Tolkien ve Mythopoeia – Bölüm 12

1

MYTHOPOEIA

Metnin Aslı

At bidding of a Will, to which we bend
(and must), but only dimly apprehend,
great processes march on, as Time unrolls
from dark beginnings to uncertain goals;
and as on page o’er-written without clue,
with script and limning packed of various hue,
an endless multitude of forms appear,
some grim, some frail, some beautiful, some queer,
each alien, except as kin from one
remote Origo, gnat, man, stone, and sun.
God made the petrous rocks, the arboreal trees,
tellurian earth, and stellar stars, and these
homuncular men, who walk upon the ground
with nerves that tingle touched by light and sound.
(J.R.R.Tolkien)

Çevirisi

Bir İrade’nin buyruğu/hükmü önünde eğiliyoruz,
(ve eğilmeliyiz), sadece az bir idrak ve kavrayış ile,
büyük işler/oluşlar/süreçler her daim ilerlemede (O iradenin hükmü ile), Zaman zuhur ettirirken/göz önüne koyarken,
meçhul başlangıçlardan kesin olarak bilinmeyen amaçlara;
ve üzerine defalarca yazılmış ama bir ipucu bırakmayan bir sayfa gibi,
senaryolar ve lebaleb renklerle resmederek,
sonu gelmeyen çeşitlilikte biçimler belirir/zuhur eder,
bazısı zalim, bazısı narin, bazısı güzel, bazısı tuhaf,
her yaratılmış, akraba olduğu/yakın olduğu müstesna,
diğer varlık gruplarına, sineğe, insana, taşa ve güneşe uzak.
Tanrı “kayasıl” kayaları, “ağaçsıl” ağaçları,
dünyasal/zeminsel dünyayı, yıldızsal yıldızları, ve sonunda,
yeryüzü üstünde yürüyen insansıl/beşeri insanı,
ışık ve sesin dokunuşlarını sezecek/bilecek bir sinir/duyu sahibi olarak yarattı.
(J.R.R.Tolkien)

Geçen yazımızda “genel bir yaklaşım” sergiledikten sonra, ikinci kıtanın ilk on dört dizesini parça parça açıklamaya çalışacağız.

“AZ BİR İDRAK İLE / BUT ONLY DIMLY APPREHEND” ÜZERİNE

Metnin Aslı

“…Manwë was the brother of Melkor in the mind of Ilúvatar…” (Silmarillion)

Çevirisi

“…Ilúvatar’ın aklında (ilminde) Manwë Melkor’un kardeşiydi…” (Birbirlerine benzer niteliklerle (kudret ve ilim) yaratılmışlardır.) (Silmarillion)

Efsane-i Tolkien’de geçen varlıklar içinde en kudretli ve Ilúvatar’a en yakın kılınmış olanlar Valar’dır. Valar’ın içinde en kudretlisi Manwë’dir. Manwë ve Melkor’un Ilúvatar’ın katında kardeş gibi olduğundan bahsedilir. Tolkien’e göre kudret hiyerarşisi ile ilim hiyerarşisi çok bağlantılıdır. Manwë, sadece en kudretli değil ama aynı zamanda Ilúvatar’ın ilmi hakkında en çok fikir sahibi olandır. Melkor da diğer yandan en derin gizemlerin sırların peşindedir. Onun heryerde Sön(e)meyen Ateş’i araması bunun göstergesidir. Arda’yı ateş formunda ilk gördüğünde, ne kadar çok kaderin ona bağlı olduğunu bildiği için – daha önce bunları “Müzik” ile okumuş/görmüştür – ve “Ona (Arda) kendi ismimi vereceğim ve benim ismimle anılacak” demiştir. Kendi isminin yüksek bir değeri manası olmalıdır. Daha sonradan – düşüşü sonrası – “Morgoth” ismi ile anılmıştır yani manevi dönüşümü isminin de değişmesine sebep olmuştur ve yaratılışında kendine verilen bu isimden ve makamından da düşmüştür.

