Tolkien ve Kaçışçılık Üzerine

0

Okuyacağınız makale, “Tolkien ve Mythopoeia” yazı dizisinin 2.Mart.2016 tarihinde yayınlanan 33. bölümü olup kendi içinde barındırdığı anlam bütünlüğü açısından “Tolkien ve Kaçışçılık Üzerine” başlığıyla tekrardan okuyucularımızın beğenisine sunulmuştur.

MYTHOPOEIA

Metnin Aslı
…………
Yet trees and not ‘trees’, until so named and seen –
and never were so named, till those had been
who speech’s involuted breath unfurled,
faint echo and dim picture of the world,
but neither record nor a photograph,
being divination, judgement, and a laugh,
response of those that felt astir within
by deep monition movements that were kin
to life and death of trees, of beasts, of stars:
free captives undermining shadowy bars,
digging the foreknown from experience
and panning the vein of spirit out of sense.

…………
J.R.R. Tolkien

Çevirisi
…………
Henüz ağaçlar “ağaç” değildir, vakta ki öyle isimlendirilene ve görülene dek
ve onlar isimlendirilene kadar hiç isimlendirilmemişlerdi
ki onları beyanın içe dönük nefesi göz önüne serdi,
dünyanın müphem/zayıf bir yankısı ve soluk bir resmi,
ancak ne bir kayıt ne de bir fotoğraf,
ağaçların, hayvanların, yıldızların yaşam ve ölümüne benzer
içlerindeki derin ihtarın/hatırlatmanın kıpırdanmalarıyla
kehanet, hüküm ve kahkahalı bir tepkisi olarak:
gölgeli parmaklıkların altını kazan hür tutsaklar,
“önceden bilineni” tecrübelerinden kazıp çıkarıyorlar
ve nüktenin (ruhun) damarını anlamdan eliyorlar.

…………
J.R.R. Tolkien

TOLKIEN, TASAVVUF ve KAÇIŞÇILIK ÜZERİNE

Tolkien, fantezi edebiyatının kaçışcı (escapist) bir karakter taşıdığı yargısına katılır. Tolkien’e göre bu niteliği, kaçışcılığı, genelde fantezi edebiyatının, özelde ise peri masallarının asıl misyonuna uygun düşer. İnsan, tutsaktır ve tutsaklığı kendisini çevreleyen mana ile arasına örtüler, duvarlar inşa edilmesinden kaynaklanmaktadır. Bu duvarlar daha çok insanın iç manalarını keşfi ile de yıkılmaya müsaittir. Asli olarak var olmayan engeller, “gölgeli parmaklıklar”, güçlerini insanın/kişinin zihnindeki kayıtlardan/yanlış yargılardan almakta ve böylelikle varmışçasına etki göstermektedirler.

Frodo, seyahatinde en fazla kendi içindeki engelleri aşmak adına bir uğraş verir. Faramir ve Galadriel, iç dünyalarında bir devrim gerçekleştirerek Tek Yüzük’ü Mordor yoluna gönderirler. Her iki karakter de “benlik” adına dava edebilecekleri şeylerden vazgeçerek Tek Yüzük’ü ateşe/helaka yollayabilmişlerdir. Aslında büyük zaferlerini Tek Yüzük’ün de dahil olduğu dış dünyayı anlamlandıran iç dünyalarında kazanmışlardır. Eğer iç dünyalarında ulaştıkları idrak yetersiz olsaydı ve ene/”ben” üzerinden bir dünya inşa etme hayaline sürüklenselerdi, Tek Yüzük’ün kaderine hükmetmek yerine Tek Yüzük tarafından kaderlerine hükmedilen ve bunu “hür” iradeleri ile seçmiş “tutsaklar” olacaklardı.

Orta Dünya’nın kaderinin çarklarını çeviren olaylardan bir tanesi de Faramir’in Yüzük Taşıyıcısı Frodo’yu serbest bırakmasıydı.

Orta Dünya’nın kaderinin çarklarını çeviren olaylardan bir tanesi de Faramir’in Yüzük Taşıyıcısı Frodo’yu serbest bırakmasıydı.

