Tolkien ve Mythopoeia – Bölüm 25

0

Not: Yazı dizisinin geçmiş bölümlerinde üzerinden atladığımız bazı detaylara kısaca simya ile ilişkisi noktasında değiniyoruz. Bu bölümü konu ile ilgili önceki yazıların bir eki olarak değerlendirebilirsiniz.


MÜTEFERRİK MESELELER

Hermes Trimegistus, üç defa büyük Hermes manasına gelen bir kelime/isim. Aynı zamanda üç defa büyük olma meselesine bir insanın irfanının üç dönemi olarak da bakmak mümkün. Bir diğer yaklaşım ise; “büyük”, “daha büyük” ve “en büyük” gibi büyüklüğün üç aşamada ifade edilmesi olarak da ele alınabilir. Aynı zamanda bu “Hermes” ismi simya da dahil olmak üzere batıni bilgiler ve ilimlerin de kaynağında olan bir isim: “Hermetizm” kelimesi kök olarak bu isimden geliyor. İslam Tarihi’nde Hermes, hızıri bilgi ile de arasında bağ kurulan ve bir nevi ölümsüzlüğü – genişletilmiş bir mühleti – olan biri gibi görülüyor. Bu açılardan Gandalf da Maiar olarak yaşadığı ömrün uzunluğu ve Balrog ile mücadelesi sonrası deneyimlediği yüzlerce hayat gibi bilgilerin ışığında Hermes ile ömrün/mühletin uzunluğu üzerinden irtibatlanabiliyor. Tarihi olarak Hızır (as) ile çok telbis edilen Hz. Elya, aynı zamanda Hermes ile irtibatına da şahit olduğumuz bir zat. Mahmut Erol Kılıç; İdris, İlyas ve Hızır’ın aynı şahsiyetin farklı zaman ve mekanlardaki isimleri olduğunu ve bu kültürün Eski Mısır’da Toth, İbraniler’de Enoch veya Yunanlılar’da Hermes kültü ile paralellikler gösterdiği yorumunu yapar. Tabi bu görüşe kesinlikle katılmasak da batıni bilginin sembollerinin birbirini çağrıştırma adına ne derece farklı bağlar oluşturmaya müsait olduğunu gösterir.

Özetle; batıni bilginin pek çok görünümü ve Efsane-i Tolkien (Tolkien’s Legendarium) arasında irtibatlar kurmaya imkan olduğunu düşünüyoruz. Simya, bu irtibat haritalarının bir kısmını ifade ediyor. Gazali Vefki’ni dört unsur üzerinden yorumlayarak, vefkin içine yerleştirdiğimiz bir iç dörtgen ile sekiz köşeli yıldızın bir görselini elde etmiştik. Batıni hakikatlerin dört büyük üstadı olarak bu dört nokta: İdrisiyet, İlyasiyet, Hızıriyet, İseviyet Hakikatleri’nin sembolü olarak da ele alınmaya müsaittir. Zikredilen her dört hakikatin sembolik anlamda Tolkien’in hikayelerinde pek çok karşılığının bulunması yorumların tenevvüünü neredeyse sonsuz biçimde arttırmaktadır.

Eärendil, 'Gece Kapısı'ndan boşluğa atılan Morgoth'a karşı semalarda yelken açar

Eärendil, ‘Gece Kapısı’ndan boşluğa atılan Morgoth’a karşı semalarda yelken açar

İslami kaynaklarda, özellikle İbn Arabi’de de Hermes Trimegistus’a rastlıyoruz. Batıni ilimlerin önemli kaynaklarının; Fusus-ul Hikem ve Futuhat-ı Mekkiye’nin yazarı olan İbn Arabi, dünya dışı veya alem-i şehadet boyutu dışı veya alem-i şehadetin tabakaları gibi algılanabilecek seyahatlerinden bahseder. Bu seyahatler maddeye manadan daha aşina birinin nazarında uzay yolculukları gibi algılanmaya da müsaittir. Manayı ve maddeyi birlikte mülahaza dairesine alabilenler için ise bunlar maddi anlamda olduğu kadar manevi, spiritüel tecrübelerin de ifadesi olacaktır. Efsane-i Tolkien ile ilişkisi ise Eärendil’in göksel seyahatleri ve Gandalf’ın Balrog ile mücadelesinden sonra yüzlerce insan hayatı kadar süren seyahati ile benzerliğidir. Göksel Seyahat çerçevesinde en büyük afaki ve enfüsi seyir, Tasavvuf Tarihi’nin de merkezine oturan Mirac-ı Muhammedi’dir (sav) hiç süphesiz. Miraç’da da zamanın keyfiyeti değişmiş, Hz. Muhammed (sav) kısa bir ayrılığın ardından, çok ömürlere ancak sığacak manevi tecrübeler ve müşahedeler ile tekrardan inzal olmuştur. Gandalf’ın, Balrog ile mücadelesi sonrası yaşadığı hayatlar ve daha nurlu bir varlık/vucud-u enver ile Orta-Dünya’ya dönüşü, bu noktada benzerlik taşır.

