Orta Dünya Tarihi / Atlantis ve Númenor

1

Bir önceki yazıda, J.R.R. Tolkien’in Efsane-i Tolkien (Tolkien’s Legendarium) içindeki konumu için Antik Yunan üzerinden bir örnek sunarak, Tolkien’in konumunun Antik Yunan’dan bize gelen bilgiler açısından Homer’in ve Herodot’un konumlarının bir birleşimi olduğuna değinmiştim. Bu birleşik konumu ortaya sürmemin sebebi, Efsane-i Tolkien’in hem Homer-vari bir şekilde efsanevi hikayeleri içermesi hem de Herodot-vari bir biçimde bize kronolojik-tarihsel bir süreç sunmasıdır. Yüzüklerin Efendisi eseri, İlyada’da olduğu gibi tarihi tek bir vakayı tüm mitolojiye atıflar yaparak anlatan bir içeriğe sahipken, Silmarillion ise Herodot’un tarihi anlatış biçimine nispeten daha yakındır. 

Her ne kadar hem Homer’in hem de Herodot’un eserleri günümüzde arkeoloji tarafından kısmen doğrulansa da, ortada yine büyük boşluklar ya da karşılığı tam olarak tespit edilmeyen vakalar mevcuttur. Fakat bu durum mitolojinin ve efsanelerin Homer ve Herodot üzerinden bilinen tarihe bağlandığı, eklemlendiği gerçeğini değiştirmemektedir. 

Tolkien’in İngiltere için buna benzer bir ön-tarih, bir mitoloji kurma amacına da geçtiğimiz yazılarda alıntılarla değinmiştim. Hatırlamak gerekirse Tolkien kendi isteğini şu şekilde ortaya koyuyordu: 

Metnin Aslı

But once upon a time… I had a mind to make a body of more or less connected legend,…which I could dedicate simply to: to England; to my country. It should possess the tone and quality that I desired, somewhat cool and clear, be redolent of our ‘air’… and, while possessing (if I could achieve it) the fair elusive beauty… it should be ‘high’, purged of the gross, and fit for the more adult mind of a land long now steeped in poetry.

Letters of J.R.R. Tolkien / Letter 131

Çevirisi

Ama bir zamanlar… aşağı yukarı bağlantılı bir efsane oluşturma fikrim vardı… samimiyetle adamak istediğim; İngiltere’ye; memleketime. Arzuladığım ahenge ve mahiyete sahip olmalıydı, serin ve temiz, bizim ‘hava’mızı andıran… ve (eğer becerebilirsem) tarifi zor apaçık bir güzelliği içerirken…’ulu’ olmalıydı, kabalıktan arınmış, yetişkin zihne hitap eden şimdilerde şiirin derinliğinde kalan bir diyara ait.

J.R.R. Tolkien’in Mektupları / 131. Mektup

Efsane-i Tolkien’in ne kadar asil ve yüce bir arzunun sonucu olduğunu gösteren bu alıntı,  bence Tolkien’in arayışının da alamet-i farikasıdır. Bir yandan çocuk yaşlardan itibaren başlayan dil oluşturma çabası, diğer yandan da bir sınav kağıdı üzerine yazılan ‘Hobbit’ kelimesi bu arayışın fiziki başlangıçları gibi gözükse de, bu fiziki başlangıçların aslen zihni bir sürecin sonucu olduğunu görmek çok da zor değil. 

Bu fiziki başlangıçlara ekleyebileceğimiz bir diğer unsura da, Tolkien’in rüyalarında rastlamaktayız. Tolkien’in rüyalarında tekrar tekrar gördüğü ve Atlantis Dadanması (Atlantis Haunting) olarak adlandırdığı bir sahne, Tolkien’in eserleri açısından zamanla merkezi bir konuma gelmiştir. Plato’nun eserlerinde ortaya koyduğu ve gerçek olup olmadığı halen tartışma konusu olan Kayıp Kıta Atlantis, pek çok dini metinde ve mitolojide yer alan tufan hikayelerinin bir yansıması gibidir.

Efsane-i Tolkien’in içerisindeki pek çok konunun, pek çok unsurun kökeni konusunda Tolkien’in muğlak sözlerinin satır aralarını açmak gerekirken, Númenor-Atlantis ilişkisi Tolkien tarafından defalarca zikredilmiştir. Tolkien tarafından netlikle ortaya koyulan, Númenor-Atlantis ilişkisinin varlığı Efsane-i Tolkien’in gerçek dünya ile ilişkisini kurabilmeyi sağlayan en merkezi unsur olmuştur. 

Númenor-Atlantis ilişkisinin ilk yansımasını mekanda görmekteyiz. Düz dünya yapısından, küresel dünya yapısına geçiş, bu batışın ardından olmuştur. Númenor’un Batışı’nın ardından daha önce erişilebilir olan Aman Diyarı, artık Düz Yol (Straight Way) dışında bir erişime sahip değildir. Bu erişim ise ancak belirli bir lütuf sonucu olmaktadır.

Númenor-Atlantis ilişkisinin ikinci yansımasını zamanda görmekteyiz. Tolkien’in zaman üzerine yazdığı, ancak yarım kalan, daha önceki yazılarda uzunca değindiğim iki metinde de (The Lost Road ve Notion Club Papers) atalarla kurulan zihni bir iletişimle yapılan zaman yolculuğunda değinilen ana mekan Númenor olmuştur. 

Númenor-Atlantis ilişkisinin son yansıması olarak görebileceğimiz şey ise Ælfwine isimli kişidir. Ælfwine, Düz Yol’u bulan ve Tol Eressëa’ya ulaşıp Elflerle tanışan bir insandır.


‘Númenor’un Gizli Limanı’ İllüstrasyonu © Giovanni Calore

Paylaşın.

Yazar Hakkında

1 Yorum

Leave A Reply