Dostluğa Dair

1

Yakın ve Uzak Tüm Arkadaşlarıma

Kuşa Yuva, Örümceğe Ağ, İnsana Arkadaş.

William Blake

Saint-Exupéry, ‘Küçük Prens’e böyle başlamak istedi:

Evvel zaman içinde bir Küçük Prens varmış. Kendinden bir parmak büyük bir gezegende oturur, hep bir arkadaş ararmış…

Saint-Exupéry çölleri, dağları ve okyanusları aşıp daha çok yere uçsa da insanlar arasındaki ilişki ve bağlara giderek daha çok inandı. Onun için “dünyada tek bir gerçek lüks vardır, o da insanlar arasındaki ilişkidir.” Uzaktaki arkadaşlarını özlerken ağlamak yerine onları düşünerek gülümsedi. “Nerede, yan odada ya da gezegenin diğer ucunda olduğunun ne önemi var? Görünüşe göre çok uzakta olan bir arkadaşın varlığı, gerçek bir varlıktan daha yoğun olabilir. Duanın sağladığı bir yakınlıktır bu.” diye yazdı ‘İnsanların Dünyası’nda. ‘Küçük Prens’in ilk sayfasında dostluktan bahseden Saint-Exupéry, ayrı olsa da arkadaşlarına derinden bağlıydı. Yediği lokmalarla değil, arkadaşlarının erdemleriyle büyüdü ve hayatlarından ilham aldı. Yaşamı ve ölümü birlikte paylaştığı Guillaumet ve Mermoz gibi…

Saint-Exupéry’nin General Brosset’e hitaben yazdığı bir mektubu vardır. Mektup “Sonuna kadar yoldaşlarımla” başlığını taşır ve “Generalim, saygıdeğer dostluğuma inanın.” ifadesiyle biter. Onun neredeyse tüm mektuplarında bu kardeşçe, neşeli ton vardır ve dostluğu sevgiyle kutlar, “dosttan uzaklaşma”nın acısını da iliklerine kadar hisseder. Örneğin, Temmuz 1940’ta, kendisini ‘Kale’ adını vereceği eserine adamadan kısa bir süre önce, “Dostluk, ruhların egzersizi…” mektubunu yazacağı zaman, Exupéry’yi umutsuzluğa düşüren bir üzüntü görebiliriz. Orada şu cümleleri söyleyecektir: “Üzgünüm, mümkün olandan daha fazla.” veya “Tamamen çaresizim.” Exupéry bu hüzünlü günlerinde arkadaşı Léon Werth’i görmeye gider.

Exupéry, karanlık bir gecede ışık saçan, sayısız yıldız arasında kendi gezegenini bulamayan, gökle yer arasında dolaşan bir azizdi.

Léon Werth

Saint-Exupéry, her şeyden önce bir eylem adamı, başarılı bir pilot ve ikinci olarak da bir yazardı. “Gerçek dostluk vaaz edilemez, eylemle öğrenilir.” diyen Saint-Exupéry, Ernest Hemingway’in romanlarını veya Howard Hawks’ın filmlerini aşan türden bir hayat yaşadı. Kimin söylediğini hatırlayamadığım bir yorumda “André Gide’nin tasarladığı ve güzel bir düz yazıyla ilan ettiği ahlakı yalnızca Saint-Exupéry uyguladı.” deniliyordu. Her zaman düşüncenin, eylemin ve varoluşun kendisinin ardındaki daha derin anlamları arayarak metafizik bir damar oluşturdu. Bu damarı fark eden Jean-Philippe Ravoux, ‘Küçük Prens’i “yirminci yüzyılın en büyük metafizik incelemesi” olarak nitelendirdi…  ‘İnsanların Dünyası’, gökten toprağa duyulan özlemin kalbinden yazılmışsa, ‘Küçük Prens’ yerden göğe bakma duygusundan gelmiştir. Başı yıldızlarda ve ayakları sahranın çöl kumlarında yazarken, asıl ilgilendiği ‘Yıldızlar, Kum ve Rüzgar’ değil, üzerinde uçtuğu dünya, orada yaşayan insanlar ve kuruyan ruhlardı.

