Tolkien ve Mythopoeia – Bölüm 21

3

MYTHOPOEIA

Metnin Aslı
…………
The movements of the sea, the wind in boughs,
green grass, the large slow oddity of cows,
thunder and lightning, birds that wheel and cry,
slime crawling up from mud to live and die,
these each are duly registered and print
the brain’s contortions with a separate dint.
…………
(J.R.R. Tolkien)

Çevirisi
…………
Denizin hareketleri, dallardaki rüzgar,
yeşil çimler, ineklerin hantal tuhaflığı,
fırtınalar ve şimşekler, (havayı arşınlayarak) dönen ve öten kuşlar,
yaşamak ve ölmek için toprağın bağrından kalkan/yükselen çamur,
her biri uygun bir şeklde kayda alınmış ve iz bırakmış
beynin kıvrımlarında kendine özgü yerlerle.
…………
(J.R.R. Tolkien)

TOLKIEN VE SİMYA

Mythopoeia Şiiri’nin ilgili dizelerinin dört unsur (anasır-ı erbaa) ile ilişkisine önceki yazımızda değinmiştik. Elementler nasıl kimyanın konusu ise; dört unsur da simyanın konusudur. Yüzüklerin yapımı ile irtibatlı görebileceğimiz “antik metalurji” ve simya yine birbirine akraba olan bilgi türlerindendir. Özellikle Tolkien’in de kapısını “philomythus”/mitsever edası ve mitler ile açmaya çalıştığı kayıp irfanın bazı anahtarları, simya ilminin farklı vechelerinde aranabilir. Yüzüklerin yapımı, Sauron’un bilgisinin ve metal üzerinden tatbik edilen bir karanlık hünerin sonucudur. Elflere ait olan “Üç Yüzük” ise bizzat elfler tarafından yapılmıştır. Kırık Kılıç’ın tekrar dövülmesinde görüldüğü üzere, Elfler de kendi ilimlerini özel bir hüner ile metale tatbik etmeye kâbildirler ve Üç Yüzük, “antik metalurji” çağrışımlı bu bilgi türü ile; bir Elf alt-yaratısı/sanatı olarak yapılmıştır. Elfler’in metal işlemedeki hünerleri ve Sauron’un Tek Yüzük’ü haricinde de Orta-Dünya’nın diğer halklarından olan cücelerin metal işlemedeki maharetini de konuya dahil etmemiz gerekir. Cüce hünerleri, diğer iki örnekte olduğundan daha az simyayı çağrıştırır ve daha çok metalin maddi tabiatı üzerinde olağanüstü başarılı bir işçilik/zanaat derecesine yürür; manevi yönlerden/simyasal tecrübeden mahrum gözükmektedir.

Altın ve değerli taşların cazibesiyle büyülenmiş ve nihayetinde halkının başına Smaug musibetini getiren cüce kralı: Thorin Meşekalkan'ın dedesi Thrór

Altın ve değerli taşların cazibesiyle büyülenmiş ve nihayetinde halkının başına Smaug musibetini getiren cüce kralı: Thorin Meşekalkan’ın dedesi Thrór

CÜCELER, TOPRAK UNSURU ve BALROG

Efsane-i Tolkien’de (Tolkien’s Legendarium) dağların altında taşı toprağı kazarak değerli madenler çıkaran Cüceler, yaptıkları işte oldukça hırslıdırlar. Bu hırs Erabor Krallığı’nda bir ejderhaya (Smaug), Moria madenlerinde de Balrog’a davetiye çıkarır.

Dağların altında gökle ilişkileri tamamen kesilmiş, dört yanı toprakla dolmuş, göklere bakmayı bırakmış ve sürekli toprağın altına, zenginlik şehveti ile yönelmişlerdir. Değerli madenlere ve maddeye karşı duydukları hırs, şehvet; ateş unsuru için davetiye hükmündedir ve iki krallıkta da sonuç elim olmuştur. Unsurlar üzerinden okunursa toprağın, ateş tabiatlı şehvetlere meyletmesi ateşin toprağa karşı zaferinin ilanıdır.

