâ ediyordu.

Ay’da, ilk defa Japonya’ın Kagoya uzay aracıyla yapılan keşifte birçok dibi gözükmeyen deliğe rastlanmıştır. Nasa’nın Ay Yörünge Keşif Uydusu, bunun gibi başka çokça delik bulmuştur. Tavşan deliği olarak isimlendirilen kanalların, yeraltındaki lav akıntılarından kaynaklanan çökmeler sonucu oluştuğu sanılıyor. Oktan Keleş’in yazısında işaret edilen tavşan tabiri, Ay’daki bu delikleri isimlendirmek için neden kullanılıyor? Roverandom Ay’daki Adam’ın rehberliğinde Ay’ın diğer tarafına yolculuk etmişti. Ay’ın diğer ucundaki çocuk şenliğine götürüldü. Delik, Ay’daki Adam’ın kulesinin dibinde yer alıyordu. Bu deliği örümcekler de kullanmaya çalışıyordu ancak Ay’daki Adam buna mani oluyordu. İlâve olarak, yine Ay’daki Adam’ın iki Rover’a da yaptığı en temel uyarı, Ay ışınlarına dokunulmaması, beyaz tavşanlarının öldürülmemesi üzerineydi. Beyaz tavşanlar Ay’daki Adam’ın vesayetinde varlıklar olarak korunuyordu. Şerliler ise gerçek dünyada, çocuk edebiyatını kullanarak, Tolkien’in yaşadığı zamanlardan bu yana tavşan simgesini sahiplenmeye ve çocuk edebiyatında kendi düşünce dünyalarına göre sunmaya çalışıyorlardı.

Tematik kesişimler.

Hikâyeye dönersek; Roverandom’un şenlik içerisinde kendisini sahilde kaybeden çocukla buluşmasına bir dönüşte bulunalım. Rover’ı tanıyan ve onunla sohbet eden “iki numaralı” lakaplı çocuk (bahsedilen küçük Michael Tolkien’dir) Roverandom ismini çok sever ve ayrılmalarına yakın ona şöyle seslenir:

“Roverandom ismi harika, ben de sana böyle diyeceğim… hâlâ bana ait olduğunu unutma!” (s.78)

Bir ara özet yaparsak: Roverandom sahibini tanımayan bir köpek idi. Sonra sahiplik bilgisi ile tanıştırılıp, ondan da koparıldı. Kendini bilmezliğinden ötürü gerçek hüviyetinden daha aşağı bir mertebeye düşürülerek oyuncak oldu. Yeni sahibinden kaçarak seyahati farklı bir rotaya girdi. Gerçek sahibini tanıma ve gerçek hüviyetini geri kazanma yolculuğunun ortasında Ay’da, ilk sahibi Michael’ın hatırlatıcı sesiyle buluşmuş oldu. Ve bu hadise dünyadaki ilk bahçesinden çıkarak başladığı yolculuğun ortasında, Ay’daki bir bahçede, bir çocuğun şenlik bahçesinde oldu. Hazret-i Adem aleyhisselam’ın yeryüzüne indirilmeden önce bulunduğu ilk cennet, bir bahçe niteliği taşır ve Hazret-i Adem’in bu dönemi için tabiri caiz ise, çocukluk dönemi teşbihi yapılır. Rover eski, Roverandom yeni bir hal olmuştur. Seyahat ederken hikâyesinin öncesine ait unsurlarla farklı keyfiyetlerde karşılaşır. Bir çeşit evvele yolculuk gibi. Yani kendi hakikâtini ileri doğru değil, dairevî olarak ve sondan başa doğru seyrettiği bir sürükleniş yaşar. Hikâye bitmiş değil.


“Beyaz Ejderha, Roverandom ve Ay-köpeği’nin Peşinde” İllüstrasyonu © Ivan Louey
“Ay Çocukları Şenliği” İllüstrasyonu © Melissa Kim
“Ay’daki Adam’ın Sakalı” İllüstrasyonu © Ruth Meharg
Paylaşın.

Yazar Hakkında

Leave A Reply