Tolkien’in Zaman’ı – Bölüm 4

0

Bu yazı dizisindeki yazılar Verlyn Flieger’in A Question of Time isimli kitabından faydalanılarak ve kitap içerisindeki konu sırasına uyularak yazılmıştır.

…Efsanelerde mi, yoksa, gün ışığında yeşil toprak üzerinde miyiz?” (Éomer’in yanındaki süvari sorar)

‘Bir insan her ikisinde de olabilir,’ dedi Aragorn. ‘Çünkü bizler değil, bizden sonra gelecek olanlar yaratacaklar zamanımızın efsanelerini. Yeşil toprak mı demiştin? Gün ışığı altında yeşil toprak üzerinde yürüyorsunuz belki ama, o da kudretli bir efsanenin konusudur aslında.’

J.R.R. Tolkien / Yüzüklerin Efendisi / İki Kule / Rohan Süvarileri Bölümü

Rohan süvarisi ile Aragorn arasında geçen bu konuşma, Tolkien’in eseri içerisindeki zaman kullanımının bir gösterisidir. Bir tarafta Éomer’in yanında sıradan bir Rohan süvarisi vardır; ne önündeki büyük savaşlardan ne de muhatabının yukarıdaki satırlardan biraz önce ortaya koyduğu ünvanlarından haberdardır (Arathorn oğlu Aragorn, Elessar, Isildur’un Varisi). Diğer yandan ise Aragorn gibi hem Orta Dünya açısından önemli hem de soyu ve yetiştirilme şekli nedeniyle irfana açık bir karakter vardır. Ve bu iki karakterin, var oldukları zamanı okumaları bambaşkadır. Bu nedenle bu satırlar birazdan farklı yönlerden inceleyeceğimiz gibi Tolkien’in edebi bir gösterisidir.

Tolkien’in önceki yazılarda belirttiğim gibi kendi çağını yaşayıp, anlayan, bunun yanında başka çağlara ve başka dünyalara da aklen, kalben ve ilhamen açık bir kişilikti. Çocukluğundan beri bu konuda talepkardı; yaşadığı kayıplar (annesi ve dostları) ve sıkıntılı zamanlar (savaş sırasında cephedeki zor zamanlar), bu talebini bitmek bilmez bir arayışa yöneltti. Bu arayışın donelerini bulduğumuz ve kendisinin zaman algısını bize veren en önemli eserlerden birisi de, Tolkien’in 1936 yılında verdiği ders ve sonrasında bu dersin makale haline gelişi ile oluşan, Beowulf: The Monsters and the Critics eseridir. Verlyn Flieger bu eseri şu şekilde tanımlar:

Yazılmış en hassas ve şiirsel bilimsel araştırmadır, bir sanat eserini savunan bir sanat eseridir.

A Question of Time

Bu konuda kısaca bilgi vermek önemli olacaktır. Beowulf eseri İngiliz dil tarihinin en eski uzun şiiridir. Eski İngilizce olarak tanımlanan dilin en önemli eseridir. Yaklaşık 975 ile 1025 yılları arasında, ismi bilinmeyen ve bu nedenle Beowulf Şairi olarak bilinen bir kişi tarafından yazılmıştır. Eski İngilizce için tarihi bir önem taşıyan, hakkında onlarca araştırma yapılmış, üzerine söylenecek bir şey kalmamış bir eser gibi görülen Beowulf’un, Tolkien tarafından, hem de bu alandaki akademisyenlere hitaben düzenlenen bir derse konu olması oldukça şaşırılacak bir durumdu. Ama asıl şaşkınlık dersin içeriği hakkında oluştu. Tolkien bu konuya kimsenin yaklaşmadığı bir şekilde yaklaşarak, Beowulf’u bir şiir, bir sanat eseri olarak analiz ediyordu. Bu konuda ortak kanı, Tolkien’in bu bakış açısıyla Beowulf çalışmalarına yepyeni bir yön verdiğidir. Tabi Tolkien’in bu keşfi onun özel yanlarından birisini gösterdiği kadar, adı bilinmeyen şairin de sanatçılığını göstermektedir.