Gandalf örneğinde de manevi seyahat, zor bir dönemin ve Balrog ile; ateşin nar keyfiyeti ile hesaplaşmanın ardından gerçekleşir. Ateşin nur keyfiyetinin bir sembolü olan “Aklık Makamı” bu sınanmanın neticesinde ortaya çıkar. Burada Efsane-i Tolkien’in genelinde de kötülüğün fonksiyonu ile ilgili bir gerçek daha ortaya çıkar. Önceki yazılarda güce yönelen simyayı simya-yı eşya; eşya üzerinde hakimiyet kurma aracı olarak nitelemiştik. Simya-yı nefs ise nefsin ateşe tabi tutulup; ateş ile imtihan edilip saflaşması süreci ile sembolize olur. Balrog ise isminin etimolojik çağrışımı ile de bu manaya katkıda bulunur. “Baal” ve “Rog” kelimelerinin birleşiminden elde edilir (En azından iddia düzeyinde “Baal” putu ile ilişki çok kere dile getirilmiş bir bağlantıdır). Efsane-i Tolkien’deki etimolojisinde ise “bal” kelimesi “güçlü” veya “güç” manasına gelir. “Rog” ise şeytan, ifrit gibi manalara gelmektedir. Köken olarak Balrog’lar Maiar’dandır ve Sauron’un saptırması ile düşmüşlerdir. Yani simya-yı nefs ile yükselmenin tam tersi olarak bir çeşit kontr-inisiyatik düşüşün temsilcileridir. Ateşin nur keyfiyetine çıkmak yerine nar keyfiyetine düşmüşlerdir. “Bal” kelimesinin “güç” manası, başka bir kelime olan “melk”; “melek” kelimesi ile de anlam benzerliği taşır. Melkor ismi de kök olarak bu kelimeden gelmektedir. Efsane-i Tolkien’de etimoloji olarak olmasa dahi kelimeler (Melkor ve Balrog) anlamları üzerinden benzerlik gösterir ve kontr-inisiyatik bir simya ile ateşin düşüşü ile ilgili bir hikayenin, ateşin nurdan kopuşu ile ilgili bir senaryonun temsilcileri olurlar. Tam bu noktada Gandalf’ın, Balrog ile mücadelesinde, Balrog’un mahrum olduğu ateşin nur keyfiyetini; “Gizli Ateş’in Hizmetkarı” olma durumunu beyan etmesi önemlidir ve bir kere daha nar ile nur arasında bir mücadelenin veya simyasal bir savaşın altı çizilmiş olur.

Anor Alevi'nin temsilcisi Gandalf ile Udûn Alevi'nin temsilcisi Balrog'un arasındaki karşılaşma 'Nur' ile 'Nar' arasında kadim mücadelenin Orta Dünya'daki çarpıcı bir yansıması

Anor Alevi’nin temsilcisi Gandalf ile Udûn Alevi’nin temsilcisi Balrog’un arasındaki karşılaşma ‘Nur’ ile ‘Nar’ arasında kadim mücadelenin Orta Dünya’daki çarpıcı bir yansıması

Balrog için potansiyel kök çağrışımlardan biri olan “Baal” kelimesine dönelim. Bu kelime “Güneş Kültü”ne inananlar için Tanrı’ya ortak koştukları veya taptıkları bir put olarak belirir. Mezopotamya’dan Eski Mısır’a kadar pek çok yere sembolleri de yerleştirilmiş bir puttur ve Güneş Kültü’nün bir parçası olması itibariyle ateş unsuru ile irtibatı açıktır. Balrog’un fiziki yapısı haricinde isminin çağrışım yaptığı kavramlar da ateş ile – hikayeye göre “Udûn Alevi” ile – olan ilişkisini ortaya koyar.

Gandalf, “Gizli Ateş”i tanımlarken “Anor Alevi” tabirini kullanır. “Anor” fonetik olarak Arapça kökenli nur ve nar kelimelerini çağrıştırır. Bu tür çağrışımların sayıca çokluğundan dolayı, diller arasında ayrı bir lingüistik analize ihtiyaç duyduğumuzu farkederiz (Özellikle Türkçe ve Arapça kelimelerle fonetik benzerlik dışında çok sayıda mana benzerliği bulunması, Tolkien’in dil konusundaki uzmanlığı ve hassasiyeti de göz önüne alındığında apayrı bir çalışma alanı olarak belirmektedir).

Metnin Aslı

It must also be remembered that the term “Secret Fire” specifically belongs to the alchemical writings of Paracelsus. This fire is even called by the alchemists their “sun”, which is the significance of Tolkien’s word Anor. And the term “Anor” is especially significant here, since Tolkien establishes its root to be “nar”, his elvish word for fire; yet “nar” is in reality the Arabic word for fire.

Mahmoud Shelton / Alchemy in Middle-earth / p.4

Çevirisi

Şu da hatırlanmalıdır ki ‘Gizli Ateş’ tabiri özel olarak Paracelsus’un simya ile ilgili metinlerine aittir. Bu ateş, simyacılar tarafından ‘güneş’leri olarak dahi ifade edilir ki Tolkien’in Anor kelimesinin de hikayedeki önemi buna benzer. Ve ‘Anor’ tabiri, Tolkien kelimenin kökünün ‘nar’, elfçede ateş için kullandığı kelime, olduğunu belirttiği için burada hususi olarak önemlidir; bununla beraber ‘nar’ kelimesi gerçek dünyada Arapça ateş anlamına gelmektedir.

Mahmoud Shelton / Orta Dünya’da Simya / s.4

‘Gece Kapısı’ İllüstrasyonu © John Howe
Paylaşın.

Yazar Hakkında

Leave A Reply