Küçük İnsan Büyük Anlam – Bölüm 6 / Bitmeyen Hikâye

0

Flame Imperishable, Sönmez Alev, önce Hiçlik’i Varlık mertebesine çıkardı. Ilúvatar, var etme iradesini gösterirken, Sönmez Alev’i takdir etti vesile olarak. Sönmez Alev, yine kendisinden yaratılmış olan Ainur eliyle müzikle farklı, yeni bir görünürlük kesb etti. Müzik, ilim ve irfan mayalarıyla Orta Dünya oldu. Var ondan, Ainur ondan, Melkor, Sauron, Ungoliant dahi yaratılışlarını, var olma nimetini tatmalarını ona borçlular ve Orta Dünya isimli her bir şeyin ikâmetgâhı ondan. Sönmez Alev öyle bir sır ve hazine ki, Melkor’un tüm mücadelesi onu bulmak, onu ele geçirmek. Hırs gözünü kör etmiş. O öyle ele geçirilir bir şey değil halbuki. Her şey ondan. Sönmez ve belki söndürülmez de diyebiliriz, bir ışık kaynağı. Görebilme kabiliyetini ona borçlu oldukları, varlık olgusundan haber edilmenin ondan bilindiği bir bitmez ışık.

Sönmez Alev, varlık sahnesinde mertebelerden geçiyor. Öncelerden önce, salt olarak Hiçlik denen boşluğu var etmekten başka hiç tezahürü olmayan saf bir halde idi. Sadece var edişiyle görünür oldu ama gören yok idi. İlk görenler Ainur denen ruhanî, melekûtî kuvvetler; ilk şahitler. Şahitlik, büyük planda yeterli görülmemiş olsa gerek ki, hikâye farklı mertebelerden geçerek devam etti. Salt iyilikle veyahut salt kötülüksüzlükle bazı nurânî yönleri görünürlük kazanamıyordu belki de ve  görünür olması için görebilenlerin yaratılması; görebilenlerin ise yaratılmalarında bir hikmet, bir mânâ gerekli idi. Yaratıcının hikmetsiz, abes icraatinin olmayışının muktezası.

Temsili 'Sönmez Alev'

İnsan, yapıp ettikleri ile, içinde bulunduğu mekanı tasarlarken de aynı adetullahı takip etmiyor mu? Her köşeye bir yenilik koymaya çalışıyor ve her yeni için bir anlam hazırlıyor; bu bunun için olsun- diyor, bu şunu hatırlatsın, görene şunu düşündürsün- maksadını taşıyor. Allah’tanız.

Teklik ve mekan-zaman münezzehiyeti içinde sunulan Ilúvatar, Ainur’un şahitliğinin üzerine, yalnız ve yalnız kendi muradı olduğunu ifade ettiği Melkor kötülüğü vasıtasıyla yeni bir zuhur, yeni bir şahitlik seriverdi orta yere; Orta Dünya.

Ainur melektir demiyoruz. Melekûtî bir hikayenin kahramanlarıdırlar diyebiliyoruz belki. Melkor şeytandır da demiyoruz. Ama gönül rahatlığıyla diyebiliriz ki, şeytanî bir hikâyedir Melkor’unki. Adında saklı bir kor taşıyor cisminde. Orta Dünya yaratılmadan önce, Ainur kendisine verilen vazifeyi ve onu yerine getirme şuurunu, varlığa yapılan gerekli ve yeterli bir hizmet olarak görüyordu, yalnızlardı ve işlerini kemal ile yapıyorlardı zira. Ama onların icraat ve emredileni yapma sadedinde ibadeti diyebileceğimiz tesbihlerinde (müzik?) yeni bir dünya yaratılıyordu.

