Orta Dünya Notları – Bölüm 9

2

1) Silmariller, Sanat, Güzellik ve Elfler

Sanat, sanatçının ilahi sanatı yansıtma niteliğidir. Tolkien’in alt-yaratıda dediği sanat ve özellikle Elf Sanatı, her sanattan beklenebileceği gibi güzellik merkezlidir. 

Elfler’in en yüksek sanatı/alt-yaratısı kabul edilen Silmariller, Fëanor tarafından yapılır. Valar’ın dahi kudretini aşan bu başarıda Elfler’in yaratılışlarına özgü sebebi görmek belki de mümkündür. Ilúvatar’ı ve onun solmayan güzelliğini, bir nevi ölümsüzlük ve güzellik etrafında şekillenen hayatları ile yansıtmaktadırlar.

Silmariller’in yapımı, Elf Tarihi’nde bir daha denk bir örneği bulunamayacağı bir başarıdır. Bildiğimiz kadarıyla, bu üç mücevher, Sauron tarafından katledilmiş iki kozmogonik ağacın; Telperion’un ve Laurelin’in, gümüşi ve altın sarısı renklerini yansıtmaktadırlar. Bu iki kozmogonik ağacın ışıklarının kaybı, Valar gibi üstün varlıkların dahi yas tutmasına sebep olur. Telperion ve Laurelin, Güneş’e ve Ay’a nispet ile ilksel yaratıya daha yakındırlar; dolayısıyla düşmemiş, “düşüş öncesi” bir dünyaya aittirler.

“Düşüş Sonrası” dünyada ise onların ışığının tek hatırası Silmariller’de yaşamaktadır. Bildiğimiz kadarıyla Silmariller’in bu yüksek hatırayı, primordial güzelliğin yüksek sembollerini taşımak haricinde bir fonksiyonu, faydası bulunmamaktadır. Valar’ı, Fëanor’u hatta Melkor’u Silmariller’e bağlayan şey her ne ise onların eşsizliği ve güzelliği ile ilgilidir. Detaylı bir gerekçelendirme yapmadan Orta Dünya’nın ilk imtihan nesnesinin merkezi niteliklerini şöyle sayabiliriz: (1) Eşsizlik (kendi türünün ilk ve son örneği olma/teklik), (2) güzellik, (3) güzelliğin kaynağı ile/ilksel yaratı ile doğrudan bağlantılı olma. Bu nitelikler, doğrudan veya dolaylı yoldan ve batı doğu ayrımı yapmaksızın sanatın en evrensel temellerini ifade eder. Her sanatçı -bilinçli veya bilinçsiz olarak- özgün olandan etkilenir. Bu özgünlüğün en ideal hali tam özgünlük hali, yani bir şeyin kendi türünün tek örneği olma halidir. Bu noktada “teklik” çok büyük mutlak bir vasıftır ve “İlahi Teklik” aynası olarak sanatçıyı veya sanatseveri heyecanlandırır. Her hikâye birbirini andırabilir, özellikle de zaman içinde anlatılar ve anlatım teknikleri birbirinden etkilenir ve ilksel/köksel bağlantılar kaybolmaya başlar. Her ayna berrak değildir ve bir hikâyenin her anlatımı bir önceki anlatıma bir şeyler eklerken başka şeyleri eksiltir. Sonuç olarak bir hikâyenin gücü ilksel yaratı ile olan bağlantısının doğrudanlığı ve dolaylılığı ölçüsünde yükselme veya düşme potansiyeline sahiptir.

