Tolkien’in Zaman’ı – Bölüm 7

0

Bu yazı dizisindeki yazılar Verlyn Flieger’in A Question of Time isimli kitabından faydalanılarak ve kitap içerisindeki konu sırasına uyularak yazılmıştır.


Verlyn Flieger, J.R.R. Tolkien’e olan hayranlığını her fırsatta hissettiren bir kişi olarak, Tolkien’in zihnini inşa eden, hepimizin Tolkien’in eserlerinde şahit olduğu eşsiz kavrayışı sağlayan altyapıyı anlamaya çalışır. Flieger’e göre, bu biricik, eşsiz kişinin zihninin inşası sürecinde, kendi özündeki kalitesinin, hayatında karşılaştığı zorlukların ve beraber olduğu insanların etkisi olduğu kadar, çağının getirdiği yeni ruhun da etkisi vardır. Flieger, Tolkien’in hayatının geçtiği yılları göz önüne alarak, onun tüm dünyada farklı tezahürleri olan bir dönüşüm döneminde yaşadığını düşünür. Bu dönüşümün farklı öğelerini önceki yazılarda belirtmeye çalışmıştım. 20. yüzyılın ilk çeyreği, 19. yüzyıldan aldığı ivme ile, felsefeden mimariye bir çok alanda değişimi beraberinde getirmiştir.

Bu değişimler ve dönüşümler, muhakkak Tolkien’de bazı etkiler bırakmıştır. Bu etkilerin sonuçları Tolkien’in hem hayatında, hem de eserlerinde görülebilir, özellikle biyografisi üzerinden Tolkien’i yorumlamaya çalışan yazarlar buna sıkça başvurmuşlardır. Ancak zaman ve zaman yolculuğu özelinde de Tolkien’i etkileyen isimler olmuştur. Flieger bu kişileri, “…eserleri Tolkien’in hayal gücüne yakıt olan yazarlar.” olarak tanımlar. Kimisi çizer, kimisi öğretmen ve kimisi de yazar olan bu kişiler, zaman ve zaman yolculuğu konusundaki farklı görüşleri ile direk ya da dolaylı olarak Tolkien’e katkıda bulunmuşlardır. Yazı dizisinin ilerleyen bölümlerinde de bu kişilere atıflar yapmayı planladığım için, bu kişilerin ve eserlerinin özelliklerini kısaca belirtmekte fayda görüyorum.

George Du Maurier:

Bir ressam olan Du Maurier, kendisini yazar olarak ünlendiren 3 eserini hayatının son 6 senesi içerisinde yazmıştır. Romanlarının isimleri sırasıyla, Peter Ibbetson, Trilby ve The Martian olan Du Maurier, en önemli etkisini ilk romanı olan Peter Ibbetson ile yapmıştır. Peter Ibbetson romanında Du Maurier rüyaların ve bilinçaltının sınırlarında gezmiş, hatta ötesine de geçmeye çalışmıştır. Gerçekliği belirli oranda büken ya da dönüştüren bir tonu vardır.

George Du Maurier'in fırçasından bir otoportre çalışması

George Du Maurier’in fırçasından bir otoportre çalışması

Peter Ibbetson romanı Fransa’da çocukken ayrılan bir kız ile bir erkeğin, yetişkinliklerinde birbirlerini buluşları ile başlar. İkisinin de hayatları kurulmuştur, kız evlenmiş ve bir düşes olmuştur. Ancak birbirlerine olan aşkları devam etmektedir. Fakat buluşmaları çok uzun sürmez. Romana ismini de veren Peter, bir cinayet nedeniyle hapise girer ve iki aşık artık buluşamaz olurlar. Burada Du Maurier’in farklı yaklaşımı ortaya çıkar. İki aşık bu andan itibaren rüyalarında bir araya gelecek bir yöntem bularak, rüyalarını paylaşırlar. Bu paylaşım öyle bir raddeye gelir ki, rüyalar asıl hayat olup, uyanık saatler geçici bir varoluş gibidir. İkisinin ortak bir rüya-mekanı oluşmuştur.

