Orta-Dünya’da Manevi Seyahat

0

Tasavvuf, bir tanıma göre; afaki ve enfüsi bir seyahattir. İnsanın, Allah’a ulaşma yolunda içsel (enfüsi) ve dışsal (afaki) deneyim ve bilgilerine dayalı olarak hakikati ve netice olarak hakikatler hakikatini keşfetme sürecidir. Afaki/dışsal veya enfüsi/içsel olsun, her bilgi ve deneyim insanın mahiyetini değiştirir ve insanı dönüştürür. Tolkien’in hikayelerinde bu değişimler, yerin derinliklerinden göğün katlarına kadar semboller veya sembol-öncesi hakikatler ile ifade edilerek kendisine yer bulabilmiştir.

Tasavvufta da çok yaygın olduğu üzere keşfedilen veya muhitine uğranan hakikatler hikaye formu içinde anlatılmış ve bu sebeple enfüsi tefekkür/seyir/seyahat ve afaki tefekkür/seyir/seyahat iç içe geçerek olay örgüsünü, serüvenleri oluşturur. Dolayısıyla, rüya tabirlerine benzer ve bazen son derece sembolik bu anlatının arkeolojisini yaparken, bazı kavramlar için yan anlamlar başat hale gelebilmektedir. Bu noktada afaki seyir/hakikati afakta aramak, hikaye dilinde karakterin dışsal olayların tahriki ile hareket etmesi anlamına gelebilmektedir. Enfüsi seyir ise karakterin tercihlerinin ve içsel durumunun hikayeye katkısı noktasında ortaya çıkmaktadır.

Tolkien’in sıkça kullandığı “Dosdoğru Yol / The Straight Path” kavramını ise, eğer Arapça’ya çevirecek olsaydık “Sırat-ı Müstakim” kelimesini kullanmamız münasip düşecekti. Özellikle Silmarillion’da sayısız kere geçen bu kavram melekuti boyuta veya bir çeşit beka boyasına bürünmüş ulvi alemlere gidebilmenin tek yolu olarak anlatılan ve Tolkien’in üzerine çok şeyler inşa ettiği bir kavram.

Tolkien’in hikayelerindeki karakterler, serüvenlerle dolu “yolculuklarını” yaparken iyi veya kötü yönde manevi veya maddi metamorfozlar da geçirir. Bazen hikayedeki büyük olayların tesiri ile karakterlerin yaşadığı metamorfozlar, okuyucunun dikkatinden kaçabilir, ancak sıradan bir karakter gelişiminin çok ötesindedir bu değişimler. Neredeyse her karakter değişiminin maddi, görünür; manevi, görünmeyen; enfüsi ve afaki sonuçları vardır.

Mesela; Gollum, yüzük ile olan ilişkisinin sonunda bir çeşit goblin-benzeri yaratığa dönüşmüş, çeşitli kişilik bölünmelerine uğramış ve varlığı yüzük gibi bir kötülük kaynağına adanmış ve ruhen köleleşmiştir. Aynı zamanda yüzük sayesinde çok uzun bir hayatı olmuş, bir yönüyle yüzüğe yani Orta-Dünya’daki en büyük kötülük sembolüne olan adanmışlığı ona zaman/mühlet kazandırmıştır (Orta-Dünya’da Mühlet verilenler). Özetle; Gollum’un yaşadığı çok uzun hayat ve afaki tercihleri, maddi ve manevi mahiyet dönüşümünü de beraberinde getirerek Gollum’un enfüsi durumunu; ruh kalitesini de belirleyen bir etkene dönüşmüştür.