Özetle; Silmariller, “saf sanat” örneği olmaya en yakın sanat eserleridirler. Bugünün sanatının ilkelerine, Tolkien’in İkincil Gerçekliği üzerinden bir köken ve başlangıç da sunarlar. Değerleri, kozmogonik dramanın ilk sahnelerinin hatıralarını taşımak ve güzelliğini eşsiz/özgün biçimde teklik aynasında yansıtmaktan gelir. Orta Dünya’ya hükmetmenin veya bu yolda bir fayda sağlamanın aracı değillerdir. Pragmatik açıdan bakıldığında Fëanor ve oğullarının hayatları pahasına ettikleri yeminler ve Elfler’in Tarihi’nin büyük trajedilerine sebep oluşları anlaşılamaz. Dolayısıyla Elflerin sınavı, paradigmatik olarak Tek Yüzük çerçevesinde gerçekleşen insanların sınavından farklıdır. Bu noktadan hareketle manevi, ruhsal niteliklerinin de farklı olduğu düşünülmelidir.

2) Sauron’un Bilgisi ve Elf İrfanı

Elflerin Üç Yüzük’ü yaptıkları bilgi ile Sauron’un Tek Yüzük’ü yapmakta kullandığı bilgi aynıdır. Sauron, Üç Yüzük’ün yapılması için kendi bilgisini ve yardımını sunarken Tek Yüzük’ü yapmak için de Elf İrfanı’ndan yardım alır. Herkesin bildiği üzere Üç Yüzük’ün temel fonksiyonu Orta Dünya’yı güzelleştirmektir. Yaratılışı gereği güzel ve “ölümsüz” olan Elfler, Orta Dünya’yı sürüldükleri cennetleri olan Valinor’a benzetmeye çalışırlar. Yaşadıkları ülkeleri süslemek ve güzel olan her şeyi ebedileştirmek adına bir gayret içindedirler ve Üç Yüzük bu gayretin en temel dayanağı ve destekçisidir.

Diğer yandan, Tek Yüzük yine aynı bilgiyle yapıldığı halde tam tersi bir amaca hizmet eder. Mutlak güç elde etme şehveti ile güzelliği güce kurban eder. Tolkien, yüzüklerin kendi dönemlerinin/evrenlerinin makineleri olduğunu söylemektedir. Yüzüklere aynı bilgi ile yapılmış benzer makineler gibi bakabiliriz. Ancak fonksiyonları yapılmalarındaki niyete göre değişiklik gösterir. Farkında olarak veya olmayarak Tolkien bu noktada farklı bir pencere açar. Bilim ve tekniğin objektifliğine sonucu tamamen değiştirecek bir sübjektiflik ekler. Aynı bilgi ve teknikle farklı güç ve özelliklere sahip makinelerin yapılabildiği bir ikincil gerçekliğin kapısını aralar. Birincil gerçekliğimizde biz de yeni olarak (20.Yüzyıl) gözlemcinin sonucu etkileyebildiği fikrine sahibiz.


‘Fëanor ve Silmariller’ İllüstrasyonu © Kazuo

Paylaşın.

Yazar Hakkında

2 yorum

  1. Mert Durmazer on

    Feanor ile Şeytan’ın mukayesesi. Şeytanın secde etmeyişinde pragmatik bir kazanım söz konusu değilken, Adem ve ardılı Habil ve Kabil ile devamındaki serüvenlerde her zaman bir vaadin, motivasyonun söz konusu olması. Uhrevi Cennet yahut Yeryüzü Krallığı Yahut en geniş manası ile bir mülke karşı konumlanış ve iştiyak. Feanor’un adımı, Azazil’in adımı ile, yükselişi ve düşüşü ile kıyaslanarak irdelenmeli. Şeriati-sosyal ve hakikate dair tüm düzlemlerdeki birbirine zıt görünen tüm doğrular ile.

  2. Metinde geçen ‘Sauron tarafından katledilmiş iki kozmogonik ağacın’ ifadesi yanlış olmuş.

    Ayrıca Fëanor’un eylemi Fingolfin’in meydan okuması kadar cesur ve kötülükten uzak bir hareket. Yazarların ve okuyucuların Fëanor’u tekrar değerlendirmeleri gerektiğini düşünüyorum.

Reply To soren Cancel Reply