İki aşık paylaştıkları rüyalarında sadece bir araya gelmezler, bunun yanında zamanda ve mekanda gezerler. Çocukluklarını beraber geçirdikleri Fransa’ya giderler ve kendi çocuk hallerini görürler. Hem yetişkin halleri hem de çocuk halleri geçmişte bir araya gelmiştir. Du Maurier’in buradaki parapsikolojik denilebilecek yorumu, kahramanlarımızın geçmişteki çocukluk hallerinde hayaletlerden bahsederken, aslında kendilerini rüyalarında izleyen gelecekteki yetişkin hallerini hissediyor olmalarıdır. Geçmiş ve şimdi, geçmişte bir arada var olmuşlardır. Du Maurier burada durmaz ve rüyalarını paylaşan iki aşığı daha da öteye, çocukluklarının da öncesine götürür. İki aşık rüyalarında, atalarının hatıraları üzerinden geçmişi tecrübe ederler. Fransa’nın Napolyon’dan Charlemagne dönemine kadar olan bir çok dönemini görürler ve daha da eskiye ilk insanlara kadar giderler.

Gerçek hayatta geçen zaman, onlar için rüyalarda yoktur, rüyalarda hep genç ve güçlüdürler. Ancak gerçek hayatın akışı normal olarak onları da yaşlandırır ve sonunda Düşes vefat eder. Ancak Du Maurier için ihtimaller bitmemiştir. Düşes, artık ölmüş olmasına rağmen Peter’ın rüyasına geri gelir ve varlığını devam ettireceğini söyler. Ölmüş olduğu için Peter’a ölümün sonrası hakkında bilgi verir:

“ses ve ışık birlerdir.”

“zaman hiçtir.”

“zaman ve mekan hiç ile aynı anlama gelmektedir.”

“hepimiz… asla ölmeyen hatıra çantalarıyız.”

“sonsuz bir zincirdeki minik bağlar.”

Rüya kavramı, benzer bir şekilde daha önce kullanılmış olmakla beraber, Du Maurier’in buradan yola çıkarak ortaya koyduğu şey bambaşkadır. Sıradan insanlar da, rüyalarını kontrol ederek zamanda ve mekanda gezebilirler. Hatta rüya, gerçekle değiş tokuş edilebilecek kadar iyi bir gerçeklik sunabilir. İçinde bilinçaltını, kollektif bilinçaltını, rüyayı ve telepatiyi barındıran bu çoklu yaklaşımıyla Du Maurier benzer edebi eserlere göre kendisini farklı bir noktada konumlandırmayı başarmıştır.

Flieger, Tolkien’in doğumundan bir yıl önce yayınlanan bu ilk kitabın ve genel olarak George Du Maurier’in onun üzerinde önemli bir etkisi olduğunu düşünmektedir. Özellikle bir insanın rüyalarla ve atalarından kendisine kalan anılarla, zamanda, mekanda hareketi Tolkien açısından oldukça faydalı bir açılım olarak görülebilir. Çünkü daha önceki yazılarda belirttiğim, Tolkien’in Atlantis Dadanması ismini verdiği rüyası, içinde başka bir zamana ait bir gerçekliği barındırırken, aynı zamanda atalardan kalma bir anı mahiyetindedir.

Flieger; Du Maurier ve Tolkien arasında, hayatları üzerinden de yazdıkları üzerinden de bir benzerlik kurmaya çalışır. Bu benzerlik tatminkar olsa da olmasa da, Du Maurier’in, Tolkien’e bir yazar olarak hayal gücünün menzilinin sonuna kadar gitmek ve tüm yeteneklerini kullanmak konusunda yol açtığı söylenebilir.

Devam edeceğiz…

Paylaşın.

Yazar Hakkında

Leave A Reply