Mythopoeia Üzerine – Bölüm 3

0

…her biri yabancı, hısım olmaları hariç bir
uzak Kaynak’tan, sivrisinek, insan, taş ve güneş.

Mythopoeia Üzerine – Bölüm 2 yazısının sonunda, Kaynak olarak çevirdiğimiz kelimenin orijinal metinde “Origo” olarak yazıldığını ve bunun özellikle Darwin’in “Türlerin Kökeni” yani “Origin of Species” kitabına reddiye nevinden bir atıf olduğunu belirtmiştik. Şiirin devamında da bu meselenin netleştiğini görürüz. Ancak buraya geçmeden önce yukarıdaki mısrada belirtilen dört kavramın üzerinde kısaca durmayı önemli görüyorum. Bu dört kavramın ortak özelliği Kur’an’da yeri olan kavramlar olmasıdır. Bakara Suresi’nin 26. ayetinde sivrisinek kavramı şu şekilde geçer:

Allah gerçeği açıklamak için bir sivrisineği, hatta onun ötesinde olan bir şeyi misal getirmekten çekinmez. İman edenler onun Rab’lerinden gelen gerçek olduğunu bilirler. Kâfirler ise “Allah böyle misal vermekle ne kasdediyor?” derler. Allah bu misal ile birçoklarını şaşırtır, yine onunla birçoklarını yola getirir; ancak bununla fâsıklardan başkasını şaşırtmaz. (Bakara Suresi 26. Ayet, Suat Yıldırım Meali)

Sivrisinek - 01

Tolkien de tek Tanrı’nın herşeyin kaynağı oluşuna örnek olarak verdiği kavramlarda ilk olarak sivrisineği kullanır. Aynı Kaynak’tan yaratılmış olma cihetiyle birbirleriyle hısım olduklarını belirttiği bu kavramlardan ikincisi ise insandır. Her ne kadar sivrisineğe uzak bir yaratılmış olsa da bu bakış açısına göre insanın sivrisinek ile bir alakası vardır. Ayetin devamı ise insan odaklıdır ve mümin-kafir ayrımını ortaya koyar. Devamında gelen 27. ve 28. ayetlerde insan odaklı bir anlatım vardır. Ardından da 29. ayet şu şekilde geçer:

O’dur ki yeryüzünde bulunan her şeyi sizin için yarattı. Sonra iradesi yukarıya yönelip orayı da yedi gök halinde sağlamca nizama koydu. O her şeyi hakkıyla bilir. (Bakara Suresi 29. Ayet, Suat Yıldırım Meali)

Tolkien’in sıralaması da bu ayette olduğu gibi, önce yeryüzünden bir kavram olan “taş” ardından da gökyüzünden olan bir kavram olan “güneş” şeklindedir. Bu desen benzerliği oldukça hoş bir tevafuktur. Şiirin bu yazıda inceleyeceğimiz devamı da, bu desen benzerliğini teyid eder tarzdadır.

Metnin Aslı

God made petrous rocks, the arboreal trees
tellurian earth, and stellar stars, and these
homoncular men, who walk upon the ground
with nerves that tingle touched by light and sound.

Çevirisi

Tanrı yaptı kayamsı kayaları, ağaçsı ağaçları
dünyevi arzı, ve yıldızsı yıldızları, ve şu
küçücük insanları, yer üstünde yürüyen
ışığın ve sesin dokunduğu sinirleri sızlayan.

Orijinal metinde kullanılan petrous, arboreal, tellurian, stellar kelimeleri ile onların ardından kullanılan rock, tree, earth ve star kelimeleri aynı manayı veren ikilemeler olsa da, bu şekilde kullanılmalarının ardında farklı bir sebep aramamak zor olacaktı. Bu kelimeler İngilizce karşılıklarının Antik Yunanca ya da Latince dillerinden İngilizce’ye giren ve çeviride kırık dökük verebildiğimiz, kaya ile ilgili ya da yıldız ile ilgili anlamı taşıyan kelimeler. Metinde olduğu gibi ikileme olarak kullanılmasının farklı sebepleri olabilir. Ancak benim buradaki spekülasyonum asıl ile suret arasındaki ilişkinin kurulma çabasını anlattığı yönünde olacak. Varolan herşeyin hakikati ya da aslı ile bizim alemimizdeki tezahürünü anlatma çabası seziyorum bu kullanımda. Alem-i Şehadet olarak adlandırdığımız, duyularımızla algıladığımız bu alemdeki eşyanın, Alem-i Emir’deki asıllarının bir sureti oluşuna bir atıf olduğunu tahmin ediyorum. Bu minvalde Allah’ın yaratışına, “Tanrı yaptı” şeklinde bir atıfla başlayan mısralar oluşu da, yaratma eylemi ile ilgili bir anlatım olduğunu düşündürüyor.