Tolkien’e göre ve kanatimizce hakikate göre de güzellik, hayranlığın ve aşkın öğreticisi bir mürşid portresi çizer. Gimli örneğinde olduğu gibi cüceler toprak unsuru ile çok ilgili tabiatlarına rağmen aşka da kabiliyetlidirler. Gimli’nin Galadriel’e ve O’nun temsil ettiği güzelliğe duyduğu hayranlık Gimli’yi dönüştürmüş ve Batı Limanları’ndan sırlı diyarlara yola çıkan bir elf dostuna çevirmiştir. Diğer cüceler gibi ölerek değil “sonsuzluğa seyahat” gibi bir anlam taşıyan bir sefer ile ayrılmıştır Orta-Dünya’dan. Cücelere verilen maddi şeyleri sevme kabiliyeti yanı sıra yüceltilmiş aşka da kabiliyetleri olması nar ile nur arasında bir seçime de benzer ki Orta-Dünya’da her ırkın bu nevden bir imtihana muhatabiyeti vardır.

Balrog'un temsil ettiği 'Nar Unsuru' ile Gandalf'ın temsil ettiği 'Nur Unsuru' karşı karşıya

Balrog’un temsil ettiği ‘Nar Unsuru’ ile Gandalf’ın temsil ettiği ‘Nur Unsuru’ karşı karşıya

Gandalf’ın Balrog ile mücadelesi; Anor Alevi ile Udun Alevi’nin; Nur Unsuru ile Nar Unsuru’nun mücadelesidir. Bu mücadele sadece sembolik düzeyde kalmaz; sonuçları itibariyle de Boz Gandalf daha da nuranileşir ve Ak Gandalf’a dönüşür. Tolkien’in bütün karakterleri kendi kemallerine ateş ile imtihan sonucu ulaşmışlardır. Ateş unsuru, imtihan/sınanma unsurudur. İmam Rabbani’nin Gandalf’in “Gizli Ateş’in Hizmetkarı” olmak ile ilgili sözlerini de çağrıştırması açısından aşağıdaki satırlar kayda değer:

Ben ne geceyim, ne de geceye kulluk ederim. Ben bir hakikat güneşinin hâdimiyim (hizmetkarıyım) ki, size ondan haber getiriyorum.

İmâm-ı Rabbânî / 130. Mektup / El-Mektûbât / c.1 s.124

Hakikat güneşi, “gizli ateş” gibi şiddet-i zuhurunda gizlidir. O’ndan haber almak mürşidane bir misyon ile mümkündür; ayrıca “nebi” kelimesinin manalarından biri de haber getirendir. İslami terminolojiye göre varis-i nebi hükmünde bir veli olan İmam Rabbani “haber” getirerek bu misyonunu da ifade eder. Gandalf’ın Orta-Dünya’ya geldiği Üçüncü Çağ’da Valar ile irtibat zayıflamış ve bir merhamet eseri olarak; yol gösteren/mürşid, Valar’ın bir temsilcisi vasfı ile Gandalf teşrif etmiştir. Tam da ihtiyaç zamanında zuhur eden biridir. Gandalf’ı, ilm-i evvel ile irtibatı açısından ele alacak olursak, Ainur’un Müziği’nden önce yaratıldığını söylememiz gerekir. İmam Rabbani ve Gandalf arasındaki benzerlikten yola çıkarak birinin diğerine ilham verdiğini düşündüğümüz sanılmasın. Anlatmaya çalıştığımız şey bir hikayede (İkincil Gerçeklik), mitolojide veya bizzat hayatın içinde aynı hakikatin pek çok yansımasının görülebildiğidir. Eğer Gandalf için bir kök aranılacaksa dolaylı yoldan simya ilmine de göndermeler içeren ve tüm bâtınî ekollerin – iyi veya kötü niyetle – faydalanmaya çalıştığı Kur’an’daki Kehf Sûresi’ne bakmamız gerekir. Bu sûrede Hızır (as), Allah Katı’ndan ilmi olan bir kul olarak geçer. “Allah Katı” bizim bildiğimiz şekli ile nitelik ve nicelikten üstün ve münezzeh olarak zamanın ve yaratılmışın üstündedir. Ömrüne süre biçilemeyen ve ilmi Allah Katı’ndan olan, Kur’an’ın haber verdiği bir peygamber olarak Hızır (as); Gandalf’ın Ainur’un Müziği’nden önce yaratılması durumu; ömrüne süre biçilememe hali ve bir nevi Ilúvatar’ın huzurundan (ind-i ilahi/Allah’ın Katı’ndan) gelme yönüyle daha doğrudan bir benzerlik taşır. Hızır (as) ve Gandalf arasındaki benzerlikleri sayarak bitirmek çok zor olsa da başlıca göze çarpanlar şu şekilde sıralanabilir:

