Tolkien’in Zaman’ı – Bölüm 5

0

Bu yazı dizisindeki yazılar Verlyn Flieger’in A Question of Time isimli kitabından faydalanılarak ve kitap içerisindeki konu sırasına uyularak yazılmıştır.


Verlyn Flieger, A Question of Time isimli kitabında Tolkien’in zamanı hikayelerinde ne kadar farklı şekilde kullandığını ve zaman kavramının hikayeleri için nasıl bir çerçeve oluşturduğunu farklı örneklerle ortaya koyar. Tolkien’in tüm eserlerine yayılmış olan en önemli unsurlardan birisi zamanın muhatabına ya da olaya göre farklı algılanmasıdır. Zaman, Tek Yüzük’ün Gollum’da bulunduğu yüzlerce yıllık sürede olduğu gibi yavaş da akabilir ya da yine Tek Yüzük’ün Kıyamet Çatlakları’na Gollum’un elinde düştüğü anda olduğu gibi anlık bir genişleme de yaşatabilir. Çünkü o an Hüküm Dağı’nda yaşanırken aynı anda Barad-dûr’da ve Kara Kapı önünde de etkileri hissedilir.  Döngüsel bir zaman algısı da Tolkien’in eserlerinde yer alır. Durin’in Günü, Bilbo’nun Doğum Günü gibi özel günler ile Amon Sûl tepesinde Frodo’nun aldığı bıçak yarasının ya da parmağını ve yüzüğü kaybettiği günün yıldönümleri takip edilir. Tüm bunlardan farklı olarak bir de önemli anlar vardır; Aragorn’un artık kendini Sauron’a Palantir aracılığıyla açık edeceği an gibi.

Dağın altındaki Kral Thrór’un oğlu Thráin’in oğlu Thorin!… Geri döndüm!

J.R.R. Tolkien / Hobbit

Thorin kendisini Göl Kasabası’ndaki muhafızlara böyle tanıtırken, önceki yazının girişinde Aragorn’un Rohan süvarisi ile konuşmasında oluşan duruma benzer bir durum oluşur. Bunun bir benzeri de Elrond’un Divanı’nda, Gandalf’ın ve Elrond’un Şimdi’yi açıklayabilmek için Geçmiş’i kullanmasında görülebilir. Bu durumlarda ortak olan, Şimdi’nin Geçmiş referansı ile açıklanmasıdır. Flieger bunun için “…zaman, geçmişle şimdi arasında seyahat edilen bir yol gibidir; iki dünyayı bağlar.” yorumunu yapmaktadır. Flieger’in bu yaklaşımına katılmakla beraber, bu üç olayın sanki donmuş buzların çözülmesi ya da duran zamanın tekrar akmaya başlaması gibi bir etki içerdiğini de düşünüyorum. Bu, girişte verdiğim örnekte yer alan, Tek Yüzük’ün Gollum’da geçirdiği süre düşünülürse daha iyi anlaşılabilir.

Galadriel Hanım'ın Diyarı: Lothlórien

Galadriel Hanım’ın Diyarı: Lothlórien

Yüzüklerin Efendisi’nin Lothlórien bölümü ise zaman algısı açısından başlı başına muammadır. Lórien’den çıkan grubun, orada kaç gün kaldıklarını anlamak için birbirleri arasında yaptıkları tartışmanın tamamı ilgi çekicidir. Bu tartışmayı detaylı incelemek için sonraki yazılara bırakırken, Lórien’de kahramanlarımızın yaşadıkları da Tolkien’in bir başka farklı zaman algısının örneğini bizlere verir. Frodo, Aragorn’un Cerin Amroth tepesinde durduğunu gördüğünde, onun her şeyi şimdiki haliyle değil, bir zamanlar oldukları gibi gördüğünü biliyordu. Frodo ve Sam, Galadriel’in aynasına baktıklarında, gördükleri şeyleri gerçek gibi hissetseler de gördükleri, geçmişe ve şimdiye ait oldukları kadar muhtemel bir geleceğin de parçalarıydı. Onlar için hangisinin hangisi olduğunu söylemek de imkansızdı. Tolkien bu şekilde geçmişi ya da geleceği şimdi içine koyup bize sunarak aynı anda farklı dünyaları, farklı zamanları bize hissettirmektedir.

Zaman bu kullanımlarda hep tek başına değildir. Tolkien zamanı sıklıkla mekan ile beraber uyumlu bir biçimde kullanmıştır. Bu nedenle kendisinin Beowulf için yaptığı ve bir önceki yazıda değindiğimiz “Zaman’ın sahası” metaforu, sadece bir metafor değil aynı zamanda Tolkien’in  zaman algısının ve yorumunun iki kelimede dile getirilişidir. Yüzüklerin Efendisi’nde eş zamanlı zaman/mekan referanslarına bir çok örnek vardır. Aragorn ile beraber seyahate başlayan dört hobbit Fırtınabaşı’na (Amon Sûl) vardıklarında Ekim ayının 5’idir; ama aynı zamanda “Bree’den beri 6 gündür”. Bu son alıntıda zaman bir mesafe ölçüsü olmakla beraber çıkış/başlangıç noktası bir mekan olan bir ölçümdür. Ancak aynı zamanda takvim de takip edilebilir durumdadır. Tolkien, aynı zamanı hem döngüsel zamanı kullanarak Ekim ayının 5’i şeklinde belirtirken hem de “Zaman’ın sahası” diye adlandırdığı düzlemde bize zaman ve mekan olarak koordinatları vermektedir. Bunun bir çok farklı yerde kullanıldığı ve çok da özel bir durum olmadığı düşünülebilir. Ancak farklı bir örnekle bu durumun özelliğini daha kuvvetli bir biçimde hissedebiliriz.

