Orta Dünya Tarihi / Tolkien’in Konumu

0

J.R.R. Tolkien, Milton Waldman’a yazdığı mektupta, Efsane-i Tolkien’i (Tolkien’s Legendarium) oluşturma sürecine detaylı bir şekilde değinir. Çocukluğundan itibaren dil ile olan ilişkisinden bahseden Tolkien, önce dilin oluştuğunu, ardından da bu dildeki isimlerden hikayelerin ortaya çıktığına değinir. Fakat dil, Tolkien’in tek tutkusu değildir; mitoloji ve peri masalları da Tolkien için eşdeğer bir öneme sahiptir. Tolkien kendi arayışını tanımlarken ise şu tabiri kullanır:

Metnin Aslı

…heroic legend on the brink of fairy-tale and history…

The Letters of J.R.R. Tolkien / Letter 131

Çevirisi

…peri masalları ile tarihin eşiğinde duran kahramanlık efsaneleri…

J.R.R. Tolkien’in Mektupları / 131. Mektup

Tolkien’in bir diğer önemli arayışı ise, çok sevdiği ülkesi olan İngiltere’ye ait olan hikayelerin eksikliği ya da zayıflığıdır. Tolkien, İngiltere’nin kendi dilinden ve toprağından çıkan hikayelerin, Yunan, Kelt, Roma, Germen, İskandinav ya da Fin hikayeleri kadar zengin olmaması nedeniyle dertlidir. İngiltere hikayesi olarak tanımlayabileceğimiz Kral Arthur efsanesini ise, İngiltere’den ziyade Britanya’ya ait ve pek çok açıdan zayıf bulduğuna özellikle değinir. Bir diğer eleştirisi ise Kral Arthur efsanesindeki Hristiyan etkisinin çok açık oluşudur.

Tüm bunları sıralayan Tolkien, gerçek tutkusunun bu zayıflıkların olmadığı, kozmogoni seviyesinden romantik bir peri masalı seviyesine kadar geniş bir kapsamı olan bir büyük efsane kurmak olduğunu dile getirir. Hedeflenen bu efsanenin en önemli unsuru ise Tolkien’in bunu İngiltere’ye adaması; İngiltere’ye eksik gördüğü mitolojiyi sunmasıdır.

Tolkien’in İngiltere olarak gördüğü toprakların tarihi neredeyse bir istilalar tarihi olduğu için, kadim ile bağlantısı oldukça zayıftır. Romalılar’ın, Vikingler olarak genellediğimiz (ama tarihi kayıtlarda Danimarkalılar olarak geçen) İskandinavlar’ın ve Normanlar’ın istilaları İngiltere’nin geçmişini altüst etmiştir. Tolkien’in Kelt kültürünü de İngiltere olarak değil, genel Britanya kültürünün bir parçası olarak gördüğünü de yorumlarından anlıyoruz. İngiltere üzerine yoğunlaştığımızda ise Kral Arthur Efsanesi ile Truva’lı Brutus’a dayanan bir soy varsayımı dışında geçmiş kültürü yansıtan bir eser de yok gibidir. İngiltere’nin bu mitolojik boşluğu Tolkien’in hem dert ettiği hem de değerlendirmeye çalıştığı bir boşluktur. 

Tolkien, eserini (Efsane-i Tolkien) oluşturma sürecini tasvir ederken kaynaklarından ya da kurmacasının dayanaklarından bahsetmek yerine, zihinsel sürecini anlatır. Önce dil vardır; ardından isimlenen karakterler ve bu karakterlerin hikayeleri oluşur. 

Metnin Aslı

They arose in my mind as ‘given’ things, and as they came, separately, so too the links grew. An absorbing, though continually interrupted labour (especially since, even apart from the necessities of life, the mind would wing to the other pole and spend itself on the linguistics): yet always I had the sense of recording what was already ‘there’, somewhere: not of ‘inventing’.

J.R.R. Tolkien / The Letters of J.R.R. Tolkien / Letter 131

Çevirisi

Hikayeler zihnimde ‘verili’ şeyler olarak ortaya çıktılar ve ortaya çıktıkça, bağlantılar da gelişti. İçine alan, buna rağmen durmaksızın kesintiye uğrayan bir emek (hayatın gerekliliklerinde müstesna, özellikle zihnin diğer uca giderek dilbilim üzerine emek sarfetmesinden ötürü); yine de her zaman bende ‘orada’ bir yerlerde olanı kaydediyor olma hissi vardı: ‘icat ediyor’ hissi değil.

J.R.R. Tolkien / J.R.R. Tolkien’in Mektupları / 131. Mektup

Tolkien’in bu hissiyatını dikkate alarak, İngiltere için mitolojik bir tarih oluşturma çabasını düşündüğümüzde, Tolkien’in bu çabasının, bir mitolojiyi oluşturacak dil ya da diller, karakterler, hikayeler ve efsaneler oluşturmaktan daha fazla bir içeriğe sahip olduğunu anlayabiliyoruz. Tolkien’in bu çabası mitolojiyi oluşturan içeriği kurmanın yanı sıra, bu içeriği tam anlamıyla bir mitoloji formunda sunmak olmuştur. 

Tolkien’in bu çabası ile kendini konumlandırdığı yeri bir örnek ile daha açık ortaya koyabileceğime inanıyorum. Antik Yunan örneğini düşündüğümüzde, Homer’in ve Herodot’un konumları oldukça önemlidir. Bu iki önemli karakter, söylenceleri ve sözlü kültürü yazılı biçime sokan iki önemli tarihi şahsiyet olarak bilinir. Homer efsane ve hikaye aktarıcısı konumundayken, Herodot ise Tarihin Babası olarak bilinen ve olayları tarihi bakış açısıyla aktaran bir konumdadır. Efsane-i Tolkien’i göz önüne aldığımızda, çabasının başarılı olup olmadığından bağımsız bir şekilde, Tolkien’in konumunun Homer’in ve Heredot’un Antik Yunan’a ait bilgilerimizdeki konumlarının bir birleşimi olduğu ortaya çıkmaktadır. Benzer bir biçimde İskandinav mitolojisi ve tarihi hakkında yazdıklarının ana kaynak olduğu Snorri Sturluson da bu bağlamda akla gelebilir.

Efsane-i Tolkien içerisinde, İlyada ve Odysseia gibi epik hikayeler bulabilirken, diğer yandan tarihlemeler, soy ağaçları ve haritalar gibi tarih bilimine konu olabilecek veriler de görebiliyoruz. Tolkien’in konumunun, Homer’in ve Herodot’un konumlarını mecz eden bir mahiyeti olduğu çıkarabiliriz. Ancak Tolkien, Orta Dünya Tarihi yazı dizisi boyunca değindiğim vakanüvisleri ve eserlerini de ortaya koyarak, aktarıcılığına üçüncü bir boyut ekleyerek, sözlü anlatıları aktaran olmaktan da çıkıp, yazılı eserleri derleyip aktaran bir kişi konumuna da kendisini koymuştur. 

Bu çok boyutlu anlatıcılık, aktarımcılık halini daha iyi anlamak ve daha da önemlisi Tolkien’in çabasının başarısını değerlendirmek için Efsane-i Tolkien’in bilinen tarihle olan ilişkisini ortaya koymak faydalı olacaktır.

Paylaşın.

Yazar Hakkında

Leave A Reply