Mythopoeia ve Ainur’un Müziği

0

Okuyacağınız makale, “Tolkien ve Mythopoeia” yazı dizisinin 6.Ocak.2016 tarihinde yayınlanan 11. bölümü olup kendi içinde barındırdığı anlam bütünlüğü açısından “Mythopoeia ve Ainur’un Müziği” başlığı altında tekrardan okuyucularımızın beğenisine sunulmuştur.


Mythopoeia Şiiri’nin ikinci kıtasının ilk on dört dizesinin çevirisi ile devam ediyoruz:

MYTHOPOEIA

Metnin Aslı

At bidding of a Will, to which we bend
(and must), but only dimly apprehend,
great processes march on, as Time unrolls
from dark beginnings to uncertain goals;
and as on page o’er-written without clue,
with script and limning packed of various hue,
an endless multitude of forms appear,
some grim, some frail, some beautiful, some queer,
each alien, except as kin from one
remote Origo, gnat, man, stone, and sun.
God made the petrous rocks, the arboreal trees,
tellurian earth, and stellar stars, and these
homuncular men, who walk upon the ground
with nerves that tingle touched by light and sound.
(J.R.R.Tolkien)

Çevirisi

Bir İrade’nin buyruğu/hükmü önünde eğiliyoruz,
(ve eğilmeliyiz), sadece az bir idrak ve kavrayış ile,
büyük işler/oluşlar/süreçler her daim ilerlemede (O iradenin hükmü ile), Zaman zuhur ettirirken/göz önüne koyarken,
meçhul başlangıçlardan kesin olarak bilinmeyen amaçlara;
ve üzerine defalarca yazılmış ama bir ipucu bırakmayan bir sayfa gibi,
senaryolar ve lebaleb renklerle resmederek,
sonu gelmeyen çeşitlilikte biçimler belirir/zuhur eder,
bazısı zalim, bazısı narin, bazısı güzel, bazısı tuhaf,
her yaratılmış, akraba olduğu/yakın olduğu müstesna,
diğer varlık gruplarına, sineğe, insana, taşa ve güneşe uzak.
Tanrı “kayasıl” kayaları, “ağaçsıl” ağaçları,
dünyasal/zeminsel dünyayı, yıldızsal yıldızları, ve sonunda,
yeryüzü üstünde yürüyen insansıl/beşeri insanı,
ışık ve sesin dokunuşlarını sezecek/bilecek bir sinir/duyu sahibi olarak yarattı.
(J.R.R.Tolkien)

MYTHOPOEIA’NIN İKİNCİ KITASINA (İLK ON DÖRT DİZE) GENEL YAKLAŞIMLAR

Silmarillion’un giriş bölümü olan Ainulindalë’de, Efsane-i Tolkien’in (Legandarium) kudretli varlıkları olan Valar merkezdedir. Henüz “Zaman” şiirin dizelerinde geçtiği gibi hadiseleri, eşyayı, yaratılışları, zuhur alemine çıkaran icraatına başlamamıştır. Sadece Ainur’un müziği vardır ve bu müzik Eru’nun (Efsane-i Tolkien’de Mutlak Tek Tanrı’nın ismi) “İradesi”/”Dilemesi” ile icra edilmektedir. İrade’nin en yüksek burcu/zirvesi olan “Zat Burcu”nda temsil edildiği nokta budur. Burada müziği bozan, buna cüret eden, bir yönüyle İrade’ye boyun eğmeyen sadece Melkor’dur. Melkor genel akışa katılmak, onu anlamak istemez; onun yerine müzikte kendi renginin olmasını hatta müziğin kendisinin olmasını ister. Özellikle herşeye sahip olma duygusu en başından beri belirgindir. Eru ise onun isyanının dahi müziğin bütünlüğü içerisinde bir yeri olduğunu, hiçbir şeyin Ainur’un müziğinin dışına çıkamayacağını söyler. “İrade” aşılamaz bir konumdadır hatta isyan edenler için bile. Mythopoeia Şiiiri ile Ainulindalë arasında “İrade”nin anlaşılması ve kader imanı açısından benzerlikler vardır.

