Düşman

2

J.R.R. Tolkien’in Efsane-i Tolkien’i (Tolkien’s Legendarium) bir bütün olarak düşünüldüğünde karşımıza kötü ve düşman olarak adlandırabileceğimiz iki kavram çıkıyor. Bu iki kavram aynı karakterde görülebildiği gibi ayrı karakterlerde de görülebiliyor. Shelob’u düşündüğümüzde kötü kavramını dolduran, fakat motivasyonunu düşmanlık üzerinden almayan bir karakter görüyoruz. Diğer yanda Fëanor’u düşündüğümüzde Valar’a ya da Elflerin bir kısmına bir düşmanlık besleyen (hatta bazı yorumlara göre haklı bir düşmanlık), ama “kötü” olarak adlandıramayacağımız bir karakter görüyoruz. 

Melkor’u ve Sauron’u düşündüğümüzde ise hem kötüyü hem de düşmanlığı içselleştiren karakterlerle karşılaşıyoruz. Balroglar ya da Saruman gibi karakterler üzerinden de farklı okumalar tabi ki yapılabilir, ama bu okumayı teodise/kötülük kavramı üzerine yapmak çok daha yerinde olacaktır. Benim tartışmak istediğim konu ise bu iki karakterin – Melkor ve Sauron – düşmanlıklarının mahiyeti hakkında olacak.

Öncelikle bu iki karakterin düşmanlık motivasyonuna kısaca değinmek gerekiyor. Melkor’un düşmanlık motivasyonu, Iluvatar’ın Çocukları – Elfler ve İnsanlar – için yaratılan Arda’ya sahip olmak üzerineydi. Hatta bir adım geriye gidersek, bu motivasyonun çıkış noktası, Yokolmayan Alev’e sahip olmak arzusu ile başladı; bundaki başarısızlığı ardından Arda/Dünya yaratıldığında bu motivasyon Arda hakimiyeti üzerinde yoğunlaştı. 

Sauron ise Arda’ya indiğinde Marion adı ile bilinen ve Aulë’ye bağlı bir Maia idi. Zamanla Melkor tarafından kışkırtılarak Melkor’un tarafına geçti ve onun en önemli hizmetkarı oldu. Melkor’un Birinci Çağ’ın ardından esir alınışı ve Arda dışına çıkarılarak Boşluk’ta hapsedilmesinden sonra af dileyen Sauron, geçici bir süre özrüne sadık kalsa da sonrasında tekrar kötülüğe dönerek Orta Dünya’daki kötülüğün başı oldu. 

Tolkien mektuplarında öncelikle Melkor’dan, sonrasında ise Sauron’dan “Enemy”, yani “Düşman” olarak bahseder. Özellikle büyük harfle yazdığı bu kelime ile kastettiği, Iluvatar’ın Çocukları’na karşı olan düşmanlıktır. Tabi bu düşmanlık, Arda’ya inen Valar’ın, Iluvatar’ın emrine uyarak, Arda’yı Iluvatar’ın Çocukları için hazırlıyor olması nedeniyle Valar’a ve dolayısıyla Iluvatar’a da duyulan bir düşmanlıktır.

Melkor’un kendi yaratıcısı olan Iluvatar’a direk düşmanlığı, kuşatan bir şeyin kuşatılamayacağı gibi Melkor açısından meyvesizdir. Valar ile olan mücadelesinde ise Melkor yenilmiştir. Yani bu iki düşman da Melkor için güç orantısı açısından asimetrik düşmanlardır. Bu güç asimetrisi Melkor’u Yokolmayan Alev’e ve ardında Arda’ya hakim olma arzularında sonuçsuz bırakınca, Melkor, Orta Dünya hakimiyetine odaklanmıştır. Çünkü Orta Dünya’da Iluvatar’ın ya da Valar’ın karşısında bir mücadele vermektense, Iluvatar’ın Çocukları’na karşı mücadele verecektir. Amacı Iluvatar’ın Çocukları’nın iradelerine hakim olmak, onların kendisine Efendi demeleri ve dolayısıyla Iluvatar’dan yüz çevirmeleridir. Melkor bu şekilde güç asimetrisini kendi lehine çevirdiğini düşünmektedir.

Melkor’un bu planı belirli bir noktaya kadar iyi çalışmıştır. Attığı nifak tohumları Elfler arasında derin ayrışmalar oluşturmuş, her ne kadar kendisini gerçek düşman olarak görseler de kendi aralarındaki  ayrışmalar Melkor’un planlarını işletmiştir. Melkor’un hesaplamadığı ya da göz ardı ettiği şey ise Orta Dünya’nın da Iluvatar’ın ve dolayısıyla onun temsilcileri olan Valar’ın müdahale edebileceği bir yer oluşudur. Birinci Çağ’ın sonundaki yenilgisi de bu şekilde gelmiştir.