Ainur meleklerdir demiyoruz demiştik. Ama içinde bulundukları durum, Kur’an’dan haber aldığımız meleklerinkine mahiyet itibariyle benzerlik arz eden bir durum idi. Vurgumuz “mahiyete”. İhata’dan gelen mahiyet, kapsayıcılık, kuşatıcılık, içerideki öz anlamındadır ve tarih aynı özün devamlı farklı tezahürlerinden ibarettir. Ainur, melek değilse dahi, meleklerle ve taifeleri itibariyle içlerinden çıkmış şeytanla kardeş bir hikâyeleri var ve sanki o hikâye anlatılıyormuş gibi dinliyoruz yazarımızı.

“Ilúvatar kendinden başka başka kimselere ifşa etmiyordu biriktirdiğini külliyen ve her devirde, ortaya çıkacak yeni ve önceden söylenmesi mümkün olmayan şeyler vardı, çünkü sürüp gitmiyordu geçmişten beri bir yerde.” (Silmarillion, Ainulindalë, Ainur’un Müziği)

“Ben, sizin bilmediklerinizi bilirim.”
(Bakara Sûresi 2/30)

“Ve böylece Dünya’nın hayali görünüp salındıkça gözlerinin önünde, Ainur düşünmemiş oldukları şeylerin de varlığını fark etti bu hayalin içinde. Ve seyrettiler hayranlıkla Ilúvatar’ın Çocukları’nın gelişini ve onlar için hazır edilen ikâmetgâhı ve fark ettiler ki, bu meskenin inşaasının emeği kendi müziklerinden geliyordu, göremedi ama onlar ezgilerinin kendi güzelliğinin ötesindeki amacını.” (Silmarillion, Ainulindalë, Ainur’un Müziği)

“Sübhansın ya Rab! Senin bize bildirdiğinden başka ne bilebiliriz ki? Her şeyi hakkıyla bilen Âlim, her şeyi hikmetle yapan Hakîm Sensin.”
(Bakara Sûresi 2/32)

“Ilúvatar, Çocuklarına ithaf edileni ise bir başına tasarladı ve geldiler üçüncü ezgi ile, ve benzemiyordu bu ezgi Ilúvatar’ın başta söylediğine ve Ainur’un hiçbiri kendilerini yapanın bir parçası olmadılar. Bundan dolayı işte, gördükleri vakit daha da bir sevdiler onları, kendilerinden başka, tuhaf ve özgür varlıkları; onlarda Ilúvatar’ın zihnini gördüler, taptaze bir biçimde yansıyan ve bir parçacık nail oldular hikmetine, Ainur’a hep gizli tutulan.

Şimdi Ilúvatar’ın Çocukları, Elfler ve İnsanlardı, İlkdoğanlar ve de Takipçiler.” (Silmarillion, Ainulindalë, Ainur’un Müziği)

“Allah: “Âdem! Eşyanın isimlerini onlara sen bildir.” dedi. O da isimleriyle onları bildirince Allah buyurdu: “Ben size demedim mi ki, göklerin ve yerin sırlarını Ben bilirim!” Ve Ben sizin gizli açık yapmakta olduğunuz her şeyi de bilirim!” (Bakara sûresi 2/33)

Takip ettiğimiz bir mahiyet yolculuğu. Orta Dünya’da “aynının” yeni bir görünmesi; yeni bir zemin, yeni bir zaman ve onunla kayıtlı yeni sakinler ile başladı. “Aynı” diye tabir ettiğimiz şey Flame Imperishable. Baştan bu yana onun hikâyesini okuyoruz.

Flame’in yeni tecelli alanı, Orta Dünya ve Orta Dünya’da iki tane ağaç.

İki Ağaç. Telperion ve Laurelin.

Flame, bu iki ağaçta görünür oldu. Telperion daha yaşlı olan ağaç olarak gümüşî bir ışık saçıyordu. Ondan daha genç olan Laurelin ise güneşîn bir ışığa sahipti ve yanyana Imperishable bilgisini yayıyorlardı.

İki Ağaç’a daha çok yaklaşacağız ve yine Melkor kötülüğüne rastlayacağımız ânlardan, Sönmez Alev’in hikâyesine devam edeceğiz.

Paylaşın.

Yazar Hakkında

Leave A Reply