Roverandom – Bölüm 7

1

Tek bir olasılık var. Gidip onu (kendisini oyuncağa dönüştüren büyücüyü) bulmalı, af dilemelisin.

s. 92

Hikâye dairevî yönde ilerler. Başlangıç ânından uzaklaşarak uzun bir yol alır ve başladığı yöne doğru gider. Yolun bu kısmında Uin isimli balığın karnında denizin dibine gidiliyordu. Uin için “doğru balinaların en yaşlısı” yakıştırması yapılıyor. Uin onu, Artaxerxes’i bulacağı saraya giden patikanın başında bırakır. Psamathides’in büyüsüyle denizin altında boğulmadan zamanını geçirebilecektir. Deniz âleminde, Ay’daki örümcekler ve ejderha gibi kötücül, deniz-goblini karakteri var. Tolkien evreninin her köşesinde muhakkak bu nev’iden karanlık unsurlar bulunuyor.

Artaxerxes, denizkızı ile yaptığı evlilikle beraber yerleştiği yeni mekânında Pasifik ve Atlantik Sihirbazı makamına oturmuştur. Rover’ın kendisini ilk bulduğu ânda da tüm nezaket ve tevazusuna rağmen onu hoş karşılamaz ve gerçekleşen partinin sonrasında bir dakika vakit ayırabileceğinden ve Rover’ı o zaman dinleyebileceğinden söz eder. Bu esnada, saraydaki balodan gelen müzikle ilgili tarif dikkatimi çekiyor:

…o taraftan yüksek bir müzik geliyordu; sonsuza dek süren, kendini asla tekrar etmeyen ve asla durup dinlenmeyen bir müzik.

s. 96

Artaxerxes’in sarayına doğru serüvenine devam eden Roverandom

Artaxerxes’in sarayına doğru serüvenine devam eden Roverandom

Bu eser, yani Roverandom yazıldığında Tolkien, 1. Dünya Savaşı cephelerinde bazı denemelerde bulunduğu Ainur’un Müziği’ni yazmaya başlayalı 9 sene olmuştur. Ainur’un Müziği, Eä adı verilen tüm Orta Dünya Evreni’nin Eru tarafından yaratışında maya olarak kullandığı müziktir. Kötülük bahsinde üzerinde durmaya çalıştığım metinde, Eru tarafından sunulan eşsiz güzellikteki ezgiyi kullanarak, üç defa, herbiri birbirinden başka ve harikuladelik içeren müzik çalınıyordu. Tolkien bu müziği tanımlarken; “derin, engin, latif, ahenkle örülü, nihayetsiz salınan ezgiler içinde yükselen, fani kulakları aşıp derinlere ve zirvelere ulaşan, kıvılcımı söndürülemeyen bir müzik” diyordu.

Tek başına bir büyük konudur Ainur’un Müziği; ancak Tolkien, Orta Dünya’dan çıkıp Rover’ın küçük dünyasına da gitse, başka bir âleme ait başka bir eseri de kaleme alsa, kendi ruh dünyasından ayrılmıyor kanaatindeyim. Müzik, denizin dibinde de tekrarsız, bütün parçaları itibariyle özgünlük taşıyor; Ay’ın zirvesinde de çiçeklerin: beyazçanların, periçanların, gümüşçanların, şıngırçanların, teneke trompetlerin (kendi kurgusal Ay bitkileri) ve sazların, ormandaki çıtırtı otlarının, bütün güne ses veren, geceleri usul usul devam eden müziği de kendine haslık ve özgünlük barındırıyor.

