Ruh ve Beden

2

J.R.R. Tolkien’in bize sunduğu evrende ruh ve beden ilişkisine dair önemli noktaları, daha önceki yazılarda, farklı bağlamlarda zikretmeye çalıştım. Ama bu anlatımlardaki dağınıklığı toparlamanın gerekli olduğunu düşünüyorum. Tolkien Evreni’nde ruh kelimesi “fëa” (çoğulu “fëar”), beden kelimesi ise “hröa” (çoğulu “hröar”) kelimeleri ile karşılanmaktadır. Bu konudaki bilgilerimiz genellikle Elfler’den alınarak aktarıldıkları için, Elfçe bir bakış açısından anlatıldıklarını da göz önünde bulundurmak gerekmektedir. Ancak bu, anlatılanların sadece Elfler’e ait olduğu anlamına gelmemektedir. Ruh ve beden konusu Ilúvatar’ın Çocukları olan Elfler’i ve İnsanlar’ı kapsamaktadır. 

Fëa ve hröa arasındaki ilişkiyi Elfler, sakin ve mesken ilişkisi olarak tanımlarlar. Sakin ve mesken birleşimi ise Mirröanwi, yani bedenlenenler olarak tanımlanır. Ruhlar, yani fëar, yaratılmış alem olan Eä’ya ait değillerdir. Eä’nın dışından, aracısız bir biçimde Ilúvatar’ın Gizli Alev’inden gelmektedirler. Bedenler, yani hröar, fëar’ın Eä içerisindeki meskenleri gibidirler ve Arda’nın maddesinden meydana gelmektedirler.

Ruh kavramı sadece Ilúvatar’ın Çocukları için söz konusu değildir. Valar ve Maiar ya da daha geniş perspektiften bakarsak Ainur’un da ruhani bir mahiyeti vardır. Ancak yaratılış keyfiyetlerinin farklı olduğunu anlayabiliyoruz. Çünkü Valar ve Maiar için ruh-beden ilişkisinin kurulması daha iradi ve belli oranda bir serbestliğe sahiptir. Bu farklılığı terminolojide de görebiliyoruz. “Eälar” olarak tabir edilen ruhlar, ki bunlar Valar ve Maiar ruhları olmaktadırlar, bedenlenme gereksinimi duymazlar; fiziksel bir bedene sahip olduklarında ise bu bedene “fana” denmektedir.

Diğer yandan ruh sahibi olan varlıklar içinde, Entler, Kartallar ve İlk Çağ’da Beren’e yardımcı olan Huan gibi hayvanlar ve daha da önemlisi Aulë’nin Çocukları olarak tanımlanan Cüceler de vardır. Hatta Tolkien bir mektubunda (153. Mektup) Orklar’ın ruhları olması konusuna da değinmiştir. Ancak tüm bu ruh sahibi varlıkların durumu, Ilúvatar’ın Çocukları kadar detaylı anlatılmamışlardır. Bunun muhtemel sebebi ise başta belirttiğim Elfçe bakış açısıdır.

Elfler ve İnsanlar arasındaki temel fark ise ölüm kavramı üzerinden kurulmuştur. Fiziksel beden zarar görebilir bir yapıdadır ve bu zarar bedenin artık ruha mesken olamayacağı seviyeye ulaştığında ölüm meydana gelir. Elf bedeni ölünce Elf ruhu, Valinor’un da yer aldığı Aman Diyarı’ndaki Mandos’un Salonları’na döner ve yeniden bedenlenmeyi umarak, kendisi hakkında verilecek hükmü bekler. Mandos’un hükmü sonucunda ya yeniden bedenlenerek Aman Diyarı’nda yaşamaya devam eder ya da Mandos’un Salonları’nda Arda’nın sonu gelene kadar bir ruh olarak bekler. Mandos bazı Elf ruhlarının da yeniden bedenlenmesine izin vermeyebilir, ki onlar da Arda’nın sonunu bekleyeceklerdir. Elf bedenleri ise tekrar Arda’ya karışır. 

Diğer yandan bedenleri ölen Elfler’den bazıları, Mandos’un Salonları’na dönmeyi reddedebilir. Orta Dünya’da yer alan ve “lanetli” olarak addedilen bölgeler, geri dönmeyi reddeden ruhların dolaştığı yerlerdir. Sauron’un Necromancer (ölü kaldıran) lakabını almasının sebebi de, bu ruhları ele geçirip, kendi amaçlarında kullanmasıdır. Elfler’in Orta Dünya’daki varlığı hastalık ya da yaşlanmadan azadedir. Ancak zaman Elfler için daha yavaş aksa da, onlarda da bir yorgunluk oluşturmaktadır. Çünkü değişen dünya ve İnsanlar’ın Hakimiyeti Elfler için yabancıdır ve bu duruma uyum sağlamakta zorlanırlar. Bu nedenle ölüm tatmamış olsalar da pek çok Elf, Üçüncü Çağ ve sonrasında Aman Diyarı’na isteyerek geri dönmüşlerdir. Aman Diyarı onlara Arda’nın bozulmadığı çağlardaki durumunu sağladığı için, zamanın ruhlarına verdiği yorgunluk orada yok olur.

İnsanlar ise ölümlüdürler. Zamanın Elfler’in ruhuna yaptığı tahribat ve yorgunluk, İnsanlar’ın bedenlerinde görülür. Yaşlılık ve hastalık gibi Elfler’e yabancı kavramlar İnsanlar için hakikattir ve İnsanlar ölürler. İnsanlar’ın ruhlarının kaderi Elfler için bilinmezdir ve Elfler bunu Ilúvatar’ın Hediyesi olarak tanımlarlar. Ölen İnsan’ın ruhu sadece Arda’dan değil Zaman’dan da azade olarak bir bilinmez kadere gider. Elfler’in uzun yaşamlarına özenen İnsanlar için ise bu hediye bir imtihana dönüşmüştür. İnsanlar’dan bazıları ölümü bir lanet olarak görmekte ve Arda’daki hayat sürelerini uzatmak, hatta ölümsüz olmak çabasına girmişlerdir. Bir zamanlar İnsan olan Yüzük Tayfları’nın oluşması ve Númenorlu İnsanlar’ın kandırılması gibi olaylar, Düşman’ın bu zaafiyeti kullanması ile meydana gelmiştir. 

Valar içerisinde İnsanlar’ın ruhlarının kaderini bilenler olduğu söylenmektedir. Elfler’in bu konuda Valar’dan öğrendiği ise, Arda’nın sonunun ardından yapılacak olan Ainur’un İkinci Müziği’nde yer alacaklarıdır. 

Paylaşın.

Yazar Hakkında

2 yorum

  1. “Eä’nın dışından, aracısız bir biçimde Ilúvatar’ın Gizli Alev’inden gelmektedirler”
    Ve Ainurla birlikte ikinci müziğe katılma kısmı akılda kalan en önemli noktalar. Bunları yakalamak için kaç saat okuma araştırma yapıyorsunuz İlhan bey? Çok teşekkür ederiz bunları gün yüzüne çıkarttğınız için.Bunların kıymetini bilmek lazımki daha fazlasına talip olduğumuzu gösterelim.

Leave A Reply