Mythopoeia Üzerine – Bölüm 7

0

Tolkien’in yaratılışı algılamasının ve bunu eserlerinde anlatışının kendine has bir yanı vardır. Mythopoeia şiirinin de bu noktaya kadar incelediğimiz bölümünde yaratılışın anlatıldığı görülmektedir. Burada ilginç olan Mythopoeia içerik olarak ne kadar da Tolkien’in bildiğimiz hikayelerinden farklı olsa da, Mythopoeia’da anlatılan yaratılışla ilgili anlar ve bunun Tolkien’in Silmarillion eserindeki yaratılışla, yani Ainulindalë bölümü ile olan kesişimi hem edebi olarak büyük tad vermektedir, hem de Tolkien’in zihninin, eserlerindeki ortak anlatımla, bu konuda ne kadar berrak olduğunu bize göstermektedir.

Silmarillion bugüne kadar duyduklarımızdan çok farklı bir yaratılış hikayesi ile açılır. Tolkien’in dünyasında net ve şüphesiz bir tek tanrı anlayışı olduğunu daha önce belirtmiştik. Silmarillion’un ilk bölümü olan ve yaratılışı anlatan Ainulindalë de bu tanım ile başlar:

“Eru vardı, Tek olan, Arda’da Ilúvatar olarak isimlendirilen, ilk önce düşüncesinden doğurduğu Ainur’u, Kutsal Olanlar’ı yarattı ve onlar hiçbir şey yaratılmadan önce onunlaydılar.” (Silmarillion, Ainulindalë)

Eru/Ilúvatar yarattığı Ainur ile müzik üzerinden bir iletişim kurar. Ainur zaman zaman birer birer, zaman zaman da birleşerek Ilúvatar ile şarkı söyleyerek iletişim kurarlar. Sonrasında ise Ilúvatar ortaya bir ezgi koyar. Bu ezgi Melkor’un kendi müziğini baskın kılma çabası sonucunda Ainur içinde bir mücadeleye döner ve üç defa Ilúvatar tarafından durdurulur ve yeniden başlatılır. Ancak Melkor’un bu isyan hali de tüm olanlar gibi Ilúvatar’ın ilminde bilinmektedir. Ilúvatar bunu Ainur’a ve Melkor’a bildirir, ardından da onlara Müziğin cisimleşmiş halini gösterir.

“…ve tüm Ainur bilir ki ben Ilúvatar’ım, şarkıda söylediğiniz şeyleri sizlere göstereceğim ve böylece ne yaptığınızı anlayabilesiniz. Ve sen, Melkor, tamamen benden kaynaklanmayan hiçbir temanın çalınamayacağını ya da bana rağmen değişemeyeceğini göreceksin. Çünkü buna kalkışana, kendisinin hayal bile edemeyeceği çok daha harika şeylerin tasarlanmasında benim enstrümanım olduğu kanıtlanacak.” (Silmarillion, Ainulindalë)

Şarkının cisimleşmiş hali Arda olarak isimlendirilen Dünya’dır. Ainur sadece Arda’yı cisim olarak görmez, Arda’yı görüşleri zaman içerisindedir. Yani Ilúvatar’ın yarattığı zamanı ve mekanı beraber temaşa ederler. Daha da ötesi Ainur’un her biri kendi istidadınca bu yaratılışa katkıda bulunmalarına rağmen, sadece kendi paylarının olmadığını, bunun dışında da şeylerin olduğunu görürler. Ainur için bir hayranlık anıdır bu. Bu durumun yansımalarını Mythopoeia’da şu şekilde görürüz:

Metnin Aslı
…………
who speech’s involuted breath unfurled,
faint echo and dim picture of the world,
…………

Çevirisi
…………
sözün / dilin / beyanın kıvrılmış nefesi açıldı,
belirsiz yankı ve dünyanın sönük resmi,
…………

Her Ainu'nun müziği Arda'da yankılanarak onu resmedecektir

Her Ainu’nun müziği Arda’da yankılanarak onu resmedecektir

Ainur’un şarkı söylediğini yazının başında belirtmiştik. Bu müzik, yani şiirde açılan kıvrılmış nefes olarak düşünebileceğimiz şey, açıldıkça ortaya çıkan belirsiz bir yankı ve dünyanın sönük resmi olmuştur. Bu tam da Ainur’un temaşa ettiği şeydir. Müziğin cisimleşmesi, müziğin yankısının sonucudur. Ainur’un gördüğü görüntü onlar için tam değildir, ilimlerince bu dünyayı görebilirler. Bu da onlar için tam olmayan sönük bir resimdir. Şiirin devamı ise bunu perçinleyen bir anlatıma sahiptir:

…………
ama ne bir kayıt ne de bir fotoğraf,
keşif ve ilahi takdir olarak, ve bir gülme/kahkaha
…………

Ainur’un gördüğü ne olmuş bitmiş bir şeyin kaydıdır, ne de sabit bir fotoğraftır. Zaman ve mekan bir aradadır.