Tolkien’in “İkincil Dünyası”nın, “Birincil Dünya”da kırılması zorlaşmış, bu türden köleleştirici kalıpları kırmak adına bir ümit aşılama ve yol/yöntem gösterme işlevi olduğunu belirtelim. Bu cümleden Tasavvuf Edebiyatı’nın “İkincil Dünyaları” da benzer bir işlev taşır ve insanın gölgelerin esaretinden kurtulup tam hürriyetine kavuşturulmasının sembolik veya doğrudan çok izleri ile dolup taşmaktadır.

Mevlana, “Hakk’a kulluk” kavramına hürriyet açısından yaklaşır. Hakk’a kul olarak; “gölge varlıklardan”/”asliyeti olmayanlardan”, bu dünyanın, eşyanın tüm debdebe ve göz boyamaları, vaat ettiği imkanlar ve rütbelerle satın alınmaktan kurtulmuştur. Her manası ile sınav/sınanma olan bu dünyanın “gölgeli parmaklıkları” onu tutsak edememiştir.

Yüzüklerin Efendisi’nde “Tek Yüzük” herkesin kendi idrak/anlayış ve kabiliyeti çerçevesinde ama özellikle “benlik” cidarında bir takım tutsaklık/satın alma/rüşvet tekliflerinin mücessem halidir ve önceki yazıda geçtiği üzere kendisine ancak kendi istediği yolda hükmedilebilir, yani tabi olarak/gölgeleşerek/tutsaklaşarak/köleleşerek. Sauron’un Tek Yüzük olmadan varlığını sürdürememesi ama Tek Yüzük’ün Sauron’suz varlığını sürdürebilmesi Sauron’un da Tek Yüzük’ün bir tutsağı ve mutlak bir köle olduğunun hikayedeki en önemli göstergesidir.

Melkor ve Sauron gibiler kendilerine ait bir şey, bir çeşit hürriyet ve “kendi başına”lık hali ararken, amaçlarının tam aksi ile gölgeden gölgeye, kölelikten daha derin bir başka köleliğe düşmektedirler. Silmarillion’da, Melkor’un hilesinin büyüdüğünü ama gücünün azaldığını görürüz. Yapıp ettiği tertipler Melkor’un gücünün dağılmasına sebep olur. Bir yönüyle bu durum Melkor’u yaptıklarının ve niyetlerinin kölesi haline getirmektedir; tıpkı kuklası Sauron’un Tek Yüzük’ün kölesine dönüşmesi gibi. Melkor ve Sauron gibiler bu yönüyle kendi kuvvetlerinin bile aslını temsil edemeyen, sözde bir güç iddiasının gölgesi olarak yaşayan varlıklardır.

BİR HAPİSHANE OLARAK KÜLTÜR ve GÖLGELİ PARMAKLIKLARI KAZMAK

“Birincil Dünya”nın gölgeye düşmesi sonucu ikinci bir kavramlaştırma/idrak oluşturma alanına ihtiyaç doğar. Tolkien’in “İkincil Dünyası” ve fantezi edebiyatına/peri masallarına yüklediği misyon bu imkanı sunar. İdrak için gereken malzeme “Birincil Dünya” içinden bulunamıyorsa eşyanın kültür aynalarına çarpıp bozulan yansımalarından kurtulmak adına en derine/köklere kadar bir yapısökümüne ihtiyaç duyulur ki “asıl” manaların tekrardan keşfi mümkün olsun. Mythopoeia Şiiri’nde gölgeli parmaklıkların altını kazan “hür tutsaklar”ın yaptıkları, bir keşif yolculuğudur ve hakikatin çarpıtılmış yansımalarından; kültürün/tarihselliğin yükü ile bozulmuş kalıpları üzerinden okunması mümkün olmayan hakikati, köklere, bozulmadan önceki hallerine inerek okumak adınadır.

