Tolkien ve Ağaç – Bölüm 4

0

Okuyacağınız makale, “Tolkien ve Mythopoeia” yazı dizisinin 25.Aralık.2015’de yayınlanan 6. makalesi olup, kendi içinde barındırdığı anlam bütünlüğü açısından “Tolkien ve Ağaç” serisinin 4. makalesi olarak tekrardan okuyucularımızın beğenisine sunulmuştur.


TOLKIEN, ZEN BUDİZMİ ve BİRAZ da TASAVVUF

Zen Özdeyişi

Bir kimse Zen öğrenmeye başlamadan ona dağlar dağ gibi, ırmaklar ırmak gibi görünür; iyi bir ustanın öğretisinden yararlanarak Zen gerçeğine bir içgörü kazanmaya başlayınca, ona artık dağlar dağ gibi, ırmaklar ırmak gibi gözükmemeye başlar. Ama en sonunda gerçekten tam aydınlanmaya ulaşınca gene dağlar dağ gibi, ırmaklar ırmak gibi görünür.

Az ifade farklılığı ile benzerlerini bulabileceğimiz bu söz, İslam Tasavvufu kalıbında ifade edilirse: Halktan Hakk’a, Hakk’tan Hakk’a ve nihayetinde Hakk’tan halka yapılan bir manevi seyrin özeti gibidir. Sonunda yine başlanılan noktaya dönülmüş olsa da bu dönüşte nitelik, derinlik ve duyuş farkı çok büyüktür.

Wang Ximeng’in “Bin Mil Boyunca Nehirler ve Dağlar” adlı eserinden bir kesit / 1113

Wang Ximeng’in “Bin Mil Boyunca Nehirler ve Dağlar” adlı eserinden bir kesit / 1113

Halktan yani Allah’tan gayr olan herşeyden kalbi alakasını kesmeyen biri için “dağ dağdır”; ağacın ağaç; büyümenin büyümek” olması gibi. Her şey içeriği/manası/derunu olmayan bir çokluk ve amaçsızlık içinde kaybolup gidiyor gibidir. Eşyanın (şeylerin/yaratılmışların) boğuculuğundan kurtulmak isteyenler ağacı yaftalamadan ondaki derunu görmek zorundadırlar.

Eşya içindeki düzen, Düzenleyen’e; nakış/süs/güzellik, Nakkaş’a/Süsleyen’e bir davetçi olur. Bu davetin izleri ne kadar sıkı takip edilirse Davet Eden’e o kadar hızlı ulaşılır. Eğer davet içindeki muhabbet daha ziyade hissedilirse aşk yolundan, veya şefkat ve hikmet daha çok hissedilirse Hakim ve Rahim isimlerinden, Allah’a giden bir yol bulunabilir. Bu bakış açısı ile ağaç aynı zamanda göklere bir davetiye olur. Ağacın büyüdüğünü görmek; ağacın her an itibariyle yeni bir hale geçtiğini yani her halinin de yaratılmakta olduğunu görmek demektir. Bu yönüyle; ağacın her hali/her anı ayrı bir davetiye olur göklere. Dağlar dağ değil, ağaçlar ağaç değildir artık, hepsi göklere yükselen merdivenler veya göklerden akseden davet nidalarıdır.

Zen Budizmi'nin sembollerinden Ying/Yang formunda Beyaz ve Siyah Hayat Ağacı

Zen Budizmi’nin sembollerinden Ying/Yang formunda Beyaz ve Siyah Hayat Ağacı

Varılan nokta itibariyle eşyanın yeri ancak unutulmak olur ve eşyaya bakıldığında sadece eşyanın yansıttığı esma, sıfat görülür. Eşya bizatihi görülmediği için artık dağlar dağ, ağaçlar ağaç, ırmaklar ırmak gibi gözükmemeye başlar. Hakk’tan halka seyirde ise bir nevi yapılan tenezzül sonucu eski bilgilere ihtiyaç vardır. Tenezzül edenin, yani Hakk’tan halka seyir yapanın kendi bilgileri ile halkı/insanları irşad edebilmesi için seyrin başındaki bilgileri de gereklidir. Sonunda halka dönmek zamanı gelince bir zaman unutulmuşluğa kayan bilgilerin hatırlanması gibi “dağın dağ olduğu, ağacın ağaç olduğu bilgisi” de geri döner ama bu geri dönen bilgilerin hiçbiri bir Mythopoeia’da geçtiği şekli ile bir “yafta” bir “etiket” değildir.