Beowulf üzerine Tolkien’in ortaya koyduğu görüşlerdeki en çarpıcı nokta, Flieger’in önemle vurguladığı gibi Tolkien’in şiir içerisinde zamana verdiği önemdir. Tolkien tabiri caizse döne döne zaman konusuna dokunmuştur. Tolkien’e göre şiirin konusu “düşman bir dünya ile savaşta olan bir adam, ve onun Zaman’a karşı kaçınılmaz yenilgisi”dir. Ona göre Beowulf eser olarak, büyük bir zamansal trajedi; Beowulf kişi olarak ise zaman olarak cisimleşmiş bir canavar ile yüzleşen bir kahramandır. Tüm İskandinav kahramanları ve tanrıları zamana aitlerdir ve ölüm ile lanetlenmişlerdir. İnsanlığın tüm ezeli düşmanları, şiirdeki  canavarlar da, Tolkien’in deyişiyle “Zaman’ın sınırları içindedirler” ve “Zaman’ın sınırları içinde canavarlar kazanabilirler”. Tolkien’e göre Zaman hikayeyi hem destekler hem de sınırlar; buna dayanak olarak da Tolkien’in insanla canavar arasındaki savaşı, “Zaman’ın sahasındaki mücadele” olarak tasvir edişini gösterir.

Beowulf ve Ejderha

Beowulf ve Ejderha

Tolkien, Zaman kelimesini hep büyük harfle kullanmıştır. Zaman sanki ona göre hikayedeki ayrı bir karakter ya da hikayenin gidişine en az karakterler kadar etki eden bir hikaye bileşenidir. Tom Shippey, Tolkien’in Zaman kavramına olan bu ihtimamını, The Road to Middle Earth eserinde  Tolkien’in “yoğunlukla” kullandığı bir unsur olarak belirtirken, Verlyn Flieger bunu bir adım öteye götürüp, bu ihtimamın Tolkien açısından “asli” bir unsur olduğunu ortaya koyuyor. Ona göre Tolkien’in zaman üzerine geliştirdiği bu hassasiyet ve ihtimam, Efsane-i Tolkien’de (Tolkien’s Legendarium) ve bu çerçevenin dışında kalan diğer eserlerinde ve hatta dünya görüşünde de içkin bir biçimde yer alıyor.

The Lost Road ve The Notion Club Papers isimli yarım kalmış eserler, Tolkien’in farklı vesilelerle zaman yolculuğu hakkında yazmaya giriştiği eserler olarak bilinmektedir. Hatta bunlardan ilki olan The Lost Road’a C.S. Lewis ile uzayda seyahat ve zamanda seyahat arasında yaptıkları paylaşım sonrası başlamıştır. C.S. Lewis kendi romanını bitirse de, Tolkien o noktaya ulaşamamıştır. Tolkien mektuplarında The Lost Road’u tamamlayamamasının sebebi olarak fikirlerinin henüz olgunlaşmamış oluşunu gösterir. Hikayenin içerisinde ataların hatıraları üzerinden yapılan bir zaman yolculuğu vardır ve sonunda kahramanımız Atlantis’in batışına kadar gidecektir. Flieger bu yarım kalmış öyküden yola çıkarak, Tolkien’in zamanı; geçmiş ve şimdiki dünyalar arasında, gündelik yaşam Fearie arasında ya da uyanıklıkla rüyalar arasındaki yol olarak ortaya koyduğunu söyler. Bunun yanında kayıp cennet hissi ve ona olan özlemle ilgili de, daha sonraki eserlerinde olgun bir biçimde yer alacak görüşlerin tohumları da bulunmaktadır. Bu tohumlar sonrasında hem Efsane-i Tolkien’de hem de The Notion Club Papers’da (tamamlanmamış olmasına rağmen) farklı bir biçimde olgun hallerini göstermişlerdir. Flieger bu durumu şu şekilde açıklar:

“Bu fikirler ve onların eserlerinde (Tolkien’in) ele alınışı sürekli gelişen bir içkin alakanın dışa vurumudur, “gerçek” dünya ve zaman olarak tanımlanan dışarısı ile içerideki, sınır koyulamaz ve daha az gerçek olmayan (dışarısı kadar gerçek olan) tahayyüle, hatırlamaya ve rüya gören zihne ait zamanının ve mekanının arasındaki ilişkinin felsefi ve psikolojik keşfidir.” (A Question of Time)

Tolkien’in geçmişe, eski metinlere ve efsanelere olan ilgisi, onları çalışıp, öğretme ile sınırlı değildi. Onun asıl tutkusu, okuduğu şeyleri yaşamaktı, tecrübe etmekti. C.S. Lewis’in önceki yazılarda alıntıladığımız “Dilin içindeydi.” tabiri bir diğer yandan da, o dilin anlattığı hikayelerin, efsanelerin de içinde olmak demekti. The Lost Road’da bir karakter şöyle der:

Geriye gidemezsin, biz ölümlülere tayin edilen sınırların içi müstesna. Dürüst çalışma, uzun ve sabırlı bir çabadan sonra bir anlamda geriye gidebilirsin.

Bu anlatım aslında Tolkien’in kendi yöntemini ya da vardığı noktaya ulaşma şeklini anlatışı gibi bir mahiyete sahip. Tolkien, öncelikle Eski İngilizce ve Eski İskandinav dilleri ile Beowulf ve Sir Gawain and The Green Knight gibi erken dönem metinleri üzerinde uzun ve sabırlı çalışma yaptı. Ama bu yetmeyecekti ve yetmedi de; ardından okurken olduğu gibi yazarken de geriye gidebilecek bir yol buldu. Kendi içinde bulunduğu ve tamamen barışık olmadığı kendi zamanından, geçmişe olan özleminin dışa vurumu olan kurgusunun yardımıyla yarı tarihi, yarı kurgu, ancak tamamıyla efsanevi bir geçmişe yolculuk yaptı.

Yazının girişinde verdiğim alıntıda, Tolkien’in yaptığı edebi gösteri, sadece bir kalem ve dil oyunu olmaktan öte, aynı zamana hem o zamandan hem de o zamanın dışından bakan bir örnek olmanın yanında, diğer yandan da aynı zamanda var olan iki farklı nazarın o zamana ait algısını da ortaya koyuyor. Yazılan iki satırlık bir diyalog, bize aynı zamanın 4 farklı algı boyutunu gösteriyor. En azından zihinsel olarak deneyimlenmiş bir geçmişe yolculuğun izlerini taşıyor gibi hissettiriyor. Gelecek yazıda bu gibi örnekler üzerinden zamanın eserlerde kullanımına bakacağız. Ancak bu yazıyı bitirirken, Tolkien’in Beowulf’un Şairi hakkında söylediği ancak bizim Tolkien’in kendisi için de geçerli görebileceğimiz bir alıntıya yer vermek yerinde olacaktır:

Metnin Aslı

“…a learned man writing of old times, who looking back on the heroism and sorrow feels in them something permanent and something symbolical.”

Beowulf: The Monsters and The Critics

Çevirisi

“…geçmişi yazmayı öğrenmiş bir adam, geçmişteki kahramanlığa ve üzüntülere bakarken, onların içinde daimi bir şey, simgesel bir şey hisseder.”

Beowulf: Canavarlar ve Eleştirmenler

‘Beowulf ve Ejderha’ İllüstrasyonu © Zhengyi Wang
Paylaşın.

Yazar Hakkında

Leave A Reply