Kaldığımız yerden devam ettiğimiz takdirde Rover, Artaxerxes’in eşi olan deniz hanımına ait bir köpekle arkadaşlık kuruyordu. Bu köpek de Rover ismini taşıyor. Hikâyenin üçüncü Rover’ını tanımış oluyoruz. Ay-köpeği ve deniz-köpeğinin ortak özelliği, başına buyrukluk ve huysuzluk olarak gözüküyor. Arz-köpeği diyerek ayıracağımız bizim Rover’ın ise, yolculuk kaynaklı olarak daha makûl ve nispeten bilgili olma durumu, her iki adaş arkadaşıyla karşılaşmalarında daha belirginleşiyor. Deniz-köpeğiyle bir araya gelişinde de Roverandom geçici-ismini alıyor. Kendi alternatif kişilikleri karşısında mecazî, kendi orjinal adı olmayan Roverandom kimliğinde buluyor kendini ve her ayrılışında tekraren Rover oluyor. Daha önceki yazılarda ifade etmiştim: -andom eki, ikincillik, ilâveli olma durumunu belirtir. Rover, kendine ait başka haller yaşadığı ve buna sebep olan hadiselerin daha yoğun olduğu ortamlarda yeni bir kimlik sahibi oluyor. Nefis ve ene cihazlarına ait ayrımın, Batı’da daha ziyade tek başına ego olarak tanımlanması dikkatimi çeker. Görüşüm; nefis, taleplerde bulunur. Ene’den ayrı bir hüviyeti vardır. Bu sebeple, “ben istiyorum” meselesiyle, “kendi için istemek” meselesini ayrı tutmaya çalışıyorum. Roverandom, batı düşünürlerinin alter-ego dediği, tâli bir benlik (bence nefse daha uygun olan) makamına denk düşüyor bence. Bir talep var ama talip olan kimse “ben istiyorum” demiyor da “istiyorum” ve hatta belki de “istiyorlar kendileri” demekte.

Roverandom işi başından aşkın Artaxerxes’in dikkatini çekmeye çalışıyor

Roverandom işi başından aşkın Artaxerxes’in dikkatini çekmeye çalışıyor

Yazarımızın müzikle ilgili olarak zihin dünyasında taşıdığı mitolojik kurguları farklı bir eser olarak Rover hikâyesinde de kullanmasına farklı bir örnek de balina Uin’le ilgili bir bölümde geçiyor. Haritalanmamış Sular, Elf Yurdu Dağları’ndan yansıyan Peri Işıkları ve Elflerin Beyaz Işıklı Şehrini gördüğünü sandığı yerde Uin, buralara geldiğinin öğrenilmesi durumunda başının belaya gireceğinden bahseder. Buralar gelinmesi yasak yerlerdir ve Orta Dünya’nın beyaz, ışıklı, ayak basılması yasaklı, uzak denizlerin kıyısındaki Avallónë diyarını, Valinor’u hatırlatır.

Ay’da olduğu gibi, deniz diyarında da ejderha bulunur. Kadim deniz-yılanı olarak geçen ejderha ile ilgili olarak Roverandom ve deniz Rover’ı, tıpkı Ay’da olduğu gibi ejderhayı rahatsız eder. Bu öyle bir ejderhadır ki kendisine yapılan bir etkisizleştirme teşebbüsüne verdiği karşılık bir kıtanın denize gömülmesine sebep olmuştur. Burada, bir Atlantis ve Orta Dünya’ca Númenor’un Çöküşü göndermesine rastlarız. Öyle ki Atlantis kelimesine çok yakın olan Atalantë, Quenya dilinde yerin dibine göçmüş anlamındadır ve Númenor’u temsil eder. Ejderha temsilini nefsin emmare basamağındaki hali olarak görmekten yanayım. Kötülüğün emredilmesi ve daha ziyade emredici olmakla ilgili olarak, nefsin en haşin ve sert olduğu mertebe. Belki de nefs-i emmare demekteki sır da onun kötülüğünün emredici olmasından geçiyordur. Emretme makamı verilmemiş birinin emirler yağdırması acı bir durum.

Númenor’un çöküşünün nihaî sebebi, Sauron tarafından uzun, derin ve sistemli olarak adaletsizliğe, zulme ve şeytanîliğe itilmiş Ar-Pharazôn adlı hükümdârın yasak topraklara ayak basarak, Valar’a meydan okumasıydı. Tam bir nefs-i emmare örneği. Büyüklere meydan okumak başlı başına bir felaket olmakla beraber, Ar-Pharazôn yasak olan bir işe cüret etmiş, izinli olmadığı bir yere ayağını basma noktasına gelmişti. Yani sonun kapısını aralayan, kötülüğün emredildiği olaylar zincirinden ziyade, yapamayacağı bir fiilin, makamında olmadığı bir konunun emrediciliğine soyunmasıydı. Kötülük hemen beraberinde, bantla yapışık hediye ürün gibi beraberinde gelmişti.