Frodo, Fırtınabaşı’nda Yüzük Tayfları tarafından yaralandıktan sonra, sağlığı bundan oldukça fazla etkilenir. Ayrıkvadi’den onları aramak için yola çıkan Glorfindel (filmlerde bu karakter Arwen olsa da kitaba bağlı kalmayı tercih ediyorum) Frodo’yu alır ve onu Yüzük Tayfları’ndan kaçırarak Ayrıkvadi’ye yetiştirir. Ancak Frodo’nun yarası ağırdır ve Frodo kendinden geçer. Daha sonra Ayrıkvadi’de Elrond’un ilmi ile iyileştirilen Frodo bir süre sonra uyanır ve kendine gelir. Ancak zaman ve mekan açısında kayıptır. Yüzük Kardeşliği kitabının ikinci bölümü de tam burada başlar. Frodo, Rivendell’de kendisi için yepyeni olan bir odanın tavanına bakar ve yüksek sesle içinde iki soru bulunan şu cümleyi kurar:

‘Ben neredeyim ve saat kaç?’

Kendisine cevap veren kişi Gandalf’tır ve cevap oldukça hassastır:

‘Elrond’un evindesin ve saat sabahın onu. Yirmi dört Ekim sabahı, eğer merak ediyorsan.’

Bu bilgi hikayenin kahramanı olan Frodo’yu ve biz okuyucuları kaybolduğumuz ve yerimizi aradığımız zaman/mekan düzleminde tekrar yerli yerine koyar. Frodo da bu bilgi sayesinde macerasını tekrar inşa etmek için yeni bir başlangıç noktası elde eder.

Tolkien’in zamana bakışını göz önünde bulundururken, yukarıdaki alıntıda yer alan hassasiyeti de göz önünde bulundurmak gerekir. Bizlere detaylı bir biçimde verilen mevsimler, tarihler, süreler ve hatta saatler çok nettir. Böylece tüm olaylar ve seyahatler hem zaman hem de mekan açısından günü gününe takip edilebilir. Daha da ötesi bu metrikler dışında gün batımı, gün doğumu, yıldız hareketleri bile hem Hobbit hem de Yüzüklerin Efendisi için takip edilebilir durumdadır. Bir diğer ilgi çekici zaman sistemi de kahvaltı saati, çay saati ya da akşam yemeği saati gibi, uygulanan ya da uygulanamadığı durumlarda hatırlanan zaman ölçümüdür.

J.R.R. Tolkien'in kendi el yazısından 'Yüzüklerin Efendisi' eseri için çıkardığı zaman çizelgesinden bir sayfa

J.R.R. Tolkien’in kendi el yazısından ‘Yüzüklerin Efendisi’ eseri için çıkardığı zaman çizelgesinden bir sayfa

Bu iki eserde bu kadar hassas davranan Tolkien, iş mitolojiye gelince bir o kadar farklı ve ters yönde konum almıştır. Kayıp Öyküler Kitabı 1’de geçen “Günlerin, Ayların ve Yılların Dokunması” öyküsü tamamıyla mitolojik kişileştirme üzerinden giden fantastik bir yapıya sahiptir. Kısaca söz etmek gerekirse, Aluin’in (Zaman) çocukları olan Danuin (Gün), Ranuin (Ay) ve Fanuin (Yıl), ellerindeki üç görünmez iple güneşin ve ayın hareketlerini yönetirler. Hikaye oldukça detaylı ve daha aşina olduğumuz Hobbit ve Yüzüklerin Efendisi çizgisinden oldukça farklıdır.

Yukarıda verdiğimiz farklı örnekler birer birer bakıldığında oldukça sıradan gelseler de Efsane-i Tolkien (Tolkien’s Legendarium) içerisinde her biri kendisine uygun bir yer bulabilmiştir. Bu Flieger’in sürekli vurgu yaptığı “dünyalar ve zamanlar arasında” olma halini de ortaya sermektedir. Saatin varlığının çok da mümkün olmadığı, Orta Çağvari bir zaman algısı ortaya koyan Yüzüklerin Efendisi’nde, “saat sabahın onu” gibi bir tabirin olması bizi çok şaşırtmaz. Halbuki bir Hobbit için saatin sabah on olmasından daha çok, kahvaltı vakti ya da çay vakti olması önem taşır.

Zamanın kullanımındaki bu çeşitlilik Tolkien tarafından sadece pragmatik sebeplerle kullanılmamıştır. Zaman belirttiğimiz gibi, Tolkien için merkezi bir kavramdır; ancak Tolkien’in zaman algısı ve yorumlaması görüldüğü gibi çok farklıdır. Zaman tüm bu farklı algıları, birbirleriyle karşıtlık halinde olsalar da beraberinde sunan bir sahadır. Aynı zaman ve aynı mekan, muhatabına göre farklı algılanabilir ya da muhataplar ve olaylar zamanın davranış biçimini ortaya koyar. Tolkien’in Zaman’a attığı kapsayıcı bakış, aynı kavramı mitolojik olarak açıklayabilmeye ve kendi efsanesi içinde bunu hikayeleştirmeye izin verirken, diğer yandan kendi zamanının saat gibi bir kavramını, çerçevesi modern olmayan bir hikayeye giydirmeye de imkan sağlamıştır. Bu manada  Tolkien için, zamanın hem bir durağanlığı hem de akıcılığı, hem doğrusal bir akışı hem de dairesel bir döngüsü, hem ölümlü hem de ölümsüz bir yanı vardır.

Paylaşın.

Yazar Hakkında

Leave A Reply