Tanrı yaptı kayamsı kayaları, ağaçsı ağaçları, dünyevi arzı, ve yıldızsı yıldızları...

Tanrı yaptı kayamsı kayaları, ağaçsı ağaçları, dünyevi arzı, ve yıldızsı yıldızları…

Yazımızın başındaki Kur’an atfımıza dönersek, Bakara Suresi 29. ayetteki sıranın burada da korunduğunu görüyoruz. Kaya, ağaç ve dünyanın yaratılması, yani ayetin

…yeryüzünde bulunan her şeyi sizin için yarattı.
.

kısmı ve bu kısmın arkasından gelen yıldızların yaratılışı, yani

…Sonra iradesi yukarıya yönelip orayı da yedi gök halinde sağlamca nizama koydu.

sıralama olarak ilgi çekici bir biçimde Bakara Sure’si 29. ayette bulunan sıraya uygun düşüyor.

Sonraki satırda bulunan ve insanı niteleyen “homuncular” kelimesi, cüce, insana ait olan gibi manalara geldiği gibi, bir simyacının bir şişe içinde yaptığı yapay bir cüce ya da insan cenini anlamlarına da geliyor. Bakara Suresi 30. ve 31. ayet ise melekler ile Allah arasında geçen ve yeryüzünde halife yaratılması üzerine olan diyalogu ve ardından da Talim-i Esma olarak bildiğimiz Adem (a.s.)’a Esma’nın öğretilmesi hadisesini anlatır. Şiirin yukarıda verdiğimiz bölümüne dönersek, Tanrı, küçük olan yer üzerinde yürüyen insanı yaratmıştır. Burada yürüme eylemine dikkat çekilmesi bir başka ilgi çekici noktadır. İsra ve Lokman Sureleri’nde yürüme eylemi, “çalımla yürümek veya azametle yürümek” olarak geçmekte ve insana bundan sakınması öğütlenmektedir. Dünya hayatının ve insanın hilafet rolünün insan için bir imtihan oluşu sıklıkla altı çizilen bir husustur. Tolkien’in de burada yürüme tabirini kullanışını ve bu tabirin Kur’an’da bir uyarı şeklinde geçmesini bir araya getirdiğimizde, bu kullanımın Dünya hayatının imtihan oluşu ile ilintili olduğu spekülasyonu ortaya çıkıyor. Bu konuda yapabileceğimiz diğer bir hatırlatma da, Mythopoeia Üzerine – Bölüm 1 yazısında geçen ve materyalist eleştiri olarak tanımladığımız bölümdeki vakarla yürüme tabiridir. Bu da Kur’an uyarısı ile paralellik arz etmektedir.

Son bölümdeki ışık ve sesten sızlayan sinirlere sahip insan tanımını da, Talim-i Esma hadisesi ile ilişkilendiriyorum. Bu kadar farklı yaratılmıştan bahsederken, insanın ışığa ve sese duyarlı oluşunun altının çizilmesi hadiseye bambaşka bir boyut kazandırıyor. Tolkien’in en önemli eserlerinden biri olan Silmarillion’un başlangıç bölümü Tek Tanrı olan Eru’nun / Iluvatar’ın alemi yaratışına ayrılmıştır. Ainulindale olarak adlandırılan bu bölümde yaratılış müzik üzerinden anlatılmıştır, daha da ilginci yaratılışın kaynağı/aracı ise Iluvatar’da bulunan “Flame Imperishable” yani “Yokolmayan Alev”dir. Yaratılış destanının bu iki unsuru yani “Yokolmayan Alev” – ışık unsuru ve müzik – ses unsuruna duyarlı olan bir varlık olarak insanın tanımlanması, yine Bakara Suresi’ndeki sıralamadan gittiğimizde Talim-i Esma hadisesini yani Esma’ya duyarlı olan yaratılmış insanı çağırıştırmaktadır.

Paylaşın.

Yazar Hakkında

Leave A Reply