Kainat’ın Musikisi – Bölüm 4

0

Johannes Kepler, sağladığı zihni dönüşüm açısından kendisinden sonraki bir çok bilim insanı için iyi bir altyapı oluşturmuştur. Yazı dizisinin de başlığı olan Kainat’ın Musikisi perspektifinden Kepler’i incelediğimizde daha farklı tespitler yapabiliyoruz. Bu nedenle bu yazıda bu tespitleri kısaca toparlamayı daha uygun görüyorum. 

Johannes Kepler’in, Pisagor’un rakamlar üzerinden aradığı ahengi cisimlere/kütlelere taşımasının yanında konumuz açısından önemli iki özelliği daha vardı. Bunların ilki Kepler’in müzik bilgisiydi, ki bu bilgi Kepler’in çocuk yaşta aldığı eğitimin bir parçasıydı. Günümüzdeki eğitimden farklı olarak, geçmiş yazılarda değindiğim trivium – quadrivium ekolünün etkisi hala belirli düzeyde devam etmekteydi. Çocuk yaşta hem astronomiye olan ilgisi hem de matematik yeteneği ile dikkat çeken  Kepler’in Tübingen Üniversitesi’ne kadar devam eden eğitim hayatında müzik her zaman bir yer tutmuştu. Çocukluğundan itibaren başlayan bu eğitim sayesinde Kepler teorik müzik bilgisi yanında enstrüman da çalabiliyordu. Sonrasında Graz ve Prag gibi dönemin iki önemli şehrinde geçirdiği zamanda da müzik ve müzisyenler her zaman hayatında önemli bir yere sahip oldular.

Eserlerinde, özellikle de Harmonices Mundi’de (Dünyanın Ahengi) sıklıkla müzik ve beste ile ilgili örnekler vererek astronomi ve müzik arasındaki ilişkiyi sürdürürdü. Harmonices Mundi’nin son bölümünde yer alan ve bizim Kepler Kanunları’ndan üçüncüsü olarak bildiğimiz periyotlar kanunu, Kepler’in yazdığı dönemde onun için küçük bir adımdı. Çünkü Newton sonrası gök hareketleri açısından bir mihenk taşı olacak bu kanun, Kepler için varolduğuna çoktan ikna olduğu o büyük ahengin sadece bir parçasıydı. Kepler bu ahengi keşfetmek istiyordu; bu onun açısından sadece bilimsel bir arayış değil, dinin de gerektirdiğiydi. 

Kepler’in müzik hakkındaki bilgisini şu anekdottan da görebiliriz. Kepler bir Türk elçisinin ziyareti sırasında bir Türk din adamının okuduğu bir duaya da şahit olur. Avrupa’nın uğraştığı müziğin dışında da müziğe farklı yaklaşımlar getiriliyor olması onu çok etkiler. Bu durumu şu sözlerle açıklar:

…eğitimli ve akıcı bir tavırla, hiç bir şeyde tereddüt etmiyordu: ama dikkat çekici, sıra dışı, kesikli ve dehşet verici aralıklar kullanıyordu, böylelikle hiç kimse tabiattan dolaylanan rehberlikle ve gönüllü olarak kendi akorundan hiç bir zaman böyle bir şey tasavvur edemeyecekti. Bunun gibi bir şeyi matematik notasyonla ifade etmeyi denemeliyim.

Johannes Kepler

Johannes Kepler

Kepler’in diğer önemli özelliği ise metafizik anlayışıydı. Kendisini Pisagor ile kıyaslayan, Neoplatonik görüşleri olan, ancak diğer taraftan da inançlı bir Hristiyan olan Kepler’in astrolojiye belirli oranda bir ilgisi vardı. O dönemde astroloji ile astronomi bir arada olan iki alan olduğu için bu şaşırtıcı değildi. Kepler astronomiyi “irfan sahibi anne / wise mother” olarak tanımlarken, astrolojiyi ise bu annenin “aptal kızı / foolish daughter” olarak tanımlıyordu. Bu tanımlama da genel kanıya göre onun astrolojiyi konumladığı yeri göstermekteydi. Fakat maaşını sürekli geç alan ya da alamayan birisi olarak Kepler, astrolojiden epey fayda görmüştü. Öğrencilik hayatının Tübingen Üniversitesi’nde geçen bölümünde hem ileri düzeyde bir matematikçi olarak hem de yetenekli bir astrolog olarak tanınıyordu. Hayatının ilerleyen dönemlerinde ise aynı işi zengin müşterileri için de yaparak geçimini sağlıyordu.

Anlaşılan şu ki, gök bilimin metafizik alanı hakkında Kepler’in oldukça elitist bir bakışı vardı. Bu alanın metafizik tarafını yadsımıyor, bilakis bunun “Tanrı’nın işlerinin bir ifadesi” olduğunu düşünüyordu. Bu nedenle de o döneme kadar yapılan astroloji yaklaşımlarının ya da astroloji yöntemlerinin neredeyse tamamını eleştirmiş ve başka yaklaşımlar getirmeye çalışmıştır. Yine de anlaşıldığı kadarıyla astroloji Kepler için kesinlik içeren bir dal değildi. 

Prag’da bulunduğu dönemde oradaki kralın okültizme ilgisi olsa da, Kepler’in bu konudaki yorumu “I hate all kabbalists / Tüm kabalistlerden nefret ediyorum” şeklindeydi. Çünkü onların ortaya koydukları yol ve yöntemlerin hiçbirisi gök bilimi gibi değildi; matematik olarak ifade edilemiyordu. Kepler’in bakış açısına göre Tanrı’nın ortaya koyduğu, yarattığı bu düzen bize kendisini anlamak için bir imkan sunmaktaydı. Bu nedenle okkültistlerini yaklaşımı Kepler’e göre yanlıştı, çünkü matematik ifadesi olmayan bir yapıları vardı.

Devam edeceğiz…

Paylaşın.

Yazar Hakkında

Leave A Reply