Tolkien ve Mythopoeia – Bölüm 4

0

MYTHOPOEIA ÇEVİRİ ve YORUMU

Metnin Aslı

“You look at trees and label them just so,
(for trees are ‘trees’, and growing is ‘to grow’);”

Çevirisi

“Ağaçlara bakıyorsun ve onları öylece yaftalıyorsun,
(Çünkü ağaçlar ‘ağaçlardır’ ve büyüme de ‘büyümek’);”

Tolkien, şiirin ilk dizelerinde; bir şeyi bilmek ile ismini bilmek/bir şeye bir “etiket” yapıştırmak/isim iliştirmek arasındaki farkı belirterek başlıyor. Birşeyin ismini bilip veya ona bir isim verip o şeyi fethettiği vehmine kapılmak gerçekten modern aklın bir tuhaflığıdır. Mesela yer çekimi/kütle çekimi ile ilgili bilgi, sadece birşeyin nasıl olduğunu açıklar, “niçin” olduğu sorusu ise hala cevapsızdır. Soruyu biraz daha açarsak herşeyden önce bir taşın doğasında başka bir taşa (gezegen) çekilmek niçin olmalıdır; hangi amaçla doğasına bu yerleştirilmiştir.

Konuyu akla yaklaştıracak bir başka misal vermek gerekirse: Bir insanın adını bilebilirsiniz, bunun yanı sıra ne kadar oksijen yaktığını, ne kadar ve nasıl kalori aldığını, kaloriyi nasıl bir süreç ile enerji veya yağa dönüştürdüğünü ölçebilirsiniz ama bu bilgiye dayanarak o insanı bildiğinizi iddia ederseniz gülünç duruma düşersiniz. O insanın manası ne biyolojik yaşamının detaylarında ne de bu süreçlerin işleyişindedir. O mana, o insanın “ne için” ne uğruna yaşadığında ve yaşamının neden ve hangi amaçla başladığındadır. Tolkien, bu yönüyle bütün eşyayı bir büyük mananın yine manalı/anlamlı parçaları/harfleri nazarıyla görür.

Hiçbir insan – vicdanı bütünüyle tefessüh etmemiş olma şartı ile – kendisine bir çeşit data yığını gibi yaklaşamaz. Düşünceleri, hissiyatı ve travmaları vs… ile aslında insanlığının derin bir manası olduğu veya olması gerektiği kabulü ile yaşar. Tolkien, insanın veya mitolojisindeki irade sahibi diğer varlıkların bir mühleti/süresi olduğunu ve sorumluluğunun bu süre içindeki tercihler ile çizildiğini söyler. Bunu belirtmek sadedinde Gandalf’ın sözleri ile: “Bütün karar vermemiz gereken bize bahşedilen zaman ile ne yapacağımıza karar vermektir.” demektedir. Bu zaman içindeki tercihler içsel ve dışsal alanı; enfüsi ve afaki boyutları kesiştirmekte dolayısıyla dış alemi de iç alem hesabına okunması ve manasının çözülmesi gereken bir kitaba çevirmektedir. Dış alem, mühletin/sürenin harcanacağı mekan ve iletişime geçilecek dışsal öğelerden ibarettir. Bu kitaptaki en önemli imgelerden/simgelerden/harflerden biri de hiç şüphesiz ağaçtır. Bu sebeple Tolkien, eserinin (Mythopoeia) mukaddimesine ağacı yerleştirmiştir. Başka bir eseri olan Silmarillion ve aynı eserin bir diğer cüzü kabul edebileceğimiz Yüzüklerin Efendisi’nde de “ağaç” temel öğelerden biridir.

Orta-Dünya’da zirveleşen iki büyük kötülükten biri olarak Saruman’a karşı nihai zafer, entlerin ağaç katliamına karşı duydukları nefretin sonucudur. Orta-Dünya’nın kaderinde sonucu belirleyici rol oynayan hobbitlerin ağaç sevgisi ve özellikle de “büyüyen” (growing/“to grow”) herşeye duydukları sevgi/aşk, onlar için belirgin vasıflardır. Hobbit, özellikle hayat coşkusu ile dolu bir varlıktır. İlim/irfan kabiliyeti, okuyup öğrenmekten çok yaşayıp öğrenmeye müsaittir.