Melkor’un ardılı olan ve ondan sonra Düşman ünvanına layık olmaya sonuna kadar çalışan Sauron da benzer bir güç asimetrisini özellikle İnsanlar üzerinde uygulamıştır. İlk çabalarından birisi İnsanlar ile Elflerin mümkün mertebe ayrışmasını sağlamak üzerine olmuştur. Númenor üzerindeki etkisi Númenor’un batışına neden olmuştur. Bu aynı zamanda İnsanlar’ın kendisi için ne derece kolay bir hedef olduklarını da görmesini sağlamıştır. 

Ardından Aulë’den aldığı irfanı, Yüzükleri’n yapımında kendi arzuları yönünde kullanarak Orta Dünya’nın özgür halklarına hakim olmaya çalışmıştır. Bu konuda uyanık olan Elfler bu durumu farkedip önlem alsalar da yüzük sahibi İnsanlar onun en önemli askerleri olan Yüzük Tayfları’na dönüşmüşlerdir. Sauron’un tüm bu çabalarına ve yıkımlarına rağmen önce Son İttifak, ardından da Yüzük Savaşı ile Sauron’un varlığı ortadan kalkmıştır. 

Sauron’un yenilgisi ve yokoluşunun ardından İnsanlar’ın Çağ’ı tam anlamıyla başlamıştır. Ortada Melkor ya da Sauron gibi bir düşman kutup yokken, Düşman’ın varlığının devam edip etmeyeceği, Düşman’ın varlığını sürdürüp sürdürmeyeceği de önemli bir sorudur. Tolkien mektuplarında bu sorularla muhatap olmuştur. Buna verdiği cevaplar ise, mahiyetini kendisi  bilmese de genellikle bu düşman damarının devam edeceği yönündedir. Örneğin insanlar arasında çıkabilecek bir gizli kült öğreti ihtimali ya da Doğu’ya giden diğer iki Mavi Arif’in, Saruman benzeri bir biçimde olumsuza dönüşme ihtimalleri Tolkien’in zikrettiği ihtimallerdir. Hatta Tolkien ejderhaların bile varlığını sürdürdüğüne değinmiştir (J.R.R. Tolkien’in Mektupları – 144. Mektup).

Burada söyleyebileceğim şey, Düşman’ın varlığını bir biçimde sürdürmeye devam edeceğidir. Bu Melkor gibi bir Vala ya da Sauron gibi bir Maia üzerinden asimetrik bir biçimde de sürebilir (Mavi Büyücüler, Ejderhalar) ya da İnsanların kendi aralarında oluşturacakları düşmanlıkların temsilleri üzerinden de sürebilir. Efsane-i Tolkien bize bunun detayını maalesef sunmuyor. Ancak ileride bir yazıda ele almayı düşündüğüm Son Savaş, Savaşların Savaşı ya da Efsane-i Tolkien’deki ismiyle Dagor Dagorath’ın olacağını ve bu savaşın Melkor’un dönüşü ile başlayacağını biliyoruz.


‘Sauron’un Gözü’ İllüstrasyonu © John Howe

Paylaşın.

Yazar Hakkında

2 yorum

  1. Ah inatçı Morgoth.. Senin adına çok üzülüyorum.Bu nefretin neden dinmek bilmez.Sana güzel bir isim buldum.Yokolmayan nefret.. Bir türlüde yok olmuyorsun gerçekten.Tekrar çıkı çıkı veriyorsun. Neyse ki bu çıkışların müziğin belkide en göz yaşartan ve duygulandıran güzel çıkışlarını doğuruyor. Çıkışların belki de gerçek fedakarlık – dostluk – vicdan – merhamet – kardeşlik – özelm – iyilik öykülerinin de çıkışı oluyor.Çıkman hayırlı mı bilmem. Ya da yok olmayan alevi mi körükleyip partlatıyorsun bilemem. Acizsin morgoth acizliğin tadını çıkar nefretini değil..

  2. Bu güzel yazı ve tespitleri tebrik ederim. Köroğlan’ın yorumları da çok güzel. Dediği gibi:

    Çıkışları gerçek fedakarlık – dostluk – vicdan – merhamet – kardeşlik – özlem – iyilik öykülerinin de çıkışı oluyor

    Özlem… Ahh özlem!

Leave A Reply