Roverandom – Bölüm 2

0

“Tinker aklına gelince Rover iyice korkmaya başladı ama biraz sonra kediler aklından uçup gitti. Çevresindeki bahçe aniden kayboldu ve Rover durduğu yerden alınıp, kimbilir nereye götürüldüğünü hissetti. Savrulması bittiğinde kendini karanlıkta buldu… azıcık kıpırdayabildiğini keşfetti. Rover oyuncak olmuştu. Sırf Sihirbaz’a “lütfen” demediği için artık bütün gün iki ayak üzerinde durup yalvarması gerekiyordu. O şekilde kalakalmıştı.” (s. 31)

Rover günleri, saat ve dakikaları saymadığı bir algısızlık sürecinden çıkmış, artık kendisi için zamanın tesir ettiği bir yolculuğun içine giriyor. Kendi kontrolünün dışındaki hadiselerden etkilenir olmuş, bir yerden başka yere taşınıp tercih etmediği hallere zorlanmaya başlamıştır. Paragrafın son cümleleri Rover’ın serüvenine yüklediğimiz mânâyı özetliyor. İradesini işletmesi gereken ilk anda yapmaması gereken bir şeyden ötürü, iradesi haricinde bir zemine sürüklenmiş ve kilit birtakım unsurlarla tanışmıştır. Zaman ve acziyet. Kayıt altında oluşumuzun iki mührü.

“Çok uzun ve karanlık bir zaman sonra, insanlara duyuracak kadar yüksek sesle havlamaya çalıştı yine. Sonra, kutuda yanında duran diğer şeyleri ısırmaya çalıştı; küçük, aptal oyuncak hayvanlardı onlar, ama yalnızca tahta ve kurşundan yapılmışlardı, Rover gibi büyülenmiş gerçek köpekler değillerdi. Ama işe yaramadı; ne havlayabiliyor, ne de ısırabiliyordu. Aniden biri gelip kutunun kapağını açtı ve içeri ışık doldu.

‘Bu sabah bu hayvanların birkaçını vitrine koysak iyi olacak Harry,’ dedi bir ses ve bir el kutuya uzandı. ‘Bu nereden geldi?’ dedi ses, el Rover’ı yakalarken. ‘Bunu daha önce gördüğümü sanmıyorum. Üç kuruşluk kutuda yeri yok, orası kesin. Bu kadar gerçekçi görünen bir şey görmüş müydün? Kürküne bak! Gözlerine bak!’

‘Altı kuruş etiketi koy o zaman,’ dedi Harry, ‘vitrinde önde dursun!’

Böylece, zavallı küçük Rover bütün sabah vitrinin en önünde, sıcak güneşin altında oturmak zorunda kaldı… ‘Bu şekilde vitrine tıkılmışken kıpırdayamıyorum.’ der Rover.

‘Neden kıpırdamak istiyorsun ki?’ dedi diğer oyuncaklar. ‘Biz istemiyoruz. Kıpırdamadan durup, hiçbir şey düşünmemek daha rahat. Ne kadar çok dinlenirsen, o kadar çok yaşarsın.’ …zavallı Rover’ın konuşacak kimsesi de kalmadı. Acınası durumdaydı ve sihirbazın pantolonunu ısırdığı için çok pişman olmuştu.” (s. 33)

Tahta ve kurşundan oyuncaklar arasında kalmış Rover

Tahta ve kurşundan oyuncaklar arasında kalmış Rover

Rover kelime olarak seyyah demek. İkincil anlam olarak serseri serseri gezen (veya korsan) olarak da kullanılıyor. Hikâyemizin Rover’ının seyahati bir çeşit kendiyle yüzleşme süreci gibi işliyor. Hep başa dönüyoruz ve bunu tekrar tekrar yapacağız; Rover, başta anlamı olmayan, kendisini bir anlam katmanı içinde bulmayan, farkındalık bir yana, kendi kendisinin varlığından haberdar değilmişcesine oyalanma içinde bir hal üzereydi. Oyun oynuyordu. Başını ve sonunu bilmediği bir oyunla meşgûldü. Oyun kesildi. Yola çıkarıldı.

“Bir eve götürülmüştü… kendisini satın alan ilk insandan kaçacağını söylemesini düşünüyordu ve bunu nasıl yapacağını merak ediyordu… Ay denizden yükseldi ve suların üzerine gümüş bir yol serdi. Bu, üzerinde yürümeyi becerebilenler için, dünyanın kıyısındaki ve ötesindeki yerlere giden yoldu… yaşlı kötü örümcek dışında kimsenin duymadığı minik bir havlama çıkardı.” (s. 35)

Rover ikinci kez başkası tarafından alınır ve bir yere götürülür. İleride somut verilerle destekleyeceğimiz üzere yaşanan bu tecrübeleri Rover’ın kendi hakikatini keşfetmesi serüveni olarak görüyoruz. Rover figürünü bir köpek olarak nefis ile irtibatlı değerlendiriyoruz. Terbiyeye muhtaç bir nefsin, kendi haricinde vuku bulan hadiselerce etki altında kaldığını görüyoruz. Rover kimi zaman irade talep eden bir imtihanla karşılaşıyor, kimi zaman da taşınma, götürülme, alınma gibi bir sevk hali içinde kalıyor.

