Ya Süperman Ya Huzur – Bölüm 8

1

“Bizim için savaşın en önemli cephesi zihinlerdir. Zihin cephesi aşılırsa “Gönül tepesi” düşebilir. Bu yüzden zihin ve gönlün emanet edildiği “İnsan”ı anlamak zorundayız. Zübeyir Yetik, “Human” ile “Eşref-i mahlukât” olan “İnsan”ın birbirinden farklı olduğunu ifade etmişti. Tasavvufu reddeden bakışına katılmasam da, ıstılahi olarak beğendiğim bir tespit. Birinin İngilizce diğerinin Arapça kökenli Türkçe bir kelime olmasına takılmamak lazım. Arkalarında farklı “Dünya görüşleri” saklıyorlar. Ama “medar-ı ihtilâf noktaları muvakkaten medar-ı münakaşa ve nizâ etmeyerek”, bu kabil teferruatı “Yaratılışta kardeşimiz” olan diğer yollardakilerle aramızda bir ayrılık sebebi saymıyorum. Kısacası, bu manada “Human” da tehlikededir. “Transhumanizm” ve “Posthumanizm” bu tehlikenin ünvanlarıdırlar.

İlk düğmeyi doğru iliklemek adına, takip edecek yazılarda “İnsan”ı ve “İnsanî haller”i ele almaya gayret edeceğim. “İnsan”ı anlamak, “Human”ı anlamak zorundayız.”

Bu satırlar, serinin bir önceki yazısının son kısmından… Evet, mücadele mefhumlar üzerinden; zihin ve kalpler üzerinden “İnsan” hakkındadır. Burada, bu makale serisinin de (Ya Süperman Ya Huzur) yazılma sebeplerinden biri olan, Yuval Noah Harari’nin Türkiye’de ve Dünya’da fenomen olma meselesi ile alakalı bir şeyi ifade etmek istiyorum.

Harari’nin iki kitabının da konusu, adıyla sanıyla “İnsan”dır. İlk kitap “Sapiens & İnsan Türünün Kısa Bir Tarihi” insanın evvelini, ikincisi “Homo Deus & Yarının Kısa Bir Tarihi” insanın ahirini konu almakta. Kitabın geniş kitleleri bu kadar tesiri altına almasının nedenini -başarılı PR çalışmasının yanında- herkesi en çok ilgilendiren bir mesele olarak “insanın kendisini” ele almasında aranmalıdır.

Yalancı Hamilelik & Bebek Değil Gaz

Bizce sahih olmayıp, sahte de olsa, insanın mana arayışına sade bir cevap vermekte Harari. Cevap vermekle kalmamakta; insan doğasında mündemiç olan gelecek endişesi/düşüncesine de bir projeksiyon sunmakta… Evet, bu postmodern ve hatta post-truth dönemde (ki biz bunu kabul etmiyoruz) yalancı da olsa bir cevaba, bir manaya ne kadar susamış insanlar… Bazen yalan da olsa bir teselli duymak isteriz ya.. aynı öyle bir şey…

Felsefî ve hikemî metinler halk için oldukça girift… Dine yüzeysel yaklaşımdan kaynaklanan yorumlar ve Muhammedî kokunun (sav) kendilerinden aksetmediği oldukça kötü temsiller, toplumun geniş bir kesimi için artık gına getirmeye başladı. Bu yüzden de önümüzdeki yıllarda, özellikle genç nesilleri peşinden sürükleyecek kuvvetli bir anti-din (ateist, deist…) furyası yaşanacağını düşünüyorum. Harari’nin iki kitabı ve peşi sıra onları takip edebilecek tercüme ve yeni heveslilerin telif kitap çalışmaları bunu sürdürecektir.

“Ouroboros Kuluçkası” isimli makalenin bahsettiğim bu konu açısından bir kere daha okunmasını tavsiye ediyorum. Birkaç misal verelim:

Ouroboros Civcivi

1) Singularity’nin evveli ateist, ahiri teisttir.
.

Basit bir çıkarım gibi gelebilir ama Harari’nin “Homo Deus”; yani “tanrı-insan” kavramına böyle de bakabilirsiniz. Aynı makalede bu tanrı’nın, inşa edilecek bir tanrı olduğundan da bahsediliyordu.

2).Ateizmin evveli evrim, ahiri Singularity’dir. Bu konuya; evrim ve Singularity ilişkisine, ileride daha detaylı bir şekilde değineceğim. Şu anda ise bu konuyla alakalı olarak sadece, Türkiye’de ileride kurulması planlanan daha büyük bir çatıdan haber vermek istiyorum.

Yeni Ateizm düşüncesi bir tepki hareketi daha çok. Bir varlığın (Tanrı) olmadığı konusunu dava etmek reaksiyoner bir tavırdır, aksiyoner değil..“Diğeri”ne muhtaçsınızdır ve varlığınız onun varlığı ile kaimdir. “Diğeri” bitince senin de misyonun biter ve mananı yitirirsin. Tek başına “manasız”sın. Sana mana veren senin düşmanın. Sana yaşamak için bir amaç; yani verilebilecek en büyük hediyeyi veren senin karşıtın. Düşman ve hediye… Ne yaman bir çelişki…

Çelişki bir yana, insanların bir ideale kendini adaması ile alakalı hisleri tatmin etme adına da kifayetsiz bir durum bu. İnsanlardaki bu duygu/dürtü, üzerinde bir ırmak gibi akacağı kendi yatağını arar. Tepki vermek haricinde, motive edici ayrı bir hedef, ona ulaşma yolunda gayret edeceği bir kızıl elma, inşasında katkı sağlayacağı (yıkmanın ardından bile olsa) bir ütopya ister.