Valar, Arda’ya gider; böylelikle “zamanın başlangıcına” girmiş olur. Şiirin ikinci kıtasında bahsi geçen “Zaman”ın hadiselere ebelik yapması, onların zuhur etmesine vesile olması böyle başlar. Zaman ilahi efalin elinde bir muti maşa gibidir.

Zamanın başlangıcına girdiğinde müzikte gördüklerini henüz başlangıç noktasında gören Ainur da şaşırır. Çünkü onlar günlerin sonuna kadar olan şeyleri bütünüyle olmasa da görmüşlerdir ve bu işler Valar’ın aklına, olup bitmiş işler gibi görünür. Hadisde geçen “Kader kalemleri kaldırıldı ve (mukadderatın yazıldığı) sahifeler(in mürekkebi) kurudu.” ifadesi ile benzerlik taşıyan bir noktadadırlar. Daha sonradan görevlerinin “Eru’nun İradesi”nde ve O’nu hoşnut eden/razı eden müziğin aynasında izledikleri işleri oldurmak olduğunu anlarlar. Melkor, müzikte bozucu bir etkiye sahip olduğu gibi Ainur’un icraatları üzerinde de aynı etkisini sürdürür ama Eru’nun İradesi aşılmaz bir konumda olduğu için aslında gönülsüz olarak/mecazen/bir nevi önünde eğildiği İrade’nin Arda’da da önünde eğilmiş olur. Herşeyi kuşatan, ilmi içine alan bir İrade’nin dilemesinin dışına isyan ederek dahi çıkmak mümkün değildir:

Metnin Aslı

“Then Ilúvatar spoke, and he said: ‘Mighty are the Ainur, and mightiest among them is Melkor; but that he may know, and all the Ainur, that I am Ilúvatar, those things that ye have sung and played, lo! I will show them forth, that ye may see what ye have done. And thou, Melkor, shalt see that no theme may be played that hath not its uttermost source in me, nor can any alter the music in my despite. For he that attempteth this shall prove but mine instrument in the devising of things more wonderful, which he himself hath not imagined.’” (Silmarillion; The Music of Ainur)

Çevirisi

“…Ilúvatar konuştu ve dedi: ‘Ne yücedir Ainur, onlar içinde en yücesi ise Melkor ama o ve bütün Ainur şunu bilmeli ki Ben Ilúvatar’ım, söylediğiniz ve çaldığınız her şeyi göstereceğim. Siz de yapıp ettiklerinizin mahiyetini anlayacaksınız. Ve sen, Melkor göreceksin ki en nihayetinde kaynağını benden almaksızın hiçbir tema çalınamaz, ne de rızamın rağmına/aleyhine herhangi biri müziği başkalaştıramaz/değiştiremez. Buna teşebbüs eden ise daha harikulade şeylerin tasarlanmasında/şekillendirilmesinde, hayal dahi etmediği bir biçimde, ancak bana ait bir enstrüman/araç/alet olduğunu kanıtlayacaktır/ortaya koyacaktır.’” (Silmarillion; Ainur’un Müziği)

Harikulade şeylerin tasarlanmasında / Hayal dahi etmediği bir biçimde / Ancak bana ait bir enstrüman olduğunu ortaya koyacaktır / Buyrun Bakın Şimdi Müziğinize!

Harikulade şeylerin tasarlanmasında / Hayal dahi etmediği bir biçimde / Ancak bana ait bir enstrüman olduğunu ortaya koyacaktır / Buyrun Bakın Şimdi Müziğinize!