Geçmiş yazılarda bahsettiğimiz şekli ile buna benzer bir büyülenmenin teshiri vardır Tolkien’in bakış açısında. İleride tasavvufi yönleri ile de ele alacağımız “Yaprak Çizen Niggle”, bir seyr-i sûluk (manevi seyir) hikayesi/serüveni olarak okunmaya çok müsaittir. Niggle daha çok “Sanii/Sanatkar” isminin gölgesinde bir manevi seyahat sürdüren bir ressamın misalidir.

TOLKIEN ve RİSALE-İ NUR

Tolkien’in dünyasında ağacın yerine/önemine pek çok açıdan değinmeye çalıştık. Son olarak ise Tolkien’e göre kıymetli ve kıymetsiz varlıkların, iyi ve kötü olanların, ağaç konusuna yaklaşım üzerinden tasnif edildiğini ifade ettik. Bütün bu çalışmaları yaparken ağacın çok kuvvetli bir metafor olarak kendine yer bulduğu Risale-i Nur’a da göz atmak bize ilginç düşünme imkanlarının kapılarını açtı. Özellikle Mythopoeia Şiiri’nin ilk dizelerinde ağacı tesmiye etme/isim verme/yaftalama geçme tavrı ile ilgili olduğunu düşündüğümüz, aynı zamanda da modern yaklaşımların toptan bir eleştirisini bize sunan Risale-i Nur’un ilgili bölümü:

Dalaletten ileri gelen sınırsız bir cehalet ve dinsizlikten doğan çirkin bir inat yüzünden, sebeplerin yalnız birer bahane, birer perde olduğunu bilmiyorlar. Dağ gibi bir çam ağacının var olması için luzumlu herşeyi dokumak ve yetiştirmek, bir köy büyüklüğünde yüz fabrika ve tezgah gerektirirken, onun küçücük çekirdeğini gösterir ve “işte bu ağaç buradan çıkmıştır” diyerek Sanii’yin o çam ağacındaki binlerce mucizesini inkar edercesine görünüşteki bazı sebepleri ileri sürerler. Halık’ın iradesi ve hikmeti ile işleyen pek büyük rububiyetinin icraatını hiçe indirirler. Bazen gayet derin, bilinmez ve çok mühim, binlerce yönüyle hikmet taşıyan bir hakikate ilmi bir isim takarlar. Güya o isimle o hakikatin mahiyeti anlaşılır, basitleşir, hikmetsiz ve manasız hale gelir!

İşte gel akılsızlığın ve ahmaklığın sınırsız derecelerine bak ki: Yüzlerce sayfa ile tarif edilse ve hikmetleri anlatılsa tam manası ile ancak bilinecek olan derin, geniş ve meçhul bir hakikate bir isim takar, malum birşey gibi, “Bu budur.” derler. (Risale-i Nur Külliyatı Ondördüncü Söz’ün Zeyli)

Bediüzzaman Said Nursi’nin bu yaklaşımı, Mythopoeia Şiiri ve buraya kadar olan yorumlarla şaşılacak derecede benzerlik sunmaktadır. Hakikat noktasında arayış ve tebliğleri olan insanların farklı çağlarda ve kültürlerde de yetişseler bile benzer temsil/misal dağarcığı kullanacakları varsayılabilir.