Ay ejderhası ve deniz ejderhası da büyük felaketlerin müsebbibi olmak gibi bir fonksiyon icra ediyor. Huzursuz edildiği takdirde, devasalığı karşısında, yaptığı kontrolsüz hareketler büyük yıkımlara yol açıyor.

Birbirini Isıran Yedi Köpekbalığı ve Deniz Ejderhası

Birbirini ısıran Yedi Köpekbalığı ve Deniz Ejderhası

Roverandom’un başlattığı hadiseler zincirinin sonunda, deniz ejderhasının yakınında bulunan bir köpekbalığı hemen yanında bulunan başka bir köpekbalığını ısırdı. O da yanındaki köpekbalığını ve bu 7 köpekbalığı boyunca sürdü. Yedincisi ise ısıracak tek şey olarak deniz ejderhasını bulmuştu. Ve büyük bir felaketin kıvılcımı ateşe döndü. Burayla ilgili, zorlamalı olduğunu kabul ettiğim ancak, yazı dizisini sona erdirirken genel bir kanaat paylaşımında bulunacağım kısımda daha detaylı izah edeceğim hususlarla enteresan doku uyumuna sahip bir denk düşmeyi paylaşmak istiyorum. Roverandom, bir hatalı iş yapmıştı ve kendi hikâyesini başlattı. Bu, zelle denebilecek hata, “fırlat butonu” gibi işlev görürken, mikro hadiselerde de zellenin hikâyeye hizmet etmesi söz konusu oluyor. Rover, anlık gaflet ile köpekbalığını ısırdı ve o onu, o onu ısırdı. Sonunda ejderha ısırıldı ve olanlar oldu. 7 adet köpekbalığı ve sonunda deniz yılanı (ejderhası) ısırıldı. Baş ısırıcı da Roverandom. Nefs-i emmareden nefs-i kâmileye kadar nefsin 7 mertebesinin bu hadise ile ilgili olarak karikatür bir denklik içerdiğini düşünüyorum. Bunu, nefse ait bu mertebelerin tüm derinliğiyle hikâyeye yansıtıldığı iddiasıyla ifade etmiyorum. Form itibariyle, sonda biraz daha detaya gireceğim konular itibariyle, bir uyuşum görüyorum. Nefsin mertebelerinde ilerleyen bir kimsenin, kâmil bir noktaya varması halinde nefsinden ayrılacağı, ancak Allah’ın insanda nefis murâd etmesi, hikâyeyi onunla birlikte, o bineğin üzerinde olan insandan razı olacak şekilde irade buyurması sebebiyle, mecazî bir nefsin, tüm mertebelerden sonra insan tarafından taşınacağı ifade edilir. Bu formu nazara aldığımız takdirde:

Roverandom => 1 => 2 => 3 => 4 => 5 => 6 => 7 => Ejderha => hadiselerin, zincirin dönüp dolaşıp vurduğu yer tekraren Roverandom olarak tarif edilebilecek bir form/resimle karşı karşıyayız.

Artaxerxes, oluşan felaket sonrası denizden ayrılır. Roverandom, bütün çabalarına rağmen sözünü, talebini, eski haline dönüştürülmeyi iletemediği büyücüye, hikâyenin merkez noktası olan sahilde ulaşır. Artaxerxes onu sahilde eski haline geri getirir.

Sahilden devam edeceğiz.


‘Roverandom Su Altında’ İllüstrasyonu © Shuyang Dai
‘Artaxerxes’in Sarayı’ İllüstrasyonu © Shuyang Dai
‘Artaxerxes ve Roverandom’ İllustrasyonu © Ruth Megard
‘Köpekbalıkları ve Deniz Ejderhası’ İllüstraysonu © Ruth Megard
Paylaşın.

Yazar Hakkında

1 Yorum

  1. Şefik Faruk’un tefekkür ürünlerini çok kıymetli buluyorum. Hem tahlillerini, hem bilgisini, hem de üslubunu ve Türkçesini takdir ediyorum.

Reply To berk Cancel Reply