“Büyü bozulacaktı ya da uyanıp her şeyin aslında bir rüya olduğunu görecekti.” (s. 36)

“Doğduğu kır köyü denizin sesinden ve kokusundan çok çok uzaklardaydı.” (s. 37)

Götürüldüğü dükkanda, kendisini satın alan ilk insandan kaçacağını söylemesi ve sarı topuyla oynadığı ilk bahçeye geri dönmeyi kurtuluşu olarak görmesi nefsin yaptığı ilk hata ile başlayan düşüş serüveninde başa dönmeye çalışması gibi. Kendisini bulduğu ilk mekânda, cennet gibi gördüğü ve kaybettiği ilk evde, müstâkbel cennetini arıyor.

“(Kaçmayı başardığı) o koyda tüm kum-büyücülerinin en yaşlısı yaşıyordu. Deniz-halkının şıkırtılı dilinde, Psamathist’ler deniyordu ona. Bu büyücünün adı Psamathos Psamathides’ti… bilge, yaşlı bir adamdı… dışarıdan biraz haşin görünse de doğru insanlara çok nazik davranırdı.” (s. 38)

“…büyücüler ve sihirbazlar sayıca azdır ve birbirlerinden uzak yaşarlar ve birbirlerini çok iyi tanırlar ve özel hayatlarında iyi dost olmadıklarından birbirlerinin neler yaptığını da dikkatle izlerler.” (s. 39)

Tolkien’in evreninde wizard ya da sorcerer kelimeleri aleladeden değildir. Bir mektubunda şöyle der:

“Sihirbazların hiçbirinin mekanları ya da hiçbirinin tabiatı aşikârane bilinen şeyler olmadı. Wizard ismi Hikmet ile ilgilidir ve bu kelime Elfçesinin İngilizce’ye uyarlanmış halidir ve tamamiyle belirgin bir şekilde Sorcerer ya da Magician olarak kullanılagelmiştir. Nihaî anlamda gözüken o ki, onlar için bu hikâyelerin Melekleri, Koruyucu Melekleri gibi bir şeylere denk ifadeler kullanmak mümkün. Sahip oldukları güçler doğrudan kötülerin düşmanlarının cesaretlendirilmesi konusuna odaklı; onları, akıllarını ve kıymetlerini işlemeye yönlendirmenin peşindeler, birleştirmek ve dayanmalarını sağlamak için. Her zaman yaşlı ve pîr görünümlü oldular.” (131. Mektup’tan bir dipnot, J.R.R.Tolkien’in Mektupları, Humphrey Carpenter)

Dil bazen yetersizdir. Anlam kalıpları meseleyi darlaştırabilir. Sihir-büyü gibi kelimelerin bizim anlam dünyamızdaki yeri farklıdır. Tolkien’in, İngiliz-İngilizce-Batı anlam dünyasında olmayan bir şeyi ifade etmeye çalıştığını varsayıyoruz. Bunun izlerine wise-wizard kelimelerinin birbirine temas etmesinde ve Tolkien’in bizzat yaptığı Orta Dünya büyücüleri tarifinde rastladığımızı düşünüyoruz. Orta Dünya’yı 20’li yaşlarında yazmaya başlayan Tolkien, 33 yaşında irticâlî, bir ânda anlatmaya başladığı bir hikâyeyi de aynı enstrümanlarla tasarlıyor. Wizard/sorcerer olarak ifade edilen, İngilizce’leştirmeye başvurulduğu zaman ancak bu kelimelerle yazarımızın evrenine yaklaşılabildiği söz konusu makamlar, Hikmet-Teşvik-Moral Motivasyon gibi fiillerin de sahipleri Ariflerindir. Çok sevdiğimiz Yüzüklerin Efendisi Türkçe çevirisinde de kullanılan, İngilizce’de belki de aranıp bulunamayan o kelime, Ariftir.

