Tolkien ve Mythopoeia – Bölüm 24

1

MYTHOPOEIA

Metnin Aslı
…………
The movements of the sea, the wind in boughs,
green grass, the large slow oddity of cows,
thunder and lightning, birds that wheel and cry,
slime crawling up from mud to live and die,
these each are duly registered and print
the brain’s contortions with a separate dint.

…………
J.R.R. Tolkien

Çevirisi
…………
Denizin hareketleri, dallardaki rüzgar,
yeşil çimler, ineklerin hantal tuhaflığı,
fırtınalar ve şimşekler, (havayı arşınlayarak) dönen ve öten kuşlar,
yaşamak ve ölmek için toprağın bağrından kalkan/yükselen çamur,
her biri uygun bir şeklde kayda alınmış ve iz bırakmış
beynin kıvrımlarında kendine özgü yerlerle.

…………
J.R.R. Tolkien

KEHF SÛRESİ, DÖRT UNSUR VEFKİ, YÜZÜKLER, VALAR ve TEVAFUK EDEN SAYILAR ÜZERİNE

Valar’ın sayısı 14‘tür ve Melkor’un dahil olduğu durumda Vefk’in toplamı olan (14+1) 15‘i verir. Valar’ın içinde Aratar denen ve ihtirama liyakat açısından en yüksek zümre Melkor dahil 9‘u verir. Valar, Melkor hariç 14‘tür; ancak eril ve dişil olarak sembolize edildikleri durumda 7‘şer karakter olur. İhtişama ve kudrete göre Manwe, Varda ve Ulmo, Aratar içindeki büyük 3‘ü teşkil eder. Melkor kayan tek kişi olarak 1‘i verir. Özetle; vefk ve Kehf Sûresi’nde konu edindiğimiz sayılar ile Valar’ın aritmetiği arasında da çağrışımlar/tevafuklar mevcuttur. Yüzüklerin Efendisi’nde yüzüklerin sayıları olarak gördüğümüz rakamlar, Tolkien Kozmolojisi’nin temelindeki varlıklar olan Valar’da da temsil edilmektedir: 1, 3, 7, 9 ve ilave olarak vefk ile irtibat noktasında “15“.

4 Unsur Vefki

4 Unsur Vefki

İKİLİK ÜZERİNE

Efsane-i Tolkien’de (Tolkien’s Legendarium) sihir/büyü iki yönlüdür. Önceki yazılarımızda değindiğimiz üzere “magia” ve “goēteia” kök kelimeleri üzerinden Tolkien’in mektuplarında da tartışıldığı üzere; iyi ve kötü yüzleri, maskeleri bulunabilir. Sıradan insanlar için aradaki farkı anlamak mümkün olmasa da hakikatte birbirinden çok farklıdırlar. Bir yönü fikir/irfan/felsefe ve kendini ifade sadedinde sanata meyilliyken, diğer yönü ile güç/hakimiyet şehvetine eğilim gösterir.

Kur’an’da ikiliğin (düalite) kendine “hak-batıl” çerçevesinde yer bulduğunu söyleyebiliriz. Ancak ikilik/iki yönlülük, Kehf Sûresi’nde kendisine daha fazla yer bulmaktadır. Kehf Sûresi’nin kıssalarındaki örnekleri kısaca sıralarsak:

1. Hz.Musa ve Feta (Hz.Yuşa), Hızır (as) ile buluşmak adına yolculuğa iki kişi olarak çıkar.

2. Hz.Yuşa (as)’ın rolünün neticelendiği yerde Hz.Musa ve Hz.Hızır yolculuklarına iki kişi olarak devam eder.

3. Serüvenlerinin bir noktasında iki yetime ait olan bir duvar tamir edilir.

4. Ashab-ı Kehf, bir çağ gibi uzun uykularından önce ve sonra iki farklı dönemde yaşar/iki farklı döneme teshir eder.

5. Zülkarneyn kelimesi iki boynuz veya iki çağ manalarına gelmektedir.

6. Yecüc ve Mecüc diye iki sınıftan bahis vardır.

7. Zülkarneyn ve Yecüc Mecüc mücadelesi hak-batıl mücadelesi ikiliği taşır.

8. Birbirine komşu iki bahçenin iki sahibinin kıssası nakledilir.

9. İki farklı hadis rivayetinde Deccal Fitnesi’nden korunmak için sûrenin sondan on ve baştan on ayet olmak üzere iki farklı kısmının okunması nasihat edilir.

