İlk Adım Adından

1

Ben bir insanım. Siz de bir insansınız. Hatta hiç hoşlanmadığımız kişiler de bir insan. Vicdanını yitirmiş kötülükten başka bir şey düşünmeyenler de birer insandırlar. İnsan olmamız ontolojik bir gerçekliktir. Bizim vasıflarımız, milletimiz, dinimiz, iyi veya kötü oluşumuz bu gerçeği değiştirmez. Asli kimliğimiz insan olmaktır. Bu kimliğimiz ile hayvanlardan, bitkilerden ve cansız varlıklardan ayrılıyoruz. Bizi onlardan ayıran mümeyyiz vasfımızın akıl yada ruh yada alet yapabilme kabiliyeti yada konuşabilme.. olduğu gibi bir çok açıklama var. Felsefe ve düşünce tarihinin üzerine inşa edildiği rükünlerden biri de bu insanın tarifi meselesidir. Ben konuya o şekilde yaklaşmayacağım bu yazıda. Hatta daha da nüansları gözeterek tasavvuf düşüncesi içerisinde mevzu bahsedilen, “herkesin insan olmadığı; fakat beşer olduğu”, “gerçek insana ise Hz. İnsan denildiği” gibi, benim de genelde kabul ettiğim bu değerlendirmelere de girmeyi düşünmüyorum.

Bir mümin olarak Hz. Allah’ın (cc) bizi böyle isimlendirmesinde başka bir mana daha arıyorum. Bir uzaylının dünyamızı ziyaret ettiğini farzedelim. Bize hiç benzemeyen bir yaratılışta bir varlık olsun bu uzaylımız. Bitkileri, hayvanları ve biz insanları ilk defa görmüş olsun. Bir müddet de kendince tahlil etsin dünya üzerindeki hayatı. Varlık hiyerarşisinde en üst konumda olduğumuzu anladıktan sonra, bütün bir dünya hikayesini bir de bizden dinlemek istesin. Bunun için uygun bir dil bulmuş olduğunu varsayalım. Neden sonra bizim bir tür olarak ismimizi sorsun:

-Dünya üzerindeki varoluşun en üst basamağında duran “siz”e ne denir? Uzaydaki memleketime döndüğüm zaman, onlara dünyada kiminle muhatap olduğumu söyleyeyim? Yani sevgili dünyalı; siz kendinizi ne olarak isimlendiriyorsunuz?

-İnsan.

-İnsan mı? Tamam.. peki.. Tamam da insan ne demek? Manası nedir bu kelimenin?

-Birkaç manası var. Ama en önemlilerinden birini sana söyleyeyim. Belki de en önemlisi. İnsan kelimesinin manası “unutan” demek.

-Unutan ha… Bu kadar üst seviyedeki bir varlığın adı unutan demek olduğuna göre çok önemli bir şeyi unutmuşsunuz demek ki. Sen bir insan olarak, şu anda neyi unuttuğunu biliyor musun? Bu ismi bir marka gibi sana kim verdi? (Ne olur uzaylının marka kavramını nereden bildiğini sormayın. Her şeyin mantıklı ve tutarlı olması gerekmiyor bu hikayemde. Zaten marka denilen kavram da bizlere modernitenin bir armağanı ve oldukça yeni bir şey. Geleneksel dönemlerde marka diye bir şey insanların akıllarına bile gelmezdi. Şimdi ise dünyayı yönlendiren ve yöneten sihirli güçlerden bir tanesi. Bu yüzden modern dönemimizde dünyamızı ziyaret eden bu uzaylı o kadar bilgili olsun bu marka meselesinde.)

-Bu ismi aynı bir marka gibi bize veren, seni de, senin uzaylı hemşehrilerini de ve bizi de yoktan var eden Yüce Yaradan’dır. Neyi unuttuğumuz konusunda bazı görüşler var. Ben de bu konuda bir şeyler biliyorum. Ama hatırlamayı başardın mı diye soracak olursan.. Hayır başaramadım. Ha, bunun yanında bu isminin ne manaya geldiğini bilmeyen ve hiç düşünme ihtiyacı duymayanlarımız çoğunlukta. Dolayısı ile gezegen çapında dızman bir unutkanlık yaşadığımız muhakkak.

-Gezegen çapında mı? Kocaman gezegen bir “unutanlar memleketi” ha? Kendi gezegenime döndüğüm zaman, bizimkiler oldukça şaşıracaklar bu duruma.

Hey millet! Dünya diye bir gezegene uğradım seyahatimde. Gezegenin hakimleri olan halkın adı “Unutan”. Sayısını milyarlarla ifade edebileceğim bu halk “kocaman” bir şeyi unutmuşlar. Türlerine bu ad bundan dolayı verilmiş.

Halkım hakikaten çok şaşıracak ey insan arkadaşım. Neyi unuttuğunu umursamayacak kadar unutma müptelası olmuş enteresan bir türsünüz.

Ama sana bir şey söylemek istiyorum. E madem öyle; yani Yüce Yaradan size bu ismi vermiş. Bu isimlendirme size aynı zamanda bir ipucu bence.

-Elbette. Yani “Ey kulum sen büyük bir şeyi unuttun. Oh kadar büyük ki, senin sen yapan şey o unuttuğunda saklı.” Hatta bir şey daha söyleyeyim sana. Onunla; yani Yüce Yaradan ile aramızda en büyük bir irtibat O’nun bize “En Sevdiği” ile yolladığı bizzat kendi konuşmaları. Hatta o konuşmaları ile devamlı bizle konuşuyor. O konuşmalarının bir ismi de “zikir”. Zikir, “hatırlama”, “anma” manasına geliyor. İleride vaktin olursa sana Yüce Yaradan’ın o “En Sevdiği” kişiden de bahsederim. O, “Söndürülemeyen alev” (Flame Imperishable) dir. “Hâlidî Nur”dur (sav). Ama şimdi konumuz O değil.

(Devam edecek)

Paylaşın.

Yazar Hakkında

1 Yorum

Leave A Reply