Orta Dünya Notları – Bölüm 1

0

Not: Bu yazı dizisi, Tolkien’in eserleri ve hayatı üzerine, bir kısa paragraf ile bir sayfa arasında düşülmüş notların herhangi bir öncelik ve sonralık içermeksizin derlenmesinden oluşmaktadır. Orta Dünya’ya, az bir zamanda pek çok farklı açıdan bakışlar atmayı mümkün kılmak amaçlanmıştır.


Dev Örümcek Ungoliant ve Gölge

Ungoliant, gölgeler diyarında yaşayan dev bir örümcek. “Avathar” diye bir isim taşıyor gölgeler diyarı. Tolkien’in sık başvurduğu kavramlardan biri olan gölge -sembolik anlam taşıdığı durumlarda- iyiden kötüye doğru gitmeyi ve her şeyden çok aslını kaybetmeyi, özünden kopmayı ifade ediyor. Frodo, morgul bıçağı ile yaralanınca gölgeye geçme tehlikesi ile yüzleşiyor. Nazgûllar zaten gölgeye düşmüş ve Sauron’un kölesi olmuşlar. Frodo için verilen gayretin bir özel sebebi de artık gölgeye düştükten sonra geri dönüşünün imkânsız gibi görülmesi.

Gandalf’ın gölgeye düşmesi üzerine ağıtlar yakılıyor ve bu olay kesin bir ayrılış olarak kabul ediliyor. Gandalf ise bu düşüşünden döndükten sonra ikinci bir yaratılışla hayata dönmüş yani yeniden doğmuş gibi oluyor. Özetle; Efsane-i Tolkien’de (Tolkien’s Legendarium) “gölgeye düşmek” oldukça kötü bir şey ve Gandalf haricinde bir istisna da görmüyoruz. Gölgede kötülüğün yutan, hazmeden ve galip bir tarafı var.

Dev Örümcek Ungoliant’ın gölgeler diyarında (Avathar) yaşamasına, gölge ile ilişkisinin doğrudanlığı üzerinden bakılabilir. Ungoliant, gölgeye düşmüş bir varlık değil, evi zaten gölge olan bir varlık. Topraktan yaratılmış insanın ihtiyaçlarını topraktan sağlaması gibi ve büyük ölçüde toprak üstünde yaşaması gibi; Dev Örümcek Ungoliant da Telperion ve Laurelin’e Melkor ile yaptığı saldırıdan hemen sonra yeniden Avathar’a/Gölgeler Diyarı’na dönüyor. Melkor ile birlikteliğine son veriyor. Ungoliant, Melkor gibi bir “kötü” değil; küçük büyük pek çok amacı yok.Gölgeler Diyarı’nda yaşıyor, ışığa düşman ve eşsiz güzellikte iki ışık kaynağını, iki kadim ağacı ki birinin meyvesi güneş diğerinin çiçeği ay olan, söndürüyor.

Dev Örümcek’in maia olduğu iddiası var ise de Ainur içinde sayılmıyor. Diğer yandan gölgeden doğrudan beslenmesi ve yokluğun (void:boşluk) doğrudan bir ürünü olarak görülmesi, onun ne derece kadim olduğunu hatırlatıyor. Melkor’dan bağımsızlığı ve yerine göre Melkor’un dahi ondan çekinmesi, diğer özellikleri ile birleşince Efsane-i Tolkien’de kötülüğün ilk örneği olma ihtimalini akla getiriyor.

Ungoliant’ın Işıksızlığı ve Sön(e)meyen Alev Üzerine

Ungoliant’ın kendine özgü bir karanlığı var. Bu karanlığın tabiri için “unlight” kelimesi kullanılır. Biz bu kelimeyi her ne kadar “ışıksızlık” diye çevirmişsek de bu çeviri tam olarak anlamı karşılamaz. Ungoliant’ın “ışıksızlığı” nitelik olarak ışığın tam karşıtıdır; kendine özgü çekim kuvveti olan bir ışıksızlık durumudur. Kara deliklerden ışığın kaçamaması gibi bir çekim kuvveti, bu tarz bir ışıksızlığa örnek oluşturabilir. Ungoliant, ışıkla karanlığı yok edilemeyen bir varlığın misali gibidir. Bu yönüyle gölge, karanlık ve bu kavramların türevi olan kötülük sembollerini üstünde taşımak noktasında, Melkor dahil diğer karakterlerden üstündür.