Düalite’nin veya her anlamı ile “iki” vurgusunun muhtemel örnekleri elbette saydıklarımızla sınırlı da değildir. Dört unsura dair simyasal vefkler ile Kehf Sûresi ve Güç Yüzükleri’nin sayıları arasında irtibat kurduğumuz için “iki yönlülük” açısından Kehf Sûresi’nde de bazı paralellikler aramayı uygun gördük.

Mythopoeia Şiiri’ndeki “dört unsuru” sembolize eden dizeleri vesile kılarak girdiğimiz simya alanında da iki yönlülük durumu değişmemektedir. Pek çok örnek üzerinden güçlendirmeye çalıştığımız Efsane-i Tolkien ve simya ilişkisinde, Sauron’dan Elfler’e kadar hikayenin iyilik ve kötülük kutuplarında yer alan karakterlerden bahsettik. Özetle; hem iyilikte hem de kötülükte/şerde kutuplaşmış karakterlerin simya ile ilişkisini mevzu etmiş olduk. Bulunduğumuz noktada sihrin/teshirin bir kutup sembolü olan Gandalf’ın simya ile ilişkisi üzerinde de ayrıca duracağız ve böylelikle daha önceden bir tarafta sanat ve irfan olarak ele aldığımız teshirleme/sihirleme ile diğer tarafta güç şehveti gölgesinde ele aldığımız kötü maksada ram olmuş büyü arasındaki farkın bir benzerini simya aynasında da göstermeye çalışacağız.

YÜZÜK KARDEŞLİĞİ ve GANDALF’IN SİMYASI ÜZERİNE

Simyayı, simya-yı eşya ve simya-yı nefs olarak ikiyi ayırdığımızda simya-yı eşya, göksel bilginin, arzi/dünyasal amaçlar için kullanılmasını; yatay düzlemde iktidar hesabına, nicelik adına niteliğin kıyımını temsil eder. Tarih boyunca başka metalleri veya taşı toprağı altına çevirmek için simya ile uğraşanların biraz karikatürleşmiş halleri bu durumun güzel bir misalidir. Diğer yandan simya-yı nefs, bazı açılardan sembolik değerler de taşır: Altın cevherinin topraktan ayrıştırılması için ateşe tabi tutulması; saflaştırma adına toprak ile ateş arasında kalması ilk elden bazı ipuçları verir. Tolkien, hakikate uygun olarak eserlerinde de ateş unsurunu bir saflaşma aracı olarak kullanmıştır. Gandalf’ın Balrog ile mücadelesinde en tevilsiz şekli ile gördüğümüz, nar/ateş (Flame of Udûn; Udûn Alevi) ile nur/“ışık” (Flame of Anor; Anor Alevi) arasındaki mücadelenin sonucu Gandalf saflaşmış ve Gri/Boz Makamı’ndan Beyaz/Ak Gandalf Makamı’na yükselmiştir. Altını çağrıştıran rengi ve felsefe taşını andıran işlevi ile ateşin çocuğu olan Tek Yüzük ile imtihan ve neticesinde saflaşma da, ateş ile imtihanın bu yönüyle ilgili pek çok misal verir: Frodo, Galadriel, Faramir ve Aragorn, Tek Yüzük ile ve Yüzük Savaşı’ndaki ateş ile imtihanın sonucu bir daha eskisi gibi olmamışlardır. Batı Limanları’ndan kalkan gemilerle, Efsane-i Tolkien’de geçen ve güzellikten başka bir şeye imkan vermeyen ve uzun süredir bütünüyle saflaşmış olmayan kimselere kapalı olan Aman’a doğru yola çıkmışlardır. Bu seyahat de semavi/göksel bir seyahatin sembollerini; simya-yı hakiki’nin konusunun izlerini, misallerini taşır.

Frodo'nun takati kalmadığında onu ve aslında 'davayı' sırtında taşıyarak Orta Dünya'nın kaderini şekillendiren hakiki bir 'kardeş': Samwise Gamgee

Frodo’nun takati kalmadığında onu ve aslında ‘davayı’ sırtında taşıyarak Orta Dünya’nın kaderini şekillendiren hakiki bir ‘kardeş’: Samwise Gamgee