Ağacın köklerinde yuvalanmış 'Çıkın Çıkmazı' / 'Gandalf Hobitton'a Geri Döner' - John Howe - 2005

Ağacın köklerinde yuvalanmış ‘Çıkın Çıkmazı’ / ‘Gandalf Hobitton’a Geri Döner’ – John Howe – 2005

Frodo kelimesinin manalarından biri de “wise by experience” yani “yaşayarak, tecrübe ederek irfan/ilim sahibi olan” demektir. Bu yönüyle hikayesini bildiğimiz iki hobbit (Bilbo Baggins ve Frodo Baggins) kazandıkları bakış/nazar, anlayış/idrak ile “Yüksek Elflerin” dostu olmuşlar ve bu idraki/irfanı yaşadıkları ile kazanmışlardır. Ağaçlar, hobbit yaşamının vazgeçilmezidir ve iki büyük hikaye Hobbit ve Yüzüklerin Efendisi, bir ağacın altında, köklerinin yanı başına yerleştirilmiş bir evde, o evin sakinleri ile başlamıştır:

Metnin Aslı

“In a hole in the ground there lived a hobbit.”

Çevirisi

“Bir oyukta/toprakta (ağacın köklerinde), bir hobbit yaşardı.”

Yukarıda geçen mekan, Orta-Dünya’da bir çağın kapanıp bir yenisinin açılmasına varan bir dizi olayın tetiklendiği yer olacaktır. Bu ağacın altında ağaca aşkla bağlı olan ve “büyüyen” herşeyi, bir mucizeye tanıklık edermişçesine seyreden iki hobbit yaşamıştı.

Tolkien, karakterleri arasında en fazla bahsi geçen bu iki hobbit ile (Bilbo Baggins ve Frodo Baggins) kendi arasında benzerlik kurar. Tolkien, bu benzerliği kurarken yüzeydeki bazı özelliklerden bahseder ama derinde ve bahsetmediği yönler itibariyle de Tolkien bu karakterlere benzemelidir. Bir ilham yolculuğu olarak başlayan serüvenini, bir yazar olarak kayda geçirmiştir. Bilbo ve Frodo da “The Red Book of Westmarch”ın (Westmarch’ın Kırmızı Kitabı) yazarlarıdır ve yaşadıkları çağın, bütün yönleri ile sonunda hülasa edilmiş tecrübesini, doğrudan tanıklıkları üzerinden kayda almışlardır. Aslında onlar Tolkien’in “mitoloji hediye etme” misyonu yönünden kardeş karakterleridir. Tolkien’in dünyamızda gerçekleştirdiği mitoloji hediye etme misyonunun, hikaye içindeki yansımaları olmuşlardır. Ağaç sevgisi yönüyle de Tolkien hobbitlerden farksızdır. Ağaçların ve ormanların bahçıvanları olan entler aynı zamanda bir muhafaza/müdafaa/savunma rolüne de sahiptirler. İlk olarak alt-yaratı olarak ortaya konmaları ise Valar’dan biri olan Yavanna’nın ağaçlara olan sevgisinin derinliğinden kaynaklanmıştır.

Tolkien'in son fotoğrafını gölgesinde verdiği en sevdiği ağacı, düşen bir dalı bahane edilerek 2014 yılının Ağustos ayında Oxford Botanik Bahçesi yetkilileri tarafından kesilmişti.

Tolkien’in son fotoğrafını gölgesinde verdiği en sevdiği ağacı, düşen bir dalı bahane edilerek 2014 yılının Ağustos ayında Oxford Botanik Bahçesi yetkilileri tarafından kesilmişti.