Yeni Ateizm maçın ilk yarısını sürdürebilir daha çok. Kitleleri arkasından sürükleyebileceği bir coşkunluğa ulaşması imkansızdır. Bir toplumda reaksiyoner ve muhalif olabileceklerin sayısı mahduttur. İnsanların büyük çoğunluğu, sesli olarak tepki vererek “diğeri” ile kavga etmeyi göze alacak kadar cesaretli değildir. Ona, itaat edebileceği “trend” bir şey lazımdır. “Trend” bu şey, teknoloji alaşımlı olursa başarı ihtimali çok yüksektir. Zira yeni gelen her bir nesil, bir öncekine göre daha da teknolojiye bağımlı oluyor ve her geçen gün, “dışarıdan” gelen şeylere karşı daha da az vize soruluyor.

Teknoloji kölesi olmuş ve kendi kültürel değerlerinden gerekli vitamini alamayan bu genç ruhların akabilecekleri yatak Singularity’dir. Yeni Ateizmin, kendisinin de dahil olduğu, büyük resmin tamamlanması için muhtaç olduğu bu gelecek ideolojisi Singularity olacaktır.

Türkiye’de zincirin iki ucu daha bağlanmadı. Zamanlamaya, daha önce de değindiğim gibi, çok dikkat ediyorlar. Aslen birbiri ile bir takımadanın iki parçası gibi, dışarıda ayrık ama derinlerde birleşik ve aynılar. Şu anda zincirin ilk ucunun tekmiline çalışıyorlar. Vakti gelince ikinci zincir gündeme şaşaalı bir surette getirilecek. Ve yine zamanı geldiğinde, zincirin iki ucu birleştirilerek neslimizin boynuna bir tasma olarak geçirilecek. Köleleştirilmeleri adına… Fakat deccalî bir şekilde… Mücevherden bir gerdanlık olarak takdim edilerek…

Zincirin her iki ucu da yalancı birer peygamber tarafından temsil ediliyor. İlk ucun peygamberi(!) Richard Dawkins, diğer ucun peygamberi(!) Ray Kurzweil’dır. Vakti gelince bu iki alakasız görünen insan aynı tabloda daha sık bir araya gelecekler.

Richard Dawkins – Ray Kurzweil

Uzun bir alıntı oldu.

Buradaki “mücevher gerdanlık”lardan birine Harari’nin iki kitabı misal olarak verilebilir. İlki evvele, ikincisi ahire; yani iki ayrı uca bakıyor. “Sapiens” ile Dawkins’e, “Homo Deus” ile Kurzweil’a selam çakarak…

“Trendiyim Öyleyse Varım”cılık

Şu satırlara tekrar bakalım:

Yeni Ateizm maçın ilk yarısını sürdürebilir daha çok. Kitleleri arkasından sürükleyebileceği bir coşkunluğa ulaşması imkansızdır. Bir toplumda reaksiyoner ve muhalif olabileceklerin sayısı mahduttur. İnsanların büyük çoğunluğu, sesli olarak tepki vererek “diğeri” ile kavga etmeyi göze alacak kadar cesaretli değildir. Ona, itaat edebileceği “trend” bir şey lazımdır. “Trend” bu şey, teknoloji alaşımlı olursa başarı ihtimali çok yüksektir. Zira yeni gelen her bir nesil, bir öncekine göre daha da teknolojiye bağımlı oluyor ve her geçen gün, “dışarıdan” gelen şeylere karşı daha da az vize soruluyor.

Teknoloji kölesi olmuş ve kendi kültürel değerlerinden gerekli vitamini alamayan bu genç ruhların akabilecekleri yatak Singularity’dir. Yeni Ateizmin, kendisinin de dahil olduğu, büyük resmin tamamlanması için muhtaç olduğu bu gelecek ideolojisi Singularity olacaktır.

İşte bu “trend” şeylerden biri Harari’nin kitapları oldu. Serinin ilk makalesinde şöyle demiştik:

Bu kitabı okumayan ya da ondan bahsetmeyen bir genci -avamca ifade edecek olursak- döverler. Bir prestij meselesi haline gelecek kadar popüler bir etki meydana getirdi. Hatta parıltısı nisbeten azalmış Richard Dawkins düşüncesi adına da bir kontr-müceddid olarak arz-ı endam etti ülkemizde…

Evet, şimdi kendi kültür habitatını oluşturacak Harari etkisi… Benzeri yeni tercüme ve telif kitaplar; eski olup da yeni farkına varılanlar; yakın yıllar için “in” değil de “out” olacak gibi gözüken dini söylem ve atmosfer, bu yeni kültür habitatına hizmet edecek. Hem Türkiye’de hem de Dünya’da Harari gibi yeni starlar zuhur edecek. Peki bu yeni habitatta yaşayan, bu kültür ortamından beslenen nesiller huzurlu ve mutlu olabilecekler mi?

Her-an platformu ve benzerleri, bu soruları sormaya ve kendi cevaplarını vermeye, sözünü söylemeye inşallah devam edecek.

Ya Süperman Ya Huzur diyerek… Herkesi düşünmeye davet ederek…

FERİDUN B. KAYA

Paylaşın.

Yazar Hakkında

1 Yorum

  1. Keşke her gün ve daha sık yazılar yazılsa da okusak 🙂 bencilce bir istek oldu ama daha fazlasını her anlamda hak eden tatlı bir site <3

Reply To Melek Cancel Reply