Bediüzzaman Said Nursi'nin sıklıkla üzerinde saatlerce tefekkür ettiği, Tolkien'in en sevdiği ağacın kaderini paylaşıp kesilen meşhur katran ağacı

Bediüzzaman Said Nursi’nin sıklıkla üzerinde saatlerce tefekkür ettiği, Tolkien’in en sevdiği ağacın kaderini paylaşıp kesilen meşhur katran ağacı

Mythopoeia Şiiri, C.S.Lewis’in zatında onun temsil ettiği “modern akıl”a verilen bir cevaptır. Tolkien, yaşadığı çağ ile hesaplaşmasının bir hülasasını bu şiir üzerinden vermiştir. Aynı şekilde, Risale-i Nur Külliyatı, bulunduğu çağın hastalıklarına ilaç arar. Hem Risale-i Nur Külliyatı’nda hem de Tolkien’in eserlerinde modern/modernite, determinist akıl, rasyonalite vb. kendine çok alçak bir konum bulabilir. Dolayısıyla kullandıkları temsili dil ve metaforlar itibariyle benzerlik taşımaları bir noktaya kadar anlaşılabilse de bu benzerliğin yoğunluğu yine de şaşırtıcıdır.

Tolkien, fantezi edebiyatının amacını açıklarken üç kavram üzerinde durur: 1) Tedavi/İyileşme (Recovery), 2) Kaçış (Escape), 3) Consolation (Teselli). Mitler üzerinden fantezi edebiyatını bu şekilde aşılayabileceğini düşünür. Mitler üzerinden olmasa dahi aynı tahribatı Bediüzzaman da görür ve eserinde pek çok yerde, teselli edilmesi gereken, yaralarına devalar, merhemler sunulması gereken biri konumunda yaklaşır insana. (Bu bahis, yazı dizisinin konusuna doğrudan girmediği için başka bir zamana ve yazı dizisine havale edilmiştir.)

Tolkien, “Philomythus”/Mitsever olma halini aynı zamanda bir iyileşme (recovery) olarak da görür. İzzeti kırılmış milletlerin, tarihlerinin parlak dönemlerinden teselli aramaları gibi insanlığı bir millet ve mitleri de bu milletin ortak tarihi olarak ele alır. Böylelikle büyük bir resimde insanların hakikati görüp, hakikat ile tedavi ve teselli olacaklarını düşünür. Kaçış ise hakikati öğrenen insanın özgürleşmesidir. Akıl kelimesinin Arapça manalarından biri “bağlanma”dır. Bu bağların çözülmesi, diğer bir değişle; rasyo düzeyindeki aklın sınırlarından kurtulmak gerçek kaçış, böyle bir firarı gerçekleştiren ise gerçek özgür insandır. Mitler, rasyo duvarlarını kırmanın en önemli yardımcılarıdır. Dolayısıyla mitlerin gölgesinde gelişen fantezi edebiyatı kaçışcıdır (escapist).

Metnin Aslı

“I have claimed that Escape is one of the main functions of fairy-stories, and since I do not disapprove of them, it is plain that I do not accept the tone of scorn or pity with which ‘Escape’ is now so often used. Why should a man be scorned if, finding himself in prison, he tries to get out and go home? Or if he cannot do so, he thinks and talks about other topics than jailers and prison-walls?” (J.R.R.Tolkien)

Çevirisi

“Kaçış kavramının peri masallarının ana fonksiyonlarından biri olduğunu iddia etmiştim, ve peri masallarına aleyhtar olmadığım için de, ‘Kaçış’ kavramının şimdilerde sıklıkla tahkir ve acıma tonlarıyla kullanılmasını kabul etmediğim de açıktır. Neden kendini hapishanede bulmuş bir adam, oradan çıkıp evine gitmeye çaba gösterirse hor görülsün? Ya da bunu başaramıyorsa, gardiyanlar ve hapishane duvarlarından başka konuları düşünüp, onlardan bahsederse hor görülüyor olsun ?” (J.R.R.Tolkien)

Not: Niggle ile ilgili yorumları büyük ölçüde sonraki yazılara havale etmek zorunda kaldık. Modern Akıl ile ilgili eleştirilerimizi de farklı açılardan yazı dizisinin ilerleyen bölümlerinde ele almaya devam edeceğiz.

Paylaşın.

Yazar Hakkında

Leave A Reply