Tolkien, mitolojisinde orklar, Saruman ve Sauron gibi ağaç düşmanı karakterler vardır. Bu karakterlerin kötülüklerinin dış alemdeki yansımalarından biridir ağaç düşmanlığı. Aynı kriteri gerçek hayatta da insanların kalitesinin bir işareti olarak ele alır.

Metnin Aslı

“Every tree has its enemy, few have an advocate. In all my works, I take the part of trees.” (J.R.R.Tolkien)

Çevirisi

“Her ağacın bir düşmanı vardır, bazılarını savunanlar çıkar. Bütün eserlerimde, düşmanlarına karşı ağacın tarafını tuttum.” (J.R.R.Tolkien)

Mythopoeia’da ilk dizeleri itibariyle “ağacın anlamının/manasının savunması” olarak başlar. Bu mana savunulabilirse ağaç bir ticari emtia ve fayda olarak görülmekten çok kainat kitabının harfi hükmüne gelecektir. Ağaç üzerinden hayatın kendisini bir mucize gibi gören Tolkien buna ağacın devamını (büyümesini/“to grow”) da ekleyerek hayatın devamını da bir mucize olarak sunmuştur. Hobbitlerin büyüyen şeylere karşı olan aşkını Tolkien de aynen taşımaktadır.

Metnin Aslı

“I am in fact a Hobbit (in all but size). I like gardens, trees, and unmechanized farmlands;…” (J.R.R.Tolkien)

Çevirisi

“Aslında ben tam bir hobbitim (ölçülerim/boyum hariç). Bahçelerden, ağaçlardan, makineleşmemiş çiftliklerden zevk alıyorum.” (J.R.R.Tolkien)

Bahçelerden, ağaçlardan ve makine deymemiş tarlalardan zevk alan Tolkien'in kendi fırçasıyla hayallerini kağıda döktüğü Hobbiton resmi

Bahçelerden, ağaçlardan ve makine deymemiş tarlalardan zevk alan Tolkien’in kendi fırçasıyla hayallerini kağıda döktüğü Hobbiton resmi

Ağaç ile ilgili manayı ifade Tolkien için o kadar önemliydi ki eğer Yüzüklerin Efendisi’ni tamamlayamazsa dahi ardında bu mananın hülasa edildiği bir eser bırakmak istemişti: Yaprak Çizen Niggle. Tolkien:

Metnin Aslı

“I should say that, in addition to my tree-love (it was originally called The Tree), it arose from my own pre-occupation with the Lord of the Rings, the knowledge that it would be finished in great detail or not at all, and the fear (near certainty) that it would be ‘not at all’. The war had arisen to darken all horizons…” (J.R.R.Tolkien / About “Leaf by Niggle”, in a letter to Caroline Everett – 24 June 1957)

Çevirisi

“Şunu söylemeliyim ki: (Yaprak Çizen Niggle) benim ağaç aşkımdan başka (ilk olarak hikayeyin adı “Ağaç” idi), Yüzüklerin Efendisi ile ilgili uğraşılarımdan, kaygılarımdan doğdu. Bu eser (Yüzüklerin Efendisi) tüm detayı ile tamamlanabilecek veya hiç tamamlanamayacaktı. Neredeyse kesinlik derecesinde bir korku/endişe ile hiç tamamlanamayacağını bilir gibiydim. Belirmekte olan savaş tüm ufukları karartmıştı…” (J.R.R.Tolkien / Caroline Everett’e gönderdiği mektubun “Yaprak Çizen Niggle” ile ilgili bölümünden)

Not: Bir sonraki yazıda “Philomythus” olarak Niggle’ı ele almaya çalışacağız. Aynı hikayede ağaca “Misomythus” gibi bakan “ağaç işte ne olacak bundan başka” tavrının modern temsilcileri üzerine kafa yoracak ve “modern akıl” kavramının eleştirisi üzerine yoğunlaşmaya çalışacağız.

Paylaşın.

Yazar Hakkında

Leave A Reply