Eru Ilúvatar ve Melkor

Eru Ilúvatar ve Melkor

Bunları anlatıyoruz çünkü İslam Tasavvufu’na göre de her insanın mazhar olduğu isimler olur makamına göre, daha sonradan bu ismin bağlı olduğu İsm-i İlahi’nin kulluğu/şükrü yapılamaz ise bu ismi taşıma hakkından “düşülür”. Yeni duruma göre yeni bir isim ve sıfat sahibi olunur/olunabilir. Melkor’a çok benzeyen bir hikayenin sahibi olan Şeytan daha önceden İblis’tir. İblis, umudunu kaybetme ile ilgili bir kelime, en sonunda ise bu isim “Şeytan”a dönüşür, yani “taşlanmış/uzaklaştırılmış/sürülmüş” manaları taşıyan bir isim olur. (Burada “Melkor, Şeytan’dır” şeklinde bir önermemiz yok. Gereken bilgi için sitemiz yazarlarından Tarık Kaya’nın konu ile ilgili yeni yazı dizisine bakılmasını öneririz.) Diğer yandan bu düşüş her zaman Melkor örneğinde olduğu gibi tek yönlü olmaz. Hz.Adem (as) örneğinde olduğu gibi düşüşün dekontrüksüyonu (yapısökümü) doğru yapılırsa daha yüksek manevi semalara çıkmanın bir rampası olarak da kullanılabilir. Allah’ın affetmekteki büyüklüğünü anlaşılması, tevbelerin kabulündeki merhametin büyüklüğünün idraki için bazen “düşmüş” olmanın psikolojisine, acziyetine ihtiyaç vardır. Bu yönüyle hobbitvari yaratılışı ile acziyet şampiyonu olan insan, kudretin büyüklüğüne acziyeti ile bir ayna olmaya aday yüksek bir yaradılışa sahiptir. İslam Tasavvuf Tarihi’nden diğer bir örnek de Üftade Hazretleri’nin durumudur. “Üftade” fevt edilmiş, rütbeleri sökülmüş, makamından indirilmiş manalarına gelen bir kelime. Bu sıfat kendisine sadık bir rüyada Hz.Resullullah (sav) tarafından verilmiş ve Hazret tarafından bir ünvan olarak kullanılmıştır. Üftade Hazretleri, bu ünvanın eziciliği içerisinde bizim belki hayalinde zorlanacağımız öyle makamlara gelmiştir ki O ve daha sonradan talebesi olan Aziz Mahmut Hüdai birer mana güneşi olarak bütün bir Osmanlı’yı aydınlatmışlardır. Özetle; düşüş her zaman vardır ama bazen kalbin yüksek tepelerinde de son bulabilir.

MANWË, MELKOR ve İLİMLERİ ÜZERİNE

Metnin Aslı

Manwë and Melkor were brethren in the thought of Ilúvatar. The mightiest of those Ainur who came into the World was in his beginning Melkor; but Manwë is dearest to Ilúvatar and understands most clearly his purposes.” (Silmarillion)

Çevirisi

“Ilúvatar’ın düşüncesinde/tasarısında (ilminde) Manwë ve Melkor kardeştiler. Dünya’ya geldiklerinde, başlangıcında (ilm-i ilahi’deki halinde), Ainur’un en görkemlisi Melkor’du; ama Manwë, Ilúvatar’ın gözdesiydi. O’nun muradını/dilmesini en açık (mübin) şekilde idrak eden de Manwë’ydi.” (Silmarillion)