1. İnsanlık çağları boyunca yaşamış biri olarak pek çok farklı isim ve ünvan ile anılma,

2. Gizli ilimlerin, kadim irfanın temsilcisi olma,

3. Rasyonel akıl ile anlaşılması güç planlarla kaderin çarklarını çevirme,

4. Efsane-i Tolkien’de Aragorn gibi mehdi-misal arketipik kurtarıcı karakterleri de dahil olmak üzere alim/arif ve liderleri terbiye etme,

5. Kelimelerinde/beyanında aklı aciz bırakan bir teshir/sihir bulunması,

6. Farklı hayat mertebeleri ile irtibatı (Yüzüklerin Efendisi’nde icmalen Balrog ile mücadelesi ve sonrasında yüzlerce insan hayatından uzun süren manevi/göksel tecrübe ile anlatılmıştı)…

Boz Gandalf

Boz Gandalf

Zikrettiğimiz örnekler farklı yorumlarla neredeyse sayısız biçimde çoğaltılmaya müsaittir. Tarihte veya mitolojide var olan ve Hızır (as) ile arasında ilişki kurulan Hermes, St.George, Saint Elie gibi pek çok karakter, aynı zamanda Efsane-i Tolkien’deki Gandalf karakteri ile de irtibatlandırılmaktadır. Mahmoud Shelton’ın yazdığı Orta-Dünya’da Simya (Alchemy in Middle-earth) kitabı bu irtibatların bazı örneklerini bize sunar. Bu örneklerin çoğu “hermetik” kelimesinin kökeni olan Hermes’ten Aziz Cercis Efsanesi’ne kadar nar/ateş ile nurun mücadelesinin öğeleri ve bu mücadelede adına simya diyebileceğimiz bilgi türünün işaretleri ile doludur.

Tolkien Mythopoeia’da, sûfi şiirine benzer; enigmatik/örtülü biçimde dört unsurdan bahsederek kendi düşüncesi adına genişçe yorumlanmaya müsait ipuçları verir. Eğer bu izler takip edilirse Mythopoeia’da örtülü olarak kapısını araladığı unsurları, ahenkli biçimde bütün eserinde kullandığı görülür. Efsane-i Tolkien, unsurların ve bunlara ait ilimlerin yapıtaşlarını oluşturduğu bir senfoni gibi okunmaya da müsaittir.


Not: Bir sonraki yazımızda, unsurlar perspektifinde, Efsane-i Tolkien’de geçen mücadelelere, savaşlara, ırklara mercek tutmaya çalışacağız.


‘Boz Gandalf’ İllüstrasyonu © John Howe
Paylaşın.

Yazar Hakkında

3 yorum

  1. Teşekkürler…

    Sitenizin ilk makalesinde, kendisine Hak katından ilham verilen bir büyüğünüz tarafından teşvik edildiğiniz yazıyordu. Aynı zatın ilerleyen makalelerden birinde, Gandalf’ın Hz. Hızır’ın o devirdeki ismi olduğunu söylediğini hatırlıyorum. Nitekim Oktan Keleş’in Kulbak Bilge eserinde de, kadim zamanlarda Elifanlar diye bir türün olduğundan bahsediliyordu. Bu bağlamda ben, Tolkien’in çok küçük yaştan itibaren ilham yoluyla yetiştirildiğini düşünüyorum. Ve bu ilhamın, Hak katından kendisine mühlet verilen zat tarafından kendisine verildiğine inanıyorum. Ancak Tolkien’in bu ilhamın aracısını tanıyıp tanımadığı konusunu netleştiremedim.

    Neden Tolkien?

    • Sutu Boğda on

      İlhan bey, bu konulara inşallah gireceğiz. Sizi anlıyoruz, hakikaten sabırsızlık gösterilecek bir konu. Hem daha başka konuları önceden yazmamız lazım hem de bizim de öğrenmemiz gereken bilgiler var. Ama ömrümüz yettikçe sorduğunuz sorunun cevabını da vermeye çalışacağız inşallah. Sutu Boğda Yolculuğu bu zaten.

      Ahmet Mesut Bozkurt ne der onu bilemeyeceğim.

Reply To İlhan Cancel Reply