Kozmogonik bir anlatıda pek çok açıdan kötülüğün tarihçesi -özellikle ilk kötü ve kötülük- ayrı bir önem taşır. Tolkien de kötülük ve onun fonksiyonu üzerine en fazla düşünmüş yazarlar arasındadır. Diğer yandan batı felsefe tarihinde “kötülük problemi”, son yüzyıla kadar en önemli konulardan biri olarak varlığını sürdürür. Dolayısıyla Tolkien’in “Ungoliant” karakterinin yorumlanması, felsefe tarihindeki “kötülük problemi” tartışmasına Tolkienyen bir açıdan dahil olmak adına da önemlidir. Tolkien’in bu çok kafa yorduğu soruya ürettiği cevap ve kötülüğün kaynağını nasıl tanımladığını bilmek, yazardan elde edilebilecek faydaların başında gelir.

Turgon ve Gondolin

Turgon, Noldor’un Elf Kralı, Fingolfin’in ikinci oğlu ve her şeyden önemlisi, gizemli ve saklı şehir Gondolin’in kurucusu. Gondolin, Valinor’da, yaratılışça yüksek ve eylemce görkemli Valar’ın dünyasında yaşamış elflerin kurduğu bir şehir. Gondolin, elflerin kayıp cennetlerinin hatırasını, Orta Dünya’ya göre çok daha göksel olan bu ülkenin hatırasını taşıyan bir yer. Tirion’u yani elflerin Valinor’daki şehrini anımsatacak şekilde, Tumladen Vadisi’nde, Turgon tarafından inşa ediliyor. Diğer yandan misyonu yıkılıp yok olduktan sonra dahi bitmiyor. Gondor’a kadar kurulan şehirlerde mayasından, hatırasından süzülen ilhamlar var. Kurulan ilk şehir veya Orta Dünya’da yükselen ilk medeniyet ve sonradan ondan ilham almaları yönüyle diğer şehirler, kayıp cennetin hatırası üzerinde yükseliyor.

Tirion Şehri

Tirion Şehri

Yedi

“7” rakamına Gondolin’de rastlıyoruz. Sonuncusu gizli olmak üzere şehrin toplam yedi geçidi var. Daha sonradan Gondolin hatırası, mirası üzerine kurulu olan şehirlerden Gondor’un yedi katı olduğuna şahit olacağız. İstanbul’un ve Roma’nın da yedi tepe üzerine kurulu sayılı şehirden iki tanesi olduğunu belirtelim.

Tolkien’e göre 7 rakamı çok özel bir yere oturuyor: Yedi yıldız Orta Dünya’nın tümünde kullanılan bir sembol. Elfler, özel bir dizilimi olan bu yedi yıldıza “Valacirca” diyorlar. Kelimenin anlamı “Valar Hilali” veya “Valar Orağı” olarak çevrilebilir. Elfler kendi uyanışlarının bir sembolü ve kuzeye yerleştirilmesini Melkor’a karşı bir meydan okuma olarak görüyor. Gondor’un bayrağında da aynı yedi yıldıza rastlamak mümkün.

Gondor’un yedi katı, Varda’nın yedi yıldızı, Gondolin’in yedi geçidine ek olarak Elendil’in ve inananların sembolü de yedi yıldızdır. Aynı zamanda inananları taşıyan ve onları Númenor’un Batışı’ndan kurtaran gemilerin sayısı da yedidir.

İlk olarak Turgon’un şehri Gondolin’de ve Valacirca’da belirgin kullanımını gördüğümüz yedi sayısının Tolkien’de kullanımı hep göksel anlamlara kapı aralayacak şekilde gerçekleşir. Yine bu örneklerde olduğu gibi belirgin bir biçimde iyi ile kötü arasındaki savaşların da sembolü olma potansiyeli taşır.

Devamı edecek…


‘Ungoliant’ İllüstrasyonu © Ruben
‘Tirion Şehri’ İllüstrasyonu © Thomas R.

Paylaşın.

Yazar Hakkında

Leave A Reply