Efsane-i Tolkien’e göre Melkor, yaptığı kötülüklerden pişmanlık duymadığı ve haklılığını/hakkını güç ile dayatma, başka özgür iradeler üzerinde bir konum peşinde koşma ile desteklediği için, düşüşü sınırsız olmuş ve bütün kötülüklerin kaynağı haline gelmiştir. Manwë ise yaratılışta Melkor’un bir benzeri olmasına rağmen kendi yolunu çizmek/hak iddia etmek yerine ilahi iradenin takipçiliğinin bir misali olmuştur ve bu yönüyle iyiliğin kutuplaşmış halidir. Kötülükte kutuplaşmış bir karakter olarak Melkor ise başlangıçta – yaratılışı itibariyle – ilimde Manwë’ye benzemektedir. Bu iki karakteri birbirinden ayıran en temel özellik ise birinin kendi ilmi yerine Ilúvatar’ın ilmini tercih etmesi; onun iradesini takip etmesi, diğerinin ise “Müzik” faslından itibaren kendi ilmini/iradesini takip etmeyi seçmesidir. Mythopoeia Şiiri’nin dizeleri itibariyle “…çok az bir idrak/kavrayış ile…” duruşunu, tevazu ile Manwë temsil ederken, Melkor her manayı kendine ve kendi ilmine bağlayan duruşuyla kibirin temsilcisidir.

'Peri Alemi'nin Üstündeki Dünya'nın Dağlarının Tepesindeki Manwë'nin Konağı' / J.R.R.Tolkien - 1928

‘Peri Alemi’nin Üstündeki Dünya’nın Dağlarının Tepesindeki Manwë’nin Konağı’ / J.R.R.Tolkien – 1928

“Seni hakkıyla bilemedik ey Mâruf!” (Hadis-i Şerif)
.

“İdrak-i meali bu küçük akla gerekmez,
Zira ki bu terazi bu kadar sikleti çekmez.”
(Ziya Paşa)

“Seni hakkıyla bilemedik ey Mâruf!” hadisinin sahibi Fahr-i Kainat Efendimiz (sav), aynı zamanda miracın da sahibidir. Allah’ı bilmekte tanımakta Cebrail (as)’ı dahi çok ardında bırakan bir bilişin sahibidir. Sözlerin hitamı olarak diyebiliriz ki buradaki “bilememe hali” veya “az idrak” durumu Allah’ın Zatı’nın ululuğunu nispetledir, yoksa bizim gibi cahil gürühuna göre sonsuzluk hükmündedir o ufuk.

Allah bilinemez değildir ancak hakkıyla bilinemezdir. Mutlak anlamda hakkı bildiği iddiası taşınamaz ve hatta kim o ilmi bu mertebeye kadar çıkarttığını düşünürse ancak Melkor gibi kendi kısıtlılığının mahkumu bir kötülük makinesine dönüşür.

Metnin Aslı

“To Melkor among the Ainur had been given the greatest gifts of power and knowledge, and he had a share in all the gifts of his brethren; and he had gone often alone into the void places seeking the Imperishable Flame.” (Silmarillion)

Çevirisi

“Melkor’a gelince, Ainur içinde güç ve bilgi yönüyle en büyük lutuflarla taçlandırılmış ve kardeşlerine verilmiş her lütufda da pay sahibiydi. Sıklıkla, boşluğa/yokluğa tek başına/yalnız gidiyor ve orada Sön(e)meyen Ateş’i arıyordu.” (Silmarillion)

Manwë, bu irfanın sahibi bir varlık olarak belirirken yaradılışta kardeşi gibi olan Melkor ise “Müzik”i takip etmek yerine kendi müziğini yapmak ister. Sadece kendisine ait olan bir müziğin sahibi olarak mutlak sonsuzun dışına da çıkabilecek bir varlık olduğunu vehmetmiş olmalıdır. Bu vehmi besleyen yokluk duygusu ile çok ilişkilidir. Boşluğa/yokluğa yalnız olarak sık sık yaptığı seyahatler bu vehmin önemli bir işareti ya da sonucu olmalıdır.


Not: Diğer dizelerin yorumu ile bir sonraki yazımıza devam edeceğiz.


‘Eru Ilúvatar ve Melkor’ İllüstrasyonu © Naiss-Ryokkheym
Paylaşın.

Yazar Hakkında

1 Yorum

Leave A Reply