Küçük Prens ve Türk Gökbilimcisi

1

“Bereket versin ki, B612’nin ünü için, bir Türk diktatör, ölüm cezasıyla tehdit ederek halkını Avrupalı giysiler giymeye zorladı. Bu nedenle, 1920’de, aynı Gökbilimci çok şık giysiler içinde tebliğini bir kez daha sunabildi. Ve bu kez bütün dünya görüşlerini kabul etti…” 

Küçük Prens ve Türk Gökbilimci

Bizi asıl ilgilendiren Exupéry’nin Türk diktatörün, halkını Avrupalı giysiler giymeye zorlaması ve ölüm cezasıyla tehdit etmesi değil, 1909’da B612 gezegenini teleskopunda ilk kez gören ve bunu aynı yıl uluslararası astronomlar birliği kongresinde açıklayan Türk Gökbilimcidir.

Exupéry’nin Küçük Prens’inde yer edinen ve her nedense 70 yıldan beri keşfedilmeyen bu Türk Gökbilimci kimdir gerçekten?! Küçük Prens’e hayran olan severleri, acaba Küçük Prens’in geldiği gezegeni ilk gören bu Türk Gökbilimcisini merak etmiyor mu? Bu gizemli kişi milyonlarca Küçük Prens severleri için bir sır olarak kalmaya devam edecek mi? Bazılarının onu Exupéry’nin muhayyilesi olarak görmesi, bu dehânın meçhul kalmasını gerektirir mi? Aslı 1000 sayfa olan kitabın nihâi metninde bir tek fazla sözcük olsun istemeyen Exupéry’nin ihtimamına hürmeten araştırılmalı değil mi? Önyargısız bir bakış açısı Küçük Prens’in temel ilkesini teşkil etmektedir. Bu anlamda Küçük Prens gibi harikulade bir kitapta saklı kalan “Gökbilimci”nin tanınmasına dikkat çekmekle Küçük Prens’in yörüngesinden uzaklaşmış sayılmayız. Küçük Prens’in yaşadığı asteroid B612’yi ilk keşfeden ve Exupéry’nin bahsettiği Türk Gökbilimci, kuvvetle muhtemel Fatin Gökmen veya Ahmet Ziya Akbulut’tur.

Ahmet Ziya Akbulut

Ahmet Ziya Akbulut

Ahmet Ziya Akbulut; (1868-1938) ressam, yazar ve müzecidir. Harbiye’yi bitirdikten sonra (1889) askeri görevinin yanı sıra resim, Fransızca ve geometri öğretmenlikleri yapar. 1892’de Sanâyi-i Nefîse Mektebi’ne öğretmen atanır ve ölümüne kadar da burada çalışır. 1897 yılından Diploma resmi, Lehimci Yahudi adını taşıyan eseriyle Güzel Sanatlar Yüksek Okulu’nun resim bölümünü bitirir. Üsküdarlı ressam Hoca Ali Rıza Bey ile dostluk kurar. 1898 ve bu yıldan 1912’ye kadar ünlü hattat Hacı Sami Efendi’den ders alır. Askeri Tıbbiye İdadisi, Darüşşafaka, Halıcıoğlu Askeri Lisesi öğretmenlikleriyle, Evkaf İslam Müzesi ve Rasathane Müdür Yardımcılığı gibi değişik görevlerde bulunur. 1924 yılında Paris’te astronomi öğretmenliği sınavını kazanarak Astronomi Derneği’ne üye olur. Mahmut Şevket Paşa’nın (1902) ve Galile’nin portresini bu uğraşlar arasında yapmıştır. 1934 yılında İstanbul Belediyesi İnkılâp Müzesi’ni kuran da odur.

Fatin Gökmen

Fatin Gökmen

Fatin Gökmen ise (1877-1955) “Türkiye’de, yaklaşık 1910 ile 1960 arasında, avam indinde ilmi şöhreti en yaygın kimsedir. Halk kendisini Fatin Hoca diye tanır. Semâvi bir olay söz konusu olduğunda halk kendi arasındaki konuşmalarda hep, “Bu işin künhünü ancak Fatin Hoca bilir” diyerek işin içinden sıyrılır. 1933 Üniversite Reformu’ndan sonra arazisinin bir kısmını kendi cebinden ödediği parayla satın alarak, 1911’de kurduğu ve Daru’l-Fünun’da müderrisliği yanında, müdürlüğünü de yapmakta olduğu Kandilli Rasathanesi müdürlüğü ile iktifa eder. Yaptırdığı İslam Âlemi’nde “Rüyet-i Hilal” meselesini yani (Ay’ın hilalinin kameri aybaşlarında görünmesi meselesini) teorik temellere oturtmuş ve kameri aybaşlarının, rasat ve rüyet olmaksızın, hesaplanabilmesini mümkün kılmış olan büyük bir astronomdu.” Ve astronomi ile alakalı geride bıraktığı eserler ise oldukça kıymetlidir. Ayrıca Introduction to the History of Sciences adlı eseriyle bilim tarihinde çığır açan George Sarton 1952 yılında Türkiye’ye geldiğinde, Kandilli Rasathanesi’ni ziyaret edip, Fatin Hoca ile görüşmüştür. İstanbul Üniversitesi Astronomi Enstitüsü Müdürü W. Gleissberg ise, “Türkiye’de astronomi ilmini tanıtan ve uzun müddet bu alanda çalışan bir ilim adamıdır.” diyerek bize yabancı kalan böylesine harikulâde bir dehâyı anarak astronomi tarihine bir dipnot düşmüştür.

Tahminen, “Gökmen” soyadını, soyadı kanunundan sonra alan Fatin Hoca’nın biri erkek diğeri kız, iki çocuğu olur. Erkek evladının ismi Tarık, kızının ismi ise Sitare olması çok anlamlıdır. Bugünkü Kandilli Rasathanesi’ni kendi imkânlarıyla kurmasına rağmen Türkiye’de maalesef bilinmemekte ve anılmamaktadır. En ciddi ilimlerden olan Astronomi ilim dalında Fatin Hoca gibi harikulade ve mühim bir Gökbilimcisinin bilinmemesi ve anılmaması, varlığının ve tarihçe-i hayatının kasıtlı olarak birileri tarafından karartıldığını akla getirmektedir. Eğer öyle değilse, milletin kadirnaşinaslığı açısından durum daha da vahimdir.

BERÂ İLHAN


Not: Küçük prens kitabı nâzik yürünen bir yerdir; tıpkı etrafla bütünleşen cennet gibi. Küçük prensin kırılganlığı ise, onun zayıflığı değil saflık derecesidir. Küçük prens felsefesi bize öğretmiştir ki saf bir kalp, saf bir kristal bardak gibi özen ister. Umarım gerçeğin hatırı için Küçük Prens’de batıni bırakılan bir meseleyi zahir kılmaya çalışmakla küçük prensin naif kalbini incitmiş olmayız.


‘Küçük Prens’ İllüstrasyonu © Casey Gu

Paylaşın.

Yazar Hakkında

1 Yorum

Leave A Reply