Sutu Boğda Peşinde Bir Ömür

4

Bir insan hayatının neredeyse tamamını sadece bir hikayeye adıyorsa,

Bunun yanında bu adam realiteden kopuk çılgın bir profesör yada hayata boş vermiş bohem bir edebiyatçı değilse,

Tam tersine çok iyi bir aile babası, arkadaşları için canını vermeyi göze alabilecek kadar onlara düşkün vefakar bir dost ve hayat tarzı itibariyle oldukça sade ve mazbut bir insansa,

Dindarlığı ile en yakın bir arkadaşının (C. S. Lewis) ateizmden dine dönüş yapmasına vesile olmuş ve bu yakın arkadaşı intisap ettiği dinin en meşhur yazarlarından birisi olacak kadar ondan etkilenmişse,

Yazar olma sevdasında kifayetsiz muhteris bir şöhret düşkünü olmanın aksine, Oxford gibi ciddi bir üniversitede, müşterisi nispeten kıt olan bir konuda; Anglo-Sakson dili ve edebiyatı konusunda uzman bir profesör ve bir filolog ise,

Veeeee…

Böyle ciddi işlerle uğraşan böylesine mazbut bir adam, 62 yaşında bir fantezi kitabı yayınlar ve yazdığı bu kitap tüm dünyayı bir daha eski haline gelmeyeceği bir şekilde sarsarsa,

Aradan 60 sene geçtiği halde bu sarsıntı artarak devam ediyorsa,

Bu kitap hakkında filmler tüm zamanların en çok seyredilen ve gişe yapan filmlerinden oluyorsa,

Bu kitap, yapılan anketlerin neticesinde 20. Yüzyılın en önemli kitabı seçiliyorsa,

Bu kitabın içerdiği konuların kökleri ve bu konuların içinde geçtiği “dünya” hakkında, bu yazar binlerce sayfalık notlara sahip ve hayatının büyük bir bölümünü bu notları düzenlemeye adamışsa,

Sırf bu “dünya”ya ait birkaç tane dil ve alfabe üretmiş ve bunları mükemmelleştirmek için onlarca yılını harcamışsa,

Şu anda da bu dilleri kullanan birçok insan varsa ve bu dilleri öğrenme adına kurslar açılıyor ve kitaplar yayınlanıyorsa,

Kendi ömrü vefa etmediği için bu görevi; yani binlerce sayfalık notların düzenlenme ve tashih işini kendi sevgili oğluna (Christopher) tevdi etmişse,

Bu sevgili oğlu 90 yaşını aştığı halde (doğumu 1924), babası gibi kendisi de hayatını adayarak bu görevi tamamlama yolunda halen delice çalıştığı halde, bitiremeyecek gibi gözüküyorsa,

Yani iki seçkin beynin ve hayatın bir “hayal dünyası” uğruna ömürlerini tüketmelerine bakılırsa,

Burada mantığımıza oturmayan ve yukarıda değindiğimiz kontrastlar üzerinde seyredebileceğimiz bir başka büyük; hem de çok büyük bir hikaye var gibime geliyor. Hayatını adadığı büyük hikayesinden daha büyük bir hikaye var olduğunu düşündürtüyor.

John Howe'un fırçasından Gri Gandalf

Sutu Boğda, John Ronald Reuel Tolkien’in (1892-1973) bu hikayesinin peşine düşmemizin ardından ortaya çıktı. Bu hikaye esnasında bizler de çok farklı sürprizlerle karşılaştık ve bu peşe düşme yolculuğu, bizim kendi “arayış” (quest) hikayemize dönüştü. Bu yolculuk sürecinde bir araya gelmiş bir arkadaş grubuyuz biz. Yolculuğumuz ne zaman neticelenir ve yine bu yolculuk sırasında yeni yol arkadaşlarımız kimler olur; bunlar bizim için de meçhul.

