Tolkien ve Mythopoeia – Bölüm 26

0

MYTHOPOEIA

Metnin Aslı
…………
Yet trees and not `trees’, until so named and seen –
and never were so named, till those had been
who speech’s involuted breath unfurled,
faint echo and dim picture of the world,
but neither record nor a photograph,
being divination, judgement, and a laugh,
response of those that felt astir within
by deep monition movements that were kin
to life and death of trees, of beasts, of stars:
free captives undermining shadowy bars,
digging the foreknown from experience
and panning the vein of spirit out of sense.
…………
J.R.R. Tolkien

Çevirisi
…………
Henüz ağaçlar “ağaç” değildir, vakta ki öyle isimlendirilene ve görülene dek
ve onlar isimlendirilene kadar hiç isimlendirilmemişlerdi
ki onları beyanın içe dönük nefesi göz önüne serdi,
dünyanın müphem/zayıf bir yankısı ve soluk bir resmi,
ancak ne bir kayıt ne de bir fotoğraf,
ağaçların, hayvanların, yıldızların yaşam ve ölümüne benzer
içlerindeki derin ihtarın/hatırlatmanın kıpırdanmalarıyla
kehanet, hüküm ve kahkahalı bir tepkisi olarak:
gölgeli parmaklıkların altını kazan hür tutsaklar,
“önceden bilineni” tecrübelerinden kazıp çıkarıyorlar
ve nüktenin (ruhun) damarını anlamdan eliyorlar.
…………
J.R.R. Tolkien

“Beyan” kelimesi bir şeyin üzerinden örtünün kaldırılması, hakikatinin açıklanması manalarını da taşıyan bir kelime. Diğer yönüyle aynı kelime edebiyat için de kullanılıyor. Metnin aslında geçen “speech” kelimesini “beyan” olarak çevirmeyi bu sebeple tercih ettik. Çünkü ilgili dizede bir ismin, “ağaç” isminin manasının ortaya çıkarılması konu ediliyordu. Bir yönüyle “beyan” (speech) ile mananın üstündeki perde kalkıyordu. “Unfurled” kelimesini ise “göz önüne serme” olarak çevirdik. Bu kelime de aslında “sarılıp sarmalanmış bir şeyin açılması” gibi anlamlar da taşıyor. Bu yönüyle de bizim “beyan” kelimesini kullanmamız için ayrı bir gerekçe daha üretiyor.

"Derinlerdeki köklere ayaz ilişmez." - J.R.R. Tolkien

“Derinlerdeki köklere ayaz ilişmez.” – J.R.R. Tolkien

Tolkien, ilgili dizelerde “ağaç” kelimesi ve hakikatini açıklama, en azından isimlendirme misyonunu “beyan”a veriyor. Bu dizelerin dışında ise Tolkien, genel olarak edebiyata – özel olarak fantezi edebiyatına – bu manayı/misyonu yüklüyor.

Edebiyata, kelimeler üzerinden primordial manalara ve de bu manaların doğuşu ile hemhudut arketiplere ulaştıran bir amaç/misyon veriliyor. Dolayısıyla Tolkien için bir şeyin ismi aynı zamanda manasını ve tarihini de potansiyel olarak içinde taşıyor. İsmin doğru bir şekilde “beyan” edilmesi hakikatinin açıklanmasını da mümkün kılıyor. Yukarıdaki dizelerde ağaçların isimlendirilmeleri ve bunun “beyanı” ile hakikatleri açığa çıkıyor veya gözler önüne seriliyor.

Alıntıladığımız dizelerin kendi içindeki anlam bütünlüğüne baktığımızda da “beyan” kelimesinin manasını çağrıştıran mecazlar görmekteyiz. Eşeleyen, yeryüzünü kazan ve böylelikle “önceden bilineni”/kayıp irfanı çıkartan insan aynı zamanda üstü örtülü olan bir şeyin üstünden örtüyü de çekmektedir; onu “beyan” etmektedir. Dizelere göre, kazı sahası tarih veya geçmiş ise (hatırlanmaya muhtaç olduğu için geçmiş/tarih olarak kabul edilmesi doğrudur) kazıcı (hür tutsak), beyan sanatçısı/edebiyatçı veya kelimeler, isimler ile hakikati arayan hakikat arayıcısı olmaktadır. Bu sebeple bu dizelerin başına “ağaç” bahsi dahil edilmektedir. Çünkü Tolkien’e göre ağaç hakikati okumak için bir harftir; kendi üzerinde çok manaları özetler ve çok manalara işaret eder. Efsane-i Tolkien’de (Tolkien’s Legendarium) ağaç, hakikatin en önemli imgesi/simgesi gibi gözükür. Kayıp İrfan/kadim sanatlar, eşsiz alt-yaratılar, “ağaç imgesi” üzerinden özetlenmiştir ve aynı zamanda yine bu imge üzerinden de okunur. İlk dizelerde olduğu üzere “beyan” ile ağacın manasının ortaya çıkarılması okuma kabiliyetinin de ortaya çıkması/zuhuru olur.

Tolkien, ağacı kadim irfanın bir sembolü ve aynı zamanda kadim irfanın kapısının anahtarı olarak da görmüştür; hem bir semboldür hem de sembolize ettiği şeye ulaşmanın bir aracıdır. Kayıp İrfan’ın yapıtaşı veya geçidi hükmünde olduğu için “önceden bilinen”/evvelden bilinen (foreknown) bahsinin yapıldığı yerde ağacın da bahse dahil edilmesi ayrıca anlamlıdır.