Yüzüklerin Efendisi’nde, ateş ile sınav noktasında Gandalf bir mürşid olarak belirir. Bilbo Baggins’in serüveninden itibaren Gandalf’ın hobbitlere özel ilgisi ve hobbitler ile ilgili ilmi sayesinde kaderin çarkları hayra doğru çevrilebilmiştir. Sauron’a karşı zaferi kazanan kuvvet, Yüzük Kardeşliği’dir ve Sauron’un generallerinden, öncülerinden farklı olarak bu “Kardeşlik” tüm öncü rolüne rağmen en güçlülerden oluşmamaktadır; simyası/kimyası itibariyle ortak noktası güç değil ahlaktır; Yüzük’ün cazibesine karşı dayanabilme ahlakı/iradesidir. “Kardeşlik” kendinden vazgeçme halini de tanımlar. Gimli, Legolas ve Aragorn, Yüzük Kardeşliği’nin hatrını âli tutar ve büyük savaşların ortasında arkadaşları olan iki hobbiti (Merry ve Pippin) kurtarmanın peşine düşerler. Sam, Frodo’ya kendini adamıştır. Yüzük Kardeşliği’nin bir özel ibadeti/düsturu vardır: Hepsi kardeşliğin tesisinden sonra kardeşlik için yaşar. En başta Moria Madenleri’nde Gandalf’ın kendini feda etmesinin misalleri diğer karakterler adına da çoğaltılabilir.

Gandalf’ın kurduğu/müsebbibi olduğu Kardeşlik, kudret ve ölümsüzlük vaadine karşı ölümü tercih eder ve kudretten – Tek Yüzük’ten – kaçınma konusunda tereddüt yaşamaz. Ahlaki üstünlüğü; niteliksel üstünlüğü ile, kötülüğün niceliksel üstünlüğüne galip gelmiştir. 

Yüzük Kardeşliği’nin Simyası ilk olarak Frodo ve Sam ile başlar. Sam, Gandalf’a verdiği bir nevi sadakat yemini ile yola çıkar; adanmışlığın sembolüdür. Frodo’nun şahsında fani olmanın – kendi benliğini kardeşinde eritmenin – temsilidir. Frodo’nun sözü ise yüzüğü takmamak üzeredir yani ondan sakınmak/kaçınmak üzerine. Dini terminolojide de yeri olan “takva” kelimesinin manaları: Sakınmak, kaçınmak ve korkmaktır. Gandalf’ın Simyası, felekler üzerinde teshir icra eden ince ve çok sanatlı dokunuşların sonucudur. O derece sanatlıdır ki Hobbitler’le, Saruman’ın çeviremediği çarkları çevirir; zamanı, dehirleri döndürür. “Tek Yüzük Simyası” ise tüm gücünü ve aldatıcılığını insanın zaafından alan ve zaafı olmayanlara karşı yok hükmünde ve yok olma kaderinde bir illüzyondan ibarettir.

Hobbit aynasında/misalinde göstermeye çalıştığımız acziyeti ve “Gandalf Simyası”ndaki yerini, “aciz”in kudretine işaret eden dizeleri ile Yunus Emre’den dinleyelim:

ÇIKTIM ERİK DALINA 

Alıntı

Bir serçenin kanadın 

Kırk katıra yüklettim 

Çift dahi çekemedi 

Şöyle kaldı kazını

Yorum

“Katır” akla güçlü gözükür. Şiir aklın sınırlarını aşan bir keyfiyete hitap ettiği için; kırk katır bir serçe kanadını taşımaya yetmez. Çünkü hakikatte ağır olan, hamakatiyle katır değil, letafeti ve gökte uçmak ilişkisi ile serçe kanadıdır. Gandalf Simyası’nda olduğu gibi bazen küçük olan büyüktür.

Alıntı

Bir sinek bir kartalı 

Salladı vurdu yere 

Yalan değil gerçektir 

Ben de gördüm tozunu

Yorum

Sebepleri/Nedenselliği ve buna bağlı çalışan akıl düzlemini aşmanın manen zevkli bir ibaresi. Diğer yandan acziyetin övülmesi ve zaferinin bu perspektifte manen zevkli bir ifadesi.

Alıntı

Bir küt ile güreştim 

Elsiz ayağım aldı 

Güreşip basamadım 

Gövündürdü özümü  

Yorum

Elsiz yani gereken sebebe sahip olmaksızın sebepler üstü bir şekilde “küt” (aciz) olanın galibiyeti konu ediliyor dizelere. Elin olmayışı kendi kudretinden vazgeçmeyi simgeliyor. Kendi kudretinden vazgeçen aklın üstünde bir kudret buluyor.


Not: Parantezi biraz uzattığımız düşüncesi ile bu konuyu burada keserek Mythopoeia Şiiri’nin yeni dizelerinde Tolkienvari mityapıcılığın sırlarını takibe devam edeceğiz.

Paylaşın.

Yazar Hakkında

1 Yorum

  1. Selam
    Ahmet Mesut Bozkurt’un yazılarını ne zaman göreceğiz. Uzun zamandır görmüyoruz. Beklemekteyiz. Teşekkürler

Leave A Reply