J.R.R. Tolkien ve onun eserleri ile alakalı bu araştırmalarımız, derinlikli olarak birkaç sene önce başladı. Toplantılar yapıyor ve aynen Tolkien ve arkadaşlarının kendi aralarında yaptıkları gibi buluş ve heyecanlarımızı birbirimizle paylaşıyorduk. Sonra bu işin ne kadar ciddi ve mühim olduğunu fark etmemize vesile olan bazı mânâ büyüklerinin bizi yönlendirmeleri ile çalışmalarımızın daha da geniş platformlarda paylaşılması gerektiğine karar verdik. O mânâ büyüklerinden, adı gibi kendi de latif olan ve Hakikat-ı Ahmediye (sav)’in günümüzde izdüşümlerinden biri olduğuna inandığım bir tanesinin neden “Geç kalındı. Bu işe 30 sene önce başlanması gerekiyordu.” dediğinin sırrını halen tam olarak anlamış değiliz.

Sutu Boğda isminin de ne mânâya geldiğini -tam olarak- bilmiyoruz. Bu sitedeki yazılarımız aynı zamanda bu ismin tam mânâsının anlaşılması macerası da olacak. Bir internet sitesi açmaya niyetlendiğimizde bu sitenin ismini Hızır misal ve ilhama mazhar kutlu bir zat vermişti. Desteklerini ve manevi himmetlerini hep başımızda hissettiğimiz bu yüce gönüllü Arif zatlara sonsuz minnet ve teşekkürlerimizi arz ederiz.

Sutu Boğda’nın isminin ne manaya geldiğini –tam olarak– bilmiyoruz dedim; zira Oktan Keleş’in kıymetli açıklamaları bu meselenin üzerindeki sır perdesini kısmen araladı.

Oktan Keleş, Kulbak Bilge isimli çığır açıcı eserinde, bu sır perdesini bir parça araladı. Bu konulara gücümüz yettiğince daha detaylıca değineceğimiz için Kulbak Bilge isimli eserden sadece şu satırı alıntılıyorum:

Latif Baba gözlüklerini takarak işareti inceledi ve sordu:

.Nedir Sutu Boğda?

İlhami Abi cevap verdi:

.Yaşanan ama kayıttan silinen çağlar bilgileri… Hiç yaşamamışlar gibi (Hud / 68). Şöyle düşün: Bir film çekiliyor, oynuyor, seyredenler seyrediyor ve filmin bütün kayıtları siliniyor. Çağlar geçiyor, unutuluyor. Sadece filmde oynayanlar kalıyor, yaşıyor…

Bu kadar alıntı yapıyor ve devam ve detayını gelecek yazılarımıza havale ediyorum.

Evet, Sutu Boğda için “Yaşanan ama kayıttan silinen çağlar bilgileri” deniyor. “Hiç yaşamamışlar gibi”. Bu ifadeler Peter Jackson’ın üçlemesinin giriş sahnesini hatırlattı bana. Galadriel ismindeki Elf hanımefendisi fonda şunları söylüyordu:

I amar prestar aen…

      The world is changed.

            Dünya değişti.

Han mathon ne nen…

      I feel it in the water.

            Bunu suda hissediyorum.

Han mathon ne chae…

      I feel it in the Earth.

            Bunu toprakta hissediyorum.

A han noston ned gwilith…

      I smell it in the air…

            Kokusunu havada alıyorum…

Much that once was, is lost. For none now live who remember it.

     Bir zamanlar var olanların çoğu şimdi kayıp. Çünkü olanları hatırlayanlardan hiçbiri şimdi yaşamıyor.

Galadriel Hanım sanki Sutu Boğda’dan bahsetmiş. Biz de Sutu Boğda ekibi olarak J.R.R. Tolkien’in bir misyonu olduğuna, bu misyonun tam olarak keşfedilemediğine ve dolayısıyla tamamlanmadığına inanıyoruz. Bundan dolayı, Hem Tolkien’i hem de Sutu Boğda hakikatını anlamak için bir yolculuğa çıktık ve şimdi buradan devam edeceğiz. Hadi hayırlısı.

Vira Bismillah…

Paylaşın.