Kum 'Arifleri'nin en yaşlısı Psamathos Psamathides

Kum ‘Arifleri’nin en yaşlısı Psamathos Psamathides

Orta Dünya’da Gandalf ve Radagast nasıl hikmet sahibi arifler ise, Rover’ın dünyasında da Psamathides ve adını birazdan öğreneceğimiz, Rover’ı oyuncağa çeviren sihirbaz da hikmet sahibi ve aslında birer ariftirler. Bu bir çocuk hikâyesi ve öylesine bir ânda ortaya çıkıveren bir çocuk hikâyesidir. Hem büyüklerden ziyâde 5 ve 8 yaşında iki küçük çocuğa hitap ettiğinden, bizim üzerinde durduğumuz büyük büyük konular yanında ciddiyetsizlikmiş gibi görünen bir uslûp perdesinin arkasında durur.

Rover’da olduğu gibi bizim dünyamızda da hikmet bilgisine sahip erenler, kâmil insanlar bulunur. Bunların bazısını bilir, bazısını bilmeyiz. Farklı kategorilerde farklı tipte Allah dostları vardır. Belli başlı müessesleşmiş, hiyerarşisi olan Rical kavramı da buna misaldir. Rical-i Gayb olarak da bilinen bu kişilerin 1-3-5-7-40-300 kişi(lerden) müteşekkil heyetler sistematiği ile mesailerini eda ettikleri ifade edilir. İradenin ve imtihanın sırrını zedelemeyecek ölçüde Allah dostları, imdâda istihkak kesbetmiş kimselere yardım edebilir, hadiselere yön vermede tasarruf kullanabilirler. Tıpkı valilerin, kaymakamların ve sair mesûl kişilerin icraat alanları olduğu gibi onların da dünyada mesûliyet alanları vardır. Sihirbaz/büyücülerle alakalı yukarıdaki ifadeler çocukça bir uslûp içinde, perde arkasında kalmış, sırlanmış erenler gibi. Türkçe çevirisi, 131. mektubun dipnotunu referans alıp Tolkien’in zihninden geçenlere yakınlaşmış olsaydı belki Arif diye de çevirmeyi uygun görürdü.

Erenlik, Hızırî bir meslek olduğundan dolayı zahirleri ile batınları arasında ferâsetten mahrum nazarlar için tutarsızlıklar var zannedilebilir. Onların işlerine akıl sır ermez denir hani, hikmetinden suâl olmazdır. Erenler birbirlerini bilir de, çocuk gözlü bakışlar onları birbirlerini sevmez sanır. Bir çocuk romanına uygun şekilde, çocukça bir dil ve karikatürize bir uslûp var.

Bu irdelemelerimiz, Tolkien’in zihin dünyasına yaklaşabilmek adına atılan adımlardır. Elimizde onu anlayabilmek için çok fazla metin var ve bunlar birbirine devamlı temas ediyor. Bir yerde ne demek istediğini düşünürken, başka bir yerde, başka bir senede ve mekanda sanki kendini “anlaşılmak için” izah ediyormuşcasına ifade ediyor, soru işareti olan yerleri cevaplıyor gibidir. O yüzden kazıyoruz. Bunu ister kazmak olarak okursunuz, derinlere ulaşmaya çalışmak gibi; isterseniz kazımak olarak okuyun, çok zahmetli bir işin içinde olmak gibi.

“‘Kesinlikle bir sihirbazmış.’ dedi büyücü (Psamathides), Rover hikayesini bitirdiğinde. ‘Tarifine bakarak, onun ihtiyar Artaxerxes olduğunu söyleyebilirim. Pers diyarından gelmiştir.’ (s. 42)

Artaxerxes ona yakın dilde sesçe benzer karşılıkları olan Farsça bir kelime. Anlamı “hak ile hükmeden/hüküm veren”. Rover’ın bütün macerasını verdiği bir karar ve hüküm ile başlatan bir sihirbaz onu bir keşif yolculuğuna çıkarmıştır. Bu müdahale olmasa Rover gaflet ötesine hiç çıkmayacak gibidir. Aniden sahneye giriş, bir müdahale ve sahneden çıkış.

“(verdiği yemek için) ‘teşekkür ederim’ diye eklemek aklına sonradan gelmişti, çünkü sihirbazlar ve bu tür insanlar oldukça alıngan tiplere benziyordu.” (s. 43)

Artık Rover, sihirbazlar başta olmak üzere başka insanlara kendi istediği şekilde davranmaması gerektiği konusunda kendi seviyesine göre bir algılamaya sahip olmuştur. Çocuk nefsi yakıştırması üzerinden yaklaştığımız Rover ilk bahçeden bu yana geçen üç gün boyunca müsbete doğru bir seyir halindedir.


‘Oyuncak Kutusunda Rover’ İllüstrasyonu © Ruth Meharg
‘Psamathos Psamathides’ İllüstrasyonu © Melissa Kim
Paylaşın.

Yazar Hakkında

Leave A Reply