Kültür (idraklerimizi, anlama çerçevelerimizi şekillendiren alan/öğeler) bazen “gardiyanların” hegemonyasına girebilir. Gerçekliğini kaybetmiş birinin “olmak” şansı yoktur; sadece “sahip olmak” şansı vardır. Kapitalizm, “olamama” ancak “sahip olabilme” tarihi gibi de okunmalıdır. Hayatta hürriyetten daha değerli bir şey olmadığı için “sahiplik”/sahip olma çerçevesinde hayat sürenler hür iradelere hükmetmeye eğilimlidirler. Bu sebeple insanların “olması”na; onların tutsaklığından kurtulmasına düşman, hapishane gardiyanları hükmüne geçerler.

Maedhros'un gerçek tutsaklığı Silmariller'i geri almak üzere ettiği yemineydi. Morgoth/Melkor, ancak gölgeye girenleri tutsak edebilirdi.

Maedhros’un gerçek tutsaklığı Silmariller’i geri almak üzere ettiği yemineydi. Morgoth/Melkor, ancak gölgeye girenleri tutsak edebilirdi.

“Gardiyanlar”ın kültür hegemonyasından “kaçış”ın en önemli araçlarından biri de hiç şüphesiz hayallerimizdir. Hakiki hayallerle, köklere ulaşarak inşa edilen “İkincil Dünyalar”, asliyetini kaybeden bir algıda yaşayan “Birincil Dünya”dan daha hakiki olabilir. Tolkien’i büyük yapan ve başardığı da en derin köklere inmeye ve insanı özgürleştirmeye imkan sağlayan böyle bir “İkincil Dünya” hediye etmiş olmasıdır.

Tolkien’in “İkincil Dünyası”nın özgürleştiriciliği hiç şüphesiz çağının kültürünü aşan hakikatlere/köklere/kökenlere bir keşif yolculuğu içermesindendir. Diğer yandan her hayal ürünü sanat eserinin böyle bir kuvvete sahip olduğunu düşünemeyiz. Bazı “İkincil Dünyalar” zindandan çıkışa değil zindan içinde daha derin bir zindana düşmeye sebeptir. Bir şey hayalden veya fiziki gerçeklikten geçerek zuhur edebilir ancak onun gerçek/asıl veya gölge mi olduğunu belirleyen, hakikatle/köklerle/kökenlerle, zaman üstü levhalarla ilişkisidir. Efsane-i Tolkien’deki (Tolkien’s Legendarium) karakterler – tarihsellikleri ayrı bir tartışma konusu olarak kalmak kaydıyla – zaman üstü hakikat levhaları ile ilişkileri itibariyle bugün yaşadığımız dünyadan pek çok açıdan daha gerçektir ve sihrinin mayasını bu hakiki ilişkiden almaktadır.

Metnin Aslı

I have claimed that Escape is one of the main functions of fairy-stories, and since I do not disapprove of them, it is plain that I do not accept the tone of scorn or pity with which ‘Escape’ is now so often used. Why should a man be scorned if, finding himself in prison, he tries to get out and go home? Or if he cannot do so, he thinks and talks about other topics than jailers and prison-walls?

J.R.R. Tolkien

Çevirisi

Kaçış kavramının peri masallarının ana fonksiyonlarından biri olduğunu iddia etmiştim ve peri masallarına aleyhtar olmadığım için de ‘Kaçış’ kavramının şimdilerde sıklıkla tahkir ve acıma tonlarıyla kullanılmasını kabul etmediğim de açıktır. Neden kendini hapishanede bulmuş bir adam, oradan çıkıp evine gitmeye çaba gösterirse hor görülsün? Ya da bunu başaramıyorsa, gardiyanlar ve hapishane duvarlarından başka konuları düşünüp, onlardan bahsederse hor görülüyor olsun?

J.R.R. Tolkien

Not: Bir sonraki yazıda “Birincil Dünya”nın gerçekliğini yitirmesi ve hayallerin hakikati üzerinden konumuza yeni pencereler açmaya çalışacağız. Baudrillard’ın “simülasyon” ile kastını ve Matrix filmini neden bir “yanlış anlaşılmanın ürünü” olarak gördüğüne değineceğiz.


‘Faramir’ İllüstrasyonu © Magali Villeneuve
‘Maedhros’ İllüstrasyonu © Jenny Dolfen
Paylaşın.

Yazar Hakkında

Leave A Reply