“…önlerinde görülebilir hale gelmiş yeni bir Dünya gördüler, ve o, Boşluk’un ortasında bir küre şeklini aldı, orada muhafaza edildi ama ona ait değildi. Baktılar ve hayran oldular, Dünya tüm ayrıntılarıyla tarihini gözlerinin önüne sermeye başlamıştı, onlara yaşayıp gelişiyormuş gibi gözüktü.” (Silmarillion, Ainulindalë)

Tolkien’in evrenini okuyan bir çok insan için Ainur kafa karıştırıcı bir unsur olmuştur. Kimileri Ainur’u meleklerle özdeşleştirmiş, kimileri ise Yunan Mitolojisinin tanrılarına benzetmişlerdir. Ilúvatar’ın tek tanrı olduğu gibi açık bir tanımlama varken onları mitolojik tanrılara benzetmenin çok doğru olmadığı açıktır. Daha da ötesi, Ainulindalë’den anladığımız kadarıyla kendi aralarında farklı seviyeler bulunan bu varlıkların, ayrıca farklı istidadları vardır. Bir anlamda denebilir ki, bu varlıklar ancak Ilúvatar’ın kendilerine bahşettiği ilim kadar bilebilmektedirler. Tolkien bunu Ainulindalë bölümünü anlatırken şu şekilde ortaya koyar:

“Tanrı ve Valar (ya da güçler: İngilizceleştirirsek tanrılar) ortaya çıkarlar. İkincisi için görevleri kendi alanlarında (yönetme ve hükmetme üzerine, yaratma değil, yapma ya da yeniden yapma), kendilerine verilen yetkiyi kullanan meleki güçler diyebiliriz.”
(131. Mektup, J.R.R.Tolkien’in Mektupları, Humphrey Carpenter)

Tolkien bu açıklamada, “Tanrı” kelimesi ile Ilúvatar’ı kastetmektedir. İkinci olarak tabir edilen Valar ise Ainur’un en güçlülerinin Arda’ya indikten sonraki isimleridir. Tolkien bu varlıkları melek benzeri (angelic) varlıklar olarak gördüğünü belirtmektedir. Özellikle de kelimeyi küçük harfle yazarak İngilizce dilinde “gods” yani tanrılar denebileceğini belirtmiştir. Bu ayrım Tolkien’in Mythopoeia’da tek tanrı için sıklıkla büyük harfle başlayan tabirler kullandığını hatırlatacaktır. Burada özellikle küçük harf kullanarak, tanrı kelimesi kullanılsa da bunun Tek Tanrı’dan yani Ilúvatar’dan farkını ortaya koymuştur.

Tolkien’in Ainur ya da Valar için özellikle kullandığı bir başka kelime ise “powers” yani güçler kelimesidir. Her bir Ainu’nun (Ainur’un tekili Ainu olarak kullanılmaktadır) kendine has güçleri vardır. Bu konuda yapılabilecek bir diğer yorum ise “melek” kelimesi ile olan benzerliktir. Arapça “mlk” kökünden türeyen melek kelimesi, “tanrısal varlık” ya da “haberci” gibi anlamlarla karşılanmaktadır. Aynı kökten türeyen “meleke” kelimesi ise “sahip olunan yetenek” anlamına gelmektedir. Tolkien’in de meleki varlıklar olarak tanımladığı Ainur bu açıdan bakıldığında, mitolojik tanrılardan daha çok melek kavramına yakındır.

Ainur, yaratılışın ardından Arda’ya iner, Ilúvatar tarafından kendilerine bahşedilmiş, her birinin yaptığı müziğin Arda’daki tezahürü olan yetenekleriyle müziklerinin cisimleşmesiyle oluşacak dünya görüntüsünü inşa etmeye başlarlar.


‘Ainu’ İllüstrasyonu © Paul Hector Theofanous
Paylaşın.

Yazar Hakkında

Leave A Reply