Not: Ağacın, Efsane-i Tolkien’deki merkezi rolü önceki yazıların da içeriğinde sıklıkla yer aldığı ve daha sonra “Yaprak Çizen Niggle” üzerine kaleme almayı düşündüğümüz yeni bir yazı dizisinin de konusu olacağından çok önemli bu konuyu diğer yazılara havale ediyoruz.

Tolkien, mitlerin yapıtaşlarının hakikatten devşirildiğini düşünüyordu.

Tolkien, mitlerin yapıtaşlarının hakikatten devşirildiğini düşünüyordu.

GÖLGELİ PARMAKLIKLAR, HÜR TUTSAKLAR ve KAÇIŞCILIK

Metnin Aslı

I have claimed that Escape is one of the main functions of fairy-stories, and since I do not disapprove of them, it is plain that I do not accept the tone of scorn or pity with which ‘Escape’ is now so often used. Why should a man be scorned if, finding himself in prison, he tries to get out and go home? Or if he cannot do so, he thinks and talks about other topics than jailers and prison-walls?

J.R.R. Tolkien

Çevirisi

Kaçış kavramının peri masallarının ana fonksiyonlarından biri olduğunu iddia etmiştim, ve peri masallarına aleyhtar olmadığım için de, ‘Kaçış’ kavramının şimdilerde sıklıkla tahkir ve acıma tonlarıyla kullanılmasını kabul etmediğim de açıktır. Neden kendini hapishanede bulmuş bir adam, oradan çıkıp evine gitmeye çaba gösterirse hor görülsün? Ya da bunu başaramıyorsa, gardiyanlar ve hapishane duvarlarından başka konuları düşünüp, onlardan bahsederse hor görülüyor olsun?

J.R.R. Tolkien

“Hür Tutsaklar” kavramı, Mythopoeia Şiiri’nde geçtiği şekli ile muhakkak ki Tolkien’in “Peri Masalları”na ve genel olarak da kendi eserine yüklediği “kaçışcılık” (escapism) misyonu çerçevesinde ele alınmalıdır. Tolkien, eserinin ilgili olduğu üç unsurdan biri olarak düşüşü sayar. Bütün eserini üç kelime etrafında örgülediğinde bunlardan biri kaçınılmaz olarak “düşüş” olmaktadır. Kelimelerin düşüşü, köklerinde olan hakikatlerden uzaklaşmak; insanın düşüşü, kelimelerin kök-gök ufuklarındaki manalarını kaybetmek olarak ele alınabilir. Bir dilbilimci olarak kelimelerin derununa, köklerine inmeye çalışmış ve bu tefekkür sahasını mevcut dillerin sınırlarından hakikati resmetmeye müsait kendi mitolojisinin dillerine kadar genişletmiştir. Dünyanın yaşayan dillerinin dahi bir yönüyle kendisinin köklere ulaşma çabasına yetmeyeceğini düşünmüş ve mitolojisini destekleyen, zuhur itibariyle yeni, mana itibariyle kadim köklere ulaşmaya çalışmıştır. Fantezi edebiyatı/Peri Masalları olarak beliren bir tür içinde tanımlamaya çalıştığı bu kaçış, suretlerin sınırlılığından/hapsinden hakikatin sonsuzluğuna/sınırsızlığına kaçış manası taşır. Gölgelerden asıllara iltica da diyebileceğimiz bu kaçışın bir remzi olarak Mythopoeia Şiiri’nde “gölgeli parmaklıklar” ifadesi ayrıca önem kazanır. “Gölgeli Parmaklıklar” Platon’un “Mağara Miti”ni de benzer bir anlamın ifadesi olması itibariyle akla getirir. “Hür Tutsak”, kazarak eşeleyerek maden damarlarını, cevherlerini bularak özgürlüğüne kavuşacaktır. “Sutu Boğda”, yani Kayıp Çağlar Bilgisi, insanlığın kayıp irfanı, derinlerde bir yerde onu özgürleştirmek için aranıp bulunmayı beklemektedir. Bu açıdan tasavvufi bir tabir olan “kenz-i mahfi” de ele alınmalıdır. “Kenz-i Mahfi” saklı/gizli hazine manasına gelir ve muhatabına göre esma-ı ilahi, sıfat-ı ilahi, şuunat-ı ilahi veya Zat’ı ifade eder. Manevi seyahatinde bir insan durumuna göre önce Allah’ın İsimleri’ni, sonra Sıfatları’nı, sonra Şuunat’ını ve son olarak da Zat’ını bulur. Tolkien’deki kazı metaforuna benzer olarak “Kutsal Hazine Avcısı”/Mana Seyyahı için de en uygun metafor kazmak/derununa bakmak olacaktır; çünkü bir hazine ne kadar büyükse o kadar derin kazmak gerekir. Mitolojiler, tasavvufa göre Allah’ın en büyük sırrı olan insanın, en derin, en evvel tarihinden gelen hakikat arkeolojisi notları gibidir. Tolkien de bu noktada, eserinin/mitolojisinin bir icad değil, her zaman var olduğuna inandığı hakikatin keşif yolculuğu olduğunu söylemiştir.

Mythopoeia Şiiri’ndeki “Hür Tutsak” da derin kazarak “gölgeli parmaklıkların” aslına ulaşacak ve aslın bulunduğu yerde artık gölge, yani suretlerin tutsaklığı kalmayacaktır.

Paylaşın.

Yazar Hakkında

Leave A Reply