Ve orada bir hayal olarak / Yeni bir dünya gördüler / Boşlukta var edilmiş, ama ondan değil

Ve orada bir hayal olarak / Yeni bir dünya gördüler / Boşlukta var edilmiş, ama ondan değil

Bu dünya onlara tarihini açmaya başladı / Ve gördüler ki hepsi Ainur'un icraatlarıydı / Melkor bile kendi düşüncelerinin bu dünyanın şanına hizmetkar olduğunu keşfetti / Bu şekilde Ainur olanları ve olacakları bilir oldu

Bu dünya onlara tarihini açmaya başladı / Ve gördüler ki hepsi Ainur’un icraatlarıydı / Melkor bile kendi düşüncelerinin bu dünyanın şanına hizmetkar olduğunu keşfetti / Bu şekilde Ainur olanları ve olacakları bilir oldu

“MEÇHUL BAŞLANGIÇLAR”

“Dark beginnings” ifadesi “karanlık başlangıçlar” olarak da çevrilebilirdi. Biz “meçhul başlangıçlar” demeyi tercih ettik. “Karanlık” gizem ve bilinmemeye işaret ettiği için doğrudan bilinmeyen ve görülmeyene gönderme yapmak istedik. Efsane-i Tolkien’e (Legendarium) göre herşey “Sön(e)meyen Ateşten” (Flame İmperishable) yaratılmışıtr. Melkor da bunu bildiği için her yerde ve özellikle boşlukta/yoklukta Sön(e)meyen Ateşi arar. Aslında Melkor biraz rasyoneldir. Her şeyin varolmadan önceki hali yokluk olduğuna göre yaratılışın başlatıcısı da burada olmalıdır. Ama yokluğun da bir varlığı var ise “yok bir var ise”, yokluğun yaratıldığı varlığa bakmak gerekir. Bu anlamda ilk var edilen Sön(e)meyen Ateş’tir ve yokluk dahi ondan yaratılmıştır. Eru/Ilúvatar (Tanrı), onu yanından hiç ayırmamıştır. Silmarillion’daki “yanından hiç ayırmamayı” kendisine en yakın kılma olarak görebiliriz. Aynı zamanda İslam Tasavvufu’na göre yaratılmış her şeyin Allah’a en yakın ve zamansız hali de Allah’ın ilmindeki halidir. Bu tanımlamaya “ayan-ı sabite” de denir. Allah’ın ilim sıfatı zatından ayrı, “gayr” olarak düşünülemeyeceği için Allah’a en yakın olma hali de bu ilim levhasında görünme/bulunma keyfiyeti olacaktır. Nur-u Muhammedi ilk yaratılan olması itibariyle, ayan-ı sabite ile irtibatlandıranlar olmuştur. Nur, “ateş”i, sonsuzluk da “sön(e)meyen”i çağrıştırdığı ve tanımı gereği de Ayan-ı Sabite’ye ve her şeyin kendisinden yaratıldığı “Evvel”e / Nur-u Muhammedi’ye benzediği için, “Sön(e)meyen Ateş”in “Nur-u Muhammedi”ye benzerliğinin inanılmaz bir tevafuk veya hakikatin keşfi ile ilgili kasdi bir ifade olduğuna hükmedeceğiz.

“Meçhul Başlangıçlar” gibi bir tabir, özellikle Silmarillion’da geçen Efsane-i Tolkien’in her şeyi hatta “zamanı” bile önceleyen başlangıçları nazara alınırsa yorum yapmak adına daha geniş imkanlar sunar. Silmarillion’un yazarın ölümünden sonra yayınlanmış olması ve Mythopoeia Şiiri’nin bundan neredeyse yarım asır önce yazılması arada bir bağlantı olmayabileceği şüphesi uyandırabilir. Aslında bu iki metnin yazıldıkları tarihler birbirlerine çok daha yakındır. Tolkien, Silmarillion’un giriş bölümü (ilgili bölüm) ve Mythopoeia Şiiri’nin ilk taslağını yaklaşık 10 yıl ara ile yazmıştır. İki metnin diğer bir benzer yanı ise yaşadığı müddetçe her ikisini de defalarca tahsis edip yeniden düzenlemeye çalışmış olmasıdır. Silmarillion’un ilk kısmı ve Mythopoeia, bu açıdan erken yazılmış ancak bir ömür üzerinde çalışılmış tahsisler yapılmış eserlerdir.


Not: Mythopoeia Şiiri’nin ikinci kıtasının ilk on dört dizesinin yorumuna devam edeceğiz.


Ainulindalë’nin ‘temsili’ İllüstrasyonları © Evan Palmer
Paylaşın.

Yazar Hakkında

Leave A Reply