Orklar ise köken itibariyle Elfdir. İşin ilginç yanı; bu korkunç dönüştürme/metamorfoz hikayesinin işkence ve zulme dayanmasıdır. Orklar gibi en aşağılık varlıklar, Elfler gibi Orta-Dünya’nın en mükerrem varlıklarından, uzun yıllar süren işkenceler, eziyetler sonucu elde edilmiştir. Bu elfler, uyanmadan önce ele geçirilmiş, yani sembolik olarak “Elf Hakikatini”ne, kendi hakikatine uyanmadan önce ele geçirilmiş ve her türlü eziyete uğratılıp, aşağılanma ile orka dönüştürülmüş varlıklardır. Bu noktada bir şeyin çekirdeğini taşımak ile potansiyelini gerçekleştirmek arasındaki farka da işaret eder Tolkien. Çünkü bir elf, bir kere hakikate uyanır ve potansiyelini gerçekleştirirse, bir daha asla orka veya başka bir şeye dönüştürülemez. Diğer yandan; Tolkien’in mazlum olmaya yaklaşımı da önemlidir. İslamiyetin zulmü yasakladığı gibi mazlumu da zulme direnmeye davet etmesi ile paralellik taşımaktadır. Zulme direnmeyen bir mazlum bir süre sonra zalimin ahlakına da direnememekte ve kendisi de zulüm ahlakını benimseyerek, gücü nispetinde bir zalime dönüşmektedir.

Galadriel, Lothlorien Ormanları’nın Hanımı’dır. Bir yönüyle Orta-Dünya’nın iyilik kutuplarından biridir. Silmarillion’dan itibaren takip edilebilecek olağanüstü hüzünler, düşüşler ve yıkımlarla dolu bir hayatın sonucu olarak kutuplaşmış, zirveleşmiş bir şahsiyettir. İmtihanının/manevi serüveninin yine de eksik kalmış bir kısmı vardır. O da yüzüğün kendisine vaat ettikleri ile yüzleşmesidir. Yüzükle herkes kendi vizyonu çerçevesinde imtihan olur. Galadriel de kendi gücü, nefis aynasının büyüklüğü nispetinde bir büyüklük vaadi ile karşılaşır ve bir nevi “tanrılaşma” teklifi ile yüzleşir. Bu teklifi reddeder ve “Galadriel”, yani hakikatine yürüyebileceği sınırlar içinde kalmayı tercih eder. Hikayeye göre Sauron örneğinde olduğu gibi yüzük kimseye vaat ettiğini veremez, sadece bir yanılgı sunar; gerçek gücü değil de gücün bir simülasyonunu; egemenliğin hakikatini değil ama bir simülasyonunu/aldanmasını sunar. Ancak bu simülasyon/aldanma çok inandırıcıdır ve buna inananlara yaptığı yıkım da simülatif/yalansı değil gerçek bir yıkımdır.

Bilbo Baggins, Hobbit’de başlayan serüvenini, Yüzüklerin Efendisi’nde Ölümsüz Diyar’a giden gemilere binerek tamamlar. Hobbit’te yaşadığı yolculuktan sonra kitap okuyan ve hatta yazan, haritalarla ve seyahatlerle uğraşan, araştıran vs… yani mahiyet olarak hiç de hobbitlerde olmayan özellikleri taşıyan birine dönüşür. Afakta yaşadığı serüven Bilbo’yu enfüsi olarak da değiştirmiştir. Sonuç olarak; Bilbo, Ölümsüz Diyar’ın (Beka Yurdu) bir misafiri olmuş “beka”dan bir davet almıştır.

Frodo da seyahatinin sonunda bir daha hobbit-tarzı bir hayat yaşamamış ve O da Yüzüklerin Efendisi’nin ana karakteri olarak Ölümsüz Diyar’a yelken açan son gemilere binmiş ve “dosdoğru yol” üzerinden “Beka” iklimine yelken açmıştır.

Örnekler çoğaltılabilecek gibi olmakla beraber – belki toplam sayı yüzlerce olabilir – şimdilik bu kadarı ile iktifa edip, örneklerin daha detaylı incelenmesini sonraki yazılarımıza bırakıyoruz.

Gelecek Yazıların Konuları:

  • Frodo Karakterinin Tasavvufi Yorumu
  • Orta Dünya’da “Mühlet Verilenler”
  • Melkor ve Sauron; Şeytan ve Deccal
  • Ahirzaman Alametleri ve Tolkien Yazı Dizisi
  • Orta-Dünya’da Türkler
  • Ağaç ve Tolkien Yazı Dizisi
Paylaşın.

Yazar Hakkında

Leave A Reply