Çölleşen bir dünyada, yoldaşlığa susadık. Silah arkadaşlarımızla ekmeğimizi paylaşmanın sevinci bize savaşın değerlerini kabul ettiriyor. Ama yan yana yürümenin sıcaklığını kazanmak için savaşa ihtiyacımız yok. Aynı hedefe doğru Savaş bizi aldatır, nefret bizi ilerlemeye motive etmez.

Saint-Exupéry, hayatı yaşamaya değerli kılan dostları ile güzel bir hayat yaşasa da onun ruhu, yalnızca Var ve Bir Olan’ın söndürebileceği bir susuzlukla doluydu. Yetişkinlerin dünyasından kopmuş, suya, yönünü bulmaya susamış hırslı dünya yolcusu, dünyadan ve dünyalılardan uzaklaşmakla yetinememiş, daha ileriye, yıldızlara gitmişti. Yıldızların da ötesinde hayal gücünde dokunulamaz ve görülemez Olan’a yolculuk etmiş, görünen her şeye anlam verebilmek için de görünmeyeni işaretleyerek, dışsal yolculuğu içsel yolculuğu ile birleştirmişti. (Yıldızlar, gözlerden uzak bir çiçek sayesinde güzeller). Okurken insanın soluğunu kesen ‘Kale’de bitmez tükenmez susuzlukla Mutlak aranır, çağırılır ve her yerde O’nun bir izine rastlanır. O’na inanmanın ötesinde O’nu tastamam hissederek yaşayan Saint-Exupéry, nihayetinde merakla aradığıyla tanışmaya hazırdır ve nihai varış yalnızca O’nadır.

Sonunda aradığını, aradığıyla buldu!

Sen de Susadın mı?


1. İngilizce’de bu romanın adı “Wind, Sand and Stars”dır (Rüzgar, Kum ve Yıldızlar). İnsan yok, sadece Rüzgar, Kum ve Yıldızlar var. Fransızca’daki ismi ise “Terre des hommes”dur (İnsanların Dünyası). Burada ise İnsan var. Rüzgar, Kum ve Yıldızlar yok.
2. Rimbaud ve Van Gogh gibi karanlığın şarkısını söyleyen Saint-Exupéry, “Küçük Prens”i yazarken ancak karanlıkta görülebilen bir yıldızın öyküsünü anlatır. Karanlığı delen parlak, sert yıldıza selam olsun!
Paylaşın.

Yazar Hakkında

1 Yorum

  1. Her varlığın ihtiyacı, her hastanın ilacı başkadır. Günümüzün en büyük ihtiyacı ne bilgi, ne de yiyecek. Öyle olsaydı bilgiyle donattığımız gençler hayata ölümü isteyecek kadar küsmez, aydın geçinenler yazıları ve sözleriyle böylesine zehir saçmaz ve her türlü imkâna sahip olanların yaşadıkları kaoslara nerdeyse her gün tanık olmazdık.
    Çağın, toplumun, insanın ve kalbin en büyük ihtiyacı; insanî ilişkiler, sevgi, şefkat, paylaşım. Ve bu duygularla beslenmeyen iç dünyalarımız gittikçe kuruyor, çürüyor ve tükeniyor.
    Bu sebeple elden gelen, yardım ederek; dilden gelen, konuşarak; gönülden gelen, anlayarak ve severek; kalemden gelen ise yazarak paylaşılmalı.
    Exupéry bunu gerçekleştiren güzel ruhlardan. Şu sözlerdeki derinliğe bakın!
    “Nerede, yan odada ya da gezegenin diğer ucunda olduğunun ne önemi var? Görünüşe göre çok uzakta olan bir arkadaşın varlığı, gerçek bir varlıktan daha yoğun olabilir. Duanın sağladığı bir yakınlıktır bu.”
    Görünüşe göre çok yakınımızda olanların varlığına rağmen bunca yalnızlığı ve garipliği yaşıyorsak Exupéry gibi yoğun gönüllere ve kalemlere ihtiyacımız var demektir. Hele gerçek şifa olan duanın yakınlığından bihabersek bize insan ve kul olduğumuzu fısıldayan sözler, ne kadar önemlidir?
    Siz de sayın Berâ!
    Bu güzel insanı ve onun düşüncelerini, duygularını değerlendirip sonra da gönlünüzden, elinizden, kaleminizden gelenleri bizlerle paylaşarak anlamlı bir iş yapıyorsunuz. Sağ olun.
    Elif Kaya

Leave A Reply