Yazar Hakkında

4 yorum

  1. Benim de düşündüğüm ama sosyal çevrelerde ifade edemediğim şeyleri düşünüp bunlar için bir site kurmanız gercekten çok güzel. Yüzüklerin Efendisi hayranıyım ve ben de sebebini bilmediğim bir şekilde Tolkien’in kurduğu bu evrenin insalık için çok önemli olduğunu düşünüyordum. Tolkien’in ilham kanalları açık çok arifane yetenekli biri olduğunu biliyorum. Bu siteye ulaşmak benim için çok önemliydi. Benim için bir hazine hükmünde. Ellerinize yüreğinize kaleminize sağlık. Allah razı olsun.

    • Sutu Boğda on

      Sitemize hoşgeldiniz Elif Hanım. Çalışmalarımızın sizleri de heyecanlandırması bizim için hem bir mutluluk kaynağı hem de motivasyon oluyor. Bütün yazarlarımız adına teşekkürlerimizi sunuyorum. Tolkien ve eserlerini hep beraber anlamak ve sırlarını beraber keşfetmek üzere inşallah.

  2. İnternette Ahmet avni bey in bir paylaşımını gördüm. Kaç kere okusamda tek anlattığı sutuboğda gibi.

    “Bir şeyi bulmak için evvelen onu bilmek lazımdır; bâdehu istemek ve aramak şarttır. Zîra bilinmeyen şey taleb olunmaz ve taleb olunmayan bulunmaz.”

    Yazılarınız ile evvel kelimesinden anladığımzı komple değiştirdiniz. Biz sayenizde bilmeye çalışıyoruz bu sayede taleb ediyoruz.Ama evvel algımız değiştiği için hayal – dua – ufuk – ümit ve en önemlisi “ahir” algımızda değişti.
    Emeği geçenlerden Allah razı olsun.

  3. guncel actual on

    tolkien’in yazdiklarinin kurgu olma olasiligini reddedib, bunu bir ogreti, bir marifet gibi anlatanlar var. oyle gorunuyor ki; motivasyonlarinin kaynagi salt bir arayistir cogunlukla. tolkien’in betimlemis oldugu dunyanin gizemini cozmeyi kendilerine amac edinmislerdir. hatta ciddi bir kismi, tolkien okumalarindan hakikat devsiriyor. devsirdiklerinin, hakikatten pay sahibi olmadigini soylemek ise cok zor!

    bir sey biliniyorsa aranir ya da aranan bulunur. bunun icin ihtiyac duyulan uc sey vardir :

    * arayan
    * aranilan
    * isik

    simdi; aranilan tolkien’in urettigi dusunulen gizem mi, otede var olan bir hakikattin disariya tasmasina ayna olarak sebeb olmus tolkien’in kendisi mi ya da golgeler ve ideler aleminin ta kendisi olan orta dunya mi?

    allah velisi “isik’i”, nur’un “isi” (duman-tuteni) olarak anlatti.

    isik bazilarinca, “sezgi” olarak anlatildi. hatta “kalb”, sezmesiyle aklin onundedir diyen buyukler de oldu. kimisi kalbi yuce allah’in “ars’i” olarakta anlatti. kimisi de dedi ki:

    “-kalb, halk alemi ile emir alemi arasindaki berzahtir. emir aleminden sezmekle nasibi vardir.”

    yoksa, tolkien aslinda bizim kararmis kalblerimizin sezemedigini sezen bir ermis miydi?

    tolkien okumalarinin fantazi ve farazilerden oteye gecmesi icin mutlaka ise yarayacagini dusundugum bir metod’dan bahsetmek istiyorum.

    * dante alighieri – la divina commedia (ilahi komedya uclemesi : cehennem – araf – cennet)
    * felibeli ahmed hilmi – amaki hayal
    * mevlana hazretleri – mesnevi
    * duzenli vird
    * rabita

    tolkien’in ogluna gelince; “ogul, babasinin sirridir” demekten baska bir seyler yazmak denk dusmedi simdilik.

Reply To Koroglan Cancel Reply