Yüzükler Hakkında – Bölüm 3 / Cüceler ve Yüzükleri

0

Celebrimbor ve Eregion Elfleri’nin kendi zanaatlerine, Sauron’un ilminden öğrettiklerini katarak dövdükleri yüzüklerden yedisi cücelere verilmişti. Şiirin ikinci mısrasında bu durum şu şekilde betimlenmişti:

“Yedisi taştan saraylarında Cüce Hükümdarlar’a”
.

Sauron, hatırlanacağı gibi Annatar ismini alarak hoş ve bilge bir surette görünüyordu ve Celebrimbor’un dövdüğü yüzüklerden yedisini, bu surette cüce krallarına hediye olarak takdim etti. Sadece bir yüzük için, yedi yüzüğün en güçlüsü için, cüce anlatılarında, Celebrimbor’un bizzat III.Durin’e bunu hediye ettiği söylenmektedir. III.Durin ise Hobbit hikayesinden bildiğimiz Thorin Meşekalkanı’nın atasıdır.

Genel kanı, bu yüzüklerden iki tanesinin Sauron tarafından ele geçirildiği, dördünün ise ejderhalar tarafından yutulduğudur. Sona kalmış olan ve Thorin’in ailesine (dedesi Thrór’a) verilmiş olan yüzüğün ise en son Thorin’in babası olan II.Thráin’de olduğu bilinmekteydi. Ancak Sauron, Necromancer suretinde geri dönüp Dol Guldur’u kendisine kale yaptığı dönemde, Thrain’i yakalayıp, Dol Guldur zindanlarında hapsettiğinde bu yüzüğü de ele geçirmiş oldu. Aynı dönemlerde Hobbit hikayesinden hatırlayacağımız Erebor’un gizli girişinin haritasını ve anahtarını da Gandalf, Dol Guldur’a olan seyahatinde zindanlarda Thráin’den almıştı; fakat Thráin’i kurtaramadı ve Thráin zindanlarda öldü. Bu harita ve anahtar da Hobbit hikayesindeki yolculuğun başlangıcını oluşturdu.

Thorin Meşekalkan ve yüzük sahibi dedesi Thrór

Thorin Meşekalkan ve yüzük sahibi dedesi Thrór

Cüceler bir Vala olan Aulë’nin, Ilúvatar’dan gizli olarak yaratmaya çalıştığı varlıklardır. Bu nedenle Ilúvatar’ın çocuklarından sayılmazlar. Valar arasında zanaatkar olarak bilinen Aulë, daha çok dünyanın maddesi ile ilgiliydi. Yaratılış müziğinin cisimleşmiş halinde, maddeyi şekillendirip kıtaların ve dağların oluşmasında rol almıştı. Zanaatkarlığıyla Melkor ile benzeşiyorlardı. Melkor yıkıcı bir biçimde kendi istediklerini yapmayı tercih ederken, Aulë ise tamir etmeyi ve iyileştirmeyi daha çok seviyordu. Lambaları, Güneş’in ve Ay’ın hareketlerini sağlayan tekneleri/kanalları ve Melkor yakalandığında onu bağladıkları zinciri Aulë yapmıştı. Aulë’nin kalbine daha canlı şeyler yapma hissi geldi ve bilinmeyen bir dağın derinliklerinde cücelerin yedi babasını yaptı. Ancak kendinden bir can verme ilahi kabiliyeti onda yoktu, cüceler sadece onun iradesine bağlı varlıklar olmuştu. Yaptığının bir hata olduğunu Ilúvatar’a itiraf etti ve bağışlanma için onları yok etmeye karar verdi. Ilúvatar merhamet gösterdi ve bunu engelledi; cücelere can verdi ve onları kendi yaratılış planına aldı. Ancak cücelerin elflerden önce uyanmasını istemediği için onları, elflerin uyanışının ardından uyanmak üzere, dağın derinliklerindeki bir bölümde uykuya bıraktı. Böylece cüce nesli bu yedi atadan türedi ve yedi hanedan oluştu. Sırasıyla bu hanedanlar:

  • Uzunsakallar
  • Ateşsakallar
  • Genişsakallar
  • Demiryumruklar
  • Kabasakallar
  • Karaperçemler
  • Taşayaklar
    .

olarak adlandırıldılar. Genel olarak dağları seven cüceler, denizden her zaman çekindiler. Diğer tüm ırklardan daha zorlu olan cüceler, içlerine kapanık ve inatçıydılar. Düşmanlıkta da sadakatte de sabit fikirliydiler. Hamurlarında Aulë’nin zanaati olduğu için, madenlere düşkün ve zanaatkardılar. Ama bu düşkünlükleri zamanla şehvete dönüşüp, örneğin İlk Çağ’da olduğu gibi onarılmaz yaralar açtı. İlk Çağ’da, Elf Kralı Thingol ile aralarında Nauglamír isimli mücevherden dolayı çıkan bir anlaşmazlık nedeniyle onu katletmeleri, Elfler ve Cüceler arasında bitmeyen şüphenin doğmasına sebep oldu. Bu iki ırk arasında iyi zamanlar olduysa da, kapanmayan sabit bir mesafe varlığını hep sürdürdü.

Cüceler derinleri kazmakta ve dağların hazinelerine ulaşmakda maharetliydiler

Cüceler derinleri kazmakta ve dağların hazinelerine ulaşmakda maharetliydiler

Aulë’nin eseri olan cüceler sağlam yapılı, ateşe ve Melkor’un her tür melanetine karşı dayanıklıydılar. Sauron’a karşı olan bakışları da farklı değildi. Sauron’un amacı Orta Dünya’nın özgür ırklarını iradesi altına almaktı. Yüzükler de bu konuda Sauron’un en önemli projesinin cihazlarıydı. Ancak yüzükler Sauron’un cüceler üzerinde böyle bir etkiyi sağlamasına hiç yardımcı olmadı denebilir. Bu durumu açıklamak için biraz daha ön bilgi işe yarayacaktır.

  • Melkor ile Aulë arasında bitmek bilmeyen bir husumet vardı, Melkor yaratılış itibariyle Aulë ile benzer ilimlere, hatta ondan bir derece daha üstün bir şekilde hakim olsa da bunları hiç onun kullandığı gibi kullanmadı. Aulë’nin Ilúvatar’a olan bağlılığı, tüm alt-yaratma eylemlerini belli bir aşk ile yerine getirmesi ve yaptıkları Melkor’u hep kıskandırdı. 
  • Melkor’un en önemli kumandanı olan Sauron, Melkor tarafından baştan çıkarılıp yozlaştırılmadan önce, bir zamanlar Aulë’ye bağlı bir Maia idi. Daha sonra Sauron’un baştan çıkarttığı, bizim Saruman ismiyle bildiğimiz Curumo da Aulë’ye bağlı Maia idi. Aulë hep Melkor’un ve onun kötü tohumlarının hedefiydi.
  • Aulë’nin yaptığı Lambalar, Fëanor’un Aulë’den öğrendiği zanaatle yaptığı Silmariller ve Aulë’nin yaptığı her şey Melkor için ya kendisine ait olacak ya da yıkılacak şeylerdi. 
  • Bir spekülasyon olarak şu söylenebilir; cücelerin Aulë tarafından yapılması hep Melkor’u kıskandırdı, ancak ilmini sadece bozmak için kullanan Melkor, sadece var olan ırkları bozarak kendi iradesine tabi orklar, troller, goblinler gibi yaratıklar üretebildi.
    .

Aulë’nin zanaatiyle oluşturduğu ve Ilúvatar’ın can verdiği cüceler, Aulë’ye son derece sadıklardı. İlk Çağ’da Melkor ve onun yaratıklarıyla sürekli savaş halindeydiler. İlk Çağ’ın son büyük savaşı olan Sayısız Gözyaşı Savaşı’nda (Nírnaeth Arnoediad) da Melkor’un karşısında yer aldılar. Aulë’nin iradesinin kendi mizaçlarına aktardığı sadakat ve düşmanlıkta değişmez sabitlik, Melkor’un ardılı Sauron için de değişmedi. Sauron’un iradesi onlara hiç üstün olamadı. Ancak maalesef onların da yozlaşacak tarafları vardı. Yüzük sahibi cüce kralların her birinde var olan, madenlere olan düşkünlük ve yakınlık, şehvete dönüştü. Her bir kralın tek amacı altın oldu. Hazinelerini sürekli büyütme peşinde koştular; açgözlülükleri, tamahkarlıkları arttı. Her şüpheli haraketi kendi hazinelerine olan bir saldırı olarak kabul ettiler.

Cücelerin dağlardan yonttukları büyüleyici yeraltı şehirlerinden biri; Erebor

Cücelerin dağlardan yonttukları büyüleyici yeraltı şehirlerinden biri; Erebor

Orta Dünya’nın yaratıkları arasında İlk ve İkinci Çağ’da etkin olan ve cücelere altına ve mücevhere düşkünlükte benzeyen diğer yaratıklar ise ejderhalardı. Tüm bu altın ve mücevher yığınları birer ejderha mıknatısı haline geldi. Cüce krallıkları birer birer ejderhaların saldırısına uğradı. Sonuncusu da yazının başında belirttiğimiz Erebor oldu. Hobbit eserindeki ejderha Smaug bu hazineye geldi ve Erebor’u ele geçirdi.

Beş Ordular Savaşı’ndan sonra, Erebor’un Efendisi olan Dáin’e Sauron’dan bir elçi geldi. Sauron bu elçisiyle Dáin’den hobbitler hakkında bilgi istedi ve eğer ona Tek Yüzük’ü bulmada yardımcı olursa, kendisinde olan ve önceden cücelerde olan üç yüzüğü ve Moria’nın hakimiyetini vermeyi teklif etti. Bu teklifte üstü kapalı bir tehdit de vardı. Dáin ırkından beklenini yaptı ve bu elçiyi eli boş gönderdi. Bunun yerine Glóin’i Elrond’u bilgilendirmesi için Rivendell’e yolladı ve Sauron’a karşı savaş hazırlıklarına başladı. Yüzük Savaşı’nın kuzey cephesinde, ilerleyen yaşına rağmen yer aldı ve orada can verdi. Sauron’u reddederek Yüzük Taşıyıcısı’na ve Yüzük Kardeşliği’ne zaman kazandırmış oldular.

Cüceler her türlü olumsuz olaya rağmen kötülüğün karşısında duran bir ırk oldu. Ancak yüzükler onlara da yeni imtihanlar açtı. Yüzüklerin Efendisi Sauron, yüzüklerle cüceleri kendi iradesine köle edemedi ama, yüzükler onların içindeki dünyanın madenlerine olan düşkünlüğü tamahkarlığa dönüştürdü. Dáin’in yaptıkları güçlü savaşçı cüce halklarının onurunu kurtarsa da krallıkları küçüldü ve sayıları azaldı.

Paylaşın.

